(Bu filmi gördük)
Kürtçenin “seçmeli ders” olarak orta öğrenimde, (5-6-7-8. Sınıflarda) okutulabildiğini biliyor muydunuz? Ya öğrencilerin 2022-2023 eğitim öğrenim yılına dair seçimlerini 7 Şubat 2022 gününe kadar yapmaları gerektiğini?
Peki bu seçimleri öğrencilere acaba nasıl bir katkı sağlayacak? Diyarbakır’da yeni kurulan Toplumsal Mutabakat Derneği Başkanı Mahmut Şimşek’e sorduk şöyle dedi:
“Kürtçe bundan 10 yıl önce fiili bir genelgeyle müfredata seçmeli ders olarak alındı. Çözüm süreci ile birlikte bölgede bu imkan da heyecan yarattı ama pek çok şey gibi bu konu da sekteye uğradı. Dilin alt yapısı için öğretmen yetersizliği var, öğretmen atamalarının yapılmaması, okullarda kimi yöneticilerin keyfi davranışı, yetersiz bilgilendirme, yaşanan hendek-çukur politikaları, kimilerinin geleceğe dair kötü niyet okuması da etken oldu.”
Şimşek, kötü niyet okuyanlardan neyi kastettiğini ise, “Cami ve cephede her zaman kardeşiz de, sıra bizim taleplerimize gelince nedense kulak veren olmuyor. Çocuğun ana dilde eğitim alması anasının ak sütü kadar helal değil midir? Gelgelelim ulusal devletin sınırları var, kaymakamlar bile,- çocuğunuz Kürtçe öğrenip ne yapacak? İstikbalini boş yere karartmayın- tarzında propaganda yaparak aileleri engellediler” diye anlattı.
Bir dönem AKP’den milletvekili aday adayı da olan Şimşek, Kürt dili (Kurmanci ve Zazaki) eğitiminin çok önemli bir adım olduğunu ve aslında toplumun tüm kesimlerine demokratik sorumluluk yüklediğini anlatırken şöyle seslendi:
“Çocuklarımızın kendi ana dillerinde eğitim ve öğretim görmelerini teşvik etmek, Kürtçe dil ve kültürünün korunarak gelişmesini sağlamak, Türkiye’nin kültürel üniter birliğini istemek kadar doğaldır. Bu hak ve talepleri doğal ve annelerinin ak sütü gibi helaldir. Öğrenciler ve velilerimizi seçmeli ders olarak Kürtçeyi seçmeye davet ediyoruz.”
Şimşek’e göre Kürtçe seçmeli ders eğitimi aslında ana sınıfında başlatılmalı, genelgeyle tanınan bu imkan yasaya dönüştürülerek mutlaka güvence altına alınmalı.
——Me ev film dit—-
Gelelim bizim yazımızın başlığına, “me ev film dit” (Kürtçe- biz bu filmi gördük-) Biz bu filmi gerçekten de ne çok gördük. Ooo, eskilere gitmeden yakın tarihten, veciz cümleler sayayım mı? Türkiye’nin bütün kaynaklarını tüketen, toplumsal uzlaşmanın önüne set çeken “Kürt Sorunu” üzerinde bugüne kadar o kadar çok şey söylendi ki, bunlara eklenecek tek bir kelime bile kalmadı.
Buyrun:
Recep Tayyip Erdoğan (Başbakan) "Kürt sorunu benim sorunumdur. Her sorunun çözümünün adresi biziz" 12 Ağustos 2005 Diyarbakır.
Devlet Bahçeli (MHP lideri): Türkiye'de Kürt sorunu diye bir sorun yoktur. Var diyen, olduğunu ısrarla dayatıp iddia eden kim varsa kalbi Türk milletiyle bir atmayan namertlerdir. 21 Eylül 2021
Kemal Kılıçdaroğlu (CHP lideri): Şuna kesinlikle inanıyorum. Bu ülkeye demokrasi gelecekse, bu ülkede demokrasi olacaksa, bu ülkede herkes kimliğinden ötürü ötekileştirilmeyecekse, inancından ötürü ötekileştirilmeyecekse bunun yolu Diyarbakır'dan geçer. 24 Ocak 2022.
