Sokak köpekleri meselesi, salt hayvan sevgisi veya canlılara yaşam hakkı tanınması üzerinden ele alınamayacak kadar “sosyal” bir mesele haline gelmiş görünüyor. Hayvan haklarından şehir güvenliğine, sağlık sorunlarından çevresel etkilere kadar geniş bir spektrumda toplumu etkiliyor.
Sokak köpekleri konusundaki bireysel ve toplumsal tutum genellikle şefkat ve öfke arasında gidip geliyor. Ancak bu ikircikli duruş, sorunun köküne inmek yerine yalnızca yüzeysel tepkiler üretmemize neden oluyor. Gerçek bir çözüme ulaşabilmek için, duygusal tepkilerden ziyade, bilimsel verilere ve kapsamlı politikalara dayanan, kararlı ve tutarlı bir yaklaşım geliştirmek şart.
Yalnızca istatistiklerin soğuk diliyle değil, onların arkasında yatan trajedilerle de yüzleşmek gerekiyor. Genç bir öğrencinin yaşamını yitirmesi veya küçük bir çocuğun saldırıya uğraması gibi haberler, bu meseleyi derinlemesine bir güvenlik sorunu olarak ortaya koyuyor.
Dünya genelinde her yıl yaklaşık 35 bin insan, sokak köpeklerinin saldırıları sonucu hayatını kaybediyor. Türkiye'de ise bu sorunun her yıl yaklaşık 100 ila 200 arası insanın hayatını kaybetmesine neden olduğu belirtiliyor. Sadece 2024’ün ilk 5 ayında ülkemizde, sonu ölümle ya da yaralanmayla biten 463 köpek saldırısı gerçekleştiği kayıtlara geçmiş. Sokak köpeklerinin sayısıyla ilgili net verilere ulaşmak kolay değil ancak bu sayı ülkemizde 2,8 milyon ile 10 milyon arasında değişiyor.
Özellikle çocuklar, yaşlılar ve engelliler için sokaklar, başıboş ve saldırgan köpeklerin oluşturduğu tehdit nedeniyle giderek daha tehlikeli bir hal alıyor. Öyle ki bu, bir sosyal panik ve korku nesnesi haline dönüşmüş durumda.
Sadece insanlar da değil, başıboş sokak köpeklerinin kendi uysal hemcinslerine ve diğer canlılara da zararı dokunabiliyor. Ayrıca özellikle kırsal kesimlerde zaman zaman çiftlik hayvanlarının telefine neden oluyorlar.
Kent yaşamının karmaşası içinde sıkışıp kalan sokak köpekleri, doğalarından hızla uzaklaş(tırıl)ıyor. Bilim insanları ve veterinerler, yanlış beslenmenin bu köpekleri daha saldırgan hale getirdiğini belirtiyor. Sokak hayvanlarının gelişigüzel beslenmesi, onların doğal davranışlarını bozuyor, onları doğalarından koparıyor ve hatta doğal seleksiyon süreçlerini engelliyor. Hazıra alıştırılan köpekler aynı zamanda avlanma güdülerini yitiriyor ve giderek daha fazla, insan desteğine muhtaç hale geliyorlar.
(Bu noktada bir parantez açmadan geçemeyiz. Kedi ve köpek mamalarının üretimi ve ithalatı, çoğu ülkede olduğu gibi, Türkiye'de de yasal düzenlemelere tabidir elbette. Hem Sağlık Bakanlığı hem de Tarım Bakanlığı'nın izni ve denetimi altında gerçekleşir. Buna rağmen, denetim süreçlerinin daha da ciddiye alınması ve sıklaştırılması gerekmektedir. Çünkü mamalarda kullanılan içeriklerin kalitesi ve güvenliği, hayvan sağlığı üzerinde doğrudan etkilere sahiptir. Ne idüğü belirsiz katkı maddeleri ve düşük standartlar, hayvanların sağlığını riske atabilmekte, obezite, kalp ve damar hastalıkları gibi sağlık problemlerine yol açabilmektedir. Bu tür içeriklerin hayvanların doğal yapısını bozabildiği, ayrıca virüs taşıma ve saldırgan davranışlar ile kuduz gibi hastalıkların riskini arttırabildiği de uzmanlar tarafından dile getirilmektedir. “Alt tarafı hayvan maması” veya “sadece takviye gıda” olmasının, hafifletici neden olarak görülmemesi, üretim ve ithalat süreçlerinde izinlerin yanı sıra, mamaların içeriği üzerinde yapılan kontrollerin de titizlikle yürütülmesi, etkin bir denetim mekanizmasının kurulması gerekmektedir.)
Kent içinde serbestçe dolaşan bu köpekler, trafik kazalarıyla da karşı karşıya kalabiliyor.
Kuduz, capnocytophaga bakterisinin neden olduğu hastalıklar, pasteurella, MRSA ve tetanos gibi sayısız zoonotik hastalık, sokak köpekleri aracılığıyla insanlara bulaşabiliyor.
Tehlike, hayvanların sokaklarda çeteler oluşturarak belli bölgelerde hakimiyet kurmalarıyla daha da artıyor. Bu köpek çeteleri, özellikle yüksek koruma ve savunma güdüsüne sahip bazı köpek türleri tarafından oluşturuluyor.
Mevcut durumda insanların, günlük yaşam alanları olarak bildikleri mekanlar başıboş köpeklerin egemenlik alanlarına dönüşebiliyor ve bu durumda insanlar kendilerini aniden tehlikenin içinde buluyor. (Bu tehlikelere karşı insanların bir kısmı kendi önlemlerini almaya çalışıyor. Elektrikli şok aletleri, biber gazı gibi, kendilerini koruma amacıyla yanlarında taşıdıkları araçları, tehlikeli sokak köpeklerine karşı kullanıyorlar.)
