Murat Bayar

Murat Bayar


Soma’nın cezasızlık mührünün bedeli

Soma’nın cezasızlık mührünün bedeli

7 yıl önce Soma’daki Eynez Maden Ocağı’nda 301 canımızı, karbonmonoksit zehirlenmesine kurban vermiştik.

Açılan dava 16 Haziran 2021’de (dün) sonuçlandı.

Soma Kömür İşletmeleri Başkanı Can Gürkan, mühendisler Efkan Kurt ile Adem Osmanoğlu’na hapis cezaları verilirken, Yönetim Kurulu Üyesi Haluk Evinç beraat etti. Hiçbir kamu görevlisine ceza verilmedi. 

Dava sonrası aileler 7 yıldır bekledikleri adaletin gelmediğini açıkladı.

Bu haberi böyle görebilir ya da Soma katilamında, “cezasızlık mührüne” giden yolu masaya yatırıp, kararın sonuçlarını okuyabiliriz!

Ama gelin önce, İsmail Çolak’ın Soma’da ecri misil ile devlete ait topraklara vergi ödeyerek, yıllarca tütün ekerken, nasıl işsiz bırakıldığına bakalım.

“Tarım aletlerimiz yoktu. Yine de tütün ekerek bugüne kıyasla çok daha iyi şartlarda yaşıyorduk.
Sonra, ürün elimizde kalmaya başlayınca iflas ettik…”

TÜTÜN ÜRETİCİSİ NASIL İFLAS ETTİRİLDİ!

2001’de tütün yasası çıkınca, tütün ekmek kotaya bağlandı ve sözleşmeye geçildi. Yabancı şirket kiminle sözleşme yaparsa, sadece o sözleşme sahibi belirlenen rakam kadar üretebilirdi.

Sadece Ege’de 110 bin ton tütün üretimi yapılırken, sözleşmeyle birlikte, bugün Türkiye’nin toplam tütün üretimi 50 bin tona geriledi.

Yani, Türkiye ithal ettiğinden çok daha az tütün üretmeyi bir yasayla seçerken, üreticiyi de işsiz bıraktı.

Böylece bugün geldiğimiz noktada “Ben tütün ekeceğim” derseniz, ekemiyorsunuz.

Tütün yasasına göre, sözleşme dışı tütünle ilgili, artırma satış merkezleri kurulacaktı.

Çünkü, artı ekside sözleşme yüzde 5’lik bir rakam belirliyor. Yani sözleşmede 100 kg yazıyor, ama 120 kg ürettiniz. Kalan 20 kilogramın satış merkezi kurularak satılması gerekiyor. Yasa gereği kurulması gereken merkezler, Meclis’ten geçse de kurulmuyor. -o dönem Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, sistemin niye işlemeyeceğini madde madde yazmıştı-

Tabii ki elde kalan 20 kilogramlık tütün, yasaya rağmen satış merkezi de kurulmayınca satılamadı. Böylece, dünyada Türk tütünü marka yapmış tütün üreticisi iflas etti, daha doğrusu iflas etmedi, ettirildi!..

Soma’da tütün üretemeyip iflas edenler için tek bir yol bırakıldı:
Madencilik.

MADENCİLİK SEÇİM MİTİNGLERİNE GİTMEKTEN GEÇİYOR!

Bir maden işçisi 3 bin 500 lira maaş alıyor. Ama, torpilsiz maden işçisi olmak da mümkün değil.

İktidar partisinden referans getirmeniz gerekiyor.

Madenci İsmail Çolak, Soma’daki madencilerin otobüslerle, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçim mitinglerine taşınma sürecini bizatihi yaşamış.

“Biat etmezsen madende iş yok!

Kaymakam da Vali de partili gibi çalışıyor. İstediklerini sendika başkanı yapıyor, istemediklerini madene almıyorlar.”

Dayıbaşları (taşeron) 20 kişilik ekibine sizi aldığında, komisyon vermek zorundasınız.

25 yıllık madenci, aileden eski tütüncü İsmail Çolak, komisyon vermemiş:

“Ben eski madenciyim. Efkan Kurt vardiya amirimdi. İlişkilerim nedeniyle komisyon vermiyordum.”

Eynez Maden Ocağı, 1930’lardan kalma 91 yıllık bir tesis.

2006’ya kadar, bu ocak devletin yönetimindeymiş.

İsmail Çolak, maden ocaklarının özel sektöre verilmemesini, kamu eliyle çalıştırılması gerektiğini vurguluyor.

“Maden kamudayken, madencinin can güvenliği çok önemliydi. En küçük bir risk olduğunda madeni boşaltıyorduk. Özel sektörle birlikte, can güvenliği tedbirleri önemsenmedi. Özel sektörün tek amacı, az ücretle çok iş ve çok üretimdir.”

25 yıllık madenciye göre, tarımın bitmesiyle insanlar madenlerde, sermayeye kulluk etmeye itildi!

“Çalışma şartları ağırdı. Patronunuz alt işveren, muhatabınız dayıbaşıdır. Üstünüzde çok ağır baskıyla çalışırsınız. Dayıbaşılarının sıkıştırması ve silsile yoluyla baskı kurulur.”

MEĞER GİZLİ YANGINDA ÇALIŞIYORMUŞUZ

2 ay önce, Manisa Milletvekili Özgür Özel, rahmetli oğlunun “Hava sirkülasyonun olduğu ana yolun bile aşırı sıcak olması nedeniyle çalışamıyorduk” şikayetlerini dile getirmiş.

