Genç kalemler

İstanbul’daki Suriyeliler: Farklı Lezzetleriyle Malta Çarşısı

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
İstanbul’daki Suriyeliler: Farklı Lezzetleriyle Malta Çarşısı
Abone ol

“İstanbul’daki Suriyeliler: Farklı Lezzetleriyle Malta Çarşısı” Gazeteciler Cemiyetinin katkılarıyla hazırlanan Ahmet Çağatay Bayraktar’ın özel haberi...

Gazeteciler Cemiyeti ve 9. Köy Logosu

Ahmet Çağatay Bayraktar/İstanbul

Yabancı güçlerin işgali ve 11 yıldır aralıksız süren iç savaş, Suriye’den Türkiye’ye yönelik büyük göç dalgalarına yol açtı. Önceleri sınırdaki kamplara yerleştirilen Suriyeli göçmenler, yaşadıkları zorluklar ve entegrasyon sorunları nedeniyle, Türkiye’nin her yerine dağılarak sayıları 3,5 milyonu bulan bir topluluk oluşturdu. ‘Suriyeliler’ topluluğunun 550 bin kişiyle en yoğun bulunduğu kent olan İstanbul’da, her birey yaşam mücadelesi veriyor, her birinin Türkiye’ye gelme hikâyesi ve yaşama tutunma çabası farklı.   

İstanbul’un kalbi olan Fatih ilçesinde de çok görülen Suriyelilerin günlük mesaisine, yaşamlarına ışık tuttuk. Kendileriyle beraber ailelerini ve hayallerini İstanbul’a getirme çabasındaki bu insanlarla Fatih’te konuştuk.

Fatih Sultan Mehmet’in emriyle mimar Atik Sinan tarafından inşa edilen Fatih Camii, İstanbul’un kadim ilçesi Fatih’in kalbi olarak kabul ediliyor, Fatih Sultan Mehmet’in türbesi ile pek çok devlet ve bilim adamının mezarlarının da yer aldığı hazire de burada.  Fevzi Paşa Caddesi’nden sola yukarı doğru çıkan merdivenlerin ardında yer alan kadim yapının bahçesi, günün her saatinde dünyanın her yerinden gelen insanlarla dolup taşıyor, yıllar içinde değişen, farklılaşan bu kalabalıklar arasında, şimdilerde çoğunluk Suriyelilerde...

Caminin bahçesine bağlanan Börekçi ve Boyacı Kapısı’ndan çıkılarak ulaşılan Malta Pazarı, bu değişimin tam merkezinde. Balıkçısı, ciğercisi, tavukçusu, kasabı, manavı, fırını ve şarküterileriyle Malta Çarşısı, Fatih halkının gıda alışverişi için tercih ettikleri en önemli adres. Malta Çarşısı, son zamanlarda Suriyelilerin açtığı dükkânlarla farklı lezzetlerin tadılabileceği bir yer halini aldı.

Tavuk Pilav ve Fûl

Çarşının girişindeki pilavcı, Türkçe tabelası ve Arapça yazılı tezgâhı ile farklı bir görüntü sergiliyor. Suriyelilerin Fûl dedikleri bir bakla yemeği menünün en çok tercih edileni.  Tezgâhta duran Suriyeli Muhammed, müşterilere servis yaparken bir yandan Türkiye’deki hikayesini anlatıyor:

 “7 yıl önce İdlib’ten Hatay’a, oradan da İstanbul’a geldim. Ailem Hatay’da. Anne ve babamla birlikte iki kardeşim daha var. İlk önce Hatay’da kampta kalıyorlardı ama bir yıl önce Hatay merkezde bir eve taşındılar. Erkek kardeşim önceden bu dükkânda çalışıyordu fakat evlenince Hatay’a geri döndü.”

Tezgâhta satılan Fûl, aslında damak tadımıza yabancı değil, bakladan yapılıyor, Muhammed, tarifini “Haşlanmış iç baklaya yoğurt, tahin, sarımsak, limon suyu koyuyorum. Bunun püre hali de var ama ben ezmeden hazırlıyorum” diye veriyor.

