İsmail’in ölüm haberini alınca, kızı Deniz’le İskenderun’a gittik. Cenazeyi morgdan çıkardılar ve vedalaştık. Sevdiğinizle sizi ölüm ayırdığında, onun cenazesini görerek, aslında psikolojinizi ayrılığa hazırlarmışsınız.
Deniz ilk çocuktu ve kardeşi nedeniyle sevgili babasından aslında ikinci kez ayrılıyordu.
Araştırmalara göre ilk ayrılık acısını büyük çocuk, kardeşinin doğumuyla yaşarmış. Büyük çocuğa ebeveynlerin gösterdiği, o muhteşem sevgiyi, doğan ikinci çocuğa yönlendirmeleriyle, oluşan ayrılık algısı, hissedilen ölüm acısından fazlaymış.
Yetişkinlik dönemimiz aslında çocukluk travmalarını tedavi etme sürecinden başka bir şey değil.
İnsanın var oluş nedeni hazdır. Bu durumun istisnasını sadece büyük ve inanılmış davalarda görürsünüz.
Çocukluk travmalarını çözememiş kişilerde, kıskançlıkla birlikte, bazen kendi kıskançlığını dengeleyebilmek için en korktuğu şeyi, partnerini aldatmayı yine kendisinin seçtiğini görebilirsiniz.
Halkla ilişkiler ajansı başkanı C.E. “Tanıdığım iş kadınlarının tamamı eşini aldatıyor, derken, farklı olarak Bunu erkekler anlayamıyor” diyor?
Muhalif Yazarı ve Kişisel Gelişim Uzmanı Füsun Paşa, erkeğin aldatıldığını niye anlayamadığının yanıtını şöyle veriyor:
“ERKEKLER NETLER”
“Erkekler çok netler. İki kere iki dört gibi.
Onlar basit düşünüp, direkt söylüyorlar.”
Cem Yılmaz’ın skecindeki gibi, bir adam karısına yakalanıyor. Seni falanca otelde görmüşler deyince, adam çok net olarak kendini belli ediyor. Kadın ise yüzlerce senaryo yazıp, sonunda sizi turizm düşmanı çıkartabiliyor. Kadının yakalanma şansı yok gibi.
TERK EDEN HEP ÇİÇEKTİR, AĞAÇ HİÇBİR ZAMAN GİTMEZ!
B.D. Avrupa’da hukukçu güzel bir kadın. “Türk değer yargılarına karşı o denli öfkeliydim ki” diyor, ilk çocuğunu bir Alman’dan ikincisini Ortadoğulu sevgilisinden ve evlilik dışı yapmış. Sonra 2000 yılında Türk iş adamıyla, açık ilişki sözüyle evlenip, ayrılmış.
B.D. geçmişe baktığında, aslında terk edenin her zaman çiçek olduğunu şu sözlerle belirtiyor: “Bugün anlıyorum ki, o ölümsüz ağaçlar hiçbir zaman gitmez.”
MUHAFAZAKÂRLAR DAHA MI SADIK?
Travmatoloji Profesörü L.K. hapse düştüğünü, tesettürlü eşinin sadakat ve sevgiyle hep yanında olduğunu ama kendini modern Atatürkçü tanımlayan kadınların, hapse düşen, ekonomik sıkıntıya giren eşlerini hep boşadıklarına tanıklık ettiğini anlatıyor.
Paşa, herkes aldatabilir ama iş boşanmaya gelince herşey değişir, görüşünde.
BENDEN SONRASI KAOS YAKLAŞIMI!
E.Ö’nün, pek arkadaşı yok yine de çevresinde iyi bir insan olarak tanınıyor. Sevgilisini hiçbir arkadaşı ya da ailesinden biriyle tanıştırmamış.