“Sıcaklık bacada (galeride) tamam da ana yolda, havanın sirkülasyon ettiği yerde bile cayır cayır yanıyordu. Bu aşırı sıcaklık defaatle amirlere iletildi. Zaten yangın da ana yolda, ana galeride başladığı için çok sayıda insan hayatını kaybetti. Meğer ana yolda gizli yangın varmış. Bunu biliyor ama hiç kimse ses çıkarmıyormuş.”

Çolak, bir yerden sonra yangının bandın üstüne aktığını, bant yanarken, karbonmonoksit gazı oluştuğunu, 50 bin ppm gaz oranına çıktığını anlatıyor. Böyle bir ortamda ikinci bir nefesi alamazsınız. Soma’da ölen 301 canımız da zaten, karbonmonoksit zehirlenmesinden hayatını kaybetmiş.

Gizli yangınla ilgili tüm uyarılara karşın yetkililerin, “Hiçbir sıkıntı yok, normal sıcaklık” yanıtı verdiklerini anlatıyor.

2 BİN LİRALIK TEDBİRLE 301 CAN ÖLMEZDİ!

İsmail Çolak, çok basit önlemleri almayarak, ölümlere zemin hazırlandığını kaydediyor.

25 yıllık madenci, delici operatör olarak, üretimde çalışmış. Görevi, kömüre ve yangına delikler açmak.

Isınma olan yerler cihazla tespit edildiğinde, oraya delik açıldığını, sonra su vererek soğutulabildiğini ya da yukarıdan küllü su basarak yine yangının köreltilip, engellenebileceğini anlatıyor.

Soma’da çok derine, sıfır kotaya (deniz seviyesi) inildiğini belirtiyor.

2-3 işçinin bu şekilde delikler açarak soğutma işlemi yapması durumunda, işlemin tesise 2 bin lira maliyeti olacağını, ancak 301 kişinin ölmeyeceğinin altını çiziyor.

Türkiye’deki tesislerin, Almanya’daki madenlerin 50 yıl gerisinden geldiğini ve karbonmonoksit maskelerinin hayat kurtardığı tespitini yapıyor:

“Bize verilen maskeyle, en iyi ihtimalle bulunduğumuz ortamdan çıkabiliyorduk. Almanlar oksijen maskesi kullanıyor. Oksijen maskesini açtım ama beni küf boğdu. Bunlar 97’de Çin’den alınmış, depolarda bekletilmişti.”

Hacettepe Üniversitesi’nden Prof. Dr. Bahtiyar Ünver’in, Soma’daki faciadan önce, “Bu şartlarda bu ekipmanla, çalışamazsınız. Yüksek karbonmonoksit ve aşağı indikçe de metan var. Telafisi olmayan kazalara neden olursunuz” şeklindeki raporu da göz ardı edilmiş.

DAVA SONUCUYLA DÜZENİN DEVAMI SAĞLANDI

Soma Davası mağdurlarının Avukatı Nergis Tuba Aslan, katilamdan sonra patron Can Gürkan ve üst yöneticiler hakkında olası kastla 301 madenciyi öldürmek suçundan ve 162 kez olası kastla yaralamak suçundan dava açıldığını anımsatıyor.

Avukat Aslan, yargılama faaliyetini başlatan heyetin, karara çok yakın bir süre kala, davadan alınarak başka yere tayin edildiğini belirtiyor:

“Atanan Salih Pehlivan, geçmişte yine maden davalarından sabıkalı bir hakimdi. Kabul edilemez bir karar vardı. Taksirle birden fazla yaralamaya dair hükümler kurdu.

İstinaf, üç sayfalık bir kararla gerekçe bile duymadan mahkemenin kararını onadı. Yargıtay iyi sayılabilecek bir karara imza attı. Ancak bu kararda, Daire’nin 3 üyesi değiştirilerek yeniden atandı. Ve Can Gürkan’ı kurtarma operasyonu yapıldı. ‘Olası öldürmeden sorumlu değildir’ diyerek karar bozuldu.”

Aslan, bozma sonrasında duruşmalara devam edildiğini ve ailelerin feryadının duyulmayarak, kabul edilmez bir karara imza atıldığını kaydediyor.

KİRLİ HAVAYLA 23 KİŞİYİ BOĞANA DA BERAAT

Avukat Aslan, Soma katliamında üst yönetimin, havalandırmayı ters çevirerek 23 kişinin ölümüne neden olduklarını itiraf ettiğini anlatıyor:

“140 kişi temiz havada kurtarılmayı beklerken havalandırmadan kirli hava gelince 23 kişi ölürken, çok sayıda madenci de ağır yaralandı. Havalandırmayı ters çeviren Haluk Evinç hakkında beraat kararı verildi. Soma’da, herhangi bir kamu görevlisi de gerçek anlamda yargılanabilmiş değil.

Mahkemenin, hatta istinafın ve Yargıtay Ceza Dairesi’nin tarafsız ve bağımsız olmadığının farkındayız. Katliamın sorumluları cezasızlık mührü ile kurtarılmak isteniyor.

Sebebi, büyük bir katilam dosyasından bir cezanın çıkması, bu düzenin sona ermesi anlamına geliyor. Bunun yerine, işçilerin canı üzerine kurulu yüksek kâr sisteminin devamı seçildi.

Tarih, bu dosyada arka planda ne döndü ve ne vaat edildiyse ortaya çıkaracaktır.”

Sonuç olarak tarım yok edilip, halk ezilirken, 16 Haziran 2021’de cezasızlık mührüyle kölelik resmiyet kazandı!


telif

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar