“Koşan kadınların bacaklarını kırdılar
Rüzgar kanatlı kızlar doğurdu onlar “
Nijeryalı kadın şair Ljeoma Umebinyou’nun bu dizeleri İranlı kadınların sesinden tüm dünyaya yayılıyor bugünlerde.
Şah’a karşı devrim türkülerini yükselttiklerinde, İran devriminin ulusal lideri olarak kabul ettikleri Humeyni’yi özgürlük, bağımsızlık, yolsuzluklara, eşitsizliklere karşı yeni bir dönem umuduyla karşılayan annelerinin hayal kırıklığı ve öfkesinin bayrağı bugün onların rüzgar kanatlarında.
İranlılar, 1979 devriminden sonraki en büyük başkaldırış olarak niteliyorlar gösterileri.
İsyanın adı Masha Amini.
Başörtüsünü gerektiği gibi takmadığı için Ahlak Polisi tarafından dövülerek öldürülen 22 yaşında genç bir kadın.
ŞİDDETİN İLK HEDEFİ KADINLAR
Din maskesi ardına sığınan aslında devlet şiddeti.
Tarih boyunca, iktidarların emrinde olan devlet şiddetinin ilk hedefi her zaman ve her yerde kadınlar.
Halkın sorunları ile uğraşmak ve onları aşmak gibi bir derdi olmayan iktidarların başvurdukları en kolay yol, bir üst zorlayıcının tokmağı ile en kırılgan kesimlerin bileğini bükerek sessiz, itaatkar bir toplum yaratmak.
Afganistan’da olduğu gibi.
Sanki bu yoksul ülkenin, yıllardır Rusya, ABD ve Batı’nın postalları altında toplumsal yapısı, zenginlikleri lime lime edilmemiş, hiçbir sorunu yokmuş gibi Taliban gelir gelmez kadınları hizaya sokmaya çalıştı.
Kadınların giyim kuşamlarına karışmakla kalmadı, kız okullarını kapattı, üniversiteleri kadın öğrencilere yasakladı. Erkek ve kadınlar arasında kalın duvarlar çekti. Televizyonlarda kadın yüzlerini kararttı. Kadınlar iş hayatından tecrit edilerek evlere kapatılıyor.
Ekonomik, sosyal sorunlar üzerine eğilip, halka nefes aldırmak yerine Taliban, kendi yorumladığı dini gerekçelerle kadınları toplumdan silip, erkek egemenliğini sağlamlaştırarak siyasi destek yaratmaya uğraşıyor.
Özgürlükler, hak ve adalet önce kadınların başları üzerinde ezilip parça parça ediliyor.
İran’da ve Afganistan’da açıkça, birçok yerde çeşitli kılıflara bürünerek.
Örneğin, kadına yönelik şiddete ve eşitsizliğe karşı devlet güvencesi sağlayan İstanbul Anlaşması’nı da bir gecede yırtmadılar mı?
Gerekçeleri inceleyince, yaldızlar hemen dökülüyor ardından İran ve Afganistan’daki gerici kafa çıkıyor.
BÖL VE YÖNET
İran’da, kadınların özgürce kendi seçimlerini yapabilme talebi ile başlayan gösteriler, sadece bir kadın meselesi, bir giyim kuşam meselesi değil.
Bu, baskılara karşı yükselen bir özgürlük mücadelesi.
Korku rejiminde çatlak açan, tabuları kırıp döken bir kalkışma.
Kadınlar kadar erkeklerin de katıldığı gösteriler birçok kente yayılıp rejimi tehdit etmeye başlayınca Tahran Yönetimi düğmeye bastı ve karşı gösteriler düzenlendi.
Cuma namazından sonra meydanlara çıkan binlerce kişi, “Kuran-ı Kerim’e karşı çıkanlara ölüm” sloganları attılar.
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, karşı gösterileri “İslam Cumhuriyeti’nin gücü ve onuru” olarak nitelerken, hükümet çevrelerinden peş peşe sert açıklamalar geldi.
İstihbarat Bakanı Mahmud Alavi göstericileri “Bölücüler” olarak niteledi, “Bunların amacı dini değerleri ve devrimin kazanımlarını yok etmektir” diyerek yaftaladı kadınların isyanını.
Cuma günü Silahlı Kuvvetler tarafından yapılan açıklamada ise olaylar, “İslami rejimi zayıflatmak isteyen düşmanın stratejisi” olarak nitelendi.
Kadınların gösterileri rejimi devirebilecek dinamiğe bu aşamada sahip olmasa bile sistemi sarsıyor.
İran ekonomik ve siyasal olarak krizde. Dini lider Hamaney’in hastalığı iç politikada çatlakların derinleşmesine, belirsizliklerin artmasına neden olurken, Batı’nın uyguladığı yaptırımlar ülke ekonomisini iyice zora soktu.
Dalga dalga yayılan gösterileri önlemek için, İran propaganda makinası yoğun bir biçimde “Dış düşman ve terörist komplo” iddialarını pompalayarak halkı bölme stratejisini devreye sokmuş görünüyor.
AKP’NİN KORKUSU
İranlı kadınların ve erkeklerin sosyal medya üzerinden bizlere ulaşan mesajlarında, destek çağrısı var.
İran halkının verdiği özgürlük mücadelesini destekleyen mesajlar bekliyorlar dünyadan.
Kadınlardan, erkeklerden her kesimden. Sanatçılar Türkiyeli meslektaşlarının desteğinin kendileri açısından çok değerli olduğunu twitterdan duyuruyorlar.
Türkiye’de kadınlar, bu çağrılara birçok yerde sokağa çıkarak dayanışma gösterirken engellendiler. AKP iktidarı polisi çıkarttı karşılarına.
20 yıl önce başörtüsü özgürlüğü için demokrasi adına destek verenleri alkışlayan AKP, bugün İranlı kadınların başkaldırısında “tehdit” algılıyor.
Çünkü kadın hareketleri, yasakçı iktidarları sallıyor.
Ankara’nın İran konusundaki sessizliği, yandaş medyanın İran’daki mücadeleyi görmezden gelmesi İtalyan mafyasının suskunluk yasası “Omerta” yı anımsatıyor.
İKİ SEÇENEK
İran Devlet Başkanı Reisi, gösterilere kararlı biçimde yanıt vereceklerini açıkladı.
Tahran Yönetimi’nin önünde iki seçenek var. Ülkedeki reformcu mollalar kadınlara kıyafet özgürlüğü tanıyarak ve halkın sorunlarına çözüm getirecek reformlar vaat ederek bu gerilimin aşılması ve rejimin kurtarılması çağrısında bulunuyorlar.
Radikaller ise devletin güçleri ile eylemlerin nasıl olursa olsun bastırılmasını istiyor.
İkinci seçenek bugünkü iktidarın doğasına daha uygun görünüyor. Ama rüzgar kanatlı kızların özgürlük mücadelesi din maskeli gericiliğe darbe üstüne darbe indiriyor.
Yorum Yazın