Aslında sorunun kökeninde kentleşme süreci, insanların, kendi doğal yaşam alanlarını genişletirken, diğer canlıların habitatlarını işgal etmesi yatıyor elbette.
Başıboş sokak köpekleri meselesi, uluslararası arenada, ülke hakkında sağlık ve güvenlik endişeleri yaratarak Türkiye’nin imajını olumsuz etkiliyor. Dünya Sağlık Örgütü'nün raporları, ülkemizin kuduz riski açısından Avrupa'da hala yüksek riskli kabul edildiğini belirtiyor. Japonya, İsveç, Norveç, Hollanda, İngiltere, Fransa, Almanya, Kanada gibi bazı ülkelerin dışişleri bakanlıklarının Türkiye'ye seyahat edecek vatandaşlarını "başıboş köpekler" ve "kuduz" riski konusunda uyardığı biliniyor.
Tüm bu örneklerle birlikte yönetilmeyen sokak köpeklerinin kentsel yaşamla olan temel uyumsuzluğu açıkça ortaya çıkıyor. Ya insanlar köpeklerin doğasını ya da köpekler kent yaşamının dengesini bozacak davranışlarda bulunuyor.
Günümüzde başa çıkılamayan sokak köpeklerinin kentsel yaşamla olan temel çatışması, tarihsel bir perspektiften de ele alınabilir.
Örneğin Orta Çağ'da sokak hayvanlarının yok edilmesi, kısa vadeli çözüm arayışının uzun vadeli felaketlere yol açabildiğini göstermesi açısından çarpıcıdır. O dönemde bu eylem, bu hayvanların taşıdığına inanılan hastalıklar ve “kötü ruhlarla” mücadele etme çabası olarak görülmüştür. Ancak, bu hayvanların yok edilmesi, fare popülasyonunun kontrolsüz bir şekilde artmasına ve dolayısıyla veba gibi hastalıkların daha da yayılmasına neden olmuştur.
Zaman ilerledikçe karantina uygulamaları gibi daha sistemli sağlık önlemleri geliştirilmeye başlanmıştır. Modern zamanlara gelindiğinde, kentleşme ve hijyen standartlarının yükselmesi, veba benzeri pek çok hastalığın kontrol altına alınmasında etkili olmuştur. Ancak sokak hayvanlarının rolü yine de yadsınmamıştır. Bu hayvanların kent yaşamında ve fakat kontrol altında tutulması gerektiği kabul edilmiştir.
ÇÖZÜM ?
Başıboş köpek sorununa yönelik çözümler, toplumun her kesiminin güvenliğini ve hayvanların refahını sağlayacak şekilde kapsamlı ve dengeli olmalıdır. Sorun, sadece hayvanların kontrolsüz çoğalması veya toplum sağlığı riskleriyle sınırlı değildir, aynı zamanda sosyal, etik ve çevresel boyutları da kapsar.
Mesele, toplumsal panikle değil, bilinçli politikalar ve sürdürülebilir çözümlerle ele alınmalıdır.
Uyutma adı altındaki kitlesel itlaf yöntemleri, kesinlikle kabul edilebilir bir çözüm olamaz. Bu tür bir uygulama ülkemizi sadece ve ancak koca bir hayvan mezbahasına çevirebilir ve derin etik sorunları da beraberinde getirir. İnsanlık dışı olarak nitelendirilebilecek bu eylemler, sorunlara kalıcı ve sağlıklı çözümler sunmaktan çok uzaktır. Hayvanların topluca öldürülmesi ya da “uyutulması”, aslında toplumun gözünden kaçırılmak istenen, çözümsüzlüğün ve umursamazlığın bir göstergesidir. Sorunları kökünden çözme iddiasından çok, göz ardı etmeye ve geçici çözümlere başvurmaya dayanır. Her canlının yaşam hakkına saygı gösterilmesi gerektiği bilinciyle, vahşetten uzak, insanlığımıza yakışır, etik çözümler geliştirmeye odaklanmalıyız.
Ayrıca sokak köpekleri arasında saldırganlık ve uysallık gibi davranış farklılıkları göz önünde bulundurulmadan yapılan genellemeler, problemleri çözmekten ziyade, onları daha da karmaşık hale getirecektir. Saldırgan ve mazlum köpekleri doğru bir şekilde ayırt etmek, uygun çözüm yollarını belirlemede kritik bir öneme sahiptir.
Sokak hayvanlarıyla ilgili sorunlara yaklaşımımızda daha bilinçli, ölçülü ve çeşitlendirilmiş stratejiler geliştirmek zorundayız.
Özellikle, saldırgan olarak bilinen köpeklerin kontrolsüz bir şekilde satışı, büyük bir sorun teşkil etmektedir. Bu tür köpeklerin satışının, yalnızca belirli kurumlar aracılığıyla ve özel koşullar altında gerçekleştirilmesi gerektiği açıkça belirlenmelidir. Tehlikeli olarak sınıflandırılan köpek ırklarının, sıradan bireylere satışı kesinlikle yasaklanmalı ve bu yasak, net bir yasal düzenleme ile garanti altına alınmalıdır. Bu, hem toplum güvenliği için hem de köpeklerin doğru koşullarda bakılması için önemlidir. Eğer bu köpekler belirli kurumların talebi doğrultusunda alınacaksa, bu alımlar da özel düzenlemelerle sınırlandırılmalıdır. Bu tür satışlar asla serbest bırakılmamalı ve kontrolsüz şekilde yapılmamalıdır.