Sokaktaki 10 Kişiden 9’u Arap

Sohbetimize katılan dükkân sahibi Selahattin Bey Türk, Mardin’den İstanbul’a 1993 yılında gelmiş. Vatan Caddesi’nde seyyar pilav tezgahıyla işe başlamış, bir ara memlekete döndüğü sürenin ardından 2011’de yeniden gelip Malta Çarşısı’ndaki dükkânı açtığını anlatıyor:

“Pandemi olmasaydı bu tezgâhı açmazdım, tam pandeminin başladığı sıralar, dükkânı döndürmek ve satış yapabilmek için çareler arıyorduk. O sırada bir Suriyeli bana fûl tezgâhı açmayı teklif etti. Tezgâh benden işçilik ondan. Tabii maaş da var. Böyle başladık. Normalde sadece döner ve pilav satıyorduk, pandemide öyle darboğaza düştük ki teklifini kabul ettim. Normalde olsa -hayır, gerek yok- derdim.” Diğer birçok dükkâna göre Malta Pazarı’nın yerlisi sayılan Selahattin Bey’e 2011’den beri yaşanan değişimi soruyorum: “O zamanlar hiç Suriyeli yoktu, Arapça tabelalı dükkân da yoktu. Fakat şimdi sokaktan 10 kişi geçiyorsa 9’u Arap. Bundan dolayı bakla yemeğine de ilgi fazla oluyor, Araplar çok seviyor bu yemeği, fûl daha çok kışın gidiyor, yazın da meyveli buzlaç satıyoruz.” Buzlaç, Adana’da çok sevilen bir tatlı olan bici biciye çok benziyor, buz, nişasta, pudra şekeri ve meyve suyu karıştırılıyor ve ortaya dondurma benzeri bir soğuk bir tatlı ortaya çıkıyor. Mardin ve yöresinde de çok sevilen bir tatlı olduğunu öğreniyorum.

 Selahattin Bey, Muhammed ile tanışma hikâyesini de anlatıyor:

“7 yıl önce dükkâna geldi, iş için. Olmadığını söyledim baktım arkasından, boynu bükük gidiyor. Yeğenime söyledim çağır gelsin” dedim, Selahattin Bey’in yeğenleri de dükkânda, 20 yaşındaki Emin ile 17 yaşındaki Devran’ı göstererek Muhammed için “O da benim oğlum oldu. Zaten üçü dükkânın ilerisinde bir evde yaşıyor. Kasaya da ben olmadığım zaman Muhammed bakıyor” diye ona olan güvenini anlatıyor.

Kira 3500, ev iki oda ama gençlerin yüzleri gülüyor. Muhammed, “Buraya ilk geldiğimde hiç Türkçe bilmiyordum dükkânda çalışa çalışa öğrendim” diyor. Selahattin Bey, “önceleri Fûl denen yemeği bilmezdim ama Muhammed yaparken göre göre ben de hazırlamasını öğrendim” diye gülüyor.

“Türklerin bize ön yargılı olması normal…”

Suriyelilerin yaptığı, aslında bize de tanıdık lezzetlerden biri de tavuk döner. Bir Suriyelinin işlettiği dönercide çalışan 7 kişiden tek Türkçe bilen Abdülmelik. 2015’te İdlib’ten gelen 23 yaşındaki Abdülmelik, 1 yıldır İstanbul’da yaşıyor ama buradan ayrılıp, Zonguldak’a gitmeyi düşünüyor:

“Esed bizim köyü alınca 2 kız 4 erkek kardeşim, annem ve babamla Azez sınırına taşındık. Kardeşlerim şimdi Türk askerinin olduğu güvenli bölgedeki okula gidiyor.”

Ben sormadan okul konusunu açmasının sebebi Abdülmelik’in okumayı çok istemesine rağmen çalışmak zorunda olması:

“Önce 5 yıl Hatay’a kaldım. Sonra 2 yıl da Zonguldak’ta. Ama tekrar döneceğim. İstanbul pahalı ve çok kalabalık. Zonguldak hem sakin hem de ucuz.”

9 bin liraya yakın maaş aldığını söyleyen Abdülmelik bu paranın 5 binini ailesine yolluyor. Çalışma izni önceden Hatay’a bağlıymış ama şimdi rahat, İstanbul için çalışma izni alabilmiş. “Türklerin bizlere ön yargılı olması normal” diyor Abdülmelik:

“Suriyeli olup da hırsızlık, kötülük yapanlar çıkınca böyle oluyor. Ama burada çoğumuz ekmek paramızı çıkarmak için çalışıyoruz.”

