Müzik sektörünün geleceği büyük tehlike altında. Tehlikenin sebebi ise sanatçıların seslerini ve tarzlarını taklit edebilen yapay zeka...
R&B müziğinin tanınmış ama bir süredir ortalıkta omayan ismi Frank Ocean’ın fanları arasında, nisan ayı başlarında grup sohbet hizmeti Discord’da yayınlanan kısa audio klipleri bir heyecan dalgası yarattı. Bunlar, 2016 yılından beri tam bir stüdyo albümü çıkarmayan Ocean’ın stüdyo kayıtlarından sızdırıldığı düşünülen parçalardı.
Ocean’ın tutkunu olan müzik koleksiyonerleri herkesten önce bu kayıtlara sahip olmak için binlerce dolar ödemeye hazırdılar. Ancak ortada bir sorun vardı: Bu müzik kayıtları sahteydi; müzik endüstrisine şok dalgaları gönderen ve etik, telif hakkı, sanatçıların markalarını nasıl koruyabilecekleri gibi konularda zorlu soruları gündeme getiren yeni bir tür yapay zekayla yaratılmıştı.
Bu tür müzikal sahte kayıtlar son zamanlarda çoğaldı; nedeni ise, birisinin sesini gerçekçi bir şekilde taklit eden teknolojinin son altı ayda yaygın şekilde ulaşılabilir ve ucuz olması. Mevcut trendler bir düzene sokulmadan bu şekilde devam ederse, sanatçılar sesleri ve dolayısıyla kazançları üzerindeki denetimi kaybedebilirler. Bu arada, müzik kayıt şirketleri de zarar etme riskiyle karşı karşıya kalırlar. Söz konusu teknoloji özel efektler için zaten film stüdyoları tarafından kullanılıyor. Stüdyolar gelecekte bu teknolojiyi aynı zamanda metin yazmak ve aktörleri seslendirmek için de kullanmayı planlıyorlar. Bunların tümünün de ciddi yasal sonuçları olacağı aşikar.
Müzik endüstrisine yapay zeka taklidine karşı nasıl bir yasal koruma sağlanacağı şimdilik belirsiz. Bu fenomen o kadar yeni ki, özel olarak bu alanı hedefleyecek yasalar ya da örnek oluşturacak, yol gösterecek bir dava kararı yok.
Yaratıcı yapay zekanın geliştirilme biçimini belli başlı eleştirenlerden biri olan Amerika Plak Endüstrisi Birliği’nin eski yöneticisi Neil Turkewitz, “Eğer birisi size bu konuda hukuki sonuçların net olduğunu söylüyorsa, şu veya bu şekilde, kıvırtmaya çalışıyor” diyor. Aslında sesi ve müzikal tarzı taklit edilen ilk sanatçının Ocean olduğu da söylenemez. Süperstarlar Drake ve The Weeknd’ın (Abel Tesfaye) beraber söyledikleri savlanan “Heart on My Sleeve” deepfake’i viral bir hit’e dönüşerek, iki sanatçıyı temsil eden Universal Music Group’un kaldırılmasını talep etmesinden önce nisan ayında yalnızca birkaç gün içinde Spotify, TikTok ve YouTube gibi sitelerde milyonlarca kez çalındı. Rap sanatçıları Ye ve Playboi Carti’nin yanı sıra Ariana Grande’den Oasis’e kadar herkesin sahte şarkıları da online ortamda yerini aldı.
Yapay zekayı kullanarak popüler bir sanatçının sesini ve tarzını taklit etmek görece kolaydır. Bazı underground müzik siteleri, onlarca popüler şarkıcının seslerini taklit edebilen, önceden hazırlanmış şablonlar sunuyorlar. Sesleri klonlayan ve müzik tarzlarını taklit eden ticari yapay zeka yazılımı çok kolay bulunabiliyor. Örneğin, OpenAI’nin yapay zeka yazılımı , yapay zeka chatbot’u ChatGPT’nin yaratıcısı Jukebox, teknoloji tarafından yazılan orijinal müziklerin yanı sıra tanınmış müzisyenlerin tarzında da şarkı üretebiliyor.
Londra merkezli global hukuk firması Clifford Chance’te fikri mülkiyet haklarında uzman hukukçu Jonathan Coote, ABD’de ve daha başka pek çok ülkede sesinizin ya da size özel bir müzikal ses veya özelliğin fikri mülkiyet hakkı kapsamına alınmasının mümkün olmadığını söylüyor. 2015 yılında, şarkıcı Marvin Gaye’in mirasçıları, Robin Thicke ve Pharrell Williams’ın hit parçası “Blurred Lines”ın Gaye’in 1997 yılı yapımı şarkısı “Got to Give it Up”’ından esinlendiğini ileri sürerek söz konusu şarkıcılara karşı açtıkları davada 5,3 milyon dolar tazminat kazandılar; “Blurred Lines” aynı notaları ya da güfteyi kullanmasa da karar karşı tarafın lehine oldu. O dönemde, hukuk otoriteleri söz konusu davanın bir “tını”nın bile yasal olarak korunması gerektiği konusunda öncü olabileceğini söyledilerse de, daha sonraki hükümler davadan çıkan kararın daha da dallanıp budaklanmasına izin vermedi. Şarkının daha önceki şarkıya “önemli ölçüde benzer” bölümler içermesi şart; şöyle ki, mahkemenin telif hakkının ihlal edilip edilmediğine karar vermesi için melodi, şarkının akışı ya da şarkının sözleri gibi spesifik orijinal bölümlerin kopya edildiğine kanaat getirmesi gerekiyor.
Bundan dolayı da, şarkıcılar ve bandrol sahibi müzik şirketlerinin deepfake’le mücadele için başka stratejiler bulmaları gerekiyor. Stanford Hukuk Fakültesi’nden bilim ve teknoloji hukukunda uzmanlaşmış profesör Mark Lemley, ABD’de müzisyenin ya da bandrolün “reklam hakkı”nın ihlal edildiği gerekçesiyle dava açılabileceğini söylüyor.
Yazının tamamını Fortune Turkey dergisinin Ağustos sayısında bulabilirsiniz.
Yorum Yazın