SHP Eski Genel Başkanı Murat Karayalçın, Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer'in tutuklanmasına ilişkin olarak, “Asıl sorun, bir belediye başkanının tutuklu yargılanmasıdır. Kaçacak mıydı? Delil mi karartacaktı? Karartılacak delil varsa niye şimdiye kadar saklamış olsun? Bence yargılamada ilk ona itiraz yapılmalı ve yargılamanın tutuksuz olarak yapılması mutlaka sağlanmalıdır.” açıklamasında bulundu.
SHP ve CHP’nin Eski Genel Başkanı Murat Karayalçın, Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer'in tutuklanmasına dair Muhalif’e açıklamalarda bulundu.
1989-1993 yılları arasında Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı gibi önemli bir önemli görevi üstlenerek yerel belediyecilik anlamında marka olmuş Murat Karayalçın, yine bir belediye başkanı olan Prof. Dr. Ahmet Özer hakkında dikkate değer ifadeler kullandı.
İşte Sn. Karayalçın’ın değerli görüşleri:
“Öncelikle usul hukuku açısından çok derin bir üzüntü duyduğumu ifade etmek isterim. Olayın hukuki yönü ile ilgili bir değerlendirme yapamam ama biçimsel ve siyasi yönüyle çok derin tespitlerde bulunabilirim. Bu iddiaların tabii ki geçerliliği ile ilgili herkes gibi benim de çok ciddi kaygılarım var. Aslında bu vesileyle Türkiye'nin bu seçimlerden önce milletvekili adaylarına, belediye başkanı adaylarına verilen temiz kağıdıyla ilgili yeni bir noktaya gelmesi gerektiği anlaşılıyor, görülüyor. Bu sık sık yaşadığımız bir olay; seçimlere girerken tırnak içinde temiz kağıdı verilen bir siyasetçi için, seçimlerden sonra birdenbire onun tam tersi bazı iddialar devlet yöneticileri tarafından dile getiriliyor ve bu toplumda çok ciddi bir tepki yaratıyor. Güven sarsıntısına neden oluyor. Bir defa bu düzenlenmeli, onu söylemem gerekli. Ama bunun dışında verilen tepkinin çok doğru olduğuna inandığımı da belirteyim. 6 ay önce, 7 ay önce bir temiz kağıdı veriyorsun; 7 ay sonra ise 10 yıllık süren takipten söz ederek bu süreci başlatıyorsun. Yani bu asla kabul edilebilecek bir şey değil.
“Neden Şafak baskını? Neden sabahın saat altısında evinden alıyor?”
İkincisi bu isim belediye başkanı; yani bırakın profesörlüğünü, bırakın dekanlığını rektör yardımcılığını, bu unvanlar olmasa bile bir Belediye Başkanı. Bırakın İstanbul'da çok büyük bir ilçenin belediye başkanı olmasını, Türkiye'nin herhangi bir yerinde belediye başkanı olabilirdi. Neden Şafak baskını? Neden sabahın saat altısında evinden alıyor? Neden bu işlemler yapılıyor? Neden tutuksuz yargılanmıyor, yani neden tutuklanıyor? Bunu kabul etmek mümkün değil.
“Eski bir belediye başkanı olarak, bir siyasetçi olarak, bir yurttaş olarak o düzenlemenin yanlış olduğu kanısındayım”
Bir de tabii meşhur terör iddiasıyla birlikte oraya el konulması; yönetimin, devletin oraya el koyması bir vali yardımcısının oraya atanması var. Bunu terörle bağlantılı gösteriyorlar ki o maddeyi işletebilsinler. O maddeye zaten biz parti olarak tepki veriyoruz. Ben eski bir belediye başkanı olarak, bir siyasetçi olarak, bir yurttaş olarak o düzenlemenin yanlış olduğu kanısındayım. Bir vekil seçilmeli ve işler açıklığa kavuşana kadar da orayı o yürütmeliydi. Yani, bu vesayetin kabul edilebilecek bir şekli asla değildir. Bir Vali Yardımcısının oraya kayyım olarak atanması yanlıştır, yanlış bir uygulamadır. Türkiye'nin kesin olarak vazgeçmesi gereken bir uygulamadır.
“Ahmet Özer Kürt sorunu konusunda duyarlılığı olan birisidir”
Ben Sayın Ahmet Özer'i tanırım bu arada, onu da söyleyeyim. Evet Ahmet Özer Kürt’tür, bir Kürt yurttaşımızdır. Kürt sorunu konusunda duyarlılığı olan birisidir. Ben de Kürt değilim ama Kürt sorunu konusunda duyarlılığı olan birisiyim. Çözmemiz gerektiğine inandığım bir süreç olarak görüyorum. Zaten bir süredir genel başkanımız da bunu çok açıklıkla söylüyor. Yani Öcalan'a affedeceksin, gelecek Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne sokacaksın, kürsüden konuşma yaptıracaksın falan. Bu olmaz arkadaş.
Bir sorun var ortada, bunu hep birlikte konuşalım çözelim. Yani böyle bir sorunla karşı karşıyayız. Sayın Ahmet Özer'in de; tıpkı benim gibi, tıpkı Özgür Özel gibi, tıpkı Ekrem İmamoğlu gibi, herhangi bir yurttaşımız gibi bu sorunları önemseyen birisi olduğuna inanıyorum. Bu bana göre suç değil; eğer ‘bu bir suçsa zaten hepimiz suçluyuz’ o anlama gelir.
“Yargılamanın tutuksuz olarak yapılması mutlaka sağlanmalıdır”
Asıl sorun, bir belediye başkanının tutuklu yargılanmasıdır. Kaçacak mıydı? Delil mi karartacaktı? Karartılacak delil varsa niye şimdiye kadar saklamış olsun? Bence yargılamada ilk ona itiraz yapılmalı ve yargılamanın tutuksuz olarak yapılması mutlaka sağlanmalıdır. Türkiye'nin normalleşmesi sadece el sıkışmayla olmuyor, sadece Meclis resepsiyonlarında bir araya gelip sohbet etmekle olmuyor. Tutuksuz yargılanma sağlanırsa bu bana göre Türkiye'nin normalleşmesinin çok önemli bir adımı olacaktır.
Yorum Yazın