Benim burada yazdığım her konu, aslında konunun sadece bir parçası. Şöyle düşünün ben size konu başlığını veriyorum, siz içini dolduruyorsunuz. Böyle bakarsanız, bu köşede yazılanların ötesine geçersiniz. Siz de kendinize sorular sorun. Sadece burada önemli olan, kendinize dürüst cevaplar vermeniz, kendiniz ve hayatınızla yüzleşmeniz, sonra farklı davranışlarla değişimi başlatmanız gerekiyor. O zaman, Hoş geldin Nisan ayı diyerek, bu ayın ilk yazısına hadi başlayalım.
Kim için, ne için, kime göre, neye göre yaşıyorsun? Kimden onay almak için yaşıyorsun? Kim seni severse, onaylayıp, kabul ederse, kim seni takdir ederse, alkışlarsa TAMAM olacağına inanıyorsun?
Ya da YAŞANABİLİR DEĞERDE BİR HAYATIN OLACAĞINA İNANIYORSUN.
Şu an yaşadığın hayatın, bulunduğun yolun, yolculuğunun nasıl olduğunun ne kadar farkındasın? Gerçekten kendini iyi, keyifli hissediyor musun?
Düşüncelerinin, inançlarının, duygularının, davranışlarının sana nasıl bir hayat yolu hazırladığının, geleceğini nasıl yarattığının ne kadar farkındasın? Eğer farkında olmuş olsaydın sence nasıl yaşardın? Neyi değiştirirdin? Hangi düşünce ve duygun sana iyi geliyor ya da gelmiyor? Kendine olan bakış açın ne? Kendinle ilgili inançların neler? % kaçı olumlu, % kaçı olumsuz?
Sıra ne zaman bana gelecek? Ben ne zaman önemli olacağım?
Bu soruyu hayatın içinde hiç kendi kendinize sorar mısınız? Sonra ne hissedersiniz?
Sıranın sana gelmesi demek ne demek? Sendeki tanımı ne?
Esas soru hayatın içinde 'Sen kendini kaçıncı sırada tutuyorsun?' Yaşamında sana özel olan ne kadarlık bir alan tanıyorsun kendine? Arkadaşlarının öncelik sırasında neredesin? İş yerinde terfi sırasında mısın? Ailenin hastalıklarıyla, sorunlarıyla uğraşmaktan yoksa sana sıra gelmiyor mu? Devamlı başkalarına yardım ederken mi 1. sırada olduğunu, değerli ve özel olduğunu düşünüyorsun? Önce çocukların okulu mu? Onalar mı hep 1.sırada. Hayatında sırayı hep başkalarına verirken, kendini unutuyor musun? Her şey dahil buna, önce çocuğum, önce eşim, annem-babam, borçlar, evlilik, boşanma, iş yerinde yaşanan sorunlar, hastalıklar vs . diyen kimler var aramızda?
Eğer hayatını istediğin iyi bir noktaya taşımak istiyorsan, şu an ki hayatına bakıp nasıl yaşadığını, neyi neden yaptığını anlaman gerek. Kim için yaşıyorsun? Kim için yaptıklarını yapıyorsun?
SEN HAYATININ İÇİNDE NEREDESİN?
Belki şuna da bakmalısın. Herkesin sorumluluğu senin üzerindeyse, ihtiyaç duyulmaya duyduğun bir bağımlılığında olabilir. Bu yüzden hep kendini ertelemeler içinde yaşıyor olabilirsin.
Önce ben nasıl yaşıyorum ve yaşadığım bu hayatın neresindeyim? Kendime ne kadar zaman ayırıyorum? Enerjimi yükselten, bana iyi gelen, beni mutlu eden neler yapıyorum? sorularını sor.
Sonra kendin için bir şey yaptığında bana nasıl davranılıyor? diye kendini ve yaşamındaki insanları gözlemlemelisin. Bencillikle mi suçlanıyorum? Kendimi suçlu mu hissediyorum? Suçlu mu hissettiriliyor? Uyusam bile bana kızılıyor mu? Mağdur olduğumda, hasta olduğumda mı ancak sıra bana geliyor. Benim önceliklerim ne? Ben kendimi hayatımda kaçıncı sıraya koydum? Bunun gibi sorular sor kendine.Cevaplarına bak, gerçekten sen ne yaşıyorsun? Birinci sırada ne var? Borçlar mı? Para kazanmak mı? Çocuklar mı? Ev mi? Ne??
