Anayasa değişikliği yerine yeni bir anayasa ifadesinin ısrarla tercih edilmesi dikkat çekicidir.
Muhalif. Analiz - İnanç Uysal
26 Ekim 2021 Bahçeli: “Anayasa Mahkemesi öyle bir hale gelmiştir ki nerede bir hain, bir çapulcu varsa onunla yan yanadır”
9 Nisan 2021 “Anayasa Mahkemesi hukukun üstünlüğünden mi yanadır, yoksa bölücülüğün mü şakşakçısıdır? Dağda elde edilen başarıların TBMM’de kaybına tahammülümüz asla olamayacaktır.
*HDP’nin kapatılması kadar Anayasa Mahkemesi’nin de kapanması artık ertelenemez bir hedef olmalıdır. Nitekim Anayasa Mahkemesi’nin iade kararı milli vicdanda hükümsüzdür, Türkiye’nin var oluş haklarına sadece usul açısından değil, esastan da ileri düzeyde zarar vermiştir”
11 Mart 2023 “Şu anki Anayasa Mahkemesi Türk milletinin mahkemesi değildir, olması da mümkün değildir. Teröristlere Hazine yardımının kapaklarını açan bir kararı rezalet ve melanet olarak tanımlıyoruz. Şayet HDP, zillet ittifakında yer almayıp kendi Cumhurbaşkanı adayını çıkarmayı planlıyorsa tavsiyem odur ki Anayasa Mahkemesi Başkanı arayıp da bulamayacakları özelliklere sahiptir. HDP'nin Cumhurbaşkanı adayı Anayasa Mahkemesi Başkanı olursa biz bunu son derece doğal ve tutarlı bir tercih olarak kabul eder, tencerenin yuvarlanıp kapağını bulduğunu açık yüreklilikle söyleriz.
9 Nisan 2023, Anayasa mahkemesi yeniden yapılandırılmalıdır diyerek “Anayasa Mahkemesinin 61'inci kuruluş yıl dönümünde bizatihi Mahkeme Başkanı'nın yaptığı konuşma nesnel ve bilimsel gerçeklerle birlikte millet varlığına ağır bir saldırıdır. Bu şahsın ağzından bir ok gibi fırlayan çok tehlikeli sözlerin tamir ve tevili imkânı olsa da bize göre çok zordur. 'Toplumsal düzeyde bizim gibi olmayanlarla bizden farklı düşünen ve yaşayanlarla sağlıklı bir ilişki kurmak durumundayız' diyen Anayasa Mahkemesi neyi kastetmektedir? 'Öteki olarak gördüklerimizin antolojik varlığını kabul etmedikçe bu sağlıklı ilişkiyi kurma imkânı da yoktur' diyen Anayasa Mahkemesi Başkanı'nın varmak istediği yer neresidir?
'Kendimize hak gördüğümüzü, ötekine de hak görerek adaleti ve özgürlüğü sadece kendimiz için değil, başkaları için de isteyerek farklılıklarımızla bir arada yaşamanın, iklimini hep birlikte oluşturmak zorundayız' diyen Anayasa Mahkemesi Başkanı'nın dilinin altında eveleyip gevelediği asıl düşüncesi, asıl maksadı nelerden ibarettir? 'Demokratik cumhuriyetin geleceği hukuksal ve siyasal düzlemde kuvvetler ayrılığı ilkesinin ve bu kapsamda yargı bağımsızlığının tam manasıyla hayata geçirilmesine bağlıdır' açıklamasıyla da PKK'dan HDP ve CHP'ye kadar zillet ve ihanet cephesine selam verdiğini uzaktan bakınca anlamayacak kadar saf mı duruyoruz."
Bu ifadelerden de anlaşılacağı üzere bugün yaşanan Anayasa Mahkemesi ile ilgili tartışmalardan çok daha önce Devlet Bahçeli bu konuya defalarca değinmiş, oldukça da sert bir üslup ile Anayasa Mahkemesini hedefe koymuştur.
Ancak burada iki konu son derece önemli ve dikkat çekicidir. Bahçelinin hedefe koyduğu Anayasa Mahkemesinin üyelerinin tamamı AKP döneminde göreve başlamıştır. Kararın ilk maddesi oy birliği ile verilirken daha sonra oy çokluğu ile verilen kararda itiraz eden iki üye 2016’dan sonra göreve gelen üyelerdir. Ancak bu üyeler de Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğu kararına herhangi bir şerh düşmemişlerdir.
2016 tarihinin altını 15 Temmuz darbe girişimi nedeniyle belki de çizmek gerekmekte ise de sonrasında atanan üyelerin de genel olarak farklı davranmadıkları gözlemlenebilir. Yani Anayasa Mahkemesi üyeleri belirlenirken Cumhurbaşkanı ve meclisin yanıltılmış olduğu gibi bir iddia da bu anlamda tam olarak geçerli olmuyor.
Neticede Anayasa Mahkemesi ile MHP ve Devlet Bahçeli arasındaki husumeti kabul eden ve hatta destekleyen AKP yetkilileri biraz kendilerini inkâr etmek durumunda kalıyorlar. Bunu da ağırlıklı olarak Külliye kadrosu yapıyor ama neden. İşte onun şifreleri de 2017 yılında bir televizyon programında konuşan Ayhan Ogan’ın cümlelerinde gizli aslında: “Şimdi biz yeni bir devlet kuruyoruz, beğenin beğenmeyin bu yeni devletin kurucu lideri Tayyip Erdoğan’dır” Bu cümleden anlaşılan aslında önce var olan devletin yıkılmasının gerekliliğidir. Birisinin bu cümleleri MHP tabanına hatırlatmasında fayda olabilir.
Şimdi tam da yeni bir anayasa konusundaki ısrarlı açıklamalar devam ederken bu yaşananların yeniden hatırlanmasında fayda var gibi. Bahçelinin Anayasa Mahkemesinin kararlarına karşı gösterdiği hassasiyet, hazır yeni anayasa konusu da gündemde iken bazıları tarafından Türkiye Cumhuriyeti Devleti yerine başka bir devlet kurmanın zemini olarak kullanılabilir görünüyor. Burada Anayasa değişikliği yerine yeni bir anayasa ifadesinin ısrarla tercih edilmesi dikkat çekicidir.
Erdoğan’ın son Cumhurbaşkanlığı adaylığı söz konusu olduğunda 3. Kez adaylık konusunda yaptığı 2018 sistem değişikliği kronometreyi sıfırladı ifadesi de aslında bugün tartışılan konularla ilgili olarak yeniden düşünülmelidir.
Dikkat edilirse Yargıtay’ın son hamlesi konusunda AKP’nin eski isimleri de Anayasa Mahkemesinin yanında yer aldılar. Muhtemelen bu isimler Süleyman Soylu konusunda MHP tarafını yenmişlerdi ve bugün bir rövanş yaşanıyor olabilir. Ama ne Devlet Bahçeli ne de MHP tabanı bu rövanşın sonunda Türkiye Cumhuriyeti’nin yerine yeni bir devlet kurulmasını kabul etmezler. Eğer onlar olan bitenin farkında değillerse durumu tabana anlatmak konusunda muhalefet Partilerinin daha etkin olmasında fayda vardır.
Yorum Yazın