Değişen bir şey yok, rakamlar dışında, oysa her şey aynı.
Evet, benim için “yeni yıl” kavramı, önce bir birey olarak “umut ve heyecan”, demek. Bu yaradılışım ile ilgili, içsel bir durum. Küçücük bir çocukken keşfettiğim ama doğum günü olmasının henüz idrakinde olmadığım, zamanlar. Ruhumun, tezahürü olarak tanımlayabilirim, belki.
Ancak büyüdükçe, rahmetli babam öğretti, benim bir doğum günüm olduğunu. Daha doğrusu hatırlattı. Yani, sen özelsin, demekti. Bu çok önemli. Küçücük bir çocuğun, muhakkak çikolata kaplı; üzerinde bir hayvan, bir gül, bir top inci tanesi ve çam figürü ile pastası. Ve ben büyüdükçe, sadece renkleri değişen ama üzerinde hep, tek bir adet gül olan, doğum günü pastam ile yeni bir yıl, yeni yaş, yine yeni bir yıl.
Çok şanslıyım. Ben, mucizeler ile doğdum. İstanbul’da dizlere kadar kar yağmış ve mucize, saf bir güzelliğin ortasında. O yüzden yeni yıl hep güzeldir bana, umut tazeler. Acısı elbette var. Hayat bu.
Büyüdükçe, annemin yaptığı bir kekin ortasına, cam faunus içine özenle yerleştirilmiş, ilk suda yüzen gülden mumlardır mesela, yeni yıl.
Çocukluğumda her evde olmayan ve yılbaşı akşamlarına saklanan muz meyvesidir, yılbaşı.
Yeni yıl şükretmek için aslında bir moladır. 3 6 5 günde, ey insan evladı, ne yaptın? Sorusunu, kendi kendine, elini vicdanına koyarak yapabilmek ve sonrasında; yükünü ağırlıklarını, seni üzenleri, kendi hatalarını, aldanışlarını, aldatılmalarını, göz yumduklarını, göz yumarak kendi hakkına girdiklerini, önce bulup; kendi kendinden, özür dilemektir. Hafiflemek ve. Mümkün olduğunca özgürleşebilmektir.
Kendisi olabilmiş bir insanın, bunları yapabilmesi zaten zor değildir. Yalansız ve olduğu gibi maskesiz bir hayat, bu sisteme göre zor gibi gözükse de yapabilen için son derece hafifleticidir. Ve içinde henüz ulaşılmamış birçok armağanı içinde bulundurur, tüm yolculuk boyunca. Böylelikle baştan aldığın derslerin tekrarını, almazsın. Herkesin yolculuğu, önce kendinden kendine olduğuna göre ve hayatlarımıza giren insanların, boşuna görünmediğini ama bazılarının kalabileceğinin idrakinde olarak yürümeye devam ederiz.
2023
İki bin yirmi üç, salgın sonrası ciddi bir sınav olarak başladı. O çetin sınav, hâlâ medeniyet seviyesine ulaşamamış toplumların, bir daha dünyanın hiçbir yerinde yaşanmamasını, böylesi durumların, tedbirinin önceden alınması, gereken tedbirleri zamanında oluşturmak gerektiğini, hatırlattı.
O olay sırasında hastanelerde, sahada, ev de kurduğum kendi üssümde ve sonrasında elimden gelenin fazlasını yaptığıma eminim. Çünkü insan olabilmek bunu gerektiriyordu. Bunların yansıması geliyor. Allah’a şükür. İnsan, bir başka cana dokunabildiği kadar insan. Navigasyon cihazlarının ulaşamadığı bir bağ evine sığınan on beş, on altı kişilik bir aileyi bulmak da, Allah’ın elbette lütfüdür. Bana nasip etmiş. Bu sadece biri. Ama buna rağmen çok şey yapabilmek yerine, zaman geçtikçe hırslarına mağlup olup, gerçekten olaya dâhil olmaktan çok sadece görünebilmek, kendi varlığının egosu altında ezilip, utanmadan çalışan emek veren, uykusuz ne şartta olduğumu/olduğumuz bilerek ya da bilmeyerek, cahilliği ile adeta sidik yarışına giren insan sıfatından varlık gördüm. Bunların kalbine, Allah’ dan merhamet diliyorum. Bu da bir ders. Bu insan, katiyetle benim hayatımda elbette olamaz. Olamadığı gibi varlığının seyrettiği bir yerde ben olmam. Çünkü enerjilerimiz, çok farklı. Bu sebeple, o da benden bende ondan gittim. Herkes öğrendikçe olgunlaşacak ve hayat hep, daha çok insan olmamız gerektiğini hatırlatacak. Bu afet bir büyük sınavdı.
