Yasemin Mıstıkoğlu'nun kaleme aldığı 'Louvre Müzesi̇’ndeki̇ eserler kaybolursa' başlıklı yazı...
Karıncalar yok olursa dünyanın dengesi bozulur, ama insanlar yok olursa karıncaların hayatında bir şey değişmez. Yani sandığımız gibi dünya bizim etrafımızda dönmüyor. Kocaman dünyanın içinde biz insanlar tek tek pek bir şey ifade etmiyoruz aslında. Ama bir araya geldiğimizde yaptıklarımız Dünyayı derinden etkiliyor. İyi bir şey yaparsak bu etkilenme tüm evren için olumlu sonuçlar doğuruyor. Kötü bir şey yaparsak da önce dünya, sonra o dünyanın üzerindeki tüm canlılar için, biz insanlar da dahil, hayatımıza mal olacak durumlar meydana geliyor. İşte tam da burada bir iyi bir de kötü haberim var sizlere.
Kötü haberden başlayalım; Yeni bir rapora göre dünyadaki yaban hayatı popülasyonu son 50 yılda felaket oranında yok oldu. Tabiri caiz ise, börtü böcekten söz ediyorum. Dünya Yaban Hayatı Fonu'nun Çarşamba günü yayınladığı yeni bir analize göre, Dünyadaki yaban hayatı nüfusu son yarım yüzyılda ortalama yüzde 73 oranında düzeyinde azaldı. Ve maalesef insan eliyle gerçekleşen uygulamalar nedeniyle ortaya çıkan bu oran “felaket” olarak yorumlandı.
Rapora göre, 1970 ile 2020 yılları arasında, tatlı su popülasyonları ortalama %85 oranında düşerken, karasal popülasyonlar %69 ve deniz popülasyonları %56 oranında düştü. Nedir bunlar, çeşitli kuşlar, balıklar, memeli ve sürüngenler. En kötü düşüşler, ortalama %95 düşüşle Latin Amerika ve Karayipler'de, ardından %76 düşüşle Afrika ve %60 düşüşle Asya ve Pasifik'te görülüyor.
İklim krizinin de en üzücü sonuçlarından biridir türlerin yok olması. Ve maalesef türlerin yok olması iklim krizini de tetikliyor. Uzmanlar, bu olayı “doğanın dokusunun çözülmekte olduğunu göstergesi” olarak değerlendiriyorlar ve zincirleme bir etkiden söz ediliyor. Yani bu yok oluş zamanla insan sağlığını da etkileyecek. İnsanların refah içinde yaşaması mümkün olmayacak. Çünkü bu ekosistem içindeki her bir canlının bir varoluş nedeni var, her birinin yarattığı etki, bol ve temiz su, yiyecek yetiştirmek için sağlıklı topraklar, insanlara protein sağlayan üretken balıkçılık gibi hizmetler anlamına geliyor.
Yine bir makalede okudum, Avustralya'nın Melbourne kentindeki Deakin Üniversitesi'nde yaban hayatı ekolojisi ve koruma profesörü olan Euan Ritchie, yaban hayattaki bu yok oluşların kendileri için ne anlama geldiğini şöyle bir örnekle açıklıyor;
“Bir sanatseverin Louvre Müzesi'nin dörtte üçü kaybolduğunda verdiği tepki ne ise işte biz de bu duyguyu yaşıyoruz. Doğamıza olan bu; gözlerimizin önünde yok oluşunu izliyoruz"
Rapora göre, popülasyondaki yok oluşun nedenlerinin başında yağmur ormanlarının tahribatı geliyor. Özellikle sığır çitlikleri için yer açmak dahil olmak üzere insan gıda üretimi için yapılan faaliyetler nedeni ile. Yine raporda belirtilen çarpıcı bir rakam, Dünyadaki tüm yaşanabilir arazinin yaklaşık yüzde 40'ı gıda üretimi için kullanılıyor. Dikkat çekilen husus ise; bireylerin yiyecek seçimlerinde fark yaratabilecekleri, özellikle de yiyecek israfı ve daha az hayvansal gıda tüketimi. Ne yediğimiz, ne giydiğimiz, nereye seyahat ettiğimiz, tüm bunların sadece yerel bölgemizde değil, birçok durumda küresel çapta etkileri olduğu da raporda belirtiliyor.
