Genel Kurul’da kadınlar konuştu

TBMM’de kadına şiddetle ilgili AKP, Saadet ve İYİ Parti önergelerinin ilk imzacıları erkekler oldu

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
TBMM’de kadına şiddetle ilgili AKP, Saadet ve İYİ Parti önergelerinin ilk imzacıları erkekler oldu
Abone ol

TBMM Genel Kurulunda AKP, CHP, DEM Parti, MHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi Gruplarının kadına yönelik şiddet, kadın cinayetleri ve alınması gereken önlemlerle ilgili birleştirilen önergeleri kabul edilerek Araştırma Komisyonu kurulması kararı alındı. AKP Grup Başkanvekili Abdullah Güler’in ilk imzacısı olduğu araştırma önergesinde 98 milletvekili imza attı. CHP, önergenin erkekler yerine kadınlar tarafından verilmesi için daha önce 28. 11. 2023 tarihinde Ankara Milletvekili Aliye Timisi Ersever ve 20 milletvekilinin verdiği araştırma önergesini öne çekti. İlk imzacı Aliye Timisi Ersever oldu. DEM Parti’de ilk imzacı