‘Tayyipler Âlemini’ retweet’den 72 milletvekili yargılanıyor

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
‘Tayyipler Âlemini’ retweet’den 72 milletvekili yargılanıyor
Abone ol

‘Etki ajanlığı’ tartışmasının yapıldığı 16. Madde bugün görüşülecek; Adalet Komisyonu’nun ilk gün görüşmelerinde yaşananlar.

‘Etki ajanlığı’ tartışmasının yapıldığı 16. Madde bugün görüşülecek; Adalet Komisyonu’nun ilk gün görüşmelerinde yaşananlar.

TBMM Adalet Komisyonunda, yargıya ilişkin düzenlemeler içeren Noterlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin ilk 13 maddesi kabul edildi.  Etki ajanlığı tartışmalarına neden olan ‘casusluk eylemleriyle’ ilgili suçları düzenleyen  16. Maddenin bugün ele alınması bekleniyor.  CHP, DEM ve Saadet Partisi dünkü görüşmelerde teklifin tümü üzerindeki görüşmelerde Anayasaya aykırılık önergeleri  verdi.   Anayasa Profesörü Serap Yazıcı Özbudun, teklifin 16. Madde ile düzenlenen casuslukla ilgili maddesinin insan haklarıyla millî güvenlik arasındaki dengenin insan hakları aleyhine bozulduğuna dikkat çekti. CHP Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül, daha önce o "Tayyipler Âlemi"ni yayınladık ya, "retweet" yaptık, 72 milletvekili yargılanıyor ya şu anda, hatırlar mısınız” dedi.

 Muhalif- Ankara Özel

TBMM Adalet Komisyonunda, yargıya ilişkin düzenlemeler içeren Noterlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin ilk 13 maddesi kabul edildi.  Etki ajanlığı tartışmalarına neden olan ‘casusluk eylemleriyle’ ilgili suçları düzenleyen  16. Maddenin bugün ele alınması bekleniyor.  CHP, DEM ve Saadet Partisi dünkü görüşmelerde teklifin tümü üzerindeki görüşmelerde Anayasaya aykırılık önergeleri  verdi.  Komisyonun ilk günkü konuşmalar şöyle:

SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Antalya): Şimdi, bu bağlamda, maddelerde tekrar üzerinde durmak kaydıyla gene bir hususa işaret edeceğim. Kanun teklifinin ismini okuduğumuzda işte Noterlik Kanunu'nda değişiklik yapılmasına dair bir teklif olduğunu anlıyoruz. Ağırlık sanki Noterlik Kanunu'na verildiği izlenimini uyandırıyor oysa bu kanun teklifinin bence çok daha hayati maddeleri var. Mesela, teklifin 16'ncı maddesinde casuslukla ilgili bir düzenleme var ki -bu maddeyi görüşürken ayrıca ifade edeceğim- burada aslında insan haklarıyla millî güvenlik arasındaki dengenin insan hakları aleyhine bozulduğunu düşünüyorum. Bakınız, Anayasa'mızın değiştirilmesi yasaklanan 2'nci maddesi cumhuriyeti nasıl tanımlıyor? İnsan haklarına saygılı, demokratik, laik, hukuk devleti olarak tanımlıyor. Buradaki "insan haklarına saygılı" "demokratik" ve "hukuk devleti" ifadeleri doğrudan doğruya aslında haklarla millî güvenlik arasındaki dengenin hakların korunmasından yana olması gerektiğini bize çağrıştırıyor. Öte yandan, Anayasa'mızın, kanunların temel hak ve hürriyetlere ilişkin ölçülülük ilkesine riayet etmesi gerektiğini gösteren 13'üncü maddesi de bize bunu çağrıştırıyor. Hatta dahası 15'inci madde olağanüstü hâllerde dahi ölçülülük ilkesine uyulması gerektiğini gösteriyor. Bütün bu sebeplerle, teklifin içerdiği 16'ncı madde hükmünün ben aslında Anayasa'mızın hem 2'nci maddesine hem 13'üncü maddesine hem de 15'inci maddesine aykırı olduğunu düşünüyorum. Sözü daha fazla uzatmayacağım ama Tüzük'ümüzün 38'inci maddesinde çok açık bir hüküm var. Eğer bir kanun teklifi içerdiği hükümler dolayısıyla Anayasa'ya aykırılık sorunu ifade ediyorsa bu durumda teklifin maddelerinin müzakere edilmeyeceğini, Anayasa'ya aykırılık sorunu dolayısıyla görüşmelerin noktalanacağını bize emrediyor. Bu emrin yerine getirilmesini özellikle rica ediyorum.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Bizim bu Adalet Komisyonundaki arkadaşlar biliyorlar işi ya, ben şu anda bu konuşmamla büyük bir ihtimalle daha önce o "Tayyipler Âlemi"ni yayınladık ya, "retweet" yaptık, 72 milletvekili yargılanıyor ya şu anda, hatırlar mısınız, Tayyip Bey'le ilgili "Tayyipler Âlemi"ni "retweet"ledik ya... Şimdi fezlekemiz hazırlanıyor mu, şimdi?

