Denize tüpsüz dalmadan önce, temel kural iyi bir nefes almaktır!
Zamanlama hatası yaparsanız, ölümcül bir riske girersiniz.
Gerektiğinde sırt üstü yatıp dinlenmek yerine, panikle kontrolsüzce kulaç atmaksa sizi yorup, krampa neden olabilir.
Bazen nefes alamadığını hissettiğinde, fiziki olarak nefes almaktan vazgeçenler de olacaktır. Önceki gün sosyal medyada Ufuk T. halkın pür melalini, arkadaşı İsmail üzerinden anlatmış:
-İsmail intihar etti. Çocukluk arkadaşım. Mahallenin iki İsmail’inden sarı olanı. Borcu çokmuş, ödeyememiş… Çocukken de böyle gururluydu. Çok güzel top oynardı. Şenay’ı severdi. Asmış kendini bir ipe…
Nefes alamadığını mı hissetti, sürekli kulaç atmak mı, bilinmez!
Ama Cumhurbaşkanı çok yoruldu.
Bir yandan emirlerini yerine getirip, öte yandan da Merkez Bankası’nı, kullanışlı elverişli, hale getiremeyen, guvernörlerden yoruldu, küçük ortağın istekleri, parti içinde küsenler ve muhalefetin önlenemez yükselişinden de yoruldu.
S&P’den yoruldu mesela. Standart & Poors ile çalışmadığı halde, yatırımcılar için Türkiye’yi değerlemeyi sürdürüp, notunu kırması yoruyordu…
Tam not kıracak derken, Standart & Poors, açıklanan gün ve saati geldiğinde “Türkiye’nin notunu güncellemiyorum” dedi. Savaş hali varmışçasına. Çünkü öncesinde, diğer S&P(*) hem de 7 kez üst üste güncellemişti! (*)Sedat Peker.
Haliyle yine yoruldu.
Ailenin adını kullanarak, gümrükleri karıştıran bir partiliye, bakanlık verdi, ancak bakanımız orayı da karıştırdı. Gene yoruldu.
Kamuyu temsil eden belediyeler, batan geminin malları paniğiyle, insan kaçakçılığına başladı. Yetmedi, ilçe örgütlerinin, “Herkese var da, bize yok mu?” feryatlarından yoruldu.
BUNLAR DAHA İYİ GÜNLERİNİZ!
Sonra muhalefetten, “Gelin Hanım”ın, üstelik de kendi memleketi Rize’ye gitmesi, yormuş olacak ki, “Gelin”in, Rize’de bir saldırıya uğraması karşısında, Türkiye’de zarar gören bir koyundan da ben mesulüm, demedi, diyemedi. Onun yerine ağzından, “Bunlar daha iyi günleriniz” çıkıverdi.
ABD’de artan enflasyon rakamları, FED’in faiz silahına sarılması sonucunda, gelişmekte olan ülkelerdeki doların, kendi ülkesine dönmesine neden olacağı açıktı. Ancak, Türkiye’de dolar kurundaki artış, bu yorgunlukların etkisiyle diğer tüm ülkelerin de önüne geçti.
Kara bulutların, eskiyi aratacağını hepimiz gördük!
Uluslararası kurumlar, “Hukuk, ifade özgürlüğü” diye uyardıkça, yatırımcı Türkiye’den kaçıyordu. İhtiyacımız olan, o doğrudan yabancı sermaye yüzde 18 azalarak 6,8 milyar dolara gerilemişti. 20 milyar dolarlık turizm geliri ise “Turistin göreceği herkesi aşılıyorum” gibi pandemi yanlışlarından dolayı kaçırılmıştı. Ve dahası tüm bunlar, halkın zor günleri için Merkez’de biriken 128 milyar dolarlık para buharlaştıktan sonra, en savunmasız anımızda, üst üste geliyordu.
Müteahhitlerin borçları, vergileri silinmiş, onlara babanın evladına vermeyeceği destekler sunulmuştu. Evet, ama oy verecek, işçi, emekçi, emekli, esnaf, girişimci, KOBİ, yani halk unutulmuştu.
Bu durum fark edildiğinde, 1929 dünya ekonomik buhranında olduğu gibi, Türkiye ekonomisi, en dibe, slumflasyona girmişti. (enflasyon içinde küçülme)
Yani artık, doğru reçeteler uygulansa ve her şey doğru yapılsa bile, 2-3 yıldan önce eski günlere geri dönülemezdi.
ÇARKLAR DÖNMÜYOR, SESLERİ
Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu (TESK) Başkanı Bendevi Palandöken "Krediyi aldık ödeyemiyoruz, yardımlar hibe şeklinde olmalı" diye seslenmişti hükümete.
Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi ise 200 milyar dolar ihracat hedeflerini anımsatarak, hükümete, düşük faizli uzun vadeli kredi çağrısı yapmıştı.
NEFES KREDİSİ
Çöküş kelimesinden türetilen slumpflasyonda, daralma ve enflasyonla mücadele araçları birbiri aleyhine çalıştığından, ekonominin bir numaralı kâbusunda, gelinen nokta, açmazdı.
Ve bu tabloda en iyi hamle, iktidar heveslilerine bu açmazı devretmekti!
Oluşturulan suni gül bahçesinde, nefeslenecek halkın alacak nefesi kalmayınca, iktidara kızacaktı. Yani, takke düşüp, kel görünene kadar, değişime izin verip, bir nefes molası vermeliydi!
Bunun üzerine, TOBB işletmelere 6 ay ödemesiz, dönem sonrası 12 taksitli Nefes Kredisi vermeye hazırlandığını açıkladı.
Uygulama, geçici olarak önce halkı nefeslerken, borçlarla birlikte sorunları da büyüterek, erteleme işlevini görecekti.
Bunun için de, dışarıdan pahalıya borçlanıp, içeride ucuza kredi verilecek, bir model benimsendi.
En fazla altı ay sürdürülebilecek bu planın temel dayanağı zamanlamasıydı. Yani, bu yapı uygulamaya alındıktan, en fazla altı ay sonra iktidar değişmeliydi.
Yakında nasıl ve hangi şartlarda borçlandığımızı değil ama halka sunulan ucuz ve bol kredi ile ekonomi kurmaylarının fedakârlıklarını duyduktan sonra, altıya kadar sayın ve alabildiğiniz kadar nefes alın!
Medyadaki onca manipulatif, gerçek dışı yazıları görünce, çok şükür hala aklı selim, sağ duyulu yazarlar var deyip de bir "oh" nefesi çekebiliyoruz yazılarınla. Sağol, var ol Murat Bayar.