“Sansür yasası” gazeteciliği zora sokacak, otosansür refleksi daha da artacak

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
“Sansür yasası” gazeteciliği zora sokacak, otosansür refleksi daha da artacak
Abone ol

Bitlis’te bir çocuk istismarı iddiasını gündeme getirdiği için Tatvan Cumhuriyet Başsavcılığı Bitlis Gazeteciler Cemiyeti Başkanı ve Bitlis News Genel Yayın Yönetmeni Sinan Aygül hakkında iddianame hazırladı. Aygül, 28 Şubat’ta görülen ve susma hakkını kullandığı duruşmada 10 ay hapis cezasına çarptırıldı. Duruşma sonrasında açıklama yapan Aygül, bu yasa kapsamında ifade özgürlüğüne bir darbe daha vurulduğunu söyledi. Gazeteciler Cemiyetinin katkılarıyla,

Haber: Şirin Bayık – Şırnak

Sinan Aygül ‘sansür yasası’ uyarınca hakkında dava açılan ilk gazeteci oldu.  ‘Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma’ iddiasıyla açılan davayı Tatvan 1. Asliye Ceza Mahkemesi kabul etti. Savcılık Aygül için 3 yıla kadar hapis istedi. Kamuoyunda uzun süredir tartışılan ‘Sansür Yasası’ kapsamında açılan ilk ve şu an itibariyle tek olan davanın ilk duruşması 28 Şubat’ta görüldü, gazeteci Sinan Aygül’e 10 ay hapis cezası verildi.

Gazeteci Sinan Aygül’ün ‘sansür yasası’nı protesto etmek amacıyla susarak savunma yapmadığı duruşmada Aygül’ün avukatları, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM), kamuoyunda ‘sansür’ veya ‘dezenformasyon’ yasası olarak bilinen ‘Basın Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’ incelemesinin beklenmesini talep etti. Mahkeme, avukatların talebini reddederken iddia makamı ise esas hakkındaki mütalaasında, Aygül’ün “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçundan cezalandırılmasını talep etti. Mahkeme, Aygül’ün üzerine atılı “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçunu işlediğinin sabit olduğuna kanaat getirerek gazeteciye 1 yıl hapis cezası vererek cezayı takdiren 10 ay hapis cezasına indirdi. 

Sinan Aygül

Duruşma sonrası konuştuğumuz Aygül “Utanç verici bir yasadan utanılacak bir ceza aldım. Sansür yasası olarak bilinen ancak adına ısrarla dezenformasyon yasası denilen ucube bir yasa var. Yasanın nasıl uygulanacağı bile belli değilken, nasıl uygulanabileceği hukuk tekniği açısından açıklanamazken, kamuoyunun sesini kısmak için bu yasayı çıkaranların bile ‘Bu yasa uygulanamaz’ demelerine rağmen, yani uygulanamaz bulunan bir yasa maddesi uygulanarak hapis cezası aldım. Bu yasa maddesinin tek amacının sansür olduğunu biliyoruz, bundan dolayı da madem bu bir sansür yasası o zaman kendimi sansürlüyorum, susuyorum dedim” şeklinde konuştu.

Gazeteci Sinan Aygül ile yaşadığı zorlu süreci ve yasa ile birlikte gazetecilik mesleğini nasıl bir atmosferin beklediğini konuştuk. Aygül, bu yasaya tepkisini “konuyla ilgili yaptığım ilk açıklamada, savunma yapmayacağımı, sadece susacağımı söylemiştim. “Madem bu bir sansür yasası, yazarken, konuşurken, haber yaparken değil, mahkeme huzurunda kendimi sansürlüyorum” demiştim. Öyle de yaptım, bu da bir sivil tepkidir” diye belirtti. 

Tehlikeli olacağı görüldü

Gazeteci Sinan Aygül, dava sürecine ilişkin sorularımızı şöyle yanıtladı:

SORU: Sansür yasası uyarınca hakkında dava açılan ilk gazetecisiniz. Bu durumu nasıl karşıladınız, nasıl bir süreçten geçtiniz?

AYGÜL: Evet ne yazık ki yasa çıkar çıkmaz ilk soruşturma ve ilk dava bana açıldı. Henüz daha taslak aşamasındayken de bu yasa karşıydık, neler yaşanabileceğini hepimiz tahmin edebiliyorduk. Ama her şeye rağmen ben bu maddenin uygulanmasının hukuk tekniği açısından mümkün olamayacağını savunuyordum. -Şartlarının oluşması teknik olarak mümkün olmadığı ya da çok zor olduğu için uygulanmayacak belki bir süre sonra kendiliğinden mülga sayılacak bir yasa olacak, sadece kritik zamanlarda müdahale için zorlayarak kullanacaklar- diye düşünüyordum. İktidara yakın kaynaklardan aldığımız bilgiler de bu yöndeydi. Ancak yine de tehlikeliydi. Çok kolay bir şekilde uygulanınca ne kadar tehlikeli olabileceğini de gördük. 

 

Yapacağım bir haberden önce sosyal medyada kısa bilgisini paylaşmıştım. Çocuğa yönelik bir cinsel saldırı suçu işlendiği, zanlıların da polis ve asker olduğunu yazmıştım. Henüz tam haberini yapmamıştım. Gecenin ilerleyen saatlerinde vali arayıp konunun öyle olmadığını söyledi. Tekrar kaynaklarımı kontrol ettim, valilik açıklamasını da alarak güncelledim verdim bilgiyi. Devam eden bir süreçti vardı, o gecenin sabahına kadar detaylı bilgi alıp haberi o şekilde yazacaktım. Ancak gece saat 1 civarı ev baskınıyla gözaltına alındım. Ekipmanlarıma, telefonuma el konuldu. Gece nezarette kaldım, sabah savcılığa çıkarıldım. Savcılık sorgusu ardından tutuklanmaya sevk edildim ve tutuklandım. 

İfade özgürlüğü darbe aldı

SORU: Tecrübelerinize göre sansür yasası ile gazetecileri ve gazetecilik mesleğini nasıl bir atmosfer bekliyor? Bu yasa ile hem pratikte hem de psikolojik olarak gazeteciler etkilenir mi?

AYGÜL: Zaten çok zor durumda olan basın ve ifade özgürlüğü bu yasayla bir darbe daha aldı. Kaldı ki sadece gazetecilik değil hedefte olan. Bu maddenin lafzına baktığınızda buna özgü bir suç olmadığını, bahsedilen suçun adeta herkes tarafından işlenebileceğini görürsünüz. Yani gazetecilik yapan birine özgü bir suç değil bu maddede düzenlenen suç. Haber yapan gazeteci demiyor, -yayan kimse- diyor kanun. Bu da herkesi kapsayan bir ifade. Kendi sosyal medya hesabından paylaşım yapan da hedefte, sokakta gazeteciye röportaj veren de hedefte, biz gazeteciler de hedefteyiz.  Yasanın özel olarak gazeteciler üzerindeki en büyük olumsuz etkisi de bence zaten var olan bir oto sansür gerçeğini bir adım öteye taşıyacak oluşu. Bu da mesleki anlamda ciddi bir sorundur.

Sorunlar hala aynı

SORU: Yerel medyada çalışan bir gazeteci olarak, yerel medyanın problemleri ve zorlukları nelerdir? 

AYGÜL: Aslında yerel, yaygın, ulusal, evrensel gibi kavramlar bence konvansiyonel yaklaşıma ait kavramlar artık. O ayrımı yapabilmek biraz zor. Çünkü gelişen teknoloji kitle iletişim araçlarının yatay kullanımını yaygınlaştırdı. Basın-medya araçları ve bunlarla kitlelere iletilen mesajlar, kitlelerden geri dönüşler, daha da ötesi kitlelerin doğrudan etkileşime giriyor olabilmesi o ayrımı ortadan kaldırdı. Bu durumda sanal iletişim bambaşka bir boyuta gidecek. Soruyu, -merkez medyada değil de taşrada bir yerde çalışan gazetecinin yaşadığı sorunlar nelerdir?- diye alırsak o zaman şunu söyleyebiliriz; birincisi teknolojinin ilerlemesi ile beraber gazeteci için sınırlar ortadan kalktı belki ama gazetecilik sorunları hala aynı. Küçük yerlerde gazetecilik yapmak her şeyden önce haberin bütün aktörleriyle yüz yüze olduğunuz için bu her an risk altında olduğunuz anlamına gelir. Yine -merkez medya-nın merkezinden uzaktaysanız ya da bir parçası değilseniz bir şekilde, yaşadığınız sorun, sorun değildir. Görünmez, görünür kılınmaz, dayanışma aynı ölçüde değildir. Bunlar gibi sorunlar elbette her zaman vardı, şu an yine var. 


Yorum Yazın