Size mutlu bir pazar günü dilerim, bakıyorum koltuğunuza uzanmış, kahvenizi yudumluyorsunuz, henüz kara kış kapıyı çalmamış, yün hırkayla idare ediliyor, sarman kedi de yanınızda, mırıl mırıl… Eh, biraz bana da kulak verir misiniz?
-A, mutlu pazar dedin ya… Keyfimizi kaçırmazsın inşallah?
Yok yok, biraz uzaklara götüreceğim sizi, Balkanlar’da gezeceğiz, bir yandan da şimdi anlatacaklarımı masal gibi dinlersiniz olmaz mı? Bir liste sunacağım size, bakalım nasıl değerlendireceksiniz?
—yolsuzluk çeşitleri—
-Genel Seçim kampanyası sırasında her yaştan 1 milyon seçmenin kişisel bilgileri bir siyasi parti tarafından ele geçirildi, bu bilgiler arasında seçmenlerin telefon numaraları, adresleri, görevleri, işyerleri, politik tercihleri dahil pek çok unsur yer alıyor. Haber ortaya çıkınca, soruşturma başlatıldı ancak soruşturma sırasında bu skandala yol açanlar değil, haberi yazan gazetecilerin bilgisayarlarına ve telefonlarına el konuldu.
-Avrupadaki kokain trafiği bir cinayet araştıran gazeteciler tarafından ortaya çıkarıldı. Kokain trafiğinde kimi arasanız var, hatta kimi devlet görevlileri bile.
-Madencilik sektöründe üretim yapan firmalardan dörtte birinin yasa dışı, hatta izinsiz faaliyet gösterdiği, bu işleri kontrol etmekle sorumlu bürokratların yolsuzluğa bulaştığı, bu yüzden yasa dışı faaliyetlere göz yumduğu belirlendi. Oysa koşullara aykırı üretim yapan bu şirketler büyük bir çevre kirlenmesine, sağlığı tehdit eden oluşumlara hatta ölümlere sebebiyet veriyor.
-Dükkan sahiplerine kafasına göre ceza uygulayan, hatta haraç kesen bazı devlet görevlilerinin varlığı ortaya çıkarıldı. Devlet görevlileri istedikleri haracı vermeyen işyerlerini faaliyetten alıkoyuyor.
-Bir emniyet müdürünün mafya ile yakın ilişkisi saptandı. İkili yıllardır meğer ne işler çeviriyor, kanun dışı neler neler yapıyormuş.
-Polis üniformalarının dikim ve teslimat işi bir özel şirkete verildi. Ancak bunun için önce sözde bir ihale şartnamesi hazırlandı ve şartnamede açıkça bir firma tarif edildi, binlerce polis kiyafeti dikkate alınırsa bayağı karlı iş olduğu ortada. Oysa üniformaları daha ucuza yapacak pek çok başka şirket de vardı, zaten durum onların şikayeti ile anlaşıldı.
-Bir maden firmasının zehirli üretim artıklarını sürekli ve izinsiz olarak kimi çöp alanlarına döktüğü bunun hava su ve çevre kirliliği yarattığı, ancak yetkililerin bu firmaya göz yumduğu ortaya çıktı.
-Ağır suçlara bakan bir kadın savcının kocası bazı dosyaların kapatılması için 5’er bin euro komisyon alıyormuş. Böylece kadın savcı bazı suçları görmezden geliyormuş. Örneğin, bir suç çetesi tarafından yönetilen işlerde kara para aklama gibi çeşitli suçlar işlenerek elde edilen para 1 milyon Euro’yu aşmış durumda. Bunlar arasında ABD’de kara listeye alınmış bir firmanın da bulunduğu ortaya çıktı. Bu firma halen şu anda pek çok kentte gökdelen inşaatları yürütüyor.
-Başkentin, yasa dışı çöplükler ve çöp artıklarından arındırılması için bir özel şirkete devlet tarafından 1 milyon Euro’ya yakın ödeme yapıldı. Fakat şirket bu işleri yapmadığı gibi, sahte faturalar ibraz ederek devletten parayı aldı. Hatta sahte faturalar arasında en üst düzeydeki devlet yetkilileri tarafından sağlananlar bile vardı. Üstelik eskiden bölgede 1572 izinsiz çöp alanı varken 3 ay içinde bu alanların sayısı 2429’a çıktı.
-Cumhurbaşkanının son 4 yıl içinde devlet uçağı kullanarak 15 kez gizlice Cenevre'ye gidip geldiği ortaya çıkarıldı. Bu ziyaretlerin hangi nedenle yapıldığı henüz açıklanmadı.
