Leyla Emeç Tavşanoğlu

Leyla Emeç Tavşanoğlu


Memleket yanıyor, iktidar....

Memleket yanıyor, iktidar....

Geçen gün bir ahbabımın sosyal medyada Hatay’la ilgili bir paylaşımı elime ulaştı. Bu paylaşımı gerçi daha önce görmüştüm ama bu sefer sizlere de yazmak istedim. Görüldüğü kadarıyla Hatay’da toplumsal dengeler iyice bozuluyor; demografik yapı hızla değişme yolunda nasıl mı? Buyurun:

“Hatay’daki sınır hastanesinden iki doğum paylaşacağım. Biri 14, diğeri 15 yaşında. Bu gibi bir çok doğum hadisesi yaşanıyor. Hatay’da yaşayan bir hemşehrimiz anlatıyor:

“’Hatay savaşılmadan kaybediliyor. Burada sağlık personeliyim. Arapça öğrenmemiz konusunda sürekli baskı görüyoruz. Gelen Suriyeli hastalar Arapça bilmediğimiz için bize tepki gösteriyor. Bir de Suriyeli doktorlarımız var. Onlar da bizi hor görüyor. Her 10 doğumun 8’i Suriyeli. Erkeklerin 4-5 eşleri var. 13 yaşında kız çocukları hamile.

“’Araştırılmıyor, kimse bilmiyor burada yaşananları.Daha dün bir adamın 26. çocuğunun doğumunu yaptırdım. Adamın dört eşi var. Ben bunlara dur densin istiyorum.’

“Hatay’a Suriyelileri profesyonel nizamla yerleştirenler sessizliğini koruyor. Hatay’la ilgili Suriye ciddi bir propaganda yapıyor. Sosyal medya hesaplarından, ‘Hatay’ı alacağız,’ diye Türkçe paylaşımlar yapılırken binlerce beğeni geliyor. Bir paylaşımın iki bine yakın beğenisi var. Duvarlarda, parklarda, Arapça, ‘Hatay bizim,’ yazıları yazılı.

“Parklarda bulunan sözde sığınmacı erkekler bebeğini, çocuğunu oynatan Türk anneleri izliyor. Yaşadığım mahallenin parkına artık Türk gelemiyor.

“Hastanelerde Suriyeli sayısı o kadar yoğun ki sürekli kavga çıkıyor. Genç Suriyeli erkekler bellerinde tabanca, bıçak, satırla sokaklarda dolaşıyor.

“Artık azınlık biziz Hatay’da. Biz Türkler kendi vatanımızda, şehrimizde azınlık kaldık. “

Mesaj bu minvalde uzayıp gidiyor. Son cümlesi ise çok çarpıcı:

“Kriz sandığımızın ötesinde. Hatay’ı savaşmadan kaybediyoruz.” Hatay’da bunlar olurken Suriye’ye komşu, sınıra yakın kentlerimizde de durum farklı değil. Onları da sosyal medya paylaşımlarında görüyoruz.

 IRAKLILAR’A VİZE SERBESTİSİ

Biz Suriye istilasından nasıl kurtuluruz diye kaygılanırken Dışişleri Bakanı Hakan Fidan “müjde” olduğunu söylediği bir açıklama yaptı. Bir süredir Irak merkezi hükümetiyle süren temaslar sonucunda 15 yaş ve altı, 50 yaş üstü Irak vatandaşlarına Ankara vize serbestisi tanımış. Allah Allah!

Acaba çocuk yaştaki Iraklılarla orta yaş üstündekiler Türkiye’yi görmek için yanıp tutuşuyormuş da mı onlara vize serbestisi tanınmış? Bu iki kuşak arasındaki yaşlarda olanlar Türkiye’ye hiç mi ilgi duymuyormuş.

Bu çocuklar başlarında ebeveynleri ya da aile büyükleri olmadan nasıl seyahat edecekler? Yoksa burada da mı bir cingözlük devrede?

Yani onbeş yaş ve altı gruplar halinde Iraklı çocuklar 50 yaş ve üstü bir takım insanların himayesinde Türkiye’ye getirilecekler. Sonra? Bu çocuklar yoksa hiç paraya iş yerlerinde ucuz işçi olarak mı çalıştırılacak? Yahu, aklınızı başınıza devşirin ve bizleri enayi yerine koymayın.

Müjde öyle mi? Zaten alt üst ettiğiniz bir devlet düzenini daha fazla bozmaya kendinizde nasıl hak görüyorsunuz? Memleket freni patlamış araç gibi hızla felakete sürüklenirken siz hala ucuz iş gücü peşinde, insanları sömürmeyi amaçlıyorsunuz. Suriyeli istilası yetmedi, şimdi de Iraklı istilasına mı çanak tutuyorsunuz?

 İÇ ÇATIŞMA RİSKİ EN YÜKSEK ÜLKE TÜRKİYE

ABD’li medya kuruluşu Bloomberg dünyanın en büyük ekonomilerinin yer aldığı G-20 grubu ülkeleri içinde bir araştırma yapmış. Bu araştırma sonuçlarına göre önümüzdeki bir yıl içinde Türkiye, çok sert iç çatışmaların yaşanması beklenen  ülkelerin başında geliyor. Türkiye’yi Rusya ve ABD izliyor.

Dışardan bakan göz içerde neler olup bittiği ve olacakları, içerde yaşayanlardan daha iyi görebiliyor galiba. Suriyeli sığınmacı sorunu, Iraklı’ya vize serbestisi, Türkiye’nin demografik yapısının alt üst oluşa doğru gitmesi, sınırların eleğe döndürülmesi, inanılmaz ekonomik sıkıntı, üstüne, demokratik hukuk devletinin ayaklar altında çiğnenmesi, özgür medyanın yok edilmesi, Anayasa’nın iktidar eliyle askıya alınması, TBMM’nin bir tiyatro sahnesine çevrilmesi kaçınılmaz olarak iç çatışmaları körükleyecek, anlaşılan. Ama iktidar çalan tehlike çanlarına kulaklarını tıkamış görünüyor.

 Hadi ben de aynı sözü tekrarlayayım. Memleket yanıyor, iktidar taranıyor!

telif

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar