Muhalif.'in yeni konuk yazarı İsmail Açıkel, Wimbledon Tenis Turnuvası'nı mercek altına aldığı ilk yazısı "Çilek ve Krema… Wimbledon’un Ardından…" ile sizlerle...
Sezonun üçüncü büyük tenis organizasyonu olan Wimbledon Tenis Turnuvası'nı geride bıraktık. Londra’nın kestirilemeyen havası kaynaklı olarak hemen hemen her zaman olduğu gibi ilk hafta maçlarında yağmurdan dolayı aksamalar ve sarkmalar yaşandı. Biletleri olmayan tenisseverler de Turnuvanın geleneği olan ve onunla özdeşleşmiş Çilek ve Krema yiyerek, kortlar dışındaki Wimbledon Tenis Kulübünün yeşil alanında kurulan dev ekranlarda maçları izleyerek turnuvanın tadını çıkardılar. Gelin, bu iki haftanın genel bir değerlendirmesine hep beraber bakalım.
Milli Tenisçimiz Zeynep Sönmez, Wimbledon elemelerinin ilk turunda Japon Tenisçi Mai Hontama’yı, ikinci turda da tecrübeli oyuncu Sloven Polona Hercog’u mağlup etti. Elemelerin final turunda Ukraynalı rakibi Dari Snigur’a karşı ilk seti alıp ikinci sette skoru 4-0’a getirmişken mental bir düşüş yaşayarak maçı kaybetti. Zeynep bu yıl Roland Garros’ta elemelerde oynadığı üç maçı kazanıp ilk turda Amerikalıların gelecek vaadeden tenis oyuncusu Emma Navarro’ya elenmişti. Bu tempo ile devam ederse Zeynep’in gelecek yılın ilk yarısının sonuna kadar ilk 100’de olması sürpriz olmaz.
Bir diğer Milli Oyuncumuz İpek Öz, elemelerin ilk turunda ev sahibi ülkeden Mingge Xu’yu iki sette geçti. İkinci turda Macar Dalma Galfi’ye karşı ilk seti almasına rağmen diğer iki seti kaybederek turnuvaya veda etti. Erkekler tarafında ise oyuncularımızın klasman sıralamalarının düşüklüğünden dolayı maalesef Wimbledon elemelerine oyuncu gönderemedik.
Kuşkusuz turnuvaya damgasını vuran olaylardan biri, kendisinden bu turnuvada beklentiler olan eski Amerika Açık Şampiyonu Britanyalı Emma Raducanu’nun, Andy Murray ile Karışık Çiftler kategorisinde, sakatlanabileceği düşüncesiyle single maçlarını bahane edip mücadeleye çıkmamasıydı. Bu durum Britanya Basını tarafından yoğun bir şekilde eleştirildi. Bu açıklamanın ertesinde, teklerde Elise Mertens ve Maria Sakkari gibi önemli isimleri eleyen Raducanu, dördüncü turda sürpriz bir şekilde bu turnuvada adını duyuran Yeni Zelandalı rakibi Lulu Sun’a yenilerek elendi.
Efsane tenis oyuncusu Rafael Nadal, Wimbledon sonrası toprak kort turnuvalarına devam etme ve Olimpiyat’a hazırlanma gerekçeleriyle Wimbledon’a katılmadı. Bu es geçmede, tam 14 kez kazandığı Roland Garros tenis turnuvasının ilk turunda Alexander Zverev’e kaybetmesinin ve Wimbledon’da da böyle bir hayal kırıklığı yaşamak istememesinin etkili olduğunu düşünüyorum. Olimpiyatlarda Nadal’ı son bir kez bile olsa hem teklerde hem çiftlerde izlemek keyifli olacaktır.
Dünya 3 Numarası Belaruslu tenisçi Arena Sabalenka da sakatlığını gerekçe göstererek Wimbledon’dan çekildi.
Genç Italyan Lorenzo Musetti’nin Yarı Final ilerleyişi turnuvanın dikkat çeken gelişmelerinden biriydi. Musetti bu turda Djokovic’e 3 sette kaybetmesine rağmen mücadeleci ve güzel bir oyun ortaya koydu. Tek El Backhand’li oyuncuların gözle görülür bir düşüşte olduğu bir dönemde Musetti’nin bu bayrağı iyi bir şekilde taşıyacağını düşünüyorum.