Başlarda, özveriyle pamuklara sardığı ve üç yıl birlikte yaşadığı sevgilisini daha önce de aldatıp, sıkışınca itiraf etmek zorunda kalmış. Ve son bir yıl sevgilisi ile birlikte başka bir sevgiliyi daha idare ettiğini, sorunlar baş gösterince, “Alttan almak yerine onu suçlayarak, bağırdım. İletişimden kaçarken, onu hep dinlememekle itham ettim. Ve karşı saldırıyla her defasında haklı çıkmanın psikolojisini güttüm. Sonunda geçtiğimiz ay yaşanan kriz sonrasında onu aldattığım gerçeği yerine, ‘Seni seviyorum ama iletişim kuramıyorum.’ Bu yüzden birlikte olamayız” yalanıyla ayrıldığını anlatıyor.
YANSITMA MEKANİZMASI
Uzman Psikolog ve evlilik terapisti Nazım Serin, bunu kendini beğenmeyen bir erkeğin her erkeğe kulp takması gibi, kişinin problemiyle yüzleşmek yerine başkalarına yükleyerek, sıkıntılardan kaçma biçimi olarak okuyor.
REÇETE, BİRBİRİNİZLE KALİTELİ İLETİŞİMDE
Kişisel Gelişim Uzmanı Füsun Paşa, ilişkilerde, reçeteyi veriyor:
“Birbirlerini ve ilişkilerini heyecanla, sürprizle, iletişimle beslemeliler. Üçüncü kişileri değil, ‘önce’ birbirleriyle konuşabilmeliler.
Birincisi, duygusal eksiklik hissediyor kadın. Duygusal boşluk olunca kadın başka erkeklerin ilişkisine açık oluyor.
KADIN BAŞKA BİRİNİ BULUNCA ANINDA GİDER
Başka erkeğin beğenisine iltifatına tav oluyor.
Erkeklerin o kadar saf olmasına ben de şaşırıyorum. Kadının ağzında kelimeler, hakaretler durmuyor. Erkeklerin alttan alması da ilginç bir konu. Kadın, uygun birini bulduğunda anında eşini bırakıp gider. Erkekse düzenini bozmaz. Aldatsa da eşine geri döner. Kadın bahane olarak çocuğunu kullanıyor ve asla, ‘Evet, aldattım’ demiyor.”
EÖ’nün eski sevgilisine göre gerçekler ise şöyle: “Son 1 yıldır hayatında birisi varmış. Eşyaları evimdeydi. Ve son bir yıldır iletişime giremiyorduk. Konuştuğunda, ya nefes almadan üçüncü kişilerden söz ediyor ya da konuyu bize getirdiğimde bana bağırıyordu. Neden bizimle ilgili konuşamadığımızı merak ederken de, beni dinlememekle suçluyordu.
“SEVGİLİLER GÜNÜNDEN NEFRET EDİYORUM!”
Sevgililer gününde çiçek gönderdim, üç buçuk saat sonra, ‘Sen mi gönderdin’ diye sordu.
Konduramadım, hep o herkesin kıskandığı aşkın dönmesini umdum.
Bunun yerine tüm arkadaş çevremle, ya ben ya onlar deyip beni yalnızlaştırdı.
İki ay önce bir arkadaş grubunu arabamla pikniğe götüreceğimi söylediğimde ben de katılacağım, dedi. Önce hepimizi bir saat bekletti. Ve dönüşte, bir bahaneyle tüm misafirlerimi kovdu. Meğerse potansiyel sevgi ilişkisi kurabileceğim kadınlarla ilişkimi bozuyormuş.
Kıskançtı ama kafasında zaten bitirdiğini söylediği bir ilişkide, beni yalnızlaştırmasıyla, sevgi ilişkisini aynı kareye koyamıyordum.
Kalbimin şifresini vermiştim, ‘Telefonun şifresi ne ki?’ dedim. Meğer bu da tek taraflıymış. Ve aslında başlarken şeffaflık ve dürüstlük sözümüzden geçmişti. Oysa ‘Seni seviyorum, diyen, beni sev’ demektedir.
Üç yıllık ilişkimizden sonra, bana, ayrıldığımız gün 2,5 yıllık ilişkimiz boyunca sözünü kullanmasıyla da anladım ki, altı ay önce beni kafasında bitirmişti.
Yaptığım jest ve güzelliklere teşekkür etmiyor, ‘tabii yapacaksın’ tavrı sergiliyordu. Meğer, tahsilata geçmiş!
Müşterek bir tanıdığımız aslında, onun aldattığını söylemiş ama inanmak istememiş, ‘Dürüstlük ve şeffaflık sözü verdi. Her ne yaşıyorsa gelip yüzüme söyleyecek kadar mert’ demiştim.
Oysa ‘Annemin yanında olmalıyım’ yalanıyla, diğer sevgilisine gidiyormuş.
Hiçbir arkadaşı ve ailesiyle tanıştırmaması sadece yalanlarına iklim yaratmak içinmiş.
İlişkimizin ilk yılında bana olan abartılı sevgisine karşılık nedense ona temkinli yaklaşmış, ilerleyen süreçte özverili sevgisi karşısında sevgimi gösterince bana olan ilgisini kaybettiğine tanıklık etmiştim. Zaten kendisini aldatan eşinin soyadını neden kullandığını hiç anlamamıştım.” diyor.
Sevgili Füsun Paşa, bu tür kişiliklerin ilişkiye bağlılığını, sadece kıskançlığın besleyeceğini belirtiyor.
Paşa, kıskanç kadınların, partnerlerinin hayatında kendilerinden başka erkek ya da kadın hiç kimsenin olmamasını istediklerini belirterek ruh hallerini şöyle betimliyor: “Kadın, kendisinin olmadığı yerlerde partnerine iyi gelen şeyleri yapmasını, bile istemez. Onların bakışı şöyledir. ‘Sadece benimle mutlu olup, sadece benimle eğlenmeli.
Ayrıldıktan sonra da beni düşünmeye devam etsin, aklı bende kalsın.’
KISKANCI İLİŞKİYE SADECE REKABET BAĞLAR!
Paşa, kıskanç karakterleri ilişkiye sadece rekabetin bağlayacağını vurguluyor: “Hep masum ve bağlı bir erkek aslında aldatılmaya zemin hazırlıyor.
Kadın rekabet güdüsüyle yatakta en iyi olabiliyor. Sadece başka bir kadın olasılığı bile yetiyor.”
Serin, “Kıskançlık literatürde belli bir seviyeye kadar olağan karşılansa da, genellikle masum değildir. Altında kişinin, hem kendisiyle ilgili, hem diğerleriyle ilgili derin güvensizlik duyguları hâkimdir.
Bu güvensizlik paranoid, akli bozukluğa kadar gider.”
AYRILMAKLA AYRIŞMAK AYRIDIR
Uzman Psikolog Serin, “Ayrılmakla ayrışmak farklı şeylerdir. Ayrıldıktan sonra ilişkinin yasının tutulması beklenir. Yas tutulmadan yaşanan ilişkiler sağlıksız olacaktır. Ve bu süreçten sonra taraflar birbirini affettikten sonra medeni bir biçimde arkadaş ve dost kalabilirler. Tüm Batılı toplumlarda da bu böyledir” diyor.
Terk edilen arkadaşıma bunu anımsatarak, “Başka birisiyle mutlu olacaksa, gerçek sevgi vazgeçmeyi gerektirmez mi?” diye sordum. Ayrılırken, E.Ö. “Seni seviyorum ama iletişim kuramıyorum” deyince, iletişimsizliğin arkadaşlığı da kapsadığını ve hiçbir şartta yan yana gelemeyeceğini anlamış.
TERK EDEN ÜST SINIFI TEMSİL EDİYORDU
“E.Ö’nün çocuğu bile olmadığı halde, kendisini aldatan adamın soyadını kullanmasındaki ısrarını sonunda anladım. Terk eden üst sınıfı temsil ediyordu. Tıpkı, mesafeli dururken bana tapan kadının, sevgimi tam olarak gösterdiğimde beni aldatması gibi.”
Füsun Paşa, kıskançlığa asla eyvallah denmemesi gerektiğinin altını çiziyor.
“Eşlerini kaybetmekten erkekler çok korkuyor. İyi insan olmak her şeye evet, demek değildir.”
YALNIZLAŞTIRARAK, BENDEN SONRA DA BEN, DEMEK!
Füsun Paşa’ya, bir İran filminde öleceğini anlayan İranlı bir adamın kendisinden sonra, eşi rahat etsin diye ona eş aramasının hikâyesini anlatıyorum. Oysa, E.Ö’nün bu durumun tersine, iki sevgiliyi idare ederken, terk edeceği sevgilisini, kendisinden sonrası için neden yalnızlaştırdığını soruyorum.
Yanıtı, yine kıskanç (habis) karakterde gizliymiş.
“Çünkü vazgeçilmez olmak istiyor. İlk eşi onu aldatmış. Sevgilisini, kendisinden sonra da yalnızlığa terk ederek, ayrılık sonrasında da hep kendisini düşünmesini garanti altına almaya çalışıyor.”
Psikolog Serin,
“Yalnızlaştırma, ilk ilişkisinden aldatılma öyküsü üzerinden gelişmişse burada, bir başkasını mağdur ederek kendi travmasını onarmaya çalışmak hastalıklıdır.
İki kişiyi idare ederken tek eşli görünen kişinin yalancı, empati yoksunu olmalarından dolayı narsistik veya psikopatik kişilikte olma olasılıkları yüksektir.”
İKİLİ OYNAYAN SAĞLIKLI İLİŞKİ KURAMAZ
Bu ilişkilerden biri bir biçimde bittiğinde, çift taraflı oynayan kişi, aslında dürüst davranmadığı diğer ilişkisini de sürdüremiyor. Ama asıl sorun, bir zamanlar pamuklara sardığı sevgiliyi, nedensizce düşman ilan etmenin muhteşem çelişkisi altında kişiliği çürüyor.
ÖNCE KENDİMİZLE YÜZLEŞMELİYİZ
Uzman Psikolog Serin, “Burada çözüm, çift taraflı oynayan kişinin aldattığı tarafa, da tüm yaşananları anlatıp, özür dilemesinden, kendiyle ilgili dinamiklerle yüzleşip, sorunun ilişkiyi ilgilendiren boyutlarının partnerle konuşulmasından ve psikolojik tedaviden geçer.
Çift tarafı da idare ederken, tek eşliyi oynayan kişilikler, öncelikle yalan söyleyen insanlardır.
Gerçek sevgi ve bağlanma asla hilekârlık içermez.
Hayatına başka birisi giren kişinin bunu, partnerine itiraf etmemesi gizli ajandaya yol açar. Bu çorapta büyümesi önlenemeyen bir deliktir.
Sağlıklı ilişkinin kıstası şeffaflık ve dürüstlükse, aldatma söylenmedikçe, temel değerin kirlendiği gizli bir ajanda söz konusu olacaktır.”
BATI’DA ESKİ EŞ ARKADAŞ BİZ DE NEDEN DÜŞMAN?
Batılı toplumlarda, eski eşiyle arkadaş kalmak yaygın bir durum iken, bu bizde istisnadır. Neden diye baktığımda, son öyküdeki yalanı görüyorum. Yalan söyleyen karakterin artık tek bir amacı kalıyor, söylediği yalanı, tüm sevdiklerini ama önce kendini harcamak uğruna sürdürmek!
Çinliler, gerçek sevgi iyilik gördüğünde artmayan, kötülük gördüğünde ise azalmayandır, der!
Siz hiç, çok sevilen bir evladın ebeveyn tarafından, sadece kendisi olduğu için terk edildiğini gördünüz mü?
Türk toplumu çoğunlukla sevmiyor, yatırım yapıyor.
Sonuç olarak, tıpkı cenazemizi gözümüzle görüp, ayrılığa psikolojik olarak hazırlandığımız gibi, biten ilişkinin gerçek nedeniyle yüzleşmek tarafları ayrılığa hazırlar. Ama bu topraklarda yalan uğruna, en değerli dostluklardan oluyoruz.
Aplikasyonlu dijital hayat sabır, bekleme gibi kavramları yok eder oldu. Kadın da , erkek de ilişkideki haz azaldığında yeni sayfa açmak için fırsat kovalıyor. Fırsatı kim bulursa, kim daha atikse, girişkense..
Kalemine, aklına sağlık... Erkeğin aldatması sorunsalını zaten herkes yazıyor, belki de tam eşiklik açısından değerlendirince de olayı bir de bu açıdan da bakıp yazman çok kıymetli...
Çok ilginç bir yazı olmuş
Emek vererek hazırlanmış çok güzel bir yazı. Ama ülkemizin bir gerçeği aldatılan kadın tarafı var. Bir gün o taraftan da bakarak yazmanız dileğiyle..
Geçmiş Olsun Ama Romantik Zamanı Değil. Unutmayın Ki Kadınlar Sevmez,Severmiş Gibi Yapar.Biz Erkekleri Romantik Olmamakla Suçlayan Kadınlar Çok Komikler.Cunku Daha Sevdiği erkek İçin Aşık Olduğu Adam İçin Şiirler Yazan Kapısına Güller Seren Yada Çeşit Çeşit Pahalı Hediyeler Alan Bir Kadın Ne Gördüm Nede Duydum. Daha Mısraları dudaklarımda Birtek Kadın Türk Yada Dünya Kadını Duymadım.Atilla ilhan,Özdemir Asaf,Cemal Süreyya,Ataol Behramoğlu,Cemal Safi,Ümit Yaşar Oğuzcan,Necip Fazıl,Nazım Hikmet Orhan Veli ve Aşk ile Yazılmış Dünyanın En Güzel Şiirinin Şairi Murathan Mungan Hepsi Erkek Dünyanın Şairlerin Girmiyorum Bile. Alemden Bu Tarafa Kadın hep güce paraya Aşık Makama Sevdalısı Konforo Düşkündün İhanete Meyilli Fırsat Kollayan Ve Bunun için Sinsi Alçak Planlar Yapabilen Acımasız Bir Varlıktır. Tanrı Sırf Bu kötü Yanal'ı Çekilir Kılmak için Onu Anne Yapmıştır Böyle Bu ilahi Rolün arkasına Saklanıp Sonsuza Kadar Her Kötülüğü Vefasızlığı ve İhaneti Kendince Haklı Kılan Yalanlarla Yaşamayı Ve Bunları Topluma Kabullendirmeyi Başarmış Bir Varlıktır. Kısacası Aşk Tek Kişilik bir Hikayedir Ve Başrol de Hep Erkekler Vardır. Çok Fazla Konuşmaya Gerek Yok Sürekli Ağlayan Sızlayan Doğuştan Oyuncu Bu Dişi Varlıkla Belki Şeytan Başa Çıkabilir Ama Sevdiği için Dağları Delen Ferhat,Yada Çöllere Düşen Mecnun Asla...
"Türk toplumu çoğunlukla sevmiyor,yatırım yapıyor ": yazının finali çok çarpıcı bağlanmış .Hayatımızın her alanına sinmiş; içselleştirdiğimiz,farkında bile olmadığımız bu genel sevgisizlik nedeniyle hiç bir yerde, hiç bir alanda iki yakamız bir araya gelmiyor. Normal bir toplum olamıyoruz.Yazarın kalemine sağlık.Bu tema üzerinden yeni yazılar bekliyoruz.
Akıcı, merak uyandıran ve aslında toplamsal gerceklik icinde var olup gizlenen veya bastıralan insani duygularin insan iliskikerine olan etkisini iceren yazınızı okumak cok keyifli. Yeni yazılarınızı bekliyoruz.