-Yaz boyunca ülkede yaşanan orman yangınları katlanarak sürerken, dış ülkelerden yardım istenmediği gibi uçakların yetersizliğine rağmen başka bir ülkedeki yangına uçak gönderilerek yardım edildi.
-Gazetecilere dönük saldırıları ve cinayetleri kim planlıyor? Cinayetin tetikçileri ve arkasındakiler kimler? Soruşturmaları kimler engelliyor? Soruşturmadaki en büyük eksikler neydi? Bir gazeteci cinayetinin 17 yıl sonrasında bu sorulara verilen yanıtlar.
-Sağlıklı bir genç kadın, bir devlet hastanesinde, yanlış ellerde ve yanlış uygulanan sezaryen ameliyatı ile yumurtalıklarını, rahimini ve bir böbreğini kaybetti. Bu neden ve nasıl yaşandı?
-İçişleri Bakanlığının herhangi bir talebi olmaması ve bu sistemi kullanmamasına karşın hükümetin üst düzey yetkilisi trafik suçlarının ihlalini video ile belirleyecek kurulum sistemleri satın aldı. Üstelik bu sistemlerin patenti kendi ismine kayıtlıydı. Bu haber ortaya çıkınca üst düzey yetkilinin suistimali yargıya taşındı.
-Ölümle sonuçlanan trafik suçlarında faillere hapis cezası verilmiyor, peki savcılar neden bu cinayet suçlularını cezalandırmakta yavaş hareket ediyor? Acaba baskı mı görüyorlar?
-Kimi üst düzey devlet yetkilileri ile işbirliği yapan mafya üyeleri belirlendi, üstelik bu kişiler pek çok cinayet işlemiş, hatta uyuşturucu trafiğinde rol almış, buna rağmen savcılar tarafından korunmuştu. Bunlar isim isim ortaya çıkarıldı.
-Büyük paralar karşılığı mültecilere kaçak giriş sağlayan çeteler var, bunlar emniyetle işbirliği yaparak, onlara da rüşvet vererek bu kaçak girişlere göz yumulmasını sağlıyor. Bütün bu olaylar, askeri istihbarat servisindeki bilgi ve kayıtları ele geçiren gazeteciler tarafından ortaya çıkarıldı.
-Bir bilim merkezindeki kız öğrencilere yıllarca sürdürülen cinsel taciz olayını da gazeteciler ortaya çıkardı.
-Yahu bunları duyuyorduk ama liste olarak dinleyince içimiz bir tuhaf oldu?
-Yok yok, bu olaylar bizde değil, Balkan ülkelerinde yaşanmış, araştırmacı gazetecilerin ortaya çıkardığı ödüllü haberler hepsi.
-Ama bize neden şaşırtıcı gelmedi? Benzeri olaylar bizde de yaşanıyor öyle değil mi? Bunları ortaya çıkaran gazetecilerimiz ödül alıyor mu peki? Yoksa tam tersine, haklarında soruşturmalar açılıp engelleniyorlar mı?
-Ne yazık ki… Ama bahsettiğim ödüller, Avrupa Birliğinin “araştırmacı gazetecilik” (*) ödülleriydi ve Tiran’da Balkan ülkelerine mensup gazetecilere verildi. Aynı kapsamda ödüllendirilen Türk gazeteciler de var, onlar da ödüllerini yarın (21 Kasım Pazartesi) alacaklar. Onlardan da söz edeyim:
Örneğin Can Özçelik‘in haberiyle öğrendik kendi bakanlığına mal satan bakanı… ne yazık ki bir kadındı. Oysa bizler, kadın haklarını koruyan İstanbul Sözleşmesini yeniden isterken tabii ki hanımefendiyi kastetmemiştik.
Ya Kanal İstanbul? İktidarın dayattığı sözde çılgın proje? Herkesten gizlenen fizibilite raporunu Çiğdem Toker ortaya çıkarmadı mı? Bu rapor, projenin mali kaynaklarının sorgulanır olduğunu ve yasal dayanağının da tartışmalı olduğunu ortaya koymadı mı?
Pelin Ünker ile Serdar Vardar… Onlar olmasa iş camiasından pek çok ünlü ismin hatta annelerinin off shore hesaplarının varlığını öğrenebilecek miydik?
O yüzden, “iyi ki gazeteciler var” diyorum… Gazetecilere olan desteğin dünya durdukça sürmesini diliyorum.
(*) https://gc-tr.org/ab-arastirmaci-gazetecilik-odulleri-basvurulara-acildi/
Iyi ki varsın Nursun. İyi ki başarılı çok sayıda meslektaşımız var. Iyi bir Pazar günü geçirmen dileğiyle.