Bu durumun bir başka önemli boyutu ise ithalat meselesidir. Yurt dışından ithal edilen bu tür köpeklerin ülkeye girişi, kesin ve net yasal dayanaklara bağlanmalıdır. İthalat sürecinde, bu köpeklerin sağlık durumları ve bakım standartlarına ilişkin birçok faktörün yasal çerçevelerle düzenlenmesi büyük önem taşımaktadır. İthal edilen hayvanların, geldikleri ülkelerdeki sağlık ve güvenlik standartlarına uygun şekilde muamele görmüş olmalarını garantilemek, bu sürecin ayrılmaz bir parçası olmalıdır.
Mevcut hayvan barınaklarında ciddi iyileştirmelere ihtiyaç vardır. Barınaklar, sadece geçici bir sığınak olmaktan çıkıp, hayvanların rehabilite edildiği, sağlık ve bakım ihtiyaçlarının karşılandığı, onlara kalıcı yuvalar bulma amacı güden merkezler haline gelmelidir. Bu süreçte merhamet ve insanlık, her adımda öncelikli olmalıdır.
Hayvan barınaklarına yönelik standartlar belirlenmeli ve bu standartlara uyum zorunlu kılınarak ülkemizdeki içler acısı hayvan barınağı manzaralarının önüne geçilebilmelidir.
Başıboş köpekleri ormanlık alanlara taşımak, sorunu çözmek değil sadece başka bir yere taşımak anlamına gelir. Ormanlar, insanların da yoğun olarak kullandığı mesire yerleri olarak hizmet veren alanlardır. Bu yüzden, köpekleri ormanlara yerleştirmek, hem insanlar için yeni riskler yaratır hem de köpeklerin tekrar şehirlere dönme olasılığını göz ardı eder. Bu yöntemle ne popülasyon kontrolü sağlanabilir, ne de toplum sağlığı korunabilir; soruna geçici bir perde çekmekten öteye gidilemez.
Kısırlaştırma ve aşılama programları, köpek popülasyonunun kontrol altına alınmasında ve hastalıkların önlenmesinde önemlidir. Belediyeler ve merkezi yönetimler bu programları düzenli olarak uygulamalı, desteklemeli ve finanse etmelidir.
Hollanda gibi Avrupa’nın pek çok ülkesinde, köpek ve diğer hayvanların sahiplenilmesinden önce kısırlaştırılması, aşılanması ve tekrar doğal yaşam alanlarına bırakılmasını öngören CNVR (Topla, Kısırlaştır, Aşıla ve Geri Bırak) programı başarıyla uygulanmaktadır. Bu program sayesinde sokak hayvanı popülasyonunun kontrol altında tutulması ve hayvanların sağlıklı bir yaşam sürmeleri amaçlanmaktadır.
Ayrıca, Brüksel’de çıkartılan bir yasaya göre kedilerin altı aylık olmadan kısırlaştırılması zorunlu tutulmuştur. Bu da erken yaşta kısırlaştırmanın hem hayvan sağlığı hem de sokak hayvanı popülasyonunun kontrolü açısından önemini vurgulamaktadır.
Yine Hollanda'da hayvanlara yönelik şiddet olaylarının rapor edilmesi için bir Hayvan Polisi departmanı kurulmuştur. Hayvanlara işkence ve kötü muamele yapanlara hem hapis hem de para cezası gibi ciddi yaptırımlar uygulanmaktadır.
Bu tür politikalar, hayvanların refahını artırırken, toplumun da bu konudaki bilincini ve sorumluluğunu güçlendirecektir.
Sahiplendirme ve eğitim faaliyetleri teşvik edilmelidir. Potansiyel sahipler için eğitim programları düzenlenerek hayvanların sorumlu bir şekilde sahiplenilmesi garanti altına alınmalıdır.
Bu, hayvanların bir süre sahiplenildikten sonra sokağa terk edilme kabusunun önüne geçebilir.
Köpek satışı, sıradan bir ticari işlem değildir, bunun böyle olmadığının bireyler tarafından net bir biçimde anlaşılması gerekir. Sahip olmak, yalnızca “bir anlık hevesle” verilen kararların ötesinde, ciddi bir sorumluluk taşır. Bu nedenle, köpek satışlarında bir sözleşme sisteminin olması şarttır. Bu sözleşme, hem hayvanın iyi koşullarda yaşamını sürdürebilmesini garanti altına almalı, hem de yeni sahiplerin bu sorumluluğu tam anlamıyla üstlendiklerini belgelemelidir.
Bir köpeği evine kabul eden her birey, onu bir eşya gibi değil, bir canlı olarak görmeyi taahhüt etmelidir. Dolayısıyla köpek sahiplenme süreci, potansiyel sahiplerin bu uzun vadeli yükümlülüğü anlamalarını sağlayacak şekilde düzenlenmelidir.
Hollanda, bu konuda dikkate değer uygulamalarıyla öne çıkıyor. Yerel yönetimlerin devreye girmesiyle “satın alınan” köpekler için bazı şehirlerde yüksek vergiler uygulanıyor. Bu durum, potansiyel köpek sahiplerini, satın almaktan ziyade, terk edilmiş hayvanların bakıldığı barınaklardan köpek sahiplenmeye teşvik ediyor.