Duruşumuz ile olumlu örnek olabildiklerimize, ne mutlu. Örnek olmak her zaman iyidir. Hırslarına yenilenler; dost ve insan kaybedip, var ettiklerimizi taklit etmeye devam etsinler.
17.Yüzyılda Moliere, Tartuffe, adlı oyununun ön sözünde, kullanmasının üzerinden hem ne yüzyıllar, hem ne oyunlar geçti.
“Taklitler, asıllarını yaşatır.”
Adamım, Tesla, şöyle demiştir:
“Fikrimi çalmaları mühim değil. Asıl mühim olan kendi fikirlerinin olmaması.”
Ve bu sınava, hepimiz girdik. Çok azımız, ne yazık ki mezun olabildik. Herkes yaptığının karşılığını, eninde sonunda görecek. Hırs, kalbi katılaştırınca; yaptıkları, karşı taraf terazisinde çoğaldıkça, kula gerek kalmaz, Allah, hesabı keser. Ama bazılarımız, yani gönül gözü açılmış olanlar, bu ve bunun gibi her meselede, artık bilinçlerimizin hemen hemen hepimizde giderek değiştiği için daha hızlı oluyor.
İdrakinde olanlar, olgunlaşıyor. Ne mutlu, kalpten çıkarsız verebilene.
Böylelikle, bu keşke yaşanmasaydı dediğimiz hadise, bana, pek çok insan gibi ama en çok ufacık bir kız çocuğunun, yani Adıyaman’da Mutlu Ailesini, kazandırdı. Birden hala oluverdim, insanlık mertebesinde.
Ve aynı şekilde pek çok hâlâ yüz yüze gelemediğimiz ama birbirimizi bildiğimiz, o acıya merhem olmaya çalışan seferberliğimizin kattığı dostluklar. Hem ülkemin farklı bölgelerinde, hem yurt dışında.
Gelip geçiyoruz, hâlâ alamadıysak dersi, o sınav yine girilmesi gereken olacak, kaçış yok!
TEŞEKKÜRLER
Evet, bu yıl için teşekkür etmek istediklerim var.
Bir kuru mesaj ya da telefon ile geçiştirmek, istemedim. Köşeme, taşımak istedim.
Yıllardır beni yalnız bırakmayan, hastalıkta, sağlıkta ve ölümde, hep yanımda olan. Başta tüm yazılarım dışında, Youtube kanalımda, yer alan videolarımı, kendince bir saat belirleyip sonra da bir kahve eşliğinde izlemeyi tercih edip, hem kendi kendini motive edip ve kendine armağan ederek “Kültür Saati” olarak nitelendirdiği programlarımı, izleyen ve ne yazık ki bu yıl, ben biricik Dayımı kaybettiğim sırada, o da sevgili öğretmenimiz; tüm hayvanların ve çocukların da annesi, Suna Teyzemiz (Durdağ)’in iki kız evladından biri olan, Güzel Sanatlar Fakültesi mezunu, Celile Emre Hanımefendi. Sonsuz teşekkürler. İyi ki varsınız!
Yine yıllardır, beni yalnız bırakmayan Cerrahpaşa Tıp Fakültesine emek vermiş, Gülsüm Hanımefendi.
Arada yoğunluğumdan geri dönmekte, haklı olarak sitem etmiş olsalar da, belki bir günüme şahit olsalar, bana inanacak ve hak vereceklerine adım gibi emin olduğum, STK’lardan bazı dostlarım kadar, lise arkadaşlarım ve elbette akrabalarım.
Hep birlikte olduklarımı, sona sakladım.
Sevgili, Dorsay Çifti. Başta, Leman Dorsay, olmak üzere eşi, Atilla Dorsay ile birlikte hakikaten bu yıl çok güzel anlar biriktirdik. Bazı sürprizlerimiz olacak,2024’de paylaşırız, az merakta bırakalım. Değil mi?
2023’de eksilip, düşenler kadar artıya girip; bir renk değil gökkuşağı oluşturanlarda oldu. Gülümsememize sebep olanlara, varlıkları için teşekkürler. Hep ilk günkü gibi kalın. Eksilmeden, eksiltmeden.
Sevgili, Zeliha Berksoy’um. İyi ki varsın!
Sevgilli, Majak Toşikyan. İyi ki varsın!
Sevgili, Tuncay Özverim. İyi ki varsın!
Sevgili, Çolpan Gabarin. İyi ki varsın!
Sevgili, Alev Coşkun. İyi ki varsın!
Sevgili, Ali Koçoğlu. İyi ki varsın!
Sevgili, Mehpare Ümit Kılıç. İyi ki varsın!
Sevgili, Sevgi-Adnan Binyazar. İyi ki varsınız!
Sevgili, BKZ İletişim Banu Zeytinoğlu ve o güçlü güzel kadınlar, bir yıl boyunca hizmetiniz için teşekkürler. İyi ki varsınız!
Bir deniz kıyısında, avcı bir Asil, her sabah- öğle- akşam fark etmeden, hiç beni yalnız bırakmayan can kumrularım. Kendi kendime kalışlarım, yazılarım, parmaklarım ve yüreğim.
Elbette sanatım. Aydınlanma, mücadelem.
CUMHURİYETTV’de, Kültür Sanat Programlarım.
DNA EMEL SEÇEN, Youtube Kanalım.
Konukluklarım ve değerli konuklarım.
Muhalif’im.
Edebiyatım, sanatım, İstanbul’um.
Kalbim, Ruhum, Hayatım.
Bir ben var benden içeru…
Aslında yeni bir yıl yoktur, sadece rakamlar değişir. Yaz olur, Kış olur, doğanlar kadar, ölenler de olur. Ayrılanlar, evlenenler. İhanet edenler, sadakat şirazesinden, milim sapmayanlar.
Hayat, bizden önce de böyleydi, bizden sonra da böyle olacak.
İnsanların çokluğu değil sizde varlık teşkil edebilmiş olanın çokluğu önemli.
Netice de kalp ve ruha girmek mesele olduğu kadar, kalabilmek de maharet ister. Özen ister. Saygı ister. Sevgi ister. Ama en çok da “Emek” ister.
Nihayetinde sonsuz ve sınırsız olan bir varlık ile yansımaktayız. Birbirimizden, birbirimize misafir olarak.
Başta dediğimiz gibi asıl olan insanın bu yolculuk boyunca, kendinden kendine, seyahatidir, rastlaştıklarımız bize, bizi gösterir.
Kimi, en zor anında moral verir. Kimi, yarı yolda bırakır. Kimi, kendi sıkıntısını; senin iyi niyetin üzerine döker ki; bu kadar iyi olma, kendine gel, diye. Söylersin, söylersin anlamaz nedeni var, seni büyütecek.
Herkes eteğindeki taşları yılsonunda döküverir.
Dost, düşman perdesi kalkar. Takkeler teraziye düşüverir.
Envanter kısa, bir ömürlük saltanat gözünü açıp kapayıncaya kadar kısa.
Aslında yeni bir yıl yoktur. Sadece hayatın matematiği içinde rakamlar ekseninde; eksilen ve çıkanlar arasında, kendine kalan, vardır.
Değil mi ki; her yatışımız gözlerimizi kapattığımız anda, yeniden doğuma sebep verecek.
O zaman her an, yeni bir doğum ve yeni bir yıldır.
Artık tadı, tuzu; yanına alacakların ise sana kalmış.
İyiliklerle, kalbi katılaşmamış insanlarla, merhamet yoksunu olmayan ve insan sıfatına bürünmemiş gerçek “insan” olabilmişlerle, muhabbetimiz artsın, taşsın…
Netice de bu kısa yolculuk, hep yalnız gelip yalnız Yaradan’a teslim olacağın, hakikat yolculuğudur.
Hakkının kıymetini, hak’kın ne olduğunu bilenler ancak anlayabilir.
2023’de hayatıma girerek anlam katan, anlamları ile değerler bütünü oluşturmama sebep olan, beni büyüten, farkındalıklarımın gelişmesine sebep olan, yeni tanıştığım ve var olan tüm gerçek dostlarıma sonsuz sevgimle.
Yine sevgide buluşmak üzere…
Mutlu, huzurlu, bereketli, sanat dolu, 2024, bizlerle olsun.
Yorum Yazın