TBMM Genel Kurulu'nda, enerji alanında düzenlemeler içeren Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin tümü üzerindeki görüşmeleri iktidar ve muhalefet arasında sert tartışmalarla tümü üzerindeki görüşmeler tamamlandı. Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin tamamen geri çekilmesi gerektiğini söyleyen CHP Adana Milletvekili, Jeoloji Yüksek Mühendisi Dr. Müzeyyen Şevkin, Birleşik Arap Emirlikleri'yle 2023'te yapılan sözleşmeyle bağlantılı olduğuna dikkat çektiği teklifin Dışişleri Komisyonu’nda görüşülmeyi beklediğini söyledi.
Muhalif- Ankara
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Adana Milletvekili, Jeoloji Yüksek Mühendisi Dr. Müzeyyen Şevkin, 2002 yılından bu yana MadenKanununun 21 kez değişikliğe gidildiğini, 22. Kanun teklifinin de görüşüldüğüne dikkat çekti. Enerji alanında düzenlemeler içeren Maden Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin geneli üzerine, partisi adına konuşan Dr. Şevkin, yeni kanun teklifiyle Akkuyu Nükleer AŞ’nin sahibi Rosatom’a geniş yetkiler sunulacağını, enerji ve madenlerdeki yeni rezerv alanlarının Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) adeta peşkeş çekileceğini savundu. Türkiye’nin çeşitli kaynaklardan 3-4 sente mal edebileceğini ancak Rosatom’a 12.5 sentten alım garantisi verildiğini söyleyen Dr. Şevkin, aradaki farkın vatandaşın cebinden çıktığını söyledi. Maden Kanunu’nda 21 kez değişikliğe gidildiğini anlatan Dr. Şevkin, 2001 yılından bu yana 19 altın madeni açıldığını, 4 altın madeninin daha açılacağını dile getirdi.
“TÜRKİYE’YE ENERJİ TEHDİDİ VAR”
Elektrik üretiminde hidrolik kaynaklardan çok fosil yakıtlar, ithal doğal gaz ve ithal kömür ve petrol kullanılarak Türkiye’nin dışa bağımlılığının arttığını belirten Dr. Şevkin, “Orman alanları, tarım alanları, zeytinlikler, turizm alanları yoğun bir tahribat altındadır. Yerli, yenilenebilir, çevreyle uyumlu enerji kaynakları ülkemizde yeterince değerlendirilmemektedir. Türkiye, enerji ithal ettiği ve zaman zaman gerilim yaşadığı bazı ülkelerin enerji tehdidine boyun eğmektedir” diye konuştu.
“KATLİAMA DAVETİYE ÇIKARILDI”
60 kilometre boyunca Munzur Dağları’nda altın madenciliği yapıldığını, yüzde 80'i Amerikalı ve Kanadalı, yüzde 20'si de Türk şirkete ait maden işletmesinin vahşi madenciliğin en önemli örneklerinden biri olduğunu kaydeden Dr. Şevkin, “Fırat Nehri ve Sabırlı Deresi'nin fay zonu üzerinde bulunan bu maden yatağı 2 kez ÇED'le genişletme raporu alarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından âdeta katliama davetiye çıkarılmıştır” diye konuştu.
Bir ton altın çıkarmak için siyanür ve asit kullanıldığını, 5 milyon ton da hafriyat yapıldığını ifade eden Dr. Şevkin, “Ne yazık ki doğamızı, ormanlarımızı, sulak alanlarımızı ve tarım topraklarımızı gerçekten yok eden bu vahşi madencilikten vazgeçmek gerekiyor” dedi. Dr. Şevkin, “Yüzde 80'i yurt dışına giden; bize sadece pasası, pisliği ve ölümü kalan altın madenciliği ne yazık ki madencilik faaliyetleri içerisinde en kötüsüdür ve bir an önce buna son verilmelidir” ifadelerini kullandı.
SERT KONUŞTU
AKP iktidarının Türkiye madenciliğini bile isteye delik deşik ettiğini; kapitülasyonlara, sömürge madenciliğine kucak açtığını söyleyen Dr. Şevkin, “Daha kaç madenci ölmeli, daha nasıl büyük bir çevre katliamı olmalı? Suyumuz daha ne kadar zehirlenecek? Her seferinde uygulanan yanlış politikalar nedeniyle ülkemizi diğer ülkelerden para dilenir hale getirdiniz, vatandaşı da yek ekmeğe muhtaç ettiniz; İşte, eseriniz budur. Bayramda sizler Monako'da ıstakoz yerken, 9 madencimizin evlatları babalarının cenazesini bekliyordu” diye konuştu.
Birleşik Arap Emirlikleri'yle 2023'te yapılan sözleşmeyle bağlantılı olduğunu vurguladı. 16 maddelik enerji torbasının tamamen geri çekilmesi gerektiğini dile getiren Dr. Şevkin, Dışişleri Komisyonu’nda görüşülmesi beklenen ve yeni kapitülasyonlara yol açacağı öngörülen, belirsizlikler ve tavizler içerdiği konusunda eleştirilen bu yasanın ısrarla meclise sunulmasını eleştiren Dr. Şevkin, “Bu kanun teklifi İliç'te maden faciası meydana gelmesi nedeniyle tam 3 kez ertelenmiş, kamuoyunun yatıştığı hissedildikten sonra yeniden ısıtılarak ve hiçbir maddesinde değişiklik yapılmadan önümüze getirilmiştir” dedi.