Yine Almanya’da evcil hayvan sahipliliği, sadece bir hak değil, aynı zamanda ciddi bir sorumluluktur. Bu ülkede, köpek sahiplenmek isteyen kişilerin, hayvanları sürekli olarak çoğaltma veya ticari amaçlarla sömürme yoluna gitmeyeceklerini, onlara uygun bir yaşam sağlayacaklarını garanti ettikleri belgelere sahip olmaları gerekmektedir. Bu, hayvan refahını korumak ve kötü muameleleri önlemek amacıyla yapılan bir düzenlemedir.
Toplum bilinçlendirme çabalarını artırmak, canlıların yaşam hakkı, hayvan refahı ve çevresel sorumluluk konusunda herkesin daha duyarlı hale gelmesini sağlar. Köpek gezdirirken uyulması gereken kurallar, temizlik ve köpeklerin doğru beslenmesi hakkında bilgi düzeyi artar.
Şehir planlamasında da köpekler ve insanlar için daha uyumlu yaşam alanları oluşturulmalıdır. Köpek parkları, özel yürüyüş yolları ve hayvan dostu rekreasyon alanları gibi düzenlemeler, şehirlerdeki yaşam kalitesini artırırken, insanlarla hayvanlar arasındaki etkileşimi destekleyen sağlıklı ve güvenli ortamlar sunar.
Mama sektörü, hayvan sever dernekler ve benzeri gruplar, Avrupa Birliği fonları aracılığıyla hayvan barınakları ve rehabilitasyon merkezleri kurma konusunda daha aktif olmalıdır. İlgili derneklerin ve sektör temsilcilerinin fonlara başvuru yapmaları için bilgilendirme ve teşvik sağlanmalı, idari ve hukuki süreçler kolaylaştırılmalıdır. Ayrıca, projelerin hızlı ve etkin bir şekilde hayata geçirilmesi ve düzenli olarak denetlenmesi, bu çabaların başarıya ulaşmasında kritik öneme sahiptir.
Sokak köpekleri meselesi, toplumun vicdanını ve medeniyet anlayışını zorlayan bir sınavdır. Bu durum, yalnızca sokak köpekleriyle nasıl başa çıkıldığına değil, aynı zamanda bir toplum olarak ne kadar ileri görüşlü ve kapsayıcı olduğumuza dair derinlemesine bir içgözlem sunar.
Gerçekten etkili ve sürdürülebilir çözümler, tüm toplum kesimlerinin katılımıyla şekillendirilmelidir. Bu süreç, siyaset üstü, adil ve kapsayıcı politikalar gerektirir. Bu kapsamda, merkezi idarenin yerel yönetimlerle işbirliği içinde, bu meseleyi yürekten(!) ve sahici(!) bir şekilde sahiplenmesi gerekmektedir. Çözüm süreci, veteriner hekimler odaları, bilim insanları, sivil toplum örgütleri ve kamuoyunun da katılımıyla, açık ve şeffaf bir şekilde tartışılmalıdır. Bu konunun yasa hazırlığı aşamasında da proaktif ve kararlı adımlar atılması beklenir. Bu mesele esaslı bir devlet politikası olarak ele alınmalıdır!
Medeniyet, her canlıya saygıyla başlar, bugünümüzü ve geleceğimizi daha yaşanabilir hale getirmenin yolu ise söz konusu saygı ağını çok yönlü ve dengeli bir biçimde örebilmekten geçer.
Sadık ÇELİK
Sadık bey konuya çok güzel deyimmişsin sizi tebrik ediyorum
Son günlerde sokak bir taraftan sokak hayvanlarının durumu konuşulurken, diğer yandan da vergi kaçakçılığı ile ilgili yeni düzenlemelerden bahsediliyor. Aslında ülkemizde başta Anayasa olmak üzere, her konuda kanun, yönetmelik ve tebliğler mevcut. Sorun, bunların likayakatli kamu yöneticileri ve erdemli vatandaşlarla elbirliği ile hayata geçirilmemesindedir. Memlekette insanlar ve insanların geçimi ile durum ortada… Taşımalı eğitimle birlikte köylerde okul kalmadı. Buna popüler kültürün renkli dünyası da eklenince, insanlar doğup-büyüdükleri köyleri bırakarak il ve ilçe merkezlerine taşındı. İnsanlar şehirlere hücum ederken, şehirler bunun için hazırlanmadı. Yataydan dikeye geçilirken, mimari ve sosyal açıdan planlama yapılmadı. Geldiğimiz nokta itibariyle; komşuluk ilişkilerinde, trafikte, kiracı-mal sahibi ilişkilerinde, diğer sosyal alanlarda, ne mimarimiz yeterli, ne hetorojen sosyal yapımız, ne mevzuatımız, ne de kamu…. Sokak hayvanları konusuna geldiğimizde de, aynı şeyler sözkonusu… Başta köpekler olmak üzere, sokak hayvanları kendilerini insanlığa emanet etmiş, dünyamızı paylaştığımız yaratılmışlardır. Şehirlerdeki insan nüfusunun artışına paralel olarak onların da nüfusları hızla arttı ve biz insana dair planlamalardaki eksikliklerden bahsederken, onlara dair (sınırlı kapasite ve sayıdaki hayvan barınakları hariç) neredeyse hiçbir çalışma yapılmadı. Yani, bu konuda da ipin ucu kaçtı. Uzmanlarla konuştuğumuzda; hayvanların sayısı, bunların bakımları için harcanacak bütçe, kısırlaştırılması süreçlerindeki 1-2 haftalık barınma ihtiyacı, sahiplenme talepleri dikkate alındığında, onlarca yıl sürekli çalışıldığında, üstesinden gelinebilecek bir konu gibi görünüyor.
Yaşatmak sanattır
Yaşatmak sanattır
Elinize sağlık Sadık Bey, gündem olan bu konuyu her yönülü ile değinmişsiniz. Uyutmak cok gerçek bir çözüm değil ve acımasuzca olur. Farklı bir planlama ile bu problemi yurt dışında ki ülkelere gibi yönetilebilinir aslında. Sokaklarda köpek görünce artık endişe ile yaklaşılmaz. Bu ülkede bu şekilde uygulamalar olsa çok güzel olurdu.
Hayvanların yaşama hakkı dün oldugu gibi bugunde olmalıdır. İnsanlarında konuşabilen bir hayvan oldugunu düşünürsek, hayvanların uyutulma işlemine geçilmesi ülkeyi koca bir sokak hayvanları mezbehaneye çevirip hem ülke algısı kötü etkilenecektir hem de canlı yaşam hakkını elinden almış bir ülke haline gelicektir. Bence ilçe belediyeleri küçük bütçelerle bu hayvanları yönetebilecek güce sahipler. Bu sayede ölçüsüz çoğalmanında önüne geçilmiş olup kısa sürede miktarları azalıcaktır.
7 Haziran'daki yorumum halen yayınlanmadı.Neden acaba?Bekliyorum
Bu gidişle (uyutmaya yönelik bir yasa çıkarsa) insanlık anlamında sınıfta kalacağız…
Sabah 07.00 de yazıp gönderdiğim yorum henüz yayınlanmamış.16.00 da yapılan yorumlar yayınlanıp daha erken saatte yapılan yorumlar hâlâ neden yayınlanmıyor acaba? Biraz sorumluluk lütfen
Sadık bey kaleminize sağlık. Yine herkesin sosyal mecralarda çok fazla ses yaptığı fakat güncel yaşantıda herhangi bir aksiyon almadığı bir konuya değinmişsiniz. Bende bir hayvan seven olarak ‘SATIN ALMA SAHİPLEN’ başlığına tüm benliğimle katılıyorum. Saygılar başkanım
Sadık bey sayenizde gündemin sıcak gelişmelerini en doğru şekilde takip edebiliyoruz ‘satın alma sahiplen’ sloganıyla vurucu bir paylaşım yaptınız bizlerle teşekkürler, yine ülkenin kanayan noktasını kaleme alıp bissürü noktaya değinmişsiniz bir hayvansever olarak hem metropol hayatında hem de kırsal kesimde bir çok yarar ve zarar teşkil ediyor sokak hayvanları bunun çözümünün maalesef ki bulunması gerektiğini düşünüyorum bir diyetisyen olarak zararlar arasında en çok dikkatimi çeken beslenme şekillerine değinmeniz oldu hayvanlar içinde insanlar içinde takviye edici gıdaların içerisindeki katkı maddelerinin zararını anlatmak o kadar zor bir hal aldı ki insanlar yaşadıkça bile görmezden geliyor kaleminize sağlık beslenmeye vurgu yaptığınız içinde bir beslenme uzmanı olarak teşekkür ediyorum
Hayvanları bu safhaya getiren, buna hiçbir şekilde zamanında önlem almayan, birçok şeyde olduğu gibi bu durumda da olaylara göz yuman hükümet şimdi zavallı hayvanları yok ederek çözüm bulmaya çalışıyor. Neden zamanında önlem almıyoruz da yumurta kapıya dayanınca çözümü karşıdakine eziyet ederek ya da yok ederek bulmaya çalışıyoruz aklım almıyor.
Köpekler insanlara en sadık hayvanlardır Köpekler ülkemizde yetkililer tarafından yeterince ilgi gösteriliyormu hayır gösterilmiyor Şaşırdımmı şaşırmadım Çünkü bu iktidar insanlarımıza ilgi göstermiyorlarda köpekleremi ilgi gösterecekler Bu gördükleri yükü bile belediyelere yıkmaya çalılışıyorlar Ülkemizde köpeklerin sayısı 3 milyon civarında olduğu söyleniyor bunların ancak 500 bin civarında köpekler imkanı olanlar tarafından evlerinde veyahut bahçelerinde bakılıyorlar Kalan 2 milyon 500 bini sahipsiz sokak köpekleri Bu köpeklerin kısırlaştırılıp barınaklara yerleştirilmeleri lazım yapılıyormu hayır yapılamıyor Köpekler başı boş kaldıklarında mahalle ve sokaklarda çeteleşme yoluna gidip hatta sokaklarıda pay edip diğer sokak köpeklerini sokaklarına sokmuyorlar buna hepimiz şahit oluyoruz ayrıca gürültü yapıp sokakları kirlettikleri yetmiyormuş gibide azda olsa insanlarada ısırıp zarar veriyorlar Derhal köpekleri ele alan kapsamlı kanun çıkartılmalıdır Yoksa çok daha yazıp çizeceğiz
'' SATIN ALMA SAHİPLEN '' ....Allah'ın verdiği canı alabileceklerini nasıl düşünebilirler ve adında hekim geçen görevi yaşatmak olan veteriner hekimler bu uygulamayı nasıl yapar.... yine çok yönlü işlediğiniz çok güzel bir yazı olmuş... kaleminize sağlık ...
