İnanç Uysal'ın kaleme aldığı 'Şiddet sarmalından çıkmak için?' başlıklı yazı...
Şiddet ekranlardan ve oyun konsollarından sokaklarımıza taşarak bize aslında ne olduğumuzu daha net ve çıplak şekilde anlatan şiddet. Ortadoğu coğrafyasından asla ayrılmayan ama bu durumun istisnası olmayı süreç içinde en çok başaran bize de, zaman zaman musallat olan şiddet.
Ama bu aralar memleket bir Ortadoğu bataklığından farksız ne yazık ki. Her gün haberlerde anayasa değişikliğini açılım sürecini falan konuşuyor olsak da, bir kısmımız meseleyi İstanbul sözleşmesi özelinde görse de sanırım olay çoktan boyut değiştirdi. Konu bir ya da birkaç nedene bağlanıp çözümlenebilir değil artık.
Mesela Kadın cinayetlerini durduracağız platformunun verilerine göre bu yılın ilk 9 ayında 295 kadın cinayeti işlenmiş görünüyor. 184 kadın da şüpheli bir şekilde ölmüş. Aynı tarihlerde yapılan bir çalışma ile bu cinayetlerin 34 ünün de daha önceden sabıkası tespit edilmiş.
Şunları alt alta yazarken bile insan kendini kötü hissediyor. Daha geçen gün para için yeni doğan çocukları öldüren bir çetenin haberini okuduk. Günlerdir, ağırlıklı olarak kız çocuklarının maruz kaldıkları vahşeti okuyor, görüyoruz. Sokaklarda üç kuruş alacak verecek davası yüzünden vahşi batı benzeri hesaplaşmalar yaşanıyor.
Ellerinde bıçaklarla tanımadıkları insanları yaralayan öldüren gençlere şahit oluyoruz. Bir ara geçmişe doğru tarayarak bir bakayım diye düşündüm ama tahammül sınırlarımı aşması bir tarafa: o kadar çoktu ki öyle bir çalışma bile zor oldu.
Her seferinde yeni bir güvenlik endişesine düşüyor toplumun kendi halinde yaşayan kesimi en sonda kişisel verilerin çalınarak şantaj malzemesi olarak kullanıldığını öğrendik. Bu konuda da konuşamayan 10 binlerce mağdur olduğu belirtiliyor. O şantajlar ile insanlar nelere razı ediliyor kim bilir. Yakında bu tip durumlardan kaynaklı olarak şu an şüpheli ibaresi ile tanımlanan daha birçok ölümle karşı karşıya kalabiliriz gibi.
İnsanların şahsi güvenlik endişeleri Milli güvenlik endişelerinin bile üzerine çıkmış durumda. Bu hal dinden uzaklaşma hali ise ya da milli güvenliğimizin bir parçası olarak tanımlanacak ise bu iktidardan daha çok bu konuyu çözmüş olması beklenebilecek kim olabilirdi ki.
Dahası Ortadoğu coğrafyasının içinde bulunduğu durum bu kadar net iken ve bizler bu coğrafyada olup bitenle ilgili olarak kendimizi uzun zamandır ayrıcalıklı hissederken, bugün o coğrafyanın bir parçası olduğumuzla neden şimdi yüzleşiyoruz.
Çok neden var, aşağı yukarı hepsi ile ilgili yazan çizen bir sürü akademisyen de var, ama siyasilerin bir türlü dikkatini çekmeyi başaramıyoruz. Şu konuda bir çalıştay bile yapamadık henüz sıra gelmedi sanırım. Lakin atladığımız şu ki o kadar çok etken var ki bunların hepsini ayrı ayrı tespit etmek bile başlı başına bir mesele ve eğer bunları ve şiddet sarmalının oluşmasına etkilerini tespit edebilirsek gerçekten halkın dertleri ile dertlenmiş olacağız.
Mesele slogan siyasetinden de slogan itirazlarından da çıkmalı artık. Ben bile burada biraz haddimi aşmayı göze alsam onlarca sebep sayabilirim ülkenin içinde bulunduğu durumu anlatmak açısından. Lakin bunları ideolojik takıntılarından bağımsız tamamen olaylar ve olgular üzerinden tartışarak sebeplendirecek farklı görüşlerden ve farklı bilim dallarından insanların tartışmasına ihtiyacımız var en çok.
Türkiye’de şu an yaşanan ortam birbirinden farklı ve birbirine bağlı birçok konunun domino taşları etkisi ile nesillerin çürütüldüğü bir ortam ne yazık ki. Meselenin sebeplerini yaratanların çözüm üretmelerini beklemek de beyhude onun da farkındayım. Ancak sorunun sebebi olanların arzuladığı ortam da tam olarak itirazların ideolojik saiklere dayandırılması zaten. Yani bir mücadele verilecekse o mücadelenin verileceği alan kesinlikle sebep olanların en güçlü olduğu platformda verilemez. Ülkenin içinde bulunduğu durumu kendi menfaatine ve haklılığına bir basamak olarak kullanmayacağına insanları ikna edebilecek bir bakış açısı gerekli.
Şu an en az ihtiyacımız olan şey bu ortamdan çıkış reçetesini kendi ideolojisine ya da dünya görüşüne bir dayanak olarak kullanacak olanlar. Onu zaten bu durumun müsebbipleri sonuna kadar, sabırla ve planlı bir biçimde yapıyorlar. Halkta bunun için bir rıza oluşturmanın tek yolu yeni bir kavgaya meydan vermemektir. Bakalım bu konuda ilk hamle kimden gelecek?
Yorum Yazın