Çünkü kimse size beni birinci sıraya koy demez, siz başkalarını yada yaşanan olayları hatta duyguları sıraya koyarsınız.Bu sıralamada da kendinize olan bakış açınızla, siz kendinize bir sıra verirsiniz.Bu genelde ne yazık ki 1. sıra olmaz.
Peki hayat enerjisi akarken ne der size?
Uçakta kaza anında, oksijen maskesini önce kendinize sonra çocuğunuza takmanız istenir. Bu ne demek? Önce sen nefes alacaksın, önce sen oksijen alacaksın ki başkalarına bir faydan olabilsin. Senin hayatın içinde 1. sıraya koyduğun çocuğun bile uçakta, o tehlike anında senden sonra geliyor.Sonuçta her zaman 1. sırada olması gereken kişi sensin.
Nedense bizim ülkemiz insanına özel olan ve bize ailelerimiz tarafından öğretilen durumda şu.
Çocukların kendi hayatlarının sorumluluğunu alma bilinci,yanlış yapmak, hata yapmak izni maalesef verilmez. Senin ne istediğin önemli değil, çünkü çocuklar bilmez, ben senin için en iyisini biliyorum ve sen benim istediğimi yapmak zorundasın diye gizli bir baskı altında büyütülen bir nesil var. Sonra bize yüklenen o sevgi dolu cümle ne? Kaç yaşında olursan sen benim küçük çocuğumsun. Yani hala daha 'Biz bilmeyiz onlar bilir' bilinci içimizde bir yerlerde, bilinçaltımızda saklı.
Bu yüzdendir ki insanlar adım atarken yanlış yapma, hata yapma korkusuyla ya adım atmıyor ya da attığı adımlarda aile onayı olmadan harekete geçemiyor. Şimdiki modern aileyiz diyen kişilerde aynen böyle. Hiç kendinizi savunmayın sevgili ebeveynler, özgür bıraktığını iddia ettiğiniz çocuklarınızda aynen bunları söylüyor. Ailem istemez, babam kabul etmez, annem kızar diye konuşuyorlar. Yapmak istediği spor, tuttuğu takım, gitmek istediği okul, giyeceği kıyafet,seçtiği arkadaş her şey dahil bunlara.Ne öğretiliyor çocuklara ailenin isteklerine göre yaşamalısın. Onlar ne diyorsa doğrudur. Ancak o zaman takdir, ilgi, sevgi, değer, önem, kabullenme görürsün.
Ailelerimiz çok değerli ve koruma iç güdüsü çok yüksek. Ama her çocuk, her kişi kendi kanatlarıyla uçmayı öğrenmeli. Varlığının hayatının sorumluluğunu alabilmeli. Bazen düşmesine, hata yapmasına, başarısız olmasına izin vermeli, esas düştüğünde kalkmayı ve yola devam etmeyi öğretmek gerekmez mi? Anne babaya bağımlı gençler mi, aileye göre yaşamak mı yoksa özgürce ne istediğini bilerek yaşayan, deneyen, adım atan, ayakları yere sağlam basan ve ailesinin her zaman her şartta arkasında olduğunu bilen, güven dolu insanlar yetiştirmek daha önemli değil midir?
Peki böyle olmadığında bu yaşamlara nasıl yansıyor?
Önce ailenin onay arayışında olan çocuk, sonra eşinin onay,takdir arayışı içinde hatta sonra iyi bir babamı yoksa iyi bir anne mi diye çocuğunun bile onay arayışı içinde oluyor. İş ortağının, arkadaşlarının onu kabul edip etmemeleri doğrultusunda seçimlerini yapmaya, yolunu belirlemeye çalışıyor. Hayatınızın her noktasını etkilemeye başlayan bu onay, takdir, sevilme, kabul edilme arayışları sonuçta hiç bir zaman kişi keninde isteklerine öncelik vermeyi bilmiyor. Sonunda 'Benim istediğim bu değil' olayına gelebiliyor. Kendiyle çatışan, savaşan insanlar topluluğu oluşuyor.
Başkalarından onay bekleyen birisi sıralamada nerede olabilir ki? Onay beklediğin kişi artık seni yönetendir. Birinci sırayı kime vermişsin hayatında?
Çok başarılı bir iş adamı olan kişi, hala babasının etkisinde ve onun söylediklerinin tersine, hırs yaparak başarsa, ödüller alsa bile, kendini asla başarılı görmüyor. Hiç bir şeyi beğenmeyen o baba, 'Senden bir şey , bir halt olmaz' dediği için, ailenin esareti altında kalarak, kendi başarı sevincini bile kutlayamıyor. Çünkü baba hala ona onu takdir ettiğini söylememiş oluyor. Aslında onu böyle motive edeceğine inanan bir babanın farkında olmadan yaşattığı durum maalesef bu olabiliyor. Baba ölmüş olsa da mezarına gidip, bak gördün mü başardım dese bile aile onayı almak zorunda olan bu kişi, tatminsiz bir hayatın içinde kaybolabiliyor.
Başka bir taraftan babasının sözünden çıkmayan, onun dediklerini yapan, onun istediği gibi biri olan kişi kendini başarısız hissedecek her şeyi yapabiliyor. Kendi yapmak istediklerini söylerse babasını üzmekten, sevilmemekten, dışlanmaktan korkup, babanın istediği hayatı kendine yaşatan bu kişi hayatın içinde sevgisiz, mutsuz birçok deneyimler yaşayarak kendini sabote edebiliyor. Aynı şekilde eşler arasında da bunlar yaşanıyor. Senin kocalığın, senin karılığın... diye yapılan konuşmalar can yakmaya devam ediyor. Başka türlü konuşmalar yapılamaz mı? Tabi ki öğrenilen neyse, senin kendine olan bakışın neyse sana o yaşatılıyor. Aslında sana yüklenen sözlerin ,etiketlerin sonuçlarını gerçeğin sanarak başka kişilerle yaşamaya devam ediyorsun. Yine izin veren sen oluyorsun.
Şimdi bu yazıyı okuduğuna göre belli bir yaştasın. Bir yetişkinsin. Buna benzer bir hayatın varsa, öncelik sırası hiç bir zaman sana gelmiyorsa, ne yaparsan yap kendini görünmez gibi hissediyorsan, onaylanmıyorsan ne yapmalısın?
Kendini ve yaşamını yeniden yarat. Değişimi sen başlatacaksın.
Bugüne kadar yaşadığın her şeyi, sana kendini kötü hissettiren her şeyi kenara bırak. Başkalarına göre yaşamayı, başkaları ne der diye yaşamayı bırak. Çünkü bunu yapabilirsin. Kendini seçen ol. Hayatını seçen ol ve bunun sorumluluğunu al. Düşün. Hayatın içinde kendinle ilgili ne hissediyorsun? Aklından ilk geçen şey ne? Olumsuz olan ne varsa bırak.Yeni bakış açısıyla kendine bakmaya başla. Kendini yeniden kodlamak gibi düşün.
Güçlü yanların ne? Neyi yapamayacağına, neyi yapabileceğine inanıyorsun? Ya her şeyi yapabilecek gücün, zekan, yeteneğin olduğunu bilsen hayattaki duruşun nasıl olurdu buna bak.
Hata mı yaptın boş ver yap. Düzeltirsin. Yeniden denersin. Muhakkak ailenin onayına mı ihtiyaç duyuyorsun, o zaman bunun için onları yok saymadan, ikna edecek farklı yollar ara. Çünkü eğer sen gerçekten bir şey yapmak istiyorsan bunu yaparsın.Yani aileni kendini durdurmak için kullanma. Belki birilerinin sana devamlı ne yapman gerektiğini söylemesi, sorumluluk duygusunu onlara vermeni sağlıyordur. Böylece onları suçlayabilirsin. Ayrıca kendi hayatının sorumluluğunu almamak için, bundan kaçış yolun başkalarının isteklerini yapmak, başkalarını kurtarmaya çalışmak, kendi hayatın yerine onların hayatında 1.sırada olmak olabilir. Hepsi aslında sevilmenin farklı ihtiyaç yolları.Bunlara hala ihtiyacın var mı?
