ABD Dışişleri Bakanı Blinken’in Erdoğan ile görüşmek üzere Ankara’ya geldiği gün, MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın Şam’a giderek HTŞ lideri Golani ile görüşmesi ve Emevi Camii’nde namaz kılarak Cumhurbaşkanının rüyalarını gerçeğe dönüştürmesi beklenmedik ve şaşırtıcı bir gelişme oldu.
Ziyaret kamuoyuna yansıdıktan sonra, Şam’a gidecek ismin aslında Hakan Fidan olacağı ancak Blinken geldiği için onun yerine Kalın’ın gönderildiği dile getirilen iddialar arasındaydı.
İbrahim Kalın özelinde söylemek gerekirse, bir istihbarat görevlisinin terör örgütü mensupları da dahil olmak üzere herkesle görüşme yapması normaldir. Bu açıdan bakıldığında, Türkiye için halen bir terör örgütü durumunda bulunan HTŞ’nin lideri ile görüşülmesi de son derece olağandır. Anormal olan ve devlet ciddiyetiyle bağdaşmayan durum ise bunun medyaya yansıyacak bir biçimde göstere göstere yapılarak her yönüyle adeta bir şova dönüştürülmesidir.
İç savaşın Esad’ın devrilmesiyle sonuçlanmasının ardından Suriye’de ortaya çıkan tabloya bakıldığında, ilk etapta Golani’den iki önemli istekte bulunmak amacıyla bu ziyaretin planlandığı düşünülebilir. Bunlardan ilki, HTŞ ile ortak hareket ederek YPG’nin Suriye topraklarından temizlenmesidir. Bir terör örgütüyle ortak hareket ederek terör örgütü olarak nitelenen başka bir oluşumun bitirilmek istenmesi zaten başlı başına büyük bir yanlıştır. Bu gerçek bir yana bırakıldığında bile, zaten ABD’nin YPG’ye yapılacak bir operasyona karşı olması ve Blinken’in özellikle bu sebeple Türkiye’ye gelmesi bu isteğin kabul edilmesinin zor olduğunu göstermektedir. Şam’a girilmesinin adından HTŞ ile YPG’nin en azından sahada bir anlaşmaya varmış görünerek birbirlerini ürkütecek hamlelerden kaçınmaları bunu destekleyen bir başka gelişmedir.
Kamuoyunun Kalın’ın ziyaretinden bir diğer beklentisi ise Türkiye’deki sığınmacıların dönüşü için yeni yönetimle ortak bir plan oluşturulması ve sürecin hızlandırılması yönünde adımlar atılmasıdır. Fakat sığınmacıların dönüşü konusunda Erdoğan’ın “İsteyen kalabilir” demesi ve İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın açıkladığı dönüş sayılarının komik olarak nitelendirilebilecek oranlarda kalması bu beklentinin de boşa çıkacağını göstermektedir.
Bu durumda Kalın’ın Şam’a yalnızca namaz kılmak için mi gittiği, yoksa yapılan görüşmelerde kimsenin düşünemediği çok farklı isteklerin mi dile getirilmiş olduğu sorusunu sormak gerekmektedir.
İçinde bulunduğumuz şartlar altında hiçbir şey elde edilemeyeceği ortada olan bir ziyaretin tam anlamıyla bir şova dönüştürülmesinin ileride başımıza ne gibi dertler açabileceği belirsizdir. Çünkü Kalın ile Golani’nin Şam’da verdiği görüntü, Suriye’de ve bölgede bulunan ülkelerce Türkiye’nin yeni yönetimin hamisi ve yönlendiricisi olduğunu kabul etmesi olarak yorumlanabilir.
Esad’ı devirenlerin önümüzdeki dönemde nasıl bir yol izleyecekleri henüz belirsizken ve bu güçler halen bütün dünya için bir terör unsuru olarak görülürken Suriye’deki bu dönüşüme açıkça sahip çıkılması, Türkiye’yi yönetenlerin dış politikada bir adım sonrasını bile düşünmediklerini gösteren son gelişme olmuştur.
Yorum Yazın