Sadık Çelik, gündemi sayenizde takip ediyorum. Güncel tv kanalları izlenemediği için geriye bizlere okumak kalıyor. Sokak köpekleri yüzünden 1 saat evden çıkamayıp işe gidemediğim gün olmuştu. Belediyeyi aradığımda da ''alıp, muayene edip tekrar aynı yere bırakırız'' demişlerdi. Bu çözüm değil. Ölüm de asla çözüm olamaz. Yetkili yerlere bu yazınız ulaşsa keşke.. Daha çok yazın ve bizler de daha çok okuyup öğrenelim.. Teşekkür ederiz.
Sadık Bey yıne güzel anlamlı yerınde yorumlarınızla mutlu ettınız bızlerı Ellerıne yüregınıze saglık
Dilsiz varlıkların sorunlarını dile getirdiğiniz için teşekkürler Sadık bey bu hayvanlar yüzyıllardır insanlarla birlikte iç içe yaşamakta dahası birçok konuda da insanlara yardımcı olmuşlardır özellikle köpekler çobanlık yapan insanların en büyük yardımcısı olarak görevlerini hala da yapmaktadır ama Büyük şehirlerde insanlar bu hayvanları amacı dışında kullanmak istedikleri için büyük sorunlar meydana çıkıyor eve bir avize alır gibi hayvan sahipleniyorlar başta bir hevesle başlayan bu macera hayvanlar için sonu maalesef hüsranla bitiyor çobanlık yaptığımız dönemlerde bir kere köpeğin yemeğini vermemiştim o zaman dayım da sen acıkınca isteyebiliyorsun ama bunların öyle bir lüksü yok bu hayvanın Allah'ı da sensin onun için aç bırakma derdi geldiğimiz noktada dayımı daha iyi anlıyorum her konuda olduğu gibi duyarlı insanlar yetiştirmek toplumdaki problemlerin %90'ını halledecektir...
Her yıl dünyada ve özellikle ülkemizde köpek saldırısıyla bunca insanin ölmüş olması tüyler ürpertici. Sorunu ve Çözümü cok güzel özetlemişsiniz. Medeniyet, her canlıya saygıyla başlar... Güzel cümle bayıldım gercekten büyük söz. Yöneticilere bedavadan yol haritası.Dilerim okurlar...
Ağzına sağlık sadık abi kopekler ve sokak hayvanları uzun zamandır ülke gündemin de ama devlet hala çözüm bulamadı hayvanlar da insanlar gibi değerli ama insan yaşamına tehdit olduğu zaman önlem almak gerekiyor sizin önerileriniz çok değerli devlette gerekli çalışmaları yapıp iki tarafında zarar görmeyeceği güzel bir yol bulmalı
Kaleminize sağlık gerçekten, dediğiniz gibi mevcut önerilen politika sürdürülebilirlikten uzak olmanın yanında hiç de etik değildir. Hayvanlarımız bizimdir, onları sevip koruyalım. Uyutma asla bir çözüm olamaz.
Bravoo!!
Şu başıboş Sokak hayvanları gerçekten de büyük bir sorun özellikle köpekler kediler zararsız olduğu için insanlar tarafından da bir şekilde besleniyor ama köpeklerim başıboşluğu gerçekten büyük bir tehlike. Bu durum hayvan haklarıymış şuymuş buymuş bir takım boş laflarla geçirilecek bir süreç değill. Çok Seven alsın sahiplensin o zaman
Sadık bey öncelikle yazmış olduğunuz yazı için tşk etmek istiyorum. Malum sokak hayvanları için buğüne kadar belirğin net bir yasa çıkmamış olup her neden ise yeni bir anayasa çıkarmanın peşindeler o zaman ben müsade ederseniz anayasa ile ilgili yazı yazma gereksinimini duymak zorunda kaldım. bilindiği gibi anayasa 1_ normatif anayasa. 2_ şekli anayasa diye karşımıza çıkar. 3 _ yazılı anayasa vardır. Bu nitelikteki kurallar temel bir kanunda yer almazsa dahi bu kurallar ile oluşan düzene AMPİRİK ANAYASA _MADDİ ANAYASA _YAZISIZ ANAYASA denilmektedir. Maddi anayasa da bieşey dikkatimi çekti { hukukçu için pozitif anayasaların dışında anayasal prensiplerin aranmasına yer yoktur} şekil anlamında anayasının olduğu bir hukuk düzeninde, anayasa metni dışında anayasal kuralların varlığı kabul edilemez. Her kanun gibi anayasaların da maddi bir içeriği vardır. Biz bunu anayasanın maddi anayasası diyoruz. Şekilli anayasaların maddi içeriğini devlet ana teşkilat düzeni oluşturmaktadır. Devletin ana teşkilat düzeni denilince;eğemenlik yetkisi kullanan temel organlar, bu organların yetkileri ve de karşılıklı ilişkileri anlamına gelmektedir. Nitekim, TÜRK ANAYASA MAHKEMESİ de verdiği kararda [ YÜRÜRLÜKTEKİ KANUN] ifadesini yorumlarken, YÜRÜRLÜKTEKİ KANUN deyişini anayasayı öncelikle kapsadığı kuşku bulunmaktadır. Lakin TÜRKİYE CUMHURİYETİİNDEKİ 1921-1924-1961-1981 anayasaları temel siyasi ilkelere dayanmıştır. bir örnek vermek istiyorum. DİL İÇİN GRAMER NEYSE, ÖZGÜRLÜK İÇİNDE YAZILI ANAYASADA odur. Lakin malesef 2001-2023 tarihinde şimdiki hükümetin çıkarmış olduğu anayasa ( onlar anayasayı bir tarifeye göre çıkartıkları ve bu çıkartıkları sözde anayasa pudingmiş gibi kullanmalarıdır. +maleaef ve malesef demekle yetinmek zorundayım ++bizim anayasamızda teamüli anayasa ile anayasal teamül kavramları farklı anlamlar gelmekte ben bradan soruyorum anayasa bir ülkenin en üstün kanunudurvw diğer tüm mevzuatın üstündedir. Tüm kişler tüm yaşayan canlılar( hayvanlar)makam ve kurumlar anayasamıza tabidir. Şimdi sorarım ben anayasa mahkemesine (ANAYASA MAHKEMESİ, anayasaya uygunluğun yorumlanması ve uygulanmasısında denetimimdw dahi denetimini sağlayan en üst organ değilmidir) neden bu hayvanlar için bir düzenleme çıkartılmadı. ANAYASA MAHKEMESİNE göre yasama yetkisinin genelliği ilkesi ve ilkelerinuyarınca kanun düzenlemeye ve kanun yapma yetkisine sahip değilmisiniz. bakın anayasada değişiklik yapılması durımunda aykırı hale gelen mevcut yasaları, diğer düzenlemeleri ve kararnamesi anayasaya uygun hükümler hazırlanıncaya kadar yürürlükte kalır. şakin çıkartılacak yeni anayasa veya anayasalar anayasaya aykırı olan düzenlemeleri neden iptal etmiyorsunuz veya neden yürürlükten kaldırmıyorsunuz şayet siz kaldırmadıkça bunun hukuki geçerliliği ni korur yanılıyormuyum acaba bakın arkadaşlar DEVLET DÜZENİNE İLİŞKİN TEMEL KURALLARI BELİRLEYEN ANAYASALARIN SIK SIK DEĞİŞTİRİLMESİ, HUKUK DÜZENİNİN İSTİKRARINI OLUMSUZ ETKİLER. ANAYASALARIN DEĞİŞTİRİLMESİ ZORLUĞU, ANAYASAL İDEOLOJİYİ KORUMA İŞLEMİNİDE ETKİLER demek istediğim şudur ki ANAYASADA _ DEĞİŞMEZ HÜKÜMLER_ belirlemek 2_ DEĞİŞTİRİLMESİ VEYA DEĞİŞTİRME YÖNTEMİNİ ZORLAŞTIRMAK tır. Değiştirme yöntemini zorlaştırmak için ülkeden ülkeye farklı usuller izlenmektedir. bunlardan biri en önemlisi de anayasaların yapılması veya değiştirilmesinde _OLAĞAN MECLİSİN FESİHİ_istenerek ywniden anayasa yapmak üzere _ÖZEL MECLİS oluşturulmasını sağlamaktır. 1921_1924 anayasaları çerçeve anayasamızdır. Diyeceğim şudur 1_DEĞİŞTİRİLEMEZ HÜKÜMLER vede SAYGI DIYULMASI GEREKEN İLKELER vardır. ANAYASALARIN ÖZÜ/RUHUNA AYKIRI DEĞİŞİKLİK YAPMAK__ANAYASAYI DEĞİŞTİRME İKTİDARININ KÖTÜYE KULLANMASINA DİRAYET EDER. LAKİN 1961 ANAYASINDA SİZE VE SİZLERE UYGUN MADDELER BULUNMAKTADIR. Anayasanın 1961 tarihli 147 maddesi dikkate alınmalıdır. yine 1982 tarihli 175 maddesinin bazı fıkraları vardır.
Erkek kedi ve köpeklerin kısırlaştırılması ,cok kolay,öldürülmesi kalpsizliktir
Sn. ÇELIK; Bu denli önemli ve güncel bir konuyu, tüm detayları ve çözüm önerileri ile ele alanızdan ötürü çok teşekkür ederiz. Köpek ve kedileri hatta başka tür hayvanları geçici heveslerle, oyuncak muamelesi yaparak eve alıp, sonra sokağa bırakmak tüm insanı değerlere aykırıdır. Devletin yaptırım gücünü bu konuda da yazınızda ele almanız çok güzel ve dikkat çekici. Dilerim; yazdığınız öneriler gerçek olur.
Bir popilasyondaki sokak köpeginin sayısının artışı ,dışarıdan başka köpeklerin dahil olması ve popilasyon içerisindeki üremeleri yoluyla mümkündür. İlk olarak dışarıdan başka köpeklerin popilasyona dahil olmasının önüne geçilmelidir . Ülkemizde hayvanların kimliklendirilmesi yolu ile köpek sahiplerinin köpeklerini terketmelerinin önüne geçilmeye çalışılıyor . Bu değişikliklerin yanında hayvan sahipleri bilinçlendirilmeli ,eğitimlerden geçirilmeli. Ve bu eğitimlerden sonra köpek sahiplenmeye yetkili kılınmalıdır. Terk edenlere ilişkin caydırıcı önlemler ve cezai müeyyideler artırılmalıdır. İkinci durum ise , pooilasyon içindeki köpeklerin üremelerinin sınırlandırılması veya durdurulmasıdır . Bu ise kısırlaştırılma yolutla olmalıdır. Uzman kişilerlerce toplanan köpeklerin ise ,idari makamlarca belirkenen yaşam alanlarına bırakılmaları gerekiyor. Gelelim köpeklerin doğal dünyadaki önemine Ekosistemlerin işleyişine katkı sağlarlar : popilasyon kontrolü: Vahşi köpekler ,doğal avcılar olarak, av hayvanlarının popilasyonunu kıntrol ederler. Bu sayede belirli türlerin aşırı üremesi ve ekosistem dengesinin bozulması önlenir.... Her canlının varlığının bir önemi vardır bu konunun önemine parmak bastıgınız için kutlarım....
