İnanç Uysal

İnanç Uysal


Yurt değil planlama sorunu

Yurt değil planlama sorunu

M. A. Yekta Saraç; 2019-2020 yükseköğretim istatistikleri yayımlandı. Toplam 8 milyonu bulan öğrenci sayımız ile Avrupa’da birinci sıradayız… Bu kemiyet itibariyle büyüklüğe, “nitelik, keyfiyet ve kalitenin" de eşlik etmesi için çalışıyoruz. Diye bir tweet atmıştı YÖK Başkanı.

Avrupa'da birinci olmak önemli bir şey elbette ama sayın başkanın da altını çizdiği kemiyet keyfiyet meselesi de son derece önemli bir konu.

Daha önce de yazdım bu okullar işsizlikten önceki toplanma yerleri gibi bir işlev görüyor, yığılma devam ederse daha büyük sorunlara da yol açacak.

Şimdi bir de zaten var olan ama mevzusu edilmeyen barınma sorunları gündeme geldi. Yurt kapasiteleri her zaman yetersizdi ama ev fiyatları bu kadar uçmamıştı önceki senelerde o yüzden de bu kadar gündem olmuyordu.

Bir de tercih edilmeyen, boş kalan okullar ve bölümler meselesi ve akademisyen sayısı meseleleri var, bir süre sonra bunlar da sorun olarak önümüze gelmeye başlayacak.

Ülkede 207 tane üniversitemiz var şu an hamdolsun ama bunların bir kısmına öğrenci bulamıyoruz ve buna rağmen üniversiteli öğrenci sayısında Avrupa birincisiyiz enteresan değil mi?

Bu tercih edilmeyen okul ve bölümlerin de boş kalmaması için üniversite sınavının barajını düşürdük ama hala öğrenci bulamayan okullar var. Çocuklarımızın nasıl baraj altında kaldıkları konusuyla ilgilenmek yerine Türk tipi sorun çözme metodunu devreye soktuk, ama bu durumda bile tam sonuç elde edemedik. Yani Yekta Saraç'ın vurguladığı kemiyet ve keyfiyet meselesinin aslında o kadar da umurumuzda olmadığını da gördük.

Asıl meselemiz 18 yaşında işsiz kalıp sorun yaratma potansiyeli olan çocuklarımızın 'ağzına bir parmak bal çalma' meselesi. 18 yaşında başımıza bela olacak çocuklarımızı en azından  22 yaşına kadar son bir umudun peşinden koşturma meselesi. Peşinden geçecek bir iki umutlu sene ile 25 yaşına gelmiş ve isyan etmek yerine bir şekilde karnını doyurmanın yolunu bulma olgunluğuna ulaşmış bir kalabalığa sahip oluyoruz. Bu çocukların üniversitelerde okurken resmi olarak işsiz statüsünde olmayacağını da bir kez daha hatırlatayım.

Şimdi dönelim barınma ve yurt sorununa, bu konuda eylem falan da yapıldı aslında. Ama bizde bu tip eylemler çok kolaylıkla solun, özellikle de illegal solun etki alanına giriyor. Burada da öyle mi oldu bilemem ama genel olarak bu algı nedeniyle yönetenlerin eylemcileri suçlaması kolaylaşıyor. Böyle olunca da her meşru talep bir milli güvenlik sorunu haline kolayca dönüşebiliyor. Bu dönüşümün alıcısı da fena değil.

Üniversitelerin açılmasıyla birlikte gündeme gelen bu sorun hakkında Sayın Cumhurbaşkanı da doğal olarak bir twet attı ve bu twetinde;

'Ülkemizin geleceğini emanet edeceğimiz gençlerimizle aramıza, birilerinin kendi siyasi çıkarları için sürekli olarak ürettiği yalanların girmesine izin vermeyeceğiz.

Son 19 yılda adeta bir devrim gerçekleştirdiğimiz eğitim-öğretim imkânlarımızı inşallah daha da genişleteceğiz." Değerlendirmesinde bulundu.

Aynı konu üzerine yaptığı açıklamada da yalan söylüyorsunuz, hayatınız yalan dedi.

Rakamlar yukarıda, ama orada bir nüans var, Sayın Saraç tarafından bahsedilen 8 milyon civarı öğrenciden 3 buçuk milyondan fazlası açık öğretimde yer alıyor ve yurda ihtiyacı yok. Geriye kalanların bir kısmı da muhtemelen yaşadıkları şehirlerdeki üniversitelere gidiyorlar. Buna rağmen 719.500 kapasiteli yurtların ihtiyacı karşılaması mümkün değil. Bardağın dolu tarafı ise bu yurt kapasitesinin 19 yılda 4 katı civarına çıkmış olması. Ama ona da şöyle bakmak lazım yukarı da övündüğümüz gibi bugün üniversite öğrenci sayımız da yaklaşık 6 kat civarı artmış durumda. Yani 4 kat artan yurt kapasitemiz öğrenci artışının gerisinde kalmış.

Ama o zaman da bu bir sorunmuş, hatta geçen sene de bir sorundu. Ama bugün insanların isyanlarını asıl neden olan şey yetersiz kapasite kadar ekonomik sıkıntılar. Öğrenciler Yurt bulamadıklarında kira ödemek zorunda kalıyorlar ve o kiralar artık ödenebilir değil.

Yani ortada bir yalan yok. Evet 19 yılda gerçekten önemli bir yurt kapasitesi artışı da var bu da yalan değil. Ama işte beyaz adamın çalışma prensiplerinin önemi de buradan kaynaklanıyor. Envanter, analiz, birbirini etkileyecek faktörler hep beraber değerlendirilip ona göre planlama yapılmadığında ne yaparsanız yapın, yapmak istediğinizi yapmış olmuyorsunuz.

telif

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar