Depremin görünmez kahramanları, gazeteciler…

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
Depremin görünmez kahramanları, gazeteciler…
Abone ol

Depremin yaşandığı ilk dakikalardan bugüne, sayısının bini geçtiği artçı depremlerin gölgesinde mesleki sorumluluklarını yerine getirme düşüncesiyle kamuoyunun dikkatini deprem bölgesine çeviren gazeteciler, o zorlu süreçte mesleklerini yerine getirmek için neler yaşadıklarını 9. Köy'e anlatılar. Gazeteciler Cemiyetinin katkılarıyla...

Haber: Mehmet Şirin Demir – Batman / Fotoğraf: Orhan Erkılıç

Kışın tam ortasında yaşanan deprem felaketi, çok sayıda gazetecinin ölümüne yol açarken, sağ kalan deprem mağdurları arasında “haberciler” de vardı. Enkaz altında kalan gazetecilerden Aydın Akyürek ve Mahsun Kara, dondurucu soğukta mahsur kaldıkları yıkıntıdan çıkar çıkmaz yayın yapma, haber yazdırma telaşına düştü. Gazeteci Orhan Erkılıç, ise doğum yapmak üzere olan eşiyle birlikte, oturdukları evde depreme yakalandı,  bu süre boyunca doğumun gecikmesi için dua etti.

Büyük felaketi yaşayan gazetecilere, deprem öncesi ve sonrasındaki izlenimlerini sorduk, Medya27 haber sitesinin imtiyaz sahibi gazeteci Aydın Akyürek, deprem anında herkes gibi büyük bir korku yaşadıklarını ve  dışarıya güçlükle çıkabildiklerini anlattı: 

“Deprem olağanüstü hasar yarattı, toplanma alanları var olmadığı için vatandaşlar ilk etapta ne kadar sağlıklı olduğu bilinmese de ayakta kalan okullar, spor salonları ve taziye evlerine sığındı, kimileri ise kendi imkanlarıyla çadır kurma çabasına girdiler, sonuçta bizler gazeteciyiz bütün bu yaşanan kaos ve panik içinde yayınlar yaparak vatandaşların durumunu ve taleplerini yetkililere ulaştırmaya çalıştık.”

Aydın Akyürek

Depremin büyük tahribatını ancak akşam saatlerine doğru anlayabildiğini dile getiren Akyürek, sözlerini şöyle sürdürdü: 

“Akşam saatlerinde art arda gelen vefat haberleri hepimizin moralini çok bozdu,  tarifsiz bir hüzün kapladı yüreğimizi. Üstelik bu ortamda sağ kalanların su, yiyecek taleplerini, -çocuklarımız için gıda bulmalıyız- haykırışlarını da kimse duymuyordu. Bunlar yaşanırken, inanın  içtiğimiz bir damla su dahi boğazımıza düğümlendi. Biz Gaziantep’teydik ama nerden bilebilirdik depremin tam 10 ili ve onlarca ilçeyi vurduğunu?  İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun dördüncü seviye alarm verildiği açıklamasıyla dehşetin büyüklüğünü idrak etmeye başladık. Depremin verdiği hasar kapsamlı ve büyük olunca, alınan tedbirler de yetersiz kaldı.”

Gazeteci olduğumuzu unuttuk

Gazeteciliğin zor meslek olduğuna vurgu yapan Akyürek, doğal afet ve deprem gibi durumlarda mesleği sürdürmenin sözle ifade edilemeyecek kadar yoğun tempo gerektirdiğini söyledi:

“Gaziantep ve ilçelerinde süren enkaz altındaki kurtarma çalışmalarına günlerce tanıklık ettik. Bir tarafta yüreği yanan insanlar, diğer tarafta umut ile enkaz altından bir ses bekleyen anneler ve babalarla karşı karşıyaydık. Tarifi zor bir acının içinde zaman zaman gazeteci olduğumuzu dahi unutup, o acıları derinden yaşıyorduk ama yine de elimizden ne geliyorsa yapmaya çalıştık. Süreç boyunca yardım bekleyenlerin ihtiyaçlarını sürekli haberleştirip yetkililere ulaştırdık.” 

İlk kez yaşadık

Mahsun Kara

6 Şubat günü, sabaha karşı Kahramanmaraş merkezli 7.7 şiddetinde meydana gelen depreme, Diyarbakır’da evinde yakalandığını belirten eden Tigris Gazetesi muhabiri Mahsun Kara, korkunç sarsıntı ile dışarıya çıktıklarında mahalle sakinleri ile karşılaştıklarını ve  herkesin şaşkınlık içinde durumu anlamaya çalıştığını şöyle anlattı:

“Mahallede pek çok binanın yıkıldığını ve enkaz altında insanların olduğunu tespit edince gazeteci arkadaşlarıyla birlikte olay yerine gittik, daha önce böyle korkunç bir felaketle karşılaşmamıştık, biz de şaşkın ve tedirgindik ama bir şekilde mesleğimizin gerektirdiği refleksle hem vatandaşlara yardımcı olmaya çalıştık hem de kamuoyuna bilgi aktardık. Gün aydınlanana kadar Diyarbakır’da sarsıntıyla yıkılan bütün enkaz alanlarına giderek, insanlardan bilgi alarak olan biteni, yaşananları haberleştirdik. Ailelerin çaresiz bekleyişi sırasında kimi zama enkazdan çıkarılan cansız bedenler herkesi yasa boğarken, yaşam belirtisi olup olmadığını öğrenmek için -Sesimi duyan var mı?- çığlıkları kulaklarımızda çınladı, hatta hayatın sadece bir sesten ibaret olduğuna tanıklık ettik. Bütün bu yaşananlar, gözyaşları, çığlıklar hepimizi o kadar etkiledi ki, ben günlerce uyuyamadım, psikolojik olarak çok zorlandım. ” 

Olağanüstü gündem

Yerel gazetede çalışan gazetecilerin, her gün kendi rutinlerini oluştururken gazetenin yayın politikasına uygun hareket ettiğini vurgulayan Kara, şöyle dedi:

“Ama olağanüstü bir durumla karşılaştığınızda sizin veya çalıştığınız gazetenin yayın politikasının artık bir önemi kalmıyor, sadece haber yapmak, insanlara bilgi aktarmak zorunluluğuna odaklanıyorsunuz. Üstelik birlikte çalıştığımız pek çok arkadaşımızın evi hasar görmüştü, buna rağmen meslektaşlarımız günlerce dışarda kalarak çalıştılar ama bu zorlu sürece rağmen hepimiz çalışmaya devam ettik.”

En zor olan

En zor olanın depremden sonra depremzedeler ile ilgi haber yapmak olduğunu dile getiren Kara, “İnsanlar harap olmuş evlerinin önünde çaresizlik içinde sorunlarıyla boğuşurken onlarla konuşmak, dertlerini dinlemek, yaşadıklarını tekrar hatırlatmak onlar için de biz gazeteciler için de zor bir durumdu. Depremde ben de kuzenimi ve arkadaşlarımı kaybettim, ama bu hengamede acımızı bir kenara bırakıp mesleği icra etme çabasındaydık, bu tabii insanı çok zorluyor. Bütün bunları birebir yaşadık.” Dedi. 

Doğum bekleniyordu

Voice of America (VOA-Türkçe) adına Gaziantep’te çalışan gazeteci Orhan Erkılıç, depreme eşiyle birlikte oturdukları binada yakalanmış, “Önce depremin kısa süreceğini düşündük ama sarsıntı giderek şiddetlendi, korku dolu anlar yaşadık, evden dışarı çıkacak zaman bulamadık, evimizin içinde bir hayat üçgeni oluşturduk. Üstelik eşimin o gün doğum yapmasını bekliyorduk” diyor. 

Erkılıç, sarsıntının şiddetlenmesiyle yaşadıkları korku dolu anları şöyle anlattı:

“Ben de depremin yaşandığı kentlerden biri olan Gaziantep’te yaşıyorum. Bölgedeki milyonlarca insan gibi ben de o şiddetli sarsıntıya yatağımda uyurken yakalandım. İlk başlarda kısa sürer ve biter diye düşünüyordum. Ancak sarsıntının şiddeti giderek artıyor ve süresi de 1 dakikaya yaklaşıyordu, o an evimiz yıkılmadan deprem bitmeyecek diye düşündüm. Eşim hamileydi ve 6 Şubat Pazartesi doğum bekleniyordu ki biz depreme uyandık. Kendimize oluşturduğumuz hayat üçgeninde, ‘Evimiz başımıza yıkılacak, eğer ölmezsek inşallah enkazdan kurtarılana kadar doğum başlamaz’ diye dua etmeye başladım. Bir küsur dakikalık o sarsıntı bana yarım saat gibi geldi. Neyse ki korktuğumuz olmadı, kızımız ‘Ezo’ ise depremden 3 gün sonra 9 Şubat’ta dünyaya geldi.”

Orhan Erkılıç

Kamuoyunu deprem bölgesinden haberdar etmek için ailesini, üç günlük bebeğini geride bırakarak, canla başla enkaz sahasında çalıştıkları sırada, kimi zaman güvenlik güçlerinin ve diğer yetkililerin haber yapmalarına engel olduğunu belirten Orhan Erkılıç, “Bazı enkaz sahalarında kanun bilmediği için yetkisinin dışına çıkarak sivrilmeye çalışan güvenlik güçlerinin dışında herhangi bir sorunla karşılaşmadım. Hatta birçok noktada hem güvenlik güçleri hem de iletişim başkanlığı yöneticileri haberlerimizi yaparken rahat olmamız açısından gereken desteği sağladı.”dedi.

Depremin üzerinden bir ay geçmesine rağmen, haber yoğunluğunun devam ettiğini anlatan Erkılıç, “Toplum olarak zor günlerden geçtik. Bu zorlukları hep birlikte aşmak için bir yanda mesleğin gerektirdiği sorumlulukları yerine getirirken öbür taraftan insani sorumlulukları yerine getirme çabasındaydık. Bir yandan olayları takip ederek haberlerimi sürdürüyordum bir yandan da bana ulaşarak, yardım isteyenleri ve bölgeye yardım etmek isteyenleri buluşturarak yardımları doğru noktalara yönlendirmeye çalıştık” diyerek, bütün bunlara rağmen gazeteci olmaktan memnun olduğunu sözlerine ekledi.

Görünmez kahramanlar

Batman Gazeteciler ve Yayıncılar Cemiyeti Başkanı Arif Aslan, tespit ettikleri kadarıyla şimdiye kadar 26 gazetecinin depremde hayatını kaybettiğini bildirdi. 11 ili kapsayan büyük depremden, her meslekten pek çok kişi gibi gazetecililerin de derin bir şekilde etkilendiklerini vurgulayan Aslan şunları söyledi:

Arif Arslan

“Deprem sırasında ne yazık ki çok sayıda meslektaşımızı maalesef kaybettik, sağ kalan meslektaşlarımız ise çok zor şartlarda kısıtlı imkanlarla kamuoyuna bilgi aktarma çabasındaydı. Yerel basına mensup arkadaşlarımız bu zorlu şartlar altında mesleklerini icra ederken, bu zorlu süreç aslında bütün insanları psikolojik desteğe ihtiyaç duyar hale getirdi ama özelikle yerel basındaki arkadaşlarımız çok zorlandılar, belki de en çok bu meslektaşlarımızın psikolojik desteğe ihtiyacı var. Canı pahasına enkaza dönüşen binaların önünde, günlerce süren artçı depremlerin gölgesinde haber yaparak kamuoyunun dikkatini buraya çekmeyi başaran her bir arkadaşımız aslında depremin görünmeyen birer kahramanıdır.” 


Yorum Yazın