Mesut Yılmaz (ANAP Genel Başkanı Başbakan): Geçmişe artık sadece yanlışlarımızdan ders almak için bakmalıyız ve aynı yanlışları tekrarlamamalıyız. Avrupa Birliği'ne üyeliğimize giden yolun Diyarbakır'dan geçtiğine inanıyorum." 16 Aralık 1999
Süleyman Demirel (Başbakan): "Kürt realitesini tanıyoruz" 1992.
Süleyman Demirel (Eski Cumhurbaşkanı): “Ben 'Kürt realitesi' derken, Kürt diye bir insan vardır, bunu kabul ediyoruz dedim. Ne demek bu? Yani Kürt vardır ama Türk vatandaşıdır, demek. Türk olmak için illa Türk ırkından gelmek gerekmez. Türk ırkına mensup olarak da Türk vardır ama Türk sözü ırki anlamının üzerinde anlam taşır. Bir milletin adıdır. Bu millet tanımı ise ırka dayanmaz. Türk milleti, kavramı budur.” 2005
Bülent Ecevit (DSP Lideri): “Bence Türkiye’de Kürt kökenli Türk yurttaşları vardır ama bir Kürt sorunu yoktur. Güneydoğu ve Doğu Anadolu sorunu vardır” Mart 1991
Necmettin Erbakan (Saadet Partisi Lideri): “Bu ülkede Türkler de var, Kürtler de var. 'Türküm, doğruyum, çalışkanım' dersen, onlar da 'Ben de Kürdüm daha doğruyum, daha çalışkanım' der. Güneydoğu meselesinin altında iki sebep yatar: Bölgenin geri bırakılmışlığı ve yanlış davranışlar. Türkiye devleti değil, devletin bazı yanlış yetişmiş fertleri Güneydoğu’da halka zulmetmiş, zulmetmekten zevk almışlardır.” 2011
Dahasını saymayayım, 12 Eylül Darbesinin Devlet Başkanı Kenan Evren,
"Kürt diye bir şey yoktur. Onlar dağ Türküdür. Bu, Güneydoğu'daki insanlarımızın, dağlarda karda yürürken ayaklarından çıkan kart kurt diye seslerden oluşmuş bir kavramdır. Onun için bu isimle anılmışlardır." Dememiş miydi?
-Söylenenler bunlar, peki yapılanlar ne?
Diye sorarsanız, Türkçe Kuran-ı Kerim, Türk Dil Kurumunun Kürtçe sözlüğü, ve TRT Kanallarında “denetimli yayınlar” ile “Seçmeli Ders Genelgeleri”nden ileriye gidilebildi mi?
Bilmem? Siz ne dersiniz?
Sizce de “Kürtçe seçmeli ders” başvuruları bu konuda önemli bir gösterge oluşturmayacak mı?
Bakalım, göreceğiz.
NOT: AKP’nin iktidara yeni geldiği yıllarda çözüm sürecini hem Ankara’da hem de bölgeye giderek, pek çok kesimle görüşerek, yaşananları izleyerek ben de büyüteç altına almıştım. Bölgede yaptığımız röportajlar ve edindiğimiz izlenimler, İngilizce yayınlanan The New Anatolian gazetesinde yer almış, sonradan kitaba da dönüşmüştü. N.E.
MAHMUT ŞİMŞEK DOĞRUYU DİLE GETİRMİŞTİR, DAHA NE DESİN?
Sorun nedir pek anlaşılmıyor? Daha doğrusu yapılması istenen nedir anlaşılmıyor. Kürtçe okullarda seçmeli ders yapılmışsa ondan ötesi sadece seçip öğrenmeye kalmıştır.