Altı yıl önceydi. Sarıyer’de lüks bir tatlıcıya kalabalık bir grup, sütlaç yemeye gittik.
Ancak, yediğim sütlaçta bir terslik vardı. Ve işletmeciye gidip, durumu anlattım. Akla gelen ilk şeyi sordu:
-Bayat mı?
Aksine tazeydi. Peki, “sorun ne?” diye sordu.
Kısa bir sessizlikten sonra, fark ettim ki:
Sütlaçta süt yoktu!
Türkiye’de yeterince süt olmadığı için, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın genelgesiyle, süt tozu kullanıyorlarmış. Ve durumu da kimse anlamıyormuş.
İnsanın bir sabiti olmayınca, at izi, iti izine karışıyor!
Öyle ya, asırlık birikimiyle, künefenin büyük ustası Ragıp Bekfelavi, davet üzerine Antakya’dan gelip, Maslak’taki Türk Lezzetler Müzesi’nde tatlısını yapmaya başlamıştı. Ancak talep azlığından dolayı iflas ederken, orijinal peynir yerine galeta unu kullanan, taklit bir zincir marka yeni şubelerle büyümüştü.
Yıl 2000. Yirmi cezaevinde eş zamanlı mahkûmlar, F tipi koğuşu protesto ediyor. İşin içine iş makinelerinin girdiği, “Hayata Dönüş Operasyonu”nda 36 mahkûm ölüyor. Ulucanlar Cezaevi, olay sonrası basına açılınca, kamerasını alan içeri giriyor. Gazeteci Musa Ağacık ise elinde teybi ile girmek isteyince kıyamet kopuyor.
Asker, sen giremezsin, diyor. Tartışma üzerine gelen Yüzbaşıya, Gazeteci Ağacık basın kartını göstererek soruyor:
“Diğerleri kameralarıyla girerken, ben teybimle giremiyorum. Neden?”
Yüzbaşının yanıtı manidardır.
“Sen soru soruyormuşsun!”
Aynı yıl, yer TV8. Ekonomi Müdürü Canan Kızıl, kendisine sorulmadan, muhabiri işten çıkarıldığı için istifa eder. Bu pozisyon, Kenan Şanlı’ya, mevcut maaşından daha iyi bir ücret ve daha iyi şartlarla teklif edilir. Ancak, Canan’ın istifa gerekçesini öğrenen, Kenan da aynı tepkiyi vererek istifa eder.
O sırada hamileliği nedeniyle işten çıkarılmış eşinden sonra, Kenan’ın istifa kararının zamanlamasını sorduğumda, aldığım yanıt öğreticidir:
“Doğru davranmanın zamanı yoktur!”
Emin Çölaşan, yıllarca "İ. Melih" yazıları döşenmiş, Gökçek kazandığı tazminatlarla, Kızılay meydanında döner kesmiş, hepimize "Adam temizmiş" dedirtmişti.
Uğur Dündar'ın yönettiği tartışma programında, Kılıçdaroğlu, Çölaşan'ın sekiz yılda yapamadığını sekiz dakikada yapmış, Gökçek'i sürklase etmişti.
1993 Temmuz'u, Çiller Hükümeti dönemi. Madımak'ta 38 insan yakılarak öldürülmüş. Başbakan Yardımcısı İnönü'yü makamında ziyaret ediyoruz. Çömez bir gazeteciyim ve fırsatını bulup, soruyorum:
"En az 8 saat öncesinden Çiller Hükümeti' nin haberi vardı, niye engellenemedi?"
"Siz, başbakanlık koltuğunda oturanı, başbakan mı sanıyorsunuz" yanıtını alınca, istifa, diye bir şey var, diye düşünmüştüm.
Yıl 2021. Sedat Peker videolarını toplam 70 milyon kişi izlemiş. İçişleri Bakanı, hakkındaki iddialara, üstelik de en muhalifinden gazetecilerin önünde yanıt verecek. Süs eşyasından fazla varlık gösteremeyen, muhalif bir abimiz, "Bunu göze almıştık" diyebilmiş, ama figüran rolünden bile istifa edememişti.
Sonuçta, Sedat Peker'in 9 videoda yaptığını, muhalif partiler 9 yılda yapamamış ve bu durum tarafları rahatsız da etmemişti.
BBC’nin girişinde, artık Google’da bile izine rastlayamayacağınız bir tanım vardır:
“Güç unsurlarının karşı çıktığı her şey haber, geriye kalanlarsa reklamdır!”
Bazen, gazeteciye, “Hiç mi iyi bir şey yapmıyorlar?” diye sorarlar ya, işte “o iyi şeyler” haber değil, halkla ilişkiler faaliyetidir!
Diyeceksiniz ki, peki gazeteciyim diye, ortalıkta gezinen bu kadar insan kim?
Her şey olabilirler, ama gazeteci değiller!
Gazeteci, cumhurbaşkanı, başkan ya da kral demeden, bir gün o güç unsurunun da aleyhine yazacağını varsayarak, “arz etmeyendir.”
Eskiden basın kuruluşları, Cağaloğlu’ndaydı. Ve haddini aşan bir çömeze, usta gazeteci, “Senin s…n b.k, daha Eminönü’ne varmadı” derdi. İnsan dışkısının, Cağaloğlu’ndan, Eminönü’ne 3,5 yılda vardığı hesaplanmıştı. (Deniz salyası işte böyle, böyle oluştu) Ustalar, bu sözle çömezin henüz gazeteci olamadığını anlatırdı.
Mesleğin temelinde iletişim olunca, bazen duruşu olmayan siyasileri bile yayına davet etmeniz gerekir. Ancak "dansöz kıskandıran siyasiler" çoğu kez, bu davete yanıt bile vermezler!
Çünkü onlara göre sizin yayınınıza katılmadıklarında, dünya duruyordur!
Anlamı çok yüzlülük olan politikacının yaptığı ve yapamadığı hiçbir şey artık halkı şaşırtmıyor. Buna karşın, “Gazeteci” ya da eskilerin tabiriyle, kaldıysa, “Muharrir”in, sözü değerlidir.
Öyle, ya Washington Post'tan iki gazeteci Bob Woodward ve Carl Bernstein’ın sözü ve kararlı duruşu ile Watergate Skandalı ortaya çıkmış, ABD Devlet Başkanı Nixon istifa etmişti.
Söz gibi, başta meslektaşlar arası iletişimde, mesleğin yazılı olmayan olmazsa olmazıydı.
Ancak, kalabalıklar sütsüz sütlaçları fark edemeyince, her şeyin içi boşaldı.
Önceleri, evet, evetti. Hayır, ise hayır. Her şey basitti.
Sonra, her şey gibi meslek de çürümeye başladı.
Günümüzde, yediğiniz sütlaçta süt, aldığınız gazete ya da dinlediğiniz bültende haber, gazetecinin içinde adam var mı, diye bakın!
Yorum Yazın