Önder Algedik'in kaleme aldığı "COP29 Bakü hakkında bilmemeniz gerekenler" başlıklı yazı...
11-22 Kasım tarihlerinde Bakü’de iklim değişikliğinin önemli bir zirvesi olan taraflar konferansının yirmi dokuzuncusu, COP29 gerçekleşecek. Her yıl bu zamanlarda iklim zirveleri dünyanın bir yerinde gerçekleşir, büyük bir beklenti ile başlar. İlk haftanın sonuna doğru ortalık karışır, bolca hayal kırıklıkları ortalığa dökülür. İkinci haftanın ortasında üst düzey katılım ile bakanlar, başbakanlar konuya dahil olarak kurtarıcı gibi sahneye çıkarlar ve son dakikada bir anlaşma/ilerleme çıkmayacağı için onu örtbas eden bir belgeyi zafer olarak sunulur. İşte bu zirve de böyle olacak ve bu iki hafta size işinize yaramayacak bilgileri spekülatif bir formatta vererek gündem edecekler.
Ama kimse işinize yarayacak asıl bilgiyi vermez ve verenler de istisna olarak arada kaynar.
COP’lar çok kritik zirvelerdir. Neden? İlk uluslarası iklim zirvesi 1979’da yapılmış, bu kadar geç olmasına rağmen devamı uzun bir süre gelmemiştir. 1988’de Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli kurulmuş, 1990’da 2. Zirve yapılmış, 92’da Rio’da Çerçeve Sözleşmesi ortaya çıkmış ve ilk COP 1995 yılında Berlin’de gerçekleşmiştir. İşte o günden bu yana iklim politikalarına ülkeler bu zirvelerde yön veriyor. Ama hangi yön dersek orada takılırız.
COP29 da aşırı kritik. 2023 yılı ölçülmüş en sıcak yıl, olağanüstü hava olayları olağan hale geliyor ve emisyonlar bir tık bile azalmıyor. Kafa kol kırılması gereken bir toplantı. Böylesi bir toplantı için Azerbeycan iyi bir fikir değil gibi gelebilir. Ama bazıları için çok iyi bir fikir.
COP’lar İklim Değişikliğini Hızlandırıyor!
İklim zirvelerinin iklim değişikliğini hızlandırdığını iddia etsek yanılmayız. Mesela 1970’den 90’lara kadar küresel emisyonları bir inceleyin. Artış eğilimi fena ve bunun sonrasında sakinleşmesini beklersiniz değil mi? Hatta azalması gerekiyor. Ama 90’lardan sonra hızında bir artış dikkatinizi çekiyor mu? Küresel Emisyonlar grafiğini incelerseniz ne demek istediğimi anlayacaksınız.
grafik- küresel emisyonlar
Ama daha kötüsü var, dönem karşılaştırması yaptığımızda durum çok fena. Kimse size anlatmayacak ve belkide bu konu gündem olmayacak ama iklim anlaşmaları henüz yokken o ilk dönem (1980-2000) ile Çerçeve Sözleşmesi, Kyoto Protokolü varken, 20’den fazla COP yapılmış ve Paris Anlaşması çıkmışkenki dönem (2001-2021) arası karbondioksit miktarında hangisi sizce büyüktür? Doğru olan, olması gereken ilk dönemde artış varken ikinci dönemde azalma olması. Yani ilk dönem artış, ikinci dönem azalma. Ancak ne yazık ki ikinci dönemde azalması gerekiyorken bırakın azalmasını, bırakın daha az artmasını, ilk dönemdeki artışı katlamış. Karbondioksit üstünden hazırladığım aşağıdaki grafiği lütfen dikkatle inceleyin.
Grafik : Küresel CO2 Salımı ve Eklenenler
Şimdi asıl soruna geliyoruz, hükümetler bir araya gelip iklim değişikliğini hızlandırıyorlarsa böyle bir zirvenin iklim konusunda daha iyi niyetli bir ülkenin ev sahipliğinde yapılması gerekmez mi? Gerekir ama işte bu yüzden, yani iklim değişikliği yavaşlamasın diye COP28 de bir iklim suçlusu olan Birleşik Arap Emirlikleri’nin Dubai kentinde yapılmıştı.
COP29 aslında totaliter bir ülkede yapılacak, itiraz edenler şimdiden hapiste. Azerbeycan zaten bu tür zirvelere ev sahipliği yaptığında öncesinde hapishaneleri dolduracak kadar fena bir ülke.
Azerbeycan’ın sicilinde tek kötü olan bu değil.
Azerbeycan; İklim Değişikliği İhracatçısı
Azerbaycan iklim değişikliğinin en önemli faillerinden olan petrol ve gaz üretip ülkesinin ekonomisini döndüren bir ülke. Bu üretimini daha çok ihraç ediyor. Milli gelirinin yarısı ihracat ve bunun %90’dan fazlası petrol ve gaz. Ülke 2023 yılında 48,3 milyar sm3 gaz ve 30,2 milyon ton da petrol çıkarmış. Azerbeycan küçük bir ülke olarak az miktarda seragazı üretse bile çıkardığı petrol ve gazın Türkiye’nin yıllık tüketimine yakın olduğunu söylersek yaktırdığı petrol ve gazdan ne kadar yüksek bir sorumluluğu olduğunu görürüz.