Mükemmel bir yazı teşekkürler SADIK BEY “Satın alma sahiplen…”
Her satırı ders niteliğinde insan olmak dünyada diğer canlılara da yaşama haklarını gözetmek degilmidir sessiz canlılar onlara ses olmamızı bekliyor bizden. Daha fazla söze gerek yok Sadık bey ders niteliğinde yazı kaleme almış tesekur ederiz bu hassat konuya temas ettiği için.
Selamlar, Dünya genelinde Bilimsel Araştırma yapıp insanlığın veya insanlık dışı davranışlarımızın nereye ulaştığını gosteren bir video yu Sizinle paylaşmak istiyorum. Afrika bölgesinde yabani hayvanlar ın bir arada veya tek olduğu noktalara yine bir birinden bağımsız ayrı ayrı hoparlör sistemi kurulumu yapılıp Sadece insan sesi veriliyor hayvanlar ve insanlar arasında oluşan kopukluk bağını ve dünyada tür ve nesli en vahşi hayvanlar tarafından oluşa bilecek testler yapılıyor Sonuç nedir biliyor musunuz, İnsan sesi bile hayvanlarda agresif ve hızla bulunduğu ortamı terk etmesine neden oldu. Amaç hayvanları öldürmek le değil amaç ve gaye evladımı kırmadım hediye Can Dostu aldım demekte değil Doğru bir eğitim sistemi ile hayvanları sevmek baka biliyorsak ve bakımları ile ilgili müfredat programı uygulayıp Can dostları Sahiplenmek gerekiyor Sükse olsun diye alınan Can dostları bakılması ekonomik ve zamansal koşulları olmayan veya canlıya saygı duymayan insanların elinde ilk önce kaderlerine daha sonra barınaklar da Kederlerine terk edilerek onlara ne denli kararlarınızın dokunduğunu Temel eğitim sistemi içine alınmak zorundasınız. Malesef yürürlüğe girilen bu vahşetin televizyon lar veya sosyal ortamlarda sohbetini yaparak değil soruna akıl yoluyla çözümler bulmak ZORUNDAYIZ Yoksa bu vahşetin sorumlusu hepimiz olacağız.. Sevgilerimle Hakan YILDIZ
Hayvanlar sadece ,kedi - köpek değil hepsi kişilere sahiplendirilmeli.Sorumlulugu evladı gibi kişilerin olmalı.Evlatlarina sahip çıkamayan kişilere sosyal hizmetler nasıl yetişmeye çalışıyor.Açikta bırakmıyorsa hayvan dostlarımızada sahip çıkmalıyız .Dünyanın her tarafına yardim yapıyorsunuz.Evimiz de ki kapımızda ki Allah in bize emanet ettiği melekleri göz ardı etmememiz lazım.Bir şey yapıyor gibi gözükmeye çalışıp hiç bir şey yapamiyorsunuz.Bunuda çözemiyeceksiniz.Bu sadece İstanbul gibi büyük şehirlerin problemi değil.Bütün yurtda ciddi bir problem.2 gün sonra gündem değişir.Baska şeyler konuşulur.Malesef ,çok şeyler söylenebilir ama kelimeler kifayetsiz kalıyor.
Zaman olmuyorki ülkemde bir olumsuzluk yaşanmasın zamanmı yoksa bizmi değiştik sokak taki canlarımız mı suçlu bizmi ? Bizim zamanımızda hiç yaşanmayan vakalar son zamanlarda ayyuka çıkarılıyor acaba medya etkisimi bizmi etkeniz bence asıl suçlu biziz çarpık kentleşme o canların yaşam alanlarını işkal ederek yaşama alanları bırakmadık şimdi ise o canlıları suçluyoruz doğanın bir döngüsü ve düzeni vardır bu düzeni bozarsanız herşey dengesizleşir sokaktaki canlardan daha tehlikeli kadın cinayetleri var bence itlaf edilecekse önce buyrun burdan kaç kadın öldürüldü ülkemde hangisi daha çok düşündürücü Böyle dolu dolu bir yazıyı böyle bir zamanda kaleme almanızdan dolayı teşekürler
Oncelikle burda bir candan bahsediyoruz basustune degerli onemli bir konu. Ama ozetle malesef iktidar sahiplerinin yine algiyi baska bor yone cekme cabasi olarak goruyorum. Sahsi gorusumle birlikte Turkiye de cok daha muhim meselelerimizin olduguna inaniyorum. Normallesme yumusamadan bahsedenlerin iktidar ortaklarina sirin gozukme zaten gergin olan ulkeyi daha da germe cabasi kayyum atama rezaleti 10 yildir surmekte olan bir davayi yine usulsuz bir sekilde kural tanimadan secimden oyle yada boyle milletin iradesini hice sayarak ben istedim oldu bitti mantigiyla tanimazlik yapmasi, sadece son yasadigimiz ve daha da ciddi meselelere gebe olacak olaylardan problemlerden yalnizca biri ki dahaa ekonomi gibi multeciler gibi ulusumuzun butunlugunu tehtid eden daha ne buyuk meselelerimiz var bizim. Yoksa isi ehli yapsa sokak kopekleri mesele olmaktan rahatlikla cikacagi kanaatindeyim. Is bilmezlerin elinde mesele haline geldi asikar. Toplumun aurati gene baska tarafa cevriliyor uyumaya devam gusel ulkem. Isi ehline vermeli en kisa zamanda erken secim sart.
Çok güzel bir yazı olmuş, çevremle paylaşacağım, çok teşekkürler.