Cumhurbaşkanı Erdoğan: Partimizin ve Cumhur İttifakımızın Anayasa’nın ilk 4 maddesiyle sorunu yok

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Partimizin ve Cumhur İttifakımızın Anayasa’nın ilk 4 maddesiyle sorunu yok
Abone ol

Cumhurbaşkanlığı Kabinesi, iki haftalık aranın sonrasında toplandı. Beştepe’de yapılan ve 3 saat 50 dakika süren toplantı sona erdi, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

Erdoğan’ın konuşmasından satır başları şöyle:

”Türkiye Yüzyılı’nın inşası için içeride ve dışarıda gece gündüz koşturmaya devam ediyoruz. Daha adil bir dünya, daha müreffeh bir Türkiye idealine ulaşıncaya kadar inşallah durmadan dinlenmeden çalışacağız.

Son Kabine toplantımızdan beri iç siyasette ve dış politikada tekrar yoğun bir gündemle çalışmalarımızı sürdürdük. 1 Ekim Salı günü TBMM’mizin 28. dönem 3. yasama yılının açılışını yaptık. Meclis hitabımızda Türk demokrasisini darbe anayasası utancından bir an önce kurtararak sivil bir anayasayla buluşturma irademizi teyit ettik.

12 Eylül rejiminin silah dipçiğiyle millete dayattığı mevcut anayasamızın yapılan onca revizyona rağmen Türkiye’ye ve demokrasisine dar geldiğini, Türkiye’nin ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak olduğunu her geçen gün net bir şekilde görebiliyoruz.

Önyargıların esiri olarak ileri demokrasimize varılamayacağını herkesin idrak etmesini bekliyor, tüm siyasi partilerin yeni anayasa çağrımıza yapıcı cevap vermelerini samimiyetle temenni ediyoruz.

Anayasa’nın ilk 4 maddesiyle ilişkin daha önce defalarca kamuoyuna açıkladığımız üzere partimizin ve Cumhur ittifakının herhangi sorununun olmadığını, ilk 4 madde üzerinden yapılan tartışmaların sürece katkısı olmadığını ifade etmek istiyorum.

Yeni yasama yılı açılışında ayrıca ülkemizin karşı karşıya olduğu güvenlik sınamalarını kamuoyumuzla paylaştık. İsrail’in Gazze’ye saldırıyla yaktığı ateş, dini fanatizmle hareket eden mevcut hükumet tarafından tüm bölgeye yayılıyor.

7 Ekim’den itibaren meselenin ne Gazze ne de Hamas olmadığını, asıl niyetin işgal politikasını devam ettirmek olduğunu çok sık dile getirdik. İsrail’in Gazze’de durmayacağını, gözünü bölgedeki başka ülkelere dikeceğini her fırsatta ifade ettik. Bu ikazlarımızdan dolayı bazı dostlarımızın ve ülkemiz içindeki malum kesimlerin haksız eleştirilerine maruz kaldık. Bizi niyet okuyuculuğuyla, krizi abartmakla itham edenler oldu. Bizi, dış politikayı iç siyasete alet etmekle suçlayanlar oldu. Ancak İsrail’in Lübnan’a yönelik başlattığı son saldırılar, endişelerimizin ne kadar yerinde olduğunu bir kez daha gösterdi. 

Netanyahu kabinesinden yapılan açıklamalar, İsrail’in Lübnan’ı işgalle de yetinmeyeceğini çok net bir şekilde işaret ediyor. İsrail yönetiminin Lüban’daki BM Geçici Barış Gücü’ne saldıracak, tehdit edecek kadar küstahlaşması, idrak kapıları hala açık olanlar için konunun ciddiyetini ispata kafidir. Kendi personellerini dahi koruyamayan bir BM görüntüsü uluslararası sistem adına utanç ve kaygı vericidir. Güvenlik Konseyi’nin İsrail’i durdurmak için daha neyi beklediğini açıkçası biz de merak ediyoruz.

İsrail tankları Barış Gücü askerlerine saldırıyor, bir kısmını yaralıyor ancak BMGK tüm bu haydutlukları sadece seyrediyor. Bunun adı acizliktir, İsrail saldırganlığına teslim olmaktır. Bunun için yıllardır ’Dünya beşten büyüktür’ diyoruz. Siyonist emeller peşinde koşan İsrail hükümeti, ABD ve Avrupa’nın koşulsuz desteğini aldığı sürece saldırılarını durdurmayacak. Dışişleri ve savunma bakanlarımız, Meclis’in kapalı oturumunda amacın, niyetin, asıl planın ne olduğunu izah etmişlerdir.

Tehdide gözlerini kapatanlara ne yaparsak yapalım bazı gerçekleri kabul ettiremeyeceğimizi biliyoruz. Bugün İsrail’in gönüllü sözcülüğünü üstlenenlerin geçmişte bölücü terör örgütünün Suriye uzantısı için de aynı cümleleri kurduklarını unutmadık. Terör tehdidini bertaraf etmek amacıyla Suriye ve Irak’ın kuzeyine yönelik operasyonlarımıza en fazla tepki gösterenler de tekrar bunlardı. FETÖ ihanet çetesine karşı mücadelemizi dinamitlemeye çalışanların aynı kesimler olması elbette şaşırtıcı değildir.

Burada sorun asla tehdidin kaynağı değildir, idrak melekelerinin tamamının kapalı olmasıdır. Öyle bir hayal dünyasında yaşıyorlar ki hem ülkemizin gerçeklerinden kopuklar hem de bölgemizi ve dünyayı takip etmekten acizler. Gelişmeleri Türkiye eksenli okumak yerine Batı merkezli okuma hastalığından kendilerini bir türlü kurtaramıyorlar. Tekrar ediyorum, savunma ve dışişleri bakanlarımız karşımızdaki tabloyu çok net biçimde ortaya koymuşlardır. Tüm bu gerçeklere rağmen ülke ve milletin güvenliğine dair meseleleri polemik konusu yapanları milletimizin takdirine bırakıyorum. Biz onlara itibar etmeden gereken tüm tedbirleri alıyoruz ve alacağız. Ülke olarak caydırıcılık gücümüz ne kadar yüksek olursa bölgemizdeki ateşten kendimizi koruma imkanımızın o derece artacağının farkındayız. Tüm bölgemizi kasıp kavuran bu kriz fırtınasından Türkiye’yi suhuletle çıkartmakta kararlıyız.

Bir başka acil konu da Refah Sınır Kapısı’nın İsrail güçleri tarafından işgaliyle birlikte Gazze’ye ulaştırılan yardım miktarında ciddi düşüş oldu. Kış gelmeden ihtiyaç sahibi Gazze halkına yardımlarımızı ulaştırmanın gayretindeyiz.

Artan hava ve kara saldırıları karşısında Lübnan’daki vatandaşlarımızın tahliyeleri de sürecek. Toplam 966 şahsın tahliyesini yaptık. Tahliyeleri sağlayan bakanlıklarımızı, kurumları tebrik ediyorum. Böylesi insani bir meselede dahi ırkçı atak geçiren, yalan ve iftiralarla tahliye operasyonumuza kara çalan gazeteci ve siyasetçi kılıklı insanlık müsveddelerini de milletimizin vicdanına havale ediyorum.

Savunma sanayiimizi seferberlik ruhuyla desteklemeyi sürdüreceğiz, çok daha iyi yerlere geleceğiz.

Sınırlarımızın hemen ötesinde her gün yeni bir çatışma patlak verirken siyaset kurumunun eski alışkanlıklarla yoluna devam etmesi mümkün değildir. Siyasette diyalog güçlenmeli. Müşterek paydaları olabildiğince büyütmeliyiz.

Türkiye’nin umutsuzluk girdabına sürüklenmesini bekleyenlerin gerilimi körüklemesine, 85 milyonun bin yıllık kardeşliğine gölge düşürmesine müsaade etmeyiz. Türkiye’yi kendi iç dinamikleri üzerinden köşeye kıstırarak denklem dışına atma girişimlerine rıza gösteremeyiz.

Türkiye, son zamanda siyasi yumuşama iklimine girdi. Milli meselelerde ortak paydada buluşma arayışları artmaya başladı. Bu adımları zehirlemeye yönelik girişimler çoğaldı.

Partisi tarafından istenmeyen adam ilan edilmiş kimi eski siyasetçilerin sağa sola sataşmasını asla iyi niyetli bulmuyoruz.

Uzatılan elin sıkıcı tutulmak yerine kopartılmasına müsaade vermeyiz, kayıtsız da kalmayız. Bölgemizde bunca ateş varken, bu ateş ülkemiz sınırlarını yaklaşırken herkes aklını başına alsın. Yumuşama iklimi provokasyona göz yumacağız demek değil. Bölücü tehditleri bertaraf ederiz.


Yorum Yazın