Madencilikte maliyet kalemlerinin ve bürokratik işlemlerin azaltılması ve araştırma süresinin uzunluğu bahane edilerek Uluslararası Raporlama Sistemi’ni (UMREK Kodu) ortadan kaldıran bir düzenleme getirildiğine işaret eden Dr. Şevkin, iktidara seslenerek, “Madencilik konusunda sanki çok iyi bir karneniz varmış gibi davranıyorsunuz. Soma'da, Manisa'da, Bartın'da ve İliç faciasında bu kadar insan hayatını kaybederken, siz niye bu uluslararası standartları kaldırıyorsunuz?” sorularını yöneltti.
“MADENLER HARAÇ MEZAT SATILACAK”
Dr. Şevkin, “Yapılan bu düzenlemeyle kamusal nitelikteki maden kaynaklarının ülke yararına aranıp ortaya çıkarılması gerekirken ruhsat alan kişi ve şirketleri koruma altına alacak ve ruhsat alan kişilerin uzun süre arama, araştırma yapmaksızın ruhsatlar üzerinde hak sahibi olmalarının önü açılacaktır. Maden Tetkik Arama Müdürlüğü, buluculuk hakkını uluslararası normlara göre aramak yerine kendisi arayıp ortaya koyacağını ifade ediyor. Aslında burada yapılmak istenen, Maden Tetkik Arama’nın elinde bulunan ruhsatların Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’ne (MAPEG) devredilerek haraç mezat madenlerin satılmasıdır. Biz buna "hayır" diyoruz ve bu maddeler derhâl kaldırılmalıdır” ifadelerini kullandı.
Yapılmak istenen düzenlemeyle Devlet Su İşleri’ne baraj ve göl alanlarında, suni göl ve tabii göllerin üzerinde imar planı yapılmaksızın birden çok tesis kurma yetkisi tanındığını ancak belediyelerin bu haktan yararlanamadığını ifade eden Dr. Şevkin, “İktidar CHP’li belediyeleri engellemek için yasaya belediyeleri dahil etmemiştir. İmar planı yapılmalı, köy tüzel kişiliklerine, il özel idarelerine ve belediyelere de muhakkak bu hak verilmelidir” diye konuştu.
“BAE’YE PEŞKEŞ ÇEKİLECEK”
Yasa değişikliği teklifinin 13'üncü maddesiyle yapılamayan enerji yatırımlarına ilişkin üretim lisansı, ön lisans ve lisans başvurularının iptalinin kolaylaştırıldığını, bu durumda yapılmamış ve yapılmayacak olan yatırımların tahsis edilmiş bağlantı kapasitelerinin boşa çıkacağını dile getiren Dr. Şevkin, “İşin Türkçesi; ön lisans ve lisansı almamış şirketler boşa çıkacak ve bunlar büyük bir ihtimalle Birleşik Arap Emirlikleri'ne (BAE) peşkeş çekilecek” dedi.
Söz konusu kanun teklifinin Türkiye’nin ekonomik koşulları nedeniyle hazırlandığını, ülkenin 5 sente muhtaç edildiğini kaydeden Dr. Şevkin, “Bu kanun teklifi; iktidarın yabancı ülkelerde girmiş olduğu para arayışı nedeniyle Birleşik Arap Emirlikleri'ne coğrafyamızda rant kapıları açmanın altyapısıdır” diye konuştu.
14'üncü maddede Akkuyu Nükleer santralinde işletmecinin taşıması gereken son derece tehlikeli ve riskli atık olan nükleer atıkların 3. şahıslar tarafından nakledilmesinin teklif edildiğini oysa Rosatom firmasına ülkenin yeterince taviz verdiğini, örneğin Rosatom’a elektriği 12,5 sentten alım garantisi verildiğini ifade eden Dr. Şevkin, “Oysa Türkiye bugün bu elektriği diğer kaynaklardan 3 ya da 4 sente mal edebiliyor. Aradaki fark vatandaşın cebinden çıkıyor” dedi.
“MADEN FACİALARINDA, DEPREMLERDE SORUMLU YOK, TELEFERİK KAZASINDA BELEDİYE BAŞKANIMIZ TUTUKLANDI”
AKP iktidarları döneminde Maden Kanunu'nda tam 21 kez değişiklik yapıldığını, 22. düzenlemenin görüşüldüğünü vurgulayan Dr. Şevkin, şunları söyledi:
“Daha kaç insanın ölmesi gerekiyor? Daha kaç madenin çökmesi gerekiyor? Daha ne kadar insan kaybedeceğiz de acaba bu düzenlemeleri sağlıklı bir şekilde yapacağız? Aslında bunları bilmediğinizden değil bilerek yapıyorsunuz. Afşin-Elbistan Termik Santrali'nde 50 milyon ton toprak altında kalan 9 işçi 13 yıldır çıkarılamadı; yine, İliç'te, Çöpler altın madeninde 13 Şubatta maalesef 9 işçimiz toprak altında kaldı. Soma'da, Amasra'da madencilerimiz öldü. Son büyük depremlerde 53 bin insanımızı kaybettiğimiz ve ne yazık ki bir tek sorumlunun bulunmadığı bir süreci yaşıyoruz. Gelin görün ki; Antalya'daki teleferik kazasında Kepez Belediye Başkanımız hemen, apar topar tutuklandı. Peki, bu bir siyasi yaklaşım değil midir? Ulusal çıkarlarımıza uygun, toplumsal faydayı önceleyen, sürdürülebilir, dışa bağımlılığı en aza indirgeyen, yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarından maksimum düzeyde yararlanılan kararlı ve gerçekçi bir politikaya ihtiyaç vardır.
Yorum Yazın