Nisan 1 derken 1’i biraz uzatmak lazım ama yazarken zor oluyor biraz, yine de 31 Mart seçimleri aslında şaka gibi oldu. Ama şakayı yapanlarla maruz kalanlar hala durumu biraz farklı yorumluyorlar gibi.
Bence analiz açısından seçimin en önemli sonuçlarının alındığı yerler Adıyaman gibi, İstanbul Fatih gibi yerler. Adıyaman’ın Menzil tarikatının merkezinde olduğunu ve Fatih ilçesinde de İsmail Ağa tarikatının yer aldığını düşünürsek analiz belki daha anlamlı olabilir. Düşünün Adıyaman’ın en son ne zaman CHP tarafından kazanıldığını hatırlayabilecek misiniz bakalım. Ben hatırlamıyorum. Fatih sonuçlarına bakın son dakikaya kadar çekişmenin sürmesini bekler miydi kimse acaba.
İşin bu tarafı aslında iki kutuplu siyaset mühendisliğinde AKP iktidarının ekonomik sorunların üstünü örtmek için kullandığı din örgüsünü abartmayı seçmesi oldu. Dahası bu iki kutuplu siyaset anlayışında MHP ile birlikte kurulan birliktelik ile özgürlükler üzerinden siyasete başlayan AKP’nin karşı olduğu şeye dönüşmesi oldu.
Mesela o çok şaşırtıcı olan Adıyaman seçimlerinde 2019 ile dün arasındaki en büyük fark sandığa gitmeyen 25 binden fazla seçmen.
Bakın Türkiye Genelinde alınan oylara oranlarla değil kişilerle bakarsanız 2019 da AKP 20 milyon 534 bin olan oyu 16 milyon seviyesine düşerken CHP oylarını 14 milyondan 17 milyonun üzerine çıkarmıştır. Yani aslında aradaki farkı doğru okursak AKP’nin kaybettiği oyların çoğunluğunu alan bu seçimde yeni bir aktör olarak giren Yeniden Refah Partisi ve Büyük Birlik Partisidir ağırlıklı olarak.
MHP ve İYİ Partinin seküler Türk Milliyetçisi tabanları ile daha çok CHP tarafına destek vermiştir. Yani açıkçası oluşan toplumsal muhalefetin kazanması en muhtemel partiye akışını doğru okumak bu yüzden önemlidir. 1989 yerel seçimlerinde AKP’nin kaderini ANAP’a yaşatan SHP’nin durumu da bu açıdan iyi analiz edilmelidir. 89 seçimlerinde 20 puan kaybeden ANAP’ın yerine SHP’nin daha sonra neden oturamadığını da CHP yönetiminin iyi analiz etmesi gerekir.
Kazanırken analiz etmeye genelde gerek duyulmasa da bu sefer CHP yöneticilerinin oluşturmayı başardıkları Türkiye ittifakının bileşenlerini doğru algılama potansiyelleri olduğunu düşünüyorum. Burada AKP tarafının artık çok fazla analiz edebileceği bir şey pek kalmadı bence. Ama bu AKP ile Türkiye’deki ideolojik dengenin değiştiği anlamına gelmez.
Her seferinde söylediğim gibi siyaset matematik olsa seçimlerin anlamı olmazdı. İnsanların özgür iadeleri ile fikir değiştirme haklarına saygı duymak gerekir. Ekonomik memnuniyetsizliğin yanına hayat şartlarına müdahale olarak gördükleri davranışları da ekleyen toplumsal muhalefetin ortak kararı bugün yaşadığımız sürprizi oluşturdu. Bu toplumsal muhalefeti organize etmek konusunda ise şu aşamada CHP yönetiminin başarısını görmezden gelemeyiz elbette. AKP ve özellikle Erdoğan’ın toplumsal kamplaşmadan beslenen siyaseti bu sefer kendi kendisini yedi.
Ama biraz önce de yazdığım Türk Milliyetçilerinin tavrının bundan sonra nasıl gelişeceği çok önemlidir. Evet Ekrem İmamoğlu şu aşamada toplumsal muhalefetin en önemli aktörüdür Ancak Ankara seçimlerinde CHP tarihi açısından çok daha ilginç sonuçlar da alınmıştır. Büyük şehirde oluşan fark bir yana Yavaş’ın etkisi ile Ankara ilçelerinde Keçiören, Gölbaşı, Kazan gibi yerlerin de CHP’ye geçmiş olması ve Mansur Yavaş’ın kazanırken sağladığı 30 puanlık fark da Yavaş açısından Türk Milliyetçilerinin içinde bulunduğu durum açısından oldukça dikkat çekicidir.
Bu açıdan Ekrem İmamoğlu’nun toplumsal muhalefet açısından öne çıkışını CHP üzerinden, Mansur Yavaş’ın başarısını da Türk Milliyetçileri açısından okumak mümkün olabilecektir gelecek günlerde.
Elbette ekonominin, göçmenlerin, Gazze konusundaki samimi bulunmayan tavırların. Ekonomi tarafında ve genel olarak gözle görünür şekilde yaşanan adaletsizliklerin de bu seçim sonuçlarında çok büyük bir etkisi vardır. Ama ideolojilerin bu sorunların ortadan kalması sonrası sonuçlara nasıl etki edeceği defalarca yaşanmış bir gerçektir. Yeni CHP yönetiminin bu sebeple kendilerine bir türlü oy vermeyen Anadolu insanını asıl ikna eden tavrın Abu sefer AKP tarafında ve diğer partilerde oluşan üstenci ve kavgacı dil olduğunu çözmeleri gerekir. Bence çözmüş olmaları da çok muhtemel ama tabanlarını buna nasıl ikna edecekler en önemli konu o olacak.
Eğer derdimiz yine o gitsin, bu gelsin meselesinden ülkeyi kurtarabilecek, demokratik, adil, kurumları ve kuralları olan ve herkesin kabul edeceği bir sistem meselesi olursa toplumsal muhalefet, o zaman toplumsal iktidara dönüşebilir ve daha çok anlam kazanabilir.
Yorum Yazın