Rapor, 2030 yılına kadar karaların, okyanusların, kıyı alanlarının ve iç suların yüzde 30’unun korunması ve saklanması, mevcut uluslararası hedeflere yeniden odaklanılması ve bu hedefler için fon sağlanması çağrısında bulunuyor. Yani sadece 6 yılımız var önlemlerin alınabilmesi için.
Raporda, Avrupa ve ülkemizin de içinde yer aldığı Orta Asya'nın yaban hayatı popülasyonunda en düşük düşüş oranına sahip olması bilgisi de mevcut. İşte bu pozitif bilgiyi ben de güzel bir haber ile desteklemek istiyorum
Haber bizim oralardan; Hatay’dan. Ülkemizde sadece Hatay’da yaşayan Türkiye’nin tek dağ ceylanları bir süredir tehdit altındaydı. Gazella Gazella adı verilen ceylanlar için Hatay Tabiatı Koruma Derneği ve Doğa Derneği bir araya gelerek yeni bir proje başlatıyor. Gazella Gazellalar için hazırlanan çalışmada ceylanlar üzerindeki tehditleri azaltmak, çeşitli koruma ve farkındalık faaliyetleri gerçekleştirmek ve ceylanlar için alternatif yaşam alanları belirlemek projenin ana hedefleri arasında.
Söz konusu dağ ceylanları ne işe yarıyor derseniz; toynaklılar sağlıklı ekosistemlerin birer simgesidir. Bitki örtüsünü yiyerek, tohumların dağılmasını, çimlenmesini ve nihayetinde hayvan türlerinin dağılımını ve bolluğunu destekliyor. Küresel olarak yalnızca yaklaşık 3.000 bireyle sınırlı olan dağ ceylanı popülasyonu, İsrail, Ürdün, Filistin ve Türkiye’de dağılım gösteriyor. Dünya nüfusunun neredeyse yarısı ülkemizde bulunuyor.
Türkiye’de dağ ceylanı popülasyonu 1.387 bireyden oluşuyor. Bu popülasyon Türkiye-Suriye sınırı boyunca dar bir şeride sıkışmış durumda. Bu nedenle, Hatay ceylan popülasyonunun korunması ve çoğaltılması yalnızca Türkiye popülasyonu için değil, aynı zamanda türün dünya çapında hayatta kalması ve büyümesi için de önemli.
Neden önemli? Bir ceylan türü de yok olsun Dünya batar mı? Evet batar. Yazının başında da belirttim; her bir canlının bir varoluş nedeni var. Sıklıkla değindiğim Biyoçeşitlilik dediğimiz kavramı tekrar hatırlamak gerekirse;
Biyolojik Çeşitlilik ya da Biyoçeşitlilik ?
“Genellikle çok çeşitli bitkiler, hayvanlar ve mikroorganizmalar olarak anlaşılır, ancak aynı zamanda her tür içindeki genetik farklılıkları da içerir” Çeşit çeşit mahsuller, çeşitleri hayvan ırkları ve çeşitli ekosistemler (göller, ormanlar, çöller, tarım arazileri).
Bir Sorun mu Var?
Evet var. Henüz karıncalar değil belki ama aralarında bir çok balık türünün de olduğu 1 milyona yakın hayvan ve bitki türü yok olmuş durumda. Bunların içinde zürafalar, papağanlar ve meşe ağaçlarının yanı sıra kaktüsler ve deniz yosunlarının da tehdit altındaki türler listesine dâhil edildiğini öğrenmek şaşırtıcı olabilir.
Ne Olur Yok Olurlar ise?
- - Balıklar örneğin; yaklaşık 3 milyar insana hayvansal proteinin yüzde 20'sini sağlıyor.
- - Bitkiler; İnsan beslenmesinin yüzde 80'inden fazlası bitkiler tarafından sağlanır.
- - Gelişmekte olan ülkelerde kırsal alanlarda yaşayan insanların yaklaşık yüzde 80'i temel sağlık hizmetleri için geleneksel ilaçlarını bitkilerden yapıyorlar.
Biyoçeşitliliğin kaybı, sağlığımız dâhil her şeyi tehdit ediyor. Bu kayıplar, hayvanlardan insanlara bulaşan hastalıkların artmasına da sebep olurken diğer yandan biyoçeşitliliğin korunması halinde doğa, salgınlara karşı gerekli ilaçların bulunmasında mükemmel araçlar sunabilmektedir.
Kalemine sağlık Yaseminciğim ???