Türkiye’nin yaşadığı iki büyük deprem felaketi: 1999 Marmara Depremi ve geçtiğimiz yıl yaşadığımız 6 Şubat depremleri. Geçtiğimiz günlerde yayınlanan ‘Kahramanmaraş ve Hatay Depremleri Yeniden İmar ve Rapor Gelişme Raporu’nu 1999 Depremi’nde görev alan yöneticiler Muhalif’e yorumladı.
Muhalif Ankara
6 Şubat 2023’te, Türkiye en kötü günlerinden birine uyandı. Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçelerinde 7,7 ve 7,6 büyüklüğünde iki deprem gerçekleşti. Bu depremler 11 şehrimizde ciddi can ve mal kaybına yol açtı ve depremler 120 m2’lik bir alanı ve 14 milyon kişiyi etkiledi.
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı, depremlerle ilgili olarak ‘Kahramanmaraş ve Hatay Depremleri Yeniden İmar ve Rapor Gelişme Raporu’ başlıklı bir rapor yayınladı.
Bu rapora değinmeden önce hepimizin aklına gelen 17 Ağustos 1999 depremine de değinmek gerekir. İki deprem de Cumhuriyet tarihimizin büyük felaketleri olarak kayıtlara geçti.
Depremlerin büyüklüklerine dair fikir vermek gerekirse:
1999 depreminde resmi raporlara göre; 17.480 ölüm, 23.781 yaralı olmuştu. Ancak 17 Ağustos’un ilk günlerinde devlet kurumlarının etkisiz kaldığı ve vatandaşların yakınlarını resmi işlemler yapmadan toplu mezarlarda defnettiği biliniyor. Bundan dolayı resmi olmayan kaynaklarda 50.000 ölüm, 100.000’e yakın yaralı olduğu öne sürülüyordu.
6 Şubat depremlerinde ise yayınlanan rapora göre 53.537 kişi hayatını kaybederken, 107.204 kişi yaralanmıştır.
1999 Marmara Depremi’nde görev alan emekli eski yöneticiler konuya ilişkin Muhalif’e değerlendirmelerde bulundular.
Kahramanmaraş ve Hatay depremleri raporunu okuyan ve inceleyen yöneticiler, geçmişte kendileri tarafından Marmara Depremi için hazırlanan raporun bire bir benzerinin yapıldığını belirterek anlatmaya başlıyorlar:
“Bizim Marmara Depremi Raporu’nun bire bir benzerini yapmışlar. Ancak, bir gerçek var. Şu ana kadar yapılanlar kendi raporlarını çürütmektedir.
Yaklaşık hak sahibi sayısı; hukuksal incelemeler sonrası artacak rakamlar hariç, il ve ilçelerde 285.000, kırsal kesimde 120.000. 150.000 civarı konut, işyeri ve ahır inşa edilecek. Yani bugün inşaatı tamamlanmaya yakın konut sayısı toplamın yüzde 6sı kadar. Harcanan para 1.3 trilyon. En basit muhasebe sisteminde; cebime giren borç, cebimden çıkan alacaktır. Bu düşünceyle, toplanan ek vergilere bakıyorum. Bu işleri bu kafa ile çözmeleri mümkün görünmüyor. Bir de geçmişte deprem için toplanan vergiler sorulduğunda, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek köprü yaptık, yol yaptık demişti. Geçici alınan vergiler oranları artırılarak katlanarak büyüdü. Sorarım: Köprülerden kaç kere geçtin? Ama her aya faizi ile ödüyoruz.
Burada (Raporda) yazanlarla deprem bölgesinde yaşananlar ile konut bazındaki gelişmeler ne derece gerçekçi? Geçen yıl depremin hemen ardından ‘6 ayda hak sahiplerine konutları bitirip teslim edeceğiz’ söylemleri havalarda uçuşurken, bu vaatlerin mümkün olmadığını bizler biliyorduk. Bölgede yaşanan can kayıplarının yanı sıra bu da büyük bir sorun. Bölgede hala perişanlık diz boyu. Yandaş olmayan medyada; haberlerde ve sosyal medyada durumun hiç de iyi olmadığını gösteren görüntüler var.
Arama kurtarma ve yardımlarda zaten çok büyük hatalar yapılmıştı. Yardımlarsa hiç iç açıcı değil. Siyasi söylem her şeyin önünde gözüküyor. Algı operasyonları had safhada ama pek bir faydası olacağını zannetmiyorum.
AFAD yaşanan önceki afetlerde ve bu son depremde organizasyon, ulaşabilirlik, enkaz kaldırma, barınma ve yardımların paylaşımı açısından göz doldurmadı. Sonuç olarak çalışmalar, pek de iç açıcı değil.
Marmara Depremi’nde hasar tespiti sonuçları hata oranı yüzde iki iken; bu depremde (Kahramanmaraş merkezli depremler) yüzde yirmiye yakın bir hata oranı olacağı tahmin edilmektedir. Hasar tespiti sonuçlarına mahkeme nezdinde itirazlar var. Çok büyük olasılıkla planlanan daimi iskan konutu yetersiz kalacak.”
Yorum Yazın