Daha önce defalarca yazdım, yayınlarda da anlatmaya çalıştım. Cumhur ittifakı içinde yaşanan tuhaflıkları, ama elbette 2023 Genel seçimlerinde durumun çok daha farklı olduğu da bir gerçek. Yine de bir süredir Cumhur ittifakının temel ittifak noktası sadece Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olması gerektiği üzerinden devam ediyordu. Özellikle AKP bu ittifakın kazananı durumunda değildi. Yerel seçimlerde de mesele Erdoğan’ın seçilmesi olmayınca ve Yeniden Refah da ittifaktan ayrılınca yerel seçimler AKP’nin gerçeklerle karşılaşması oldu.
Bu durumda farklı seslerin gelmesi zaten bekleniyordu ama Türkiye’de birdenbire bu kadar enteresan şeyler olması beklenmiyordu sanırım. Mesela tarihte ilk kez kapalı bir toplantının ardından neredeyse basın metni gibi her gazeteciye aynı şekilde ulaşan bir MYK toplantısı bilgisi sızdı! Medyaya, orada asıl vurgulanan şeyler ise kuruluş ayarlarını hatırlatıyordu.
Ama buna rağmen kayyumlarla defalarca gündeme gelen Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Van adayı seçimi kazanınca sanki aday daha önce hiç tanınmıyormuş gibi ve hatta kaybetme ihtimali varmış gibi, hakkındaki seçilme hakkı ile ilgili süre sorunun daha önce kimse farkında olmamış gibi davranıldı. Aday seçimi kazandıktan sonra durum fark edilmiş gibi davranıp mazbatası verilmeyince de Van şehri sokağa döküldü. Bildik görüntüler yansıdı ekranlara ve hiç beklenmedik şekilde Yüksek Seçim Kurulu Van’da seçimi kazanan adayın mazbatasını vermeye karar verdi. Elbette bu durumu toplumsal muhalefetin başarısı olarak da niteleyenler oldu
O arada mesela Devlet Bahçelinin 2017 yılında sağlık sorunları ve yaşlılık nedeni ile tahliyesine ön ayak olduğu Ahmet Türk de DEM Partisinden yeniden Belediye Başkanı seçildi.
Kudüs mitinginde Katil İsrail, işbirlikçi AKP diye slogan atan radikallere rastlandı. AKP Adıyaman da seçimi kaybederken, İstanbul Fatih’te kıl payı kazandı.
Kurulduğu günden beri AKP’ye koşulsuz destek veren Akit gazetesinden MHP ile kurulan ittifaka açık şekilde ilk defa eleştiriler geldi: “İslamcılar ve Kürtler bu birliktelikten rahatsız “şeklinde.
Ama aslında 2023 seçimlerinde Erdoğan’ın aldığı yüzde 52’lik oyun AKP oyları ile arasındaki farkı analiz etmeye gerek duymamıştı belki de kimse. Çünkü o zaman AKP’den beka sorunu ile kaçan oylar MHP ye diğer sorunlar yüzünden kaçan oylar da YRP ye gitmişti ve Erdoğan bu kaçışlardan etkilenmemişti. Şimdi ise YRP özellikle İslamcılara yeni bir adres sunmuş, Cumhur ittifakı ise beka söylemine devam edip ekonomik sorunların dönemsel çözümlerini bile reddetmişti.
Hemen seçimin akabinde, MHP ile yaşanan ittifak nedeni ile tepkiler veren AKP içindeki eski tüfeklerin sesleri yükseldi ama onlar da Cumhurbaşkanı danışmanlarından Mehmet Uçum tarafından son derece sert bir şekilde uyarıldı. İçlerinden eleştiri paylaşımlarını silenler oldu hatta. Özellikle sosyal medyada bazılarının trol olarak nitelendirdiği birçok hesap seçim sonuçlarından sonra en çok eleştirdikleri şeye dönüşerek, kendilerine oy vermeyenleri son derece üstten bir bakışla eleştirdiler. Hatta bazı fenomenler hakaretler yağdırdı.
Ardından Gazze üzerinden yıpratılan hükümet Van’dan sonra yine polis ve asker üzerinden “Kürtler ve İslamcılar” ile karşı karşıya geldi. Özellikle Gazze protestolarında yaşananlara müdahale eden polisin tavrı ittifakı bir kez daha böldü. İttifakın İslamcı kanadı güvenlik ve beka konularındaki hassasiyetlerinin PKK ve Fetö ile sınırlı olduğunu dillendirdi bir şekilde. Ama sorgusuz şekilde beka adına her yapılanı kabul edebileceklerini gösterenler eylemcileri ajan provakatör olarak nitelendirdi. Doğru mu yanlış mı orasını biz bilemeyiz ama iktidar farklı bir partide olsa bu tarz bir nitelemeyi yapmazlardı sanırım.
Yani halkla iyi ilişkiler kurarak 22 yıldır belki de birbirinden farklı iktidarlar gibi davranmayı başarabilen AKP, önce sistem değişimi ile, sonra da MHP ile birlikte bu sistem değişimini ayakta tutabilmek adına yaşadığı dönüşümün sonuçlarını ve sonuçların nedenlerini okumak yerine ötekileri suçlama yolunu seçti.
Enteresan olan bu yaşananların mesuliyetini üzerine almamak konusunda ısrarlı davranan iktidar aslında yüzde olarak çok da ciddi bir oy kaybetmedi. En azından 20 yıl öncesinden kalan siyasi alışkanlıklarımızın ve hatıralarımızın Türkiye’sine bakarsak hala güçlü bir AKP var diyebiliriz ama yerel seçim haritasının renkleri açısından yaşanılan hayal kırıklıklarının yükselttiği sesler de ortada. Bu sıkışmışlık daha da büyüyerek devam edecek gibi duruyor. Belediye devir teslimlerinden sonra ve hatta seçim çalışmaları esnasında bile medya ve sosyal medyaya serilen Müslüman iktidarla bağdaşmayan görüntüler ve ödeme bilgileri de iktidarın devamının daha da zorlaşacağını ortaya koyuyor. O zaman da şu soru geliyor akla. Böyle bir durumda Erdoğan ve Bahçeli neden bu kadar rahat.
Öncelikle şurası kesin ki 90'lı yıllardan hafızlarımızda kalan “ Enkaz devraldık” edebiyatını göze alabilecek bir muhalefet şu aşamada yok ve o sebeple de erken seçim talebi gelmiyor. Erken seçimin bizim yasalarımızda herhangi bir süre sınırı da yok. Yani seçimleri 1 gün önce yapsanız yine erken seçim olabiliyor ve “Yeni yüzyılın kurtarıcı lideri Erdoğan” bir şekilde yeniden aday olabilir.
Ya da bir süredir gündemde olan Anayasa değişikliği konusunda CHP ve İYİ Parti dışında hemen her partinin ikna edilmesi ile ilgili bir ihtimalin hala var olduğunu bu durumda da referanduma gerek kalmadan istenilen değişikliklerin yapılabileceğini düşünüyor olabilirler. Böyle bir şey yaşanırsa DEM ve MHP seçmeninin aynı yerde durulmasına itiraz edeceği ön kabulü doğrudur ama eğer referandum olmazsa seçmene hesap verilmesine gerek olmayan en az 4 yıl var.
Bu anayasa değişikliği konusunda 1921’in kurucu anayasasını referans alan bir çok söyleme de rastlıyoruz medya ve sosyal medya da ama unutulmamalıdır ki o anayasanın kamu hukuku açısından bir karşılığı yoktu. Sadece İstanbul Hükümeti karşısında meşruiyet ilanı için hazırlanmış bir olağan üstü hal yönetimi metni idi.
Bütün bu olup biten belki de hiç de düşündüğüm gibi değildir ve sadece göründüğü gibidir. Komplo teorileri üzerinden belki de boşa endişeleniyorumdur. O zaman herkese iyi bayramlar dileyeyim
Yorum Yazın