Türkiye’de şartlı mülteci olarak bulunan İranlı yazar Jalal Roshani mülteci olarak Türkiye’de yaşamı anlattı. Gazeteciler Cemiyetinin katkılarıyla hazırlanan Ebru Apalak’ın özel haberi...
Ebru Apalak
Türkiye’de şartlı mülteci olarak bulunan İranlı insan hakları savunucusu, şair ve araştırmacı yazar Jalal Roshani (Celal Rushen) ile konuştuk. “Türkiye’de mülteciliği ve bir mülteci olarak Türkiye’de yaşama” anlatan İranlı şartlı mülteci Roshani, Türkiye’nin sıkıntılarının farkında olduğunu vurgularken, Türkiye’den üçüncü ülkeye gidiş işlemlerinin hızlandırılmasını AKP hükümetinden talep ediyor. Roshani, “Ahım şahım bir hayat peşinde değiliz, ama bir insanın burada yaşayabileceği sürecin en azından kısaltılmasını isteriz” diyor.
Mevcut rejimine muhalif tutumu nedeniyle İran’dan ayrılmak zorunda kalıp, 2015 yılında eşi ve kızıyla Türkiye’ye gelen Roshani, Türk hükümetinden Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının sahip olduğu hakları değil, sadece üçüncü ülkeye gitme koşullarının hızlandırılmasını istediğini söylüyor. Roshani’ye, 2019’da Göç İdaresi Başkanlığı’nda mülakata girişinden bir yıl sonra şartlı mülteci statüsü verilmiş .
Roshani: Sürecin uzunluğu insani de değil, vicdani de değil
Üçüncü bir ülkede kendine ve ailesine yeni bir hayat kurmayı umut eden İranlı Roshani, “Türk hükümetinden sadece şunu istiyoruz, en azından bizim dosyalarımız daha hızlı bir şekilde değerlendirilsin, süreç tamamlanabilsin. Çünkü burada hayatlar kaybediliyor, sıkıntılar yaşanıyor, sürecin olumlu sonuçlanmasını istiyoruz” diyerek Türkiye’deki şartlı mültecilerin üçüncü ülkeye gidiş sürecinin hızlandırılması talebinde bulundu
“Türkiye’de de şartlar zor, farkındayız. Hem Türkiye Cumhuriyeti Devlet’i hem de halkı çeşitli katmanlarda sıkıntı içinde. Sıkıntısız bir hayat yok burada…Biz açıkçası burada ahım şahım bir hayat peşinde değiliz. Ama bir insanın yaşayabileceği bu zor sürecin en azından kısaltılmasını isteriz. Başka ne isteriz ki burada.”
“Bu hayatta bir defa yaşama hakkım var”
Roshani, Türkiye’den üçüncü ülkeye gidiş işlemlerinin yavaş olmasını eleştirirken, bu durumun insani olmadığını vurgulayarak, bunun sadece kendisini değil pek çok kişiyi ilgilendirdiğini şöyle anlattı:
“Sürecin inanılmaz uzun olması, siyasi konjonktür, her zaman mülteci meselesini etkilemiştir ve etkilemeye de devam edecektir. Fakat bu insani değil. Yani dosya değerlendirilmiştir, kabul olunmuştur, artık bu insanların bir an önce yeniden hayata başlamaları lazım. Bu şekilde bekletilmeleri doğru değil, insani de değil, vicdani de değil… Siyasi konjonktür ne derse desin. Bir insan olarak, bir birey olarak bu sadece beni ilgilendirmez. Ben sadece kendi hayatıma değil, eşimin, kızımın hayatına da odaklanmalıyım. Kendim sonra da gelsem, ben de bir insanım. Bu hayatta bir defa yaşama hakkım var. İkinci defa yaşama hakkımız yok. Onun için tüm kapıları zorlayacağı.z”
“Geleceğimiz öyle bir kara bulutlar içinde ki…”
Yaklaşık iki hafta önce İçişleri Bakanlığı’na bağlı Göç İdaresi’nde yeniden mülakata girdiğini aktaran Roshani, dosyasında bir değişiklik olup olmadığına bakıldığını, kendisinin de mülakatta bazı konulara değindiğini kaydederek, üçüncü ülkeye gidiş sürecine ilişkin belirsizliğin, geleceği “kara bulutlar içine” soktuğundan yakındı:
“Durum çok muğlak ve geleceğimiz öyle bir kara bulutlar içinde ki… Kızım dokuz yaşında buraya geldi, şimdi 16 yaşında, bu dosya incelemesi daha ne kadar sürecek? Ne kadar bekleyeceğiz?”
“Gerçekten bir insanın yaşama duygusu yok bizde”
Artık Türkiye’de bir aile gibi yaşayamadıklarını 9. Köy’e anlatan Roshani, “Aile birliğimiz bozuldu” diyerek Türkiye’deki yaşamına şöyle dile getirdi:
“Farklı vaziyette yaşıyoruz, yani gerçek bir aile gibi değiliz artık. Aile birliğimiz bozuldu. Gerçekten bir insan olarak, bir baba olarak kendi elimde olmayan koşullardan ötürü yaşayamaz hâle gelmiş durumdayım…Yani bu kadar uzatmaya gerek yok. Bu kadar uzatılması gerçekten çok büyük hasarlara neden oluyor, oldu ve bundan sonra da olacaktır. Yani bu dosya bir yedi yıl sürmemeli… Burada doğru dürüst bir çalışma hayatımızın olmamasından dolayı bir hayat yaşayamıyorsunuz. Sosyal hayatınız zaten yok, eviniz barkınız yok ve hep bir diken üzerindesiniz… Ankara’dan en son ne zaman çıktım yani hatırlamıyorum. Çünkü Ankara’dan çıkmak için bir izin almak söz konusu. Son dönemlerde e-Devlet’e başvurup oradan izin almak durumundayız ki, genelde de izin verilmiyor, çok geçerli bir sebebinizin olması lazım. Bu şartlar insanı gerçekten sıkıyor ve moralini bozuyor. Gerçekten bir insanın yaşama duygusu yok bizde.”
“Ben o şartta yaşayamadım”
Yaklaşık birkaç aydır Ankara’da bir enstrüman yapım atölyesinde çalışan Roshani, Türkiye’de şartlı mülteci olarak yıllardır ciddi sıkıntılar yaşadıklarını, şartlı mülteciler için çalışma izni ve imkânı olmadığını, sağlık hizmetlerine erişimde güçlük çektiklerini şöyle dile getirdi:
“Statü sahibi olmamıza, ve devletin de -evet, siz yasal duruyorsunuz burada- demesine rağmen, iş izni yok, iş olanağı yok aslında. Tamam, çalışabilirsiniz fakat onun altında da çok farklı meseleler var. Bize bir belge verilip de herhangi bir Türk vatandaşı gibi gidip bir yerde çalışamıyoruz. Bunun dışındaki birçok mülteci burada çok zor şartlarda ve gayri yasal olarak çalışıyor, çalışmak zorundadır çünkü ailesini geçindirmek ve ailesine bakmak zorunda. Herhangi bir sosyal yardım falan da yok… Bir işveren bulup, o işveren de onun yerine Çalışma Bakanlığı’na müracaat edecek ve çalışma izni çıkaracak, yani bu uzun süreli bir çalışma izni değil, kısa süreli ve böyle bir işvereni en azından ben bulamadım Türkiye’de olduğum süreçte. Yani böyle bir işveren yok, yani gerçekten yok. Ama devlet diyor ki -Evet, çalışma izni var- Ama nasıl çalışma izni alabilirsiniz, o muğlaktır. Ben o şartlarda yaşayayım?”
“Bize sağlık hizmeti verilmiyor”
Türkiye’de sağlık hizmetlerine erişim konusunda da özellikle kendisinin ve eşinin sıkıntıya düştüğünü, eşinin kronik hastalığı bulunması, kendisinin de yüksek tansiyon hastası rağmen sigortaları olmadığı için hastaneye gidemediğini anlattı. Roshani, “Sigorta meselesi var, sağlık sigortası. Bir taraftan çalışma izni yok, bir taraftan da bir sağlık hizmeti verilmiyor bize. Kızım 18 yaşından küçük olduğu için sigortası açık. Yani hastaneye gitmesi olası” dedi.
Göç İdaresi’ne iki yıl önce gittiklerinde eşi için bir aylık sigorta açıldığını, eşinin hastalığını kanıtlamak için alacağı raporla sigortasının muhtemelen açık kalacağını, fakat kendisi için böyle bir durumun söz konusu olmadığını belirtti. Yakın zamanda kendisinde yüksek tansiyon hastalığı çıktığını öğrenen Roshani, hastaneye gitme olanağı olmadığını söyleyerek “Ben de bir insanım, benim böyle bir imkânım yok…Yani böyle bir imkândan mahrumuz” dedi.
İranlı insan hakları savunucusu Roshani: İran tehdit etmez, yapacağını yapar
Yaşamını Türkiye’de sürdüren İranlı bir muhalif olarak hem kendisinin hem de ailesinin tedirgin bir hayat sürdürdüğünü ifade eden Roshani, zaman zaman çeşitli tehditler aldığını, sosyal medyadan bazen “tehditvari” paylaşımlar geldiği için Facebook hesabını kapattığını aktardı. Roshani, “Ufak çaplı, çok böyle açık bir şekilde değil. Çeşitli zamanlarda da bizim aleyhimize tehditler oldu. İran zaten öyle tehdit etmez, yapacağını yapar. Susturmaya yönelik bazen mesajlar verir fakat tehdit gördüğünü ortadan kaldırır ki son dönemlerde buna şahit olduk” diye konuştu.
Roshani: Türkiye yönetiminin İran’da yaşananları görmesini bekliyoruz
İran’da yaşanan son gelişmeleri 9. Köy’e değerlendiren Roshani, İran’da Jîna Mahsa Amini’nin öldürülmesi sonrasında başlayan eylemlerin geçmiştekilerden farklı olarak tüm dünyada daha görünür olduğuna işaret etti:
“Son dönemdeki protestonun esas farkı; görünür olması. Yani dünya tarafından görüldü. İran şimdiye kadar sessiz değildi. İran halkının hep sesi çıkmıştı. Çeşitli etniklerin, çeşitli grupların, aktivistlerin sesi zaten yüksekten çıkıyordu…Fakat görünür değildi…En büyük fark bu. Bizim için değişen bir şey yok. Biz sadece biraz sevindik. Evet, dünya bizi de gördü. Dünya olup bitenleri görmeye başladı.”
Roshani, “Türkiye’nin ise komşusunda yaşanan gelişmeleri adeta görmemeyi tercih ettiği” izleniminde olduğunu dile getirdi:
“Maalesef Türkiye hâlen bunu görmek istemiyor. En büyük sıkıntı bu. Türkiye yanı başında, komşusunda olup biteni maalesef resmi olarak görmemeyi tercih ediyor. Ben Türkiye’de bir açıklama görmedim devlet makamlarından, yönetimden. Türkiye’den bunu istiyoruz ve Türkiye yönetiminden bekliyoruz. Oradaki halk kendi kardeşleri… Ama Türkiye’nin de yakın bir komşu olarak görmesi bizim için çok önemli ve harika olur. Bu görmezden gelme bizi üzüyor.”
“Boş mezarlarda yatan insanlar var”
Roshani, İran’daki protestoların çıkış kaynağının kadın hakları olmasına rağmen ülkesindeki ekonomik sıkıntılara da işaret etti.“Kadın hakkı dediğimiz mesele İran’da buz dağının görünen kısmı” diyen Roshani, ekonomik sorunların İran’daki sorunların görünmeyen kısmı olduğunu belirtirken“İran gibi bir petrol ülkesinde, doğal gaz ülkesinde, yer üstü ve yer altı kaynakları inanılmaz bol ve zengin olan bir ülkede yaşanan iktisadi sıkıntılardan bahsediyoruz. Orada boş mezarlarda yatan insanlar var 2022’de. Yani boş mezarlar henüz kazılmış, kimse defnedilmemiş. Defne hazır mezarlarda yatacak evsiz insanlardan bahsediyoruz” ifadesini kullandı. İran’ın yoksul bir ülke olmadığının altını çizen Roshani, İran hükümetinin “Şîa mezhebini ve Fars Dili’ni yayma politikasından ötürü” Yemen’den bazı Latin Amerika ülkelerine, Afrika’dan Uzak Doğu’ya kadar birçok ülkeye para harcadığını aktardı.
Jalal Roshani kimdir?
1980 yılında İran’da Tebriz’de doğdu. Jalal Roshani, ilk kez 16 yaşında politik bir eyleme katıldı. İran’da yaşadığı süre boyunca İran’ın demokratikleşmesi, dinin siyasetten ayrılması için mücadele etti. Mücadelesi sırasında birkaç kez tutuklandı, takibe maruz kaldı. Peyam-i Nur Üniversitesi’ndeki muhasebe öğrenimini yarım bırakmak zorunda kaldı. İş hayatı kısıtlandı. Kendi ifadesiyle; “temel insan hakları dediğimiz tüm olgulardan neredeyse mahrum bırakıldı.”
2015 yılında önce kendisi, daha sonra eşi ve kızı Türkiye’ye geldi. Roshani ve ailesi 2020’de şartlı mülteci statüsü kazandı.
Yaşamını idame ettirmek için çalıştığı işten kalan zamanda uzmanlık alanı İran ile ilgili araştırmacı yazarlık çalışmalarını sürdürüyor, televizyon programlarına katılıyor. Roshani, bugüne kadar Türkiye’nin düşünce ve ifade özgürlüğü ortamında çalışmalarını yaparken herhangi bir sıkıntı yaşamadı. Yaklaşık altı yedi ay önce tüm sosyal medya hesaplarını kapatan Roshani’nin şu anda sadece etkin kullanmadığı bir Twitter hesabı var.
Toplumsal türde, ana dili olan Azerice şiirler yazan Roshani, Türk edebiyatında en çok Nazım Hikmet, Orhan Veli, Cahit Sıtkı Tarancı, Ahmed Arif v.d. şiirlerini okumayı seviyor.
Eşi çalışmayan Roshani’nin şu an 16 yaşında olan kızı açık lisede öğrenimini sürdürüyor.
Yorum Yazın