Kendine aile de kurmuş Abdülmelik. Amca oğlunun kızıyla 2018’de evlenmiş. 3 aylık ikiz kızlarıyla eşini Suriye’de ailesine emanet etmiş. Ailesini en son pandemiden önce yapılan bayram izninde görmüş, “Kaçakları geçirmek için adam başına 5-6 bin lira para istiyorlar, eskiden rakam daha uygunmuş. İznim olduğu için ben hiç geçmedim ama birçok arkadaşım kaçakçılara para vermek zorunda kaldı” diyor.

“Şam’da Günde Bir Saat Su ve Elektrik Var”

Döner salonu hiç boş durmuyor. Abdülmelik biriken siparişleri yetiştirmek için benden izin isterken dükkânda moto kuryelik yapan Said’le sohbete başlıyoruz. 23 yaşındaki Muhammed Said, 2016’da ailesiyle birlikte Türkiye’ye gelmiş. Ailesiyle Şam’da yaşayan Said, protestoların başladığı zamanları ve olayları yerinde izlemiş. Siyasetle ilgisi olmayan babasını rejim güçleri öldürmüş. Buraya geldikten sonra annesi ve iki kız kardeşiyle Fatih’te tek odalı, rutubetli bir evde yaşıyormuş. O eve 4 bin 500 lira kira verdiğini söylerken motorunu göstererek, “Daha motorumun borcu bitmedi, kira ucuz olsa hemen biterdi, bir de kardeşlerim hasta olmasa…” diyor Said, biri 10 biri 13 yaşındaki iki kız kardeşi sürekli tedavi gerektiren Akdeniz Anemisi hastasıymış. Kayıtları Kayseri’de olduğu için İstanbul’daki devlet hastanelerinden faydalanamıyorlar:

“İki ay önce kardeşimin rahatsızlığı arttı ve özel bir hastaneye gitmek zorunda kaldık. Bir ay tedavi gördü ve 20 bin lira ödedik. 10 günde bir kullandıkları ilaç için 1200 lira ödüyorum.”

Tüm bu zorluklara rağmen Said şükretmeyi ihmal etmiyor, evin tek erkeği olarak çalışmak onun için yük değil, üstlenmesi gereken bir sorumluluk. Restoranlarda bir süre çalıştıktan sonra moto kuryelik işi daha çok hoşuna gitmiş. 2 yıldır çalıştığı firma, reklamlarda görünen firmalardan değil.  Bir ortağı Türk bir ortağı Suriyeli olan firmada moto kurye olarak Suriyelilerin yanında Türkler de çalışıyor. Bu durumu Said: “işin milliyeti olmaz abi” diye anlatıyor. Savaş bitse de Suriye’ye dönmeye pek sıcak bakmıyor:

“Esed olduğu sürece orada yaşamam zor. Çünkü babamı öldürdü, tüm malımıza el koydu. Bana, aileme zarar vermeyeceğini nereden bileyim”.

Said, Ne Suriye, ne de Türkiye’deki siyaseti takip etmese de iktidar değiştiğinde Suriyelilerin gönderileceğini düşünüyor:

 “Allah korusun Erdoğan giderse ve Kılıçdaroğlu gelirse biz nereye gideceğiz?  Şam’da bile günde sadece bir saat elektrik-su veriliyor.” diyor.

Avukatlık Hayalinden Bakkal Dükkanına

Malta Pazarı’ndan çıkıp Fatih’in ana caddelerinden Akşemseddin Caddesi’ne iniyorum. Farklı kültürlere ait dokular burada da varlığını gösteriyor, Suriyelilerin, kendi damak tatlarını bulabilecekleri dükkânlar çok. Marketlerde, Suriyelilerin kendi gıda firmalarının ürünleri de bulunuyor. Özellikle mutfaklarında öne çıkan baharat karışımları, tavuk ve balık konserveleri ile peynir ürünleri kolaylıkla bulunabiliyor. 5 kişinin çalıştığı bir dükkâna giriyorum, farklı baharat ve pirinç çeşitleri, baharatlı peynirler, cam kavanozlar içerisinde hazırlanmış yiyecekler raflarda.

Burada çalışan Malik, Suudi Arabistan vatandaşı. Suudi Arabistan’dan gelen Malik 19 yaşında, Türkiye’de özel bir üniversitenin ticaret bölümünde okuyor. Henüz birinci sınıfta olmasına rağmen Türkçeyi güzel konuşuyor, dükkandakilerle aramızda tercümanlık yapıyor.

