Düşünüyorum da, “komşularımızla hep onların hataları” yüzünden kötü giden ilişkilere, şimdi bir de “Yavru Vatan!” mı eklenecek yoksa? Başka türlü KKTC Anayasa Mahkemesinin “laikliğe aykırı” bularak dini alanı düzenleyen kimi yasa değişikliklerini iptal edişi sonrası bizden yükselen tepkileri nasıl yorumlayabiliriz?
“Ayar vermediğimiz bir orası mı kalmıştı?” diye sormaz mısınız siz de?
Bakalım bir kez… “Merdiven altı” diye tabir edilen sözde “Kur’an Kursları”ndan biz az mı çekiyoruz? Sahte hocaların “öğretiye, ahlaka, hatta dine, kitaba aykırı” öğretileri bize bunca yıldır ders olmadı mı? O merdiven altlarında kaç çocuğa tecavüz edildi? Kaç çocuk o mevzuata aykırı inşa edilmiş kaçak yurtlarda yandı kül oldu? “Yarım hekim candan eder, yarım hoca dinden eder” atasözü acaba dilimize boşuna mı gelip, yerleşmişti ne dersiniz?
O halde KKTC ile yaşanan gerilim nereden çıktı şimdi?
KKTC Anayasa Mahkemesi durup dururken mi böyle bir karar verdi?
Amaç, gerçekten adada din eğitimine engel mi getirmekti? Yoksa hedef, Kur’an Kurslarının “Ehil ellerde” sürdürülmesi, “Hafızlık” sıfatının önüne gelene değil, iyi eğitim almış, ehliyetli kişilere verilmesi miydi?
KKTC Anayasa Mahkemesinin, bir yasa değişikliğini Anayasanın laiklik ilkesine aykırı bularak iptal etmesi üzerine yaşananlar aklıma bu soruları getirdi. Yüksek Mahkemenin başkanı Narin Ferdi Şefik tarafından kamuoyuna duyurulan açıklama sonrasında ortalık birbirine girdi.
Meğer Narin Hanım ne kadar da cahilmiş! ne laikliği bilirmiş ne Türkiye deneyimini… Narin Hanım aslında tam bir jakoben, bir tepeden inmeciymiş, bu kararla ada halkının malına mülküne bile kastetmiş… Bizden giden şu uyarıya ne demeli?
“Tavır değişti değişti, değişmediği taktirde…”
Acaba diyorum, İstanbul Sözleşmesi bizde kaldırılınca, dalgalar gidip adayı da mı vurdu? Narin Hanıma kararların içeriğine bakılarak eleştiri yöneltmek yerine sırf kadın olduğu için bu yaralayıcı söylemlerle saldırılıyor olmasın?
KKTC’de bu kasırga yaşanırken ada hukukçularının Anayasa Mahkemesinin kararına ve Başkanı Narin Hanıma dönük destekleyici tavrını ise olumlu buldum, hatta “keşke bizde de hukukçular böylesi bir fikir birliği ve dayanışma içende olsalar” dedim.
Sonra Diyanet İşlerinin eski Başkanlarından Ali Bardakoğlu ile yıllar önce yaptığım bir söyleşi aklıma geldi. Devir AKP devriydi ama AKP’nin Diyanet İşleri Başkanı bile “20 bine yakın camiye imam atamamıza imkân tanınmıyor, kadro verilmiyor. Bu camilerde önüne gelen minbere çıkıp vaaz veriyor, bu çok tehlikeli bir durum” diyerek karanlık gidişata dikkat çekmiş ve demişti ki:
“Türkiye’de herkes yetişmiş din adamı ister ama gerçekten iyi yetişmiş, aydın din adamı isteyenlerin sayısı çok azdır, çünkü böylesi daha çok işlerine geliyor. Oysa laik ve demokratik kurallara saygılı olmak, kadını eşit görmek kadının haklarına saygılı olmak bizim için esas olmalıdır.”
Ah hocam, nerelerdesiniz şimdi siz?
Kıbrıs Anayasa Mahkemesi Başkanı Narin Ferdi Şefik
Yorum Yazın