TURAN TAŞKIN ÖZER (İstanbul) - Büyük ihtimalle yani kanun geçerse.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Büyük bir ihtimalle hazırlanıyor. Ben devam ediyorum suç işlemeye.

TURAN TAŞKIN ÖZER (İstanbul): Şimdi, kadınların aldıkları koruma ve uzaklaştırma tedbirlerine rağmen öldürülmeleriyle ilgili bu Meclisin yapacağı hiçbir şey yok mu? Süleyman Vekilim izah etti, yani noterlikle ilgili düzenleme yapıyoruz. Sokakta kadın cinayetleri oluyor, kadın tacizleri oluyor, kadınlar öldürülüyor, kafaları kesiliyor ya. Bu Meclisin yapacağı hiçbir şey yok, noterlik masrafları kredi kartıyla mı ödensin, elektronik şekilde mi ödensin yoksa başka türlü mü ödensin; bunları tartışıyoruz.

Çocukların cinsel istismara uğramaları, tecavüze uğramaları, öldürülmeleriyle ilgili bir düzenleme var mı bu teklifte? Maalesef o da yok. Şöyle mi düşünüyoruz: Acaba, bu Meclisin bu konularla ilgili hiçbir görev ve sorumluluğu yok mu? Sayfalarca suç kaydı olan kişiler -sayfalarca diyorum bakın- elini kolunu sallayarak sokaklarda geziyor. Organize suç örgütü liderleri özel infaz düzenlemeleriyle dışarıya salınıyor ama biz bu konularla ilgilenmiyoruz, çok daha esnaf ve sanatkârların olağanüstü toplantıya çağrı meselesi, -biraz önce söylediğim gibi- noterlik meselesi gibi konularla ilgileniyoruz.

Cezaevlerinde yaşanan yüzlerce hak ihlali ile ilgili, hasta tutuklu ve hükümlülerle ilgili, infaz ve koruma memurlarının haklarıyla ilgili bu Meclisin yapması gereken hiçbir şey yok mu?

Daha önemli bir konu, "MESEM" adı altında ucuz iş gücü yaratmak adına gencecik öğrencilerin... Bakın, gencecik öğrenciler, her yerde eleştiri konusu şu an, ağır iş koşullarında sözde staj yaparken, sözde staj yaparken öldürülmeleriyle ilgili bizim hiçbir sorumluluğumuz yok, buradaki vekillerin hiçbir sorumluluğu yok mu? Bu kanun maddelerini tartışmamız, bu sorunları burada tartışıp konuşup çözmemiz gerekirken bizim hiçbir sorumluluğumuz yok gibi niye davranıyoruz? Yani bu cinayetlerle ilgili tek sorumlu o iş yeri sahipleri mi yani? Bu düzenlemeyi yapmayan sizler, bizler değil miyiz? Üstümüze mi almayacağız bunları? Özellikle, kanun teklifini sunan arkadaşlarımıza, vekillerimize bakarak söylüyorum.

Şimdi "yenidoğan çetesi" olarak kamuoyunun gündemine oturan ve bebeklerin ölümlerine... Ya bebek ölümü ya, bebek yani bebek daha yani. Bebek ölümüne neden olan çete hakkında ben hiçbir tartışma görmüyorum, burada da bir tartışma görmüyorum yani bu metinde bir tartışma görmüyorum.

İNAN AKGÜN ALP (Kars) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, görüşülmekte olan teklifin çerçeve 16’ncı maddesi ile Türk Ceza Kanunu’nun 339’uncu maddesinden sonra gelmek üzere eklenen, devletin güvenliği veya siyasal yararları aleyhine suç işleme suçuna ilişkin düzenlemenin kanunilik ilkesinden uzak, öngörülebilirlik ve belirlilik ilkelerine aykırı olması cihetiyle Anayasa’ya aykırı olduğu kanaatindeyiz. Bu iddiamızın gerekçelerini arz ediyorum efendim.