Feraz, Şam’dan üç yıl önce gelmiş, iç savaş, hukuk eğitimini tamamlamasının ardından patlamış: “Avukat olmayı hayal ederken şimdi peynir, zeytin satıyorum” diyor tezgâhı göstererek. Türkiye’de avukatlık yapmak için araştırma yapmış ama vatandaşlık gerektiği için yapamıyor, oturma izni var ama çalışma izni yok. Vizesini alır almaz gelmiş Türkiye’ye. Çalışma izni almak için ise en az beş Türk’ün çalıştığı bir iş yerinde çalışmam gerekir, diyor. Dükkânın diğer çalışanı ise İlyas. 2016’da Türkiye’ye Şam’dan gelmiş İlyas. Annesi, babası Şam’da, bir erkek kardeşi ise rejim tarafından kaçırılmış, “Sabah 6’da kapımızı çaldılar, tek sebep ise onların Şii bizim Sünni olmamız.” Akıbetini bilmediği kardeşini hatırlarken hâlâ gözleri doluyor. Tam bu sırada dükkâna hem Türkçeyi hem de Arapçayı iyi konuşan biri gidiyor. Birkaç peynir çeşidi denedikten sonra birinde karar kılıyor, dükkândan çıkıyor. Gençler, “Şam’da büyük bir Türk mahallesi var, amca da oranın ileri gelenlerinden. Türk ama çok iyi Arapça konuşur hep bizden alışveriş yapar” diyorlar.

“Ömür kısa şey”

Suriye’de öne çıkan bir lezzet de tatlılar. Kadayıf, Antep fıstığı ve kaymak çok satılıyor, tatlılarda şeker yerine bal kullanılıyor. Birbirinden farklı isimlerle açılan tatlıcılar sadece Fatih’te değil İstanbul’un farklı ilçelerinde de yer alıyor.

25 yaşındaki Wisam, 4 yıldır İstanbul’da bu tatlıcılardan birinde çalışıyor. Üniversite okumak istese de iç savaş buna izin vermemiş. Buna rağmen kendini geliştirmeyi ihmal etmiyor. Özel bir eğitim merkezinden Türkçe kursu almış:

“Benden önce gelenler de var ama onlardan daha iyi Türkçe biliyorum. Çünkü onlar hiçbir yerden eğitim almamışlar, sadece kendi aralarında arkadaşlık kurmuşlar.”

7 kişinin çalıştığı dükkânda sadece Wisam Türkçe biliyor,  Şam’daki tatlıcıları görürken bir gün tatlıcı olacağı hiç aklına gelmemiş, “Türkiye’de yaşam zor ama çalışırsan başarıyorsun, aslında umutlu olmalıyız. Umudumuzu kaybetmemeliyiz” diyen Wisam, Türkiye’de yeni bir yaşam kurmaktan da memnun:

“Esad’ın gideceğini düşünüyorum ama o gitse de Suriye’ye dönmeyi düşünmüyorum. Çünkü burada sıfırdan başladım, eğer geri gidersem Suriye’de de sıfırdan başlamam gerekecek. Ve ömür kısa şey…”

Rakamlarla Suriyeliler

Göç İdaresi Başkanlığı’ndan alınan verilere göre 20 Ekim 2022 itibarıyla Türkiye’deki Suriyeli sayısı 3 milyon 622 bin 486 kişi. Geçici koruma statüsündeki Suriyelileri kapsayan sayılar 2022’nin başından bu yana 114 bin 883 kişi azaldı. Geçici barınma merkezlerindeki Suriyeli sayısı ise 47 bin 782 kişi. Suriyelilerin yalnızca yüzde 1,3’ü kamplarda yaşıyor. Yine Göç İdaresi Başkanlığı’nın verilerine göre Suriyelilerin yaşadığı şehirler sıralamasında 551 bin 676 kişi ile İstanbul birinci sırayı alıyor. İkinci sırada 464 bin 599 kişi ile Gaziantep, üçüncü sırada ise 376 bin 704 kişi ile Şanlıurfa yer alıyor. 81 il içinde en az Suriyelinin yaşadığı şehir ise 63 kişi ile Tunceli. Tunceli’yi 64 kişi ile Artvin, 75 kişi ile Iğdır izliyor. TÜİK’in verilerine göre 84 milyon 680 bin 273 Türk vatandaşına oranla Suriyeliler toplam nüfusun yüzde 4,1’ine denk geliyor.


Yorum Yazın