Azerbaycan’ın ana ithal kalemi de petrol ve gaz desem ne düşünürsünüz?
Savaşlarda Yakıt Al-Satçısı
Azerbaycan’ın gezegene zararı totaliter bir rejim olarak muhalefeti yok etmesi veya iklim değişikliğine neden olan yakıtları ihraç etmesi ile sınırlı değil. Ukrayna’ya saldırması kaynaklı fosil yakıt satışında ambargo yiyen Rusya’nın yakıtlarını piyasaya satmak için Azerbaycan çok akıllı bir tezgah da kurmuş durumda. Rusya’nın ürettiği yakıtlar ambargolu olduğu için kendi tüketimini Rusya’dan alarak yakıyor ve böylece yakmadığı kendi üretimini batıya satıyor. Yani yer değiştiriyor ama günün sonunda siz Rus gazı ve petrolü almamış oluyor ve kendinizi kandırıyorsunuz. Gazprom ile Socar arasında 1 milyar sm3’lük bir alım anlaşması yapıldı ve 2022 sonunda teslimatlar başladı. Rusya’dan az miktarda petrol alan Azerbeycan bu alımı 2023’de dörde katlayarak Rusya’nın ambargosunu aklamış oldu. Elbette bu ambargo atlatma operasyonu gizli saklı değil (mesela böyle haberler var) ama buna rağmen göz yumulduğunu belirtelim.
İsrail ordusu Socar ile vuruyor!
İsrail’in Filistinlilere yönelik askeri şiddetinin yakıtı son zamanlarda 4 ülkeden geliyor. Bunlar sırası ile Azerbaycan, Brezilya, Nijerya ve Kazakistan. Azeri petrolü Türkiye topraklarından geçip limanda gemilere doldurularak İsrail’e taşınıyor. Kazak petrolü de Hazar Boru Hattı ile Rusya topraklarından geçerek Karadeniz kıyısında gemilere yüklenip boğazlardan geçerek İsrail’e taşınıyor. Dolayısıyla iki büyük tedarikçi Türkiye’nin denizlerinden geçerek İsrail’i besliyor.
Şimdi Azerbaycan sadece çevresiyle savaşan bir ülke değil, aynı zamanda savaşan ülkelerin ambargolarını kılıfına uyduran ve bölgesel savaşların da yakıt sağlayıcısı olarak çok fena bir sicile sahip bir ülke.
#COP29Leaks
Çok fena değil mi? Ama daha fenası var, Azerbeycan COP29 kararlarında da kendi çıkarları uğruna bir müdahalede bulunarak kendi ve benzeri ülkelerin iklimi değiştirme ve savaşları besleme politikalarını aklamaya çalışacak. Doğru duydunuz! The Guardian’da Eylül ayında bir haber çıktı. Haberde Azerbeycan’ın hem kendi hem de diğer ülkelerin savaş politikalarını iklim üstünden aklamayacağı bir “Barış Günü” planladığını yazdı. Bu aklamayı resmiyete çevirecek 180 kelimelik bir metni COP sonuçlarına eklemek için çalışacağı da detaylar arasında.
İklimi Değiştirme Hub’ı Türkiye!
Azerbeycan iklimi değiştirmek için çok iyi bir adres. İklim değişikliğini hızlandıran, ambargo yiyen ülkelerle enerji satışı tezgahını kurabilen bir ülke. Bir de buna bizzat İsrail’e verdiği yakıt desteği eklenirse “müthiş” bir ülke.
Burada iğneyi kendimize de batıralım mı. İsrail’e yakıt sağlayan iki deniz hattı Türkiye üstünden geçiyor ve bir hattın da taşıyıcısı. Ama daha ilginci var, Türkiye Azerbeycan’ın Rus gazı alıp kendi gazını batıya satma işinin iş geliştirme “partneri”. Aldığı gazı başkalarına satma işine girmiş durumda ve 2023 başında Bulgaristan ile 13 yıllık bir gaz satış anlaşması yaptı ve Yunanistan’a da satmak için bakanımız “altyapınızı iyileştirin size de satalım” mesajını iletti.
Ne beklemeliyiz, ne bulacağız / ne olmalı?
Bu bilgileri içeren bir iklim zirvesi konuşmayacağız. Bu bilgiler olmadan bir iklim zirvesi olmayacağını bildiğimiz halde. COP29’dan iklimi daha çok değiştirmek gibi bir sonuç çıkacak diye sırtımızı mı döneceğiz? Tavır almaktan, tutum almaktan kurtulmak için görmemezlikten gelebiliriz. Ya da ana akıma katılır, sorgulamadan yeşil yalanları izleyebiliriz. Bir şekilde sorgulayacak, popülere inanmayı bırakacak mıyız?
İstersek sorgular, düşünür, tavır takınır, tutum alır ve iklim ile savaşın ilişkisini kurarak yeni bir şeylere yelken de açabiliriz. COP29 hakkında bilmemizi istemedikleri şeyleri kısaca anlattım. Onlar da bilmemizi istedikleri şeyi anlatacak. Arada karar veren biziz sonuçta.
Yorum Yazın