Düzensiz göçmenlerden iş bulabilenler “şanslı” kabul edilse de, çalışma koşulları çok ağır. Göçmen Sendikası Girişimi (GSG), “çoğu kayıt altında olmayan, kaçak çalıştırılan, her türlü güvenceden yoksun bu işçilerin ölümle burun buruna çalıştığı, iş yerlerinde çıkan yangınlarda bir odaya kilitlenip ölümlerine seyirci kalınanlar bile olduğu iddiasını” ortaya koydu. Gazeteciler Cemiyetinin katkılarıyla hazırlanan Ozan Mercan’ın özel haberi...
Ozan Mercan - İstanbul
Son yıllarda Türkiye’ye gelen düzensiz göçmen sayısındaki artışa paralel olarak, bu insanlara yönelik tepkiler de yükseliyor. Düzensiz göçmenlerden iş bulabilenler “şanslı” kabul edilse de, çalışma koşulları çok ağır. Göçmen Sendikası Girişimi (GSG), “çoğu kayıt altında olmayan, kaçak çalıştırılan, her türlü güvenceden yoksun bu işçilerin ölümle burun buruna çalıştığı, iş yerlerinde çıkan yangınlarda bir odaya kilitlenip ölümlerine seyirci kalınanlar bile olduğu iddiasını” ortaya koydu. GSG kurucu üyesi Burcu Arıkan’a göre bu sorunun çözümü için en iyi yol, göçmen işçilere Türk vatandaşlığı verilmesi. Arıkan’la bir yıl önce kurulan Göçmen Sendikası Girişimi’ni ve göçmen işçilerin durumunu konuştuk.
Umut-Sen nasıl kuruldu?
Göçmen Sendikası Girişimi’nin kuruluş sürecini Burcu Arıkan şu sözlerle anlatıyor:
“Sendikanın geçen sene kuruluşunu deklare ettik, ama onun öncesinde Umut-Sen içinde, iki sene boyunca -Göçmen işçilerle nasıl dayanışma kurulabilir? Bu konu sınıf mücadelesi içerisinde nasıl ele alınır?- Sorusuna yanıt aradık. Dolayısıyla resmi bir üyelikten ziyade aslında fiili bir mücadele örmek istedik, zaten bütün iş kollarında yerli işçilerle göçmen işçiler birlikte çalışıyor; sürekli göçmen düşmanı söylemler, tabana etki ederse hem sınıf mücadelesini kırıyor, hem de göçmenlerin hayatını daha da zorlaştırıyor. Dolayısıyla Göçmen Sendikası Girişimi böyle bir atmosferde kuruldu.”
Burcu Arıkan, GSG’nin iki ayaklı bir çalışması olduğunu da şöyleydi:
“Çalışmamızın birinci ayağı, göçmen işçilerle olabildiğince iletişimi artırmak ve bir dayanışma örmek. Yani doğrudan klasik anlamda bir sendika gibi üyelik, ücret, örgütlenme, toplu sözleşme benzeri bir durum yok. Çok dağınık ve kayıt dışı bir sektör, burada amaç daha ziyade sınıf mücadelesine fiili olarak göçmen işçileri de dahil edebilmek, onlarla bunu yürütebilmek ve çalışma hakkı, vatandaşlık hakkı gibi haklar için gerekli hukuki mücadeleyi vermek. Bu yüzden çalışmalarımız ilişkileri artıran, tabandan ilerleyen bir durum.”
Sendikanın ikinci ayağıyla ilgili Arıkan, “Türkiyeli işçilerle bir çalışma yürütmeyi amaçlıyoruz. Göçmen düşmanlığı var, medyada yaratılan bir algı var. Göçmenlere karşı düşmanlık yaratılıyor. Bununla paralel olarak böyle bir algı oluşmaya başladığı zaman toplum olarak korkunç bir iklimde yaşamaya başlıyoruz ve imkanlar kısıtlı, bu da insanı karamsarlığa iten bir durum. Bunun bizi tabanda, alanda, sokakta mücadeleden geri çeken, korkutan, içimize kapatan bir söylem olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla biz burada yaşayan insanlarla bu konuyu konuşabiliriz. Konuşmalıyız, başka türlü bu göçmen düşmanlığın önü kesilmez. Sosyal medya üzerinden propaganda yapılarak halledilemez. Dolayısıyla biz iletişimimiz olan yerli işçilerle küçük buluşmalar yapıyoruz. Bir süredir onlarla bu konuyu konuşuyoruz. Neden böyle düşünüyorlar? Mesela yanlış bir şey biliyorlarsa nereden duydular? Bunlara ışık tutmayı amaçlayan bir çalışma yürütüyoruz ve bizim için umut verici oluyor.” dedi.
Göçmen işçi hata yaparsa
GSG Kurucu Üyesi Arıkan, göçmen işçilerin çalışma koşullarına da dikkat çekti:
“Göçmenlerde kayıtsız, güvencesiz çalışma koşulları çok yaygın, onların bazı spesifik durumları var: Çalışma izinleri patronlara bağlı, dolayısıyla işten atılmak bir göçmen için yabancısı olduğu bu ülkedeki bütün hayatını güvencesizleştiren bir şey oluyor. Zaten en ufak sorunda sınır dışı edilme tehlikesiyle karşı karşıyalar. Kadın göçmenler ise dil sorunu yaşadıkları için genelde kamusal alandaki işlerde yer almıyor, evde parça başı ve daha güvencesiz, daha düşük ücret ödenen işlerde çalışıyorlar. Göçmen işçiler daha çok tekstil, tarım ve inşaat sektöründe çalışıyorlar. Bir dönem atık kâğıt toplama işinde yaygınlardı, sonradan sanırım oraya biraz müdahale edildi. Devlet görevlileri göçmenleri sınıra gönderiyor, göçmenler de geri geliyorlar. Genel olarak güvencesiz bir çalışma izni mevcut, o da patron aracılığıyla alınabilirse. Bu yüzden, koşullarına itiraz etmeleri pek mümkün değil.”
Yangında odaya kilitlenen göçmenler
Göçmen işçi ölümlerinin giderek arttığının altını çizen Burcu Arıkan, sözlerine şöyle devam etti: “Güngören’deki bir tekstil atölyesinde çıkan yangında 5 göçmen işçi hayatını kaybetmişti. Oradaki mahalle sakinleriyle konuştuk. Göçmenler kayıtsız-sigortasız tamamen kaçak olarak çalıştırıyorlar. Atölyede yangının çıktığı gün işçilerin bir odaya kilitlenerek ölüme terkedildiği düşünülüyor. Devam eden süreçte bunların araştırma ve soruşturması da çok zor oluyor. Tekstil atölyelerinin yaygın bulunduğu yerlerde kaçak işçilerin karşı karşıya geldiği bu durumlar ne yazık ki kanıksanmış.”
Kaçak çalışan göçmenin iş kazası sonucu ölmesi durumunda cenazesinin iş veren tarafından iş yeriyle ilişkilendirilemeyecek yerlere götürülüp bırakıldığını söyleyen Arıkan, birçok kaçak işçinin kimsesizler mezarlığına gömüldüğünü anlattı. Arıkan bu sayıların İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG) raporunda da yer aldığını belirterek, göçmen işçilerin en azından ‘işçi’ diye adlandırılmasının önemini vurguladı.
Göçmen çocuk işçilerin durumunu ise Burcu Arıkan şöyle anlattı:
“Hayata tutunmak zorunda olduklarından, geçim sıkıntısı çektiklerinden dolayı okula gidemiyorlar. Afgan çocuklar genellikle çobanlık yapıyorlar. Ayrıca birçok çocuğun evde parça başına ödeme alınan işler yaptığını da biliyoruz. Bu evler de araştırılması gereken, iletişim kurulması gereken yerler. Öte yandan çocukların ayrımcılık altında büyümesi de ciddi bir sorun.”
Göçmenler kalsın mı, gitsin mi?
Göçmenlerin geri gönderilmesi tartışmalarına da değinen Arıkan, şunları söyledi:
“Vaktimizi birbirimize zarar vermek için mi harcayacağız? Yoksa bizi bu duruma düşürenlere karşı mücadele etmek için mi? Bu yaklaşımla, GSG’nin çalışmaları bu konuda işlevsel ve iyi gidiyor.”
Vatandaşlık hakkı
Göçmenlerin koşulları kötüleştikçe, Türk işçilerin koşullarının da kötüleşeceğini savunan Burcu Arıkan’a göre çözüm yolu, göçmenlerin vatandaşlık hakkını elde etmelerinden geçiyor. Göçmenlerin, güvenceli şartlar altında haklarını arayabilmelerinin, diğer işçilerin çalışma koşullarının da dibe çekilmesini engelleyeceğini belirten Arıkan, örnek verirken kadrolu işçi ile taşeron işçinin birlikte çalıştırılmasının uzun vadede kadrolu çalışanların iş güvenliğini zedelediğini hatırlattı.
Göçmen Sendikası Girişimi’nin, göçmenlere daha farklı alanlarda da yardım ettiğini anlatan Arıkan, “Bazen göçmenler çeşitli sorunlar yaşayabiliyor, söz gelimi ikamet belgesinin teminiyle ilgili… Avukatlarımız onlara bu konularda destek olmak, onlarla dayanışmak için de elinden geleni yapıyor” dedi.
Yorum Yazın