Sayın milletvekilleri, öncelikle belirtmem gerekir ki bu maddeyle düzenlenmek istenen suç Türkiye'nin otoriterleşmesi için bir kilometre taşı olacaktır. Daha önce dezenformasyon yasası, sonrasında sıkıyönetim ve savaş yönetmeliği, belediyelere kayyum atama uygulamaları, Türk Ceza Yasası’nın 220'nci maddesinin (6)’ncı fıkrasında yapılan değişiklik, Anayasa Mahkemesi tarafından verilen Can Atalay kararına uyulmamasına ilişkin verilen Yargıtay kararı, avukatlara MASAK yükümlülüğü getiren düzenlemeler ve dokuzuncu pakette -şu an Genel Kurulda görüşülmeyi bekleyen- şirketlere kayyum atanmasına ilişkin düzenlemelerden sonra kamuoyunda “etki ajanlığı yasası” olarak adlandırılan, bir süreden beri hukuk dünyasını ve siyaset dünyasını meşgul eden bu düzenleme Türkiye'yi otokratik bir yönetimin kilometre taşı hâline getirecek bir yasa teklifidir. Bu iddiayı neye dayanarak söylüyoruz? Çünkü suç tanımında “devletin güvenliği” diye bir kavram var. Gerekçeye göre “devletin güvenliği” kavramı devletin varlığının korunmasını ve tehlikelerle karşı karşıya bırakılmamasını ifade etmektedir. Buradaki bütün hukukçulara soruyorum: Hangi eylem devletin varlığını tehlikeye düşürebilecek nitelikte kabul edilecektir? Hangi savcı, hangi sübut deliliyle bu eylemi tanımlayabilir? Bu somut mudur, belirli midir, ölçülebilir mi? Ola da bir dosya da davada dosya bilirkişiye tevdi edilse hangi bilirkişi bu tehlikeyi hangi parametrelere ve denetlenebilir ölçülere göre tespit edebilecektir ve hangi hâkim buna karar verebilecek? Mesela Muş’un Varto ilçesinde -atıyorum- cumhuriyet savcısı önüne gelen dosya da devletin varlığının tehlikeyle karşı karşıya olduğunu neye göre tespit edebilecektir? Bu eylemleri somutlaştırmak mümkün müdür? Metinde geçen “devletin iç veya dış siyasal yararı” ne demektir?

CUMHUR UZUN (Muğla ): Anayasa'ya aykırılık son derece ciddi değerlendirilmesi gereken bir konu. Neden olduğunu söyleyeceğim ama ondan önce Sayın Başkanım, biz çalışma koşulları itibarıyla da Anayasa'ya aykırı olmayan çalışma koşulları talep ettiğimizi bütün Komisyon üyesi arkadaşlarımızın ve milletvekili arkadaşlarımızın bu konuda hemfikir olduğunu belirtmek istiyorum. Biraz önce ifade edildi yirmi iki buçuk saat kesintisiz bir çalışmayla dokuzuncu yargı paketini görüştük. Elbette çok kıymetli bir özveri, elbette bu özveriyi her an göstermeye de hazırız. Ancak bu özverinin üzerinde, yirmi iki buçuk saat kesintisiz çalışmanın üzerinde hâlâ üç ay boyunca Genel Kurula getirilememiş olan bir çalışmanın yirmi iki buçuk saat kesintisiz çalışma hızına nasıl ihtiyaç duyduğu çok açıklamaya ihtiyaç gösteren bir durum olarak karşımızda duruyor. Eğer çok ivedi olarak Genel Kurula getirilmesi durumu söz konusu değilse eğer öyle olduğu belirtilirse üç gün de çalışırız, hiç problem yok ancak böyle bir ivediyet yok ise ya da aşılabilir durumda ise insani, elbette Anayasa'ya uygun çalışma koşulları altında bu değerlendirmeleri ve çalışmaları yapmamızın daha verimli çalışma açısından da katkı sağlayacağını ifade etmek istiyorum.

ONUR DÜŞÜNMEZ (Hakkari): Biz, ülkenin daha müreffeh olması için, daha adilane bir sistemin gelmesi için, daha özgürlükçü, daha demokratik bir ülke olması için söz kurarken, eylem yaparken, çalışma yürütürken kendimizi bir şekilde otosansüre mi götüreceğiz, kendimizi bir şekilde sansüre mi uğratacağız? Ya da özgür basın haber yapınca bizim suç olarak tanımlayamayacağımız, yargılamanın da bu konuda söz ve eylem üretemeyeceği konularda biz onlara aman aman dezenformasyon yasası var, aman aman bu dezenformasyon yasasının devamında da etki ajanlığı var mı diyeceğiz? Etki ajanlığı olduğu için siz söz kurmayın, ülke daha demokratik olmasın, daha demokratik bir işleyişe kavuşmasın, hukuk daha da öne çıkmasın, adaleti tesis etmeyelim mi diyeceğiz?


Yorum Yazın