Merve Taşkın’ın müstehcen bulunan sosyal medya paylaşımları sebebiyle yargılanması, kadınların hayatına müdahale mi? Müstehcen içeriklerin sınırı nerede başlayıp nerede bitiyor? Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları alanında doktora yapan Tuğba Gökduman ile müstehcenliğin sınırlarını konuştuk. Gazeteciler Cemiyeti'nin katkılarıyla,
Haber: Asmin Ayçe İdil Kaya – İstanbul / Kapak Fotoğrafı: Serra Akcan – csgorselarsiv.org
Instagram üzerinden 600 bine yakın takipçiye ulaşan sosyal medya fenomeni Merve Taşkın, yaptığı paylaşımların müstehcen bulunması sebebiyle yargılandı. Birçok kadın tarafından yakından takip edilen bu sembolik davada Merve Taşkın suçsuz bulundu ve beraat etti. Davaya konu olan içerikler ise Merve Taşkın’ın OnlyFans’te satışa çıkardığı görseller ve videolardı. Görüş aldığımız Tuğba Gökduman günümüz koşullarında bu davada amacın kadınların cinselliğini bastırmak olduğunu savunurken, müstehcenlik yasasının da diğer tüm yasalar gibi yeniden değerlendirilebilir olduğunu hatırlattı.
Tuğba Gökduman
Kimi çevrelerin linç hedefi olan Onlyfans, Türkiye’de de yasal kabul edilen bir içerik satış uygulaması. İçerikleri açabilmek için ödeme yapmak gerekiyor. Her içeriğin bedeli farklı ve ücret üreticisi tarafından belirleniyor. İngiltere merkezli Onlyfans, 2016 yılında kurulduğunda çoğunlukla pornografik içeriklerin satıldığı bir platformdu ancak şimdilerde müzikten fitness eğitimine kadar çok farklı alanlarda içerikler satılan bir mecraya dönüştü. Merve Taşkın’ın bu platformda paylaştığı içerik “müstehcen” olduğu iddiasıyla dava edilmişti ancak mahkeme buna karşıt bir karar verdi.
Dava süreci
Kadınların nasıl giyindiği, nasıl davrandığı, nasıl konuştuğu son yıllarda sıkça tartışma konusu yapılırken bu dava özgürlük alanının daraltılması açısından kadınların ilgisin çekti. İlk duruşması 12 Ocak’ta yapılan dava ile ilgili Merve Taşkın “5 yıl boyunca suç işlememem gerekiyordu. OnlyFans mahkemede suç sayılırsa hapse gireceğim” demişti, ancak dava ertelendi ve 26 Ocak’ta görülen davada Merve Taşkın beraat etti. Taşkın’ın avukatı Feyza Altun beraatin ardından, “Bu çok önemli bir karardı. Çünkü Türkiye’de özellikle kadınların giyimine kuşamına ve yaşam biçimine saldırı niteliğindeki bu dava lehimize sonuçlandı.” sözlerini paylaştı.
“Cinselliğini Bastırma Amacı”
Tuğba Gökduman Merve Taşkın’ın paylaşımlarından dolayı yargılanmasının Türkiye gibi toplumlarda; özellikle otoritenin cinsellikle alakalı konulardan, eşyalardan ve ifadelerden korkmasıyla ilgili olduğunu savundu:
“İçinde cinselliğe ya da cinselliği çağrıştıran herhangi bir şeye dair bir öge barındıran kamuya açık bir içerik, özellikle söz konusu kadınlar olduğunda otomatik olarak ayıp, müstehcen, ahlak dışı olarak atfediliyor. Merve Taşkın’ın paylaşımları da bu çerçevede ele alındı. Olay yalnızca bu paylaşımları genç bir kadının yapıyor olması değil, sosyal medyalardaki görünürlüğü üzerinden belli bir güç ve ekonomik bağımsızlık kazanmış bir insanın yapıyor olması. Kadınların güç sahibi olması dikkat çekiyor, özellikle de bu gücün cinsellikle bağlantılı olduğu düşünüldüğünde. Müstehcenlik davası da bu gücü, kadın cinselliğini temsil ettiği varsayılan şeyleri bastırmak amacı güdüyor. Kadınların alanına bir saldırı olarak görülen bu davada, suçlanma sebebi olan müstehcenlik, Türk Ceza Kanununun (TCK) 226. Maddesinde şöyle yer alıyor:
-Müstehcen görüntü, yazı veya sözleri basın ve yayın yolu ile yayınlayan veya yayınlanmasına aracılık eden kişi altı aydan üç yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.-”
Müstehcenliğin sınırlarını belirlemenin zor olduğunu söyleyen Gökduman, kimi tutarsızlıklara da dikkati çekti:
“Müstehcenlik, toplumdan topluma, dönemden döneme tanımı değişen bir kavram olduğundan sınırlarını belirlemek de zor. Fakat bu değişkenlik içinde bir ortaklık önerecek olursak, genel ahlak kurallarına şekil veren ataerkil normlara işaret edebiliriz. Bu normlar, bazı bedenlerin veya beden bölümlerinin ya da bazı davranışların sergilenmesinin genel ahlakı bozabileceği, rahatsız edebileceği kanısındalar. Tutarsızlık da şurada; kuralların, bazı kimlik ve ifadeleri sınırlayıcı olmasının da ötesinde, bağlayıcılığı ve uygulanışı da adaletli değil. Örneğin, erkekler üstleri çıplak bir şekilde plaja gidebiliyorlar, memelerinin göründüğü bir sosyal medya paylaşımı yapabiliyorlar ama aynı şeyi kadınlar yaptığında bu müstehcen bulunuyor.”
Yasaları yeniden değerlendirmek
“Bu sorgulama müstehcenlik suçunun yasal zeminini yeniden düşünmeye iter mi? Eğer yasalar ahlak kurallarına ve genel geçer normlara bağlıysa; yeniden değerlendirilebilir mi?” Gökduman bu soruyu şöyle yanıtlıyor:
“Yasalar insan üstü bir güç tarafından belirlenen ve bir kez belirlendiğinde daima geçerli olacak şeyler değiller. Yasalar insanların hayatlarını desteklemek ve güçlendirmek için var; birilerini susturmak, sindirmek ya da yok etmek için değil. Bu yüzden yasaların ve müstehcen etiketi konarken başvurulan kriterlerin toplumsal cinsiyet eşitliği ve cinsel ifade çeşitliliği göz önünde bulundurularak yeniden değerlendirilmesi gerekiyor. Bunun için de öncelikle toplumsal cinsiyet eşitliğine değer veren bir iktidar gerekiyor.”
Müstehcenlik mi pornografi mi?
“Müstehcenlik ve pornografi karıştırılabiliyor mu?” Gökduman ikisi arasındaki ayrıma şöyle dokunuyor:
“Pornografi ve müstehcenliği ayıran en önemli şey üretilme amaçları ve bağlamsal çerçeveleri diyebiliriz sanırım. Mesela ikisinde de çıplaklık içeren bir olay, bir görsel olabilir. Ama pornografinin esas üretilme amacı insanları cinsel olarak uyarmak, cinsel haz sağlamak; tüketilme amacını da bu bağlama paralel olarak düşünmek gerekiyor. Nitekim pornografide çıplaklık insanları uyaran bir şey olarak sunulabilir ve uyarıcı bir etki gösterebilir. Oysa müstehcen bulunan şeylerin birçoğu temelde böyle bir niyet gütmüyor. Az önceki örnekten gidecek olursak, pornografide çıplak bir kadın ve kadın memesi görebiliriz; bu insan onay dahilinde çıplaklığının pornografik bir içerik olarak belli kanallarda yayınlanabileceğini kabul ediyor. Fakat bu, kadın vücudunun, memesinin otomatik olarak pornografik bir şey olduğu veya buna yer veren içeriklerin onay olmadan bu şekilde tüketilebileceği, yaygınlaştırılabileceği anlamına gelmiyor. Bağlama bakmak gerekiyor yani: Bir insan yıkanmak, eğlenmek, emzirmek, doğal hissetmek, spor yapmak, sanat yapmak ya da başka bir sebepten de çıplak olabilir ve bu pornografik olmaz. Bunun müstehcen bulunup bulunmamasını ise kimin yaptığı ve hangi ahlak kuralına çomak soktuğu belirliyor zannedersem.”
“Yapabileceklerimiz tükenmedi”
Kadın kimliği üzerindeki tüm baskılara rağmen ümidin de kaybedilmemesi gerektiğini düşünen Gökduman, kadınlar için hala bir alan olduğunu ve bu alanın genişletebileceğini söyledi:
“Kamusal alanda ifade özgürlüğünün giderek sınırlandığı bir çerçevede birçok şeyin müstehcen olduğu iddia edilebilir. Bu da insanlarda norm dışı atfedilen şeyleri yapmaya, paylaşmaya yönelik bir korku ve ahlaki anlamda standardize olmaya yönelik bir eğilim oluşturabilir. Bununla birlikte, sosyal medyaların kadınlara görünürlük aracılığıyla belli bir güç, cesaret ve dayanışma ağı kazandırdığını ve bunun da baskılarla mücadele etmede etkin bir yöntem olabileceğini düşünüyorum. Merve Taşkın, sosyal medyalarda yaptığı paylaşımlarla kendini ifade ediyor ve davasını duyurabiliyor; bu da kadın bedeni ve cinselliğini kamusal alanda konuşabileceğimiz alanlar açıyor. Baskıların bu seviyede olması, her ne kadar korkutucu olsa da yapabileceğimiz şeylerin tükendiği anlamına gelmiyor.”
Yorum Yazın