Şu an her şey mümkün olsa ne yapmak istersin? Önce BEN demek, kendini 1. sıraya yerleştirmek için şu an neye ihtiyacın var?
HER ŞEYİNİZLE NE YAPARSANIZ YAPIN KABUL EDİLİP,SEVİLECEĞİNİZİ BİLDİĞİNİZDE, HAYATINIZDA NE DEĞİŞİR?
Önce sen kendine yardım etmelisin. Sen kendi kurtarıcın ol, başkalarının değil. Sana yüklenen bu bilinçten beklentilerden özgürleştir kendini. Borçları mı koydun ilk sıraya, al onu oradan. Çünkü bu bir alışkanlık. Kendini 1. sıraya koymamak için, hayatında hep öncelik vereceğin başka zorlu durumlar yaratma alışkanlığı olabilir. Yaşamının merkezine sen geç. Kendine güven. Kimsenin onayına ihtiyacın yok.Kimseye kendini ispat etmeye ihtiyacın yok. Haklı olmaya ihtiyacın yok. Ama kendini seçmeye ihtiyacın çok.
Sen kendini yaptıklarını onayla. Sen kendini kabul et. Sen kendini alkışla. Sen kendini kucakla. sen kendini çok sev. Her şartta çok sev ve asla kendinden vazgeçme. Sana iyi gelen insanlarla görüş. Enerjini yükseltecek şekilde, kendini iyi hissedeceğin şekilde yaşamanın yollarını ara. Odak noktanı kendin dışında yapmak istediklerin dışında neye veriyorsan değiştir. Zamanını sen yönet. Kimse için değil, her ne yapmak istiyorsan kendin için yap. İşte o zaman alan açılacak daha önce öncelik sırasına yerleştirdiğin, sorun olarak gördüğün her şey içinde çözümler gelecek. Sen de sadece gereğini yapan olacaksın.
Sen yeter ki şimdi yaşamının merkezine geç, kendine 1.sırayı ver. Önem ve öncelik sırasında sen ol.
Şunu bil ki ailelerimiz bize, biz de ailemize, hayatımızdaki eşimize,çocuklara, tüm kişilere sadece yol arkadaşlığı yapıp birbirimize eşlik ediyoruz. Birbirimizi desteklediğimiz ilişkilerimiz olmalı. Zor zamanlarımızda tabi ki birbirimizin yanında olacağız. Ne gerekiyorsa onu yapacağız. Ama fedakarlık adı altında, kimseyi suçlamadan, başkalarını kendimize borçlu hissettirmeden, gereği neyse onu yapanlardan olacağız.
Bu hayatta kimse kimsenin gücünü çalmamalı. Ona ait yaşam sorumluluğunu almamalı. Kimse kimsenin kurtarıcısı değil. Her insan önce kendi hayatının sorumluluğunu alarak seçimleri yapmayı öğrenmeli .Her insan önce kendini 1. sıraya koymalı. Sonra ortak bir paylaşım alanında sevgi ve saygıyla, birbirini destekleyerek yaşanmalı.
Sen kendini, yapmak ve yaşamak istediğin her şey için onayladığında,bunu hakkın olarak gördüğünde, kendi değerine sahip çıktığında, ne olursa olsun sevildiğini kabul ettiğinde zaten destek tam olur.
Sevgi ve saygı, senin başarı ya da başarısızlığına bağlı değil, şartlı değil. Özgürsün bu yaşam alanında ve sevilensin.Çok değerli ve özelsin. Önce bunları sen kabullen.
Şimdi hayatında kendini 1. sıraya yerleştir.Sadece kendinden kendini mutlu etmekten sorumlusun. Bunu hayal etmen bile bir başlangıç olacak. Neleri farklı yapacaksın yeni hayatında?Bu hayat senin ve hayat seni mutlu etmek için, eğlenmek için bekliyor.
Işık ve sevgiyle kalın.
Yorum Yazın