4 Grand Slam şampiyonluğu bulunan ve mental problemlerden dolayı tenise belli bir süre ara veren bu aralıkta evlenip çocuk sahibi olan Naomi Osaka, Roland Garros ikinci tur eşleşmesinde Dünya 1 Numarası Iga Swiatek’e karşı bir maç puanından yararlanamayıp maçı kaybetmesine rağmen rakibine ecel terleri döktürmüş ve kendisinden beklentileri olan tenis severleri memnun etmişti. Wimbledon’a Fransız Diane Parry’yi 3 sette mağlup ederek başlayan Osaka, ikinci turda Amerikalıların yükselen raketi Emma Navarro’ya kaybederek beklentilerin altında kaldı. Osaka için, Swiatek’e karşı gösterdiği mücadele sonrasında sert kort turnuvaları için büyük beklentiler oluşsa da favori kort tipi sert kort olan kadın oyuncu sayısının, favori kortları toprak ve çim kort olan oyunculara göre sayıca çok daha fazla olması; daha fazla rakiple mücadele edeceği anlamına geliyor ve işi bu tarafta da bana göre çok kolay görünmüyor. Geri dönüşün tam anlamıyla gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini sert kort sezonunda izleyip göreceğiz.
Turnuva öncesi favoriler arasında gösterilen Dünya 1 Numarası Jannik Sinner, çeyrek finalde Rus rakibi Daniil Medvedev’e 5 set süren mücadele sonunda kaybederek beklentilerin altında kaldı. Burada Daniil Medvedev’e de bir parantez açmak gerekiyor. Çim Kort, Medvedev’in zorlandığı bir kort tipi olmasına rağmen Struff, Dimitrov ve Sinner gibi önemli oyuncuları eleyip, yarı finalde Şampiyon Alcaraz’dan ilk seti almayı başardı. Daniil, Wimbledon’da geçen yıl da beklentileri aşarak Yarı Final oynamış yine Alcaraz’a kaybetmişti.
Turnuvanın kadınlardaki en büyük sürprizlerinden biri Dünya 1 Numarası, Wimbledon’a Roland Garros Şampiyonu olarak gelen Iga Swiatek’in Kazak tenisçi Yulia Putintseva’ya kaybetmesi oldu. Swiatek kötü mücadele etmemesine rağmen bir şekilde çim korta tam anlamıyla adapte olamıyor. Bunun değişip, değişmediğini ilerleyen zaman gösterecek.
Çeyrek finale iki Amerikalı erkek tenisçinin yükselmesi beklentilerin üzerinde bir durumdu. Özellikle Taylor Fritz’in Alexander Zverev ile yaptığı 5 sette kazandığı son 16 mücadelesi görülmeye değerdi. Fritz, Çeyrek Finalde yine 5 set süren mücadelede turnuvanın yükselen yıldızı Musetti’ye kaybetti. Tommy Paul de Bublik ve Bautista Agut gibi önemli tenisçileri turnuva dışında bıraktıktan sonra ilk seti kazandığı mücadelede Şampiyona Alcaraz’a 4 set sonunda kaybetti.
Turnuvanın dikkat çekici çıkışlarından birine de Letonyalı eski Roland Garros Şampiyonu Jelena Ostapenko imza attı. Tomlijanovic, Zeynep’in eleme final turunda kaybettiği Snigur, Pera ve Swiatek’i turnuva dışında bırakan Putintseva’yı eleyen, bu maçlarında hiç set vermeyip sadece 15 oyun veren Ostapenko’nun bu koşusunu Çeyrek Finalde Şampiyon Krejcikova durdurabildi.
Turnuvada hayal kırıklığı yaratan ve beklentilerin çok altında kalan oyunculardan biri de Yunanlı Stefanos Tsitsipas idi. Tsitsipas, Finli Rakibi Emil Ruusuvuori’ye 4 setlik mücadelenin sonunda yenilerek turnuvanın dışında kaldı. Aynı şekilde Andrey Rublev’in ilk turda Arjantinli Francisco Comesana’ya mağlup olması bu turun erkekler tarafındaki belki de en önemli sürpriz sonucuydu.
Aryna Sabalenka’nın katılmadığı ve Iga Swiatek’in üçüncü turda elendiği bu Wimbledon’da Elena Rybakina’nın şampiyonluk için önü açılmış gibi görünüyordu. Sırasıyla Siegemund, Woznicaki, Kalinskaya ve Svitolina gibi önemli tenis oyuncularını geçen Rybakina, ilk seti aldığı mücadelede Şampiyon Krejcikova’ya yarı finalde kaybetti.
Kadınlar Finalinde turnuva başında kendilerinden beklentilerin düşük olduğu Barbora Krejcikova ve Jasmine Paolini karşı karşıya geldi. Toprak Roland Garros’tan sonra Çim Wimbledon’da da finale yükselen Paolini’nin bu yıl hiçbir şekilde beklenmeyen, müthiş bir çıkış yakaladı İlk sette Krejcikova rakibini çok iyi bir mücadele ile rakibini hatalara zorlayıp seti rahat bir şekilde aldı. İkinci sette tam tersi gerçekleşti. Paolini oyununu bir dengeye oturttu ve Krejcikova’yı hatalara zorladı ve seti kazandı. Daha dengeli geçen final seti 7. Oyununda Krejcikova, Paolinin’nin servisini kırdı ve bu avantajı maçın sonuna taşıyarak seti 6-4 alarak rakibini 3 sette mağlup etmeyi başardı. Böylece 2021’de kazanmış olduğu Rolland Garros’un ardından 2024 Wimbledon’unu da kazanarak Tekler Grand Slam şampiyonluk sayısını 2’ye çıkarttı. Bu finalden sonra Krejcikova Dünya 10 Numarasına, Paolini Dünya 5 Numarasına yükseldi.
Geçen yıl Wimbledon Erkekler Finalinde Novak Djokovic’e karşı underdog olarak Carlos Alcaraz görülüyordu. Fakat buna rağmen Wimbledon finalini Alcaraz kazanmıştı. Bu yıl ise her iki oyuncunun form durumlarına bağlı olarak tenis otoriteleri Novak Djokovic’i underdog olarak gördüler. Mücadelenin ilk iki setinde Alcaraz, Djokovic’i tabiri caizse “oyunun içerisine” sokmadı. Djokovic’in tüm kurgularının karşılığını verdi. Djokovic’in fileye yaklaşma vuruşlarında rakibini paralel ve çapraz passing shotlarla geçti. Maç boyunca Djokovic’in file önü vole vuruşları da çoğunlukla filede kaldı, etkisizdi. Farklı oyunculara karşı geçen bu vuruşların rakibin Alcaraz olması dolayısıyla biraz da gerginlikten geçmediği düşüncesindeyim. Maç boyu son derece tutuk bir görüntü sergileyen Djokovic, son sette, ilk iki sete istinaden biraz olsun reaksiyon verdi. 9. Oyunda rakibinin servisini kıran Alcaraz skoru 5-4’e getirdi ve maç servisi attığı oyunda skor 40-0 iken maç sayısı gerginliklerinden dolayı 5 puan üst üste verdi ve maç 5-5’e geldi. Sonrasında servis attıkları oyunları alan iki oyuncu maçı Tie-Break’e götürdü. Bir break puanı fazla alan Alcaraz Tie Break oyununu 7-4, seti 7-6 kazanarak tüm zamanların erkekler tekler tenisinde en fazla Grand Slam şampiyonu olan Djokovic’i 3 sette mağlup ederek şampiyonluğa ulaştı. Alcaraz’ın 4 Grand Slam Şampiyonluğunun 2’sinin Toprak ve Sert’e göre favori zemini olmayan Çim’de gelmesi çok beklenmeyen farklı bir durum oluşturuyor. Aslında bu durum, favori olmayan kort tipinde bile bunları yapan Alcaraz’ın ileride neler yapabileceği hakkında bize ipucu veriyor.
Bir Wimbledon tenis turnuvasını daha geride bıraktık. Fakat tenis bitmiyor. Önümüzde Olimpiyatlarda gerçekleşecek Tekler ve Çiftler mücadeleleri var. Sporcular hem ülkeleri hem kendileri adına madalya almak için kıyasıya mücadele edecekler. Tenisle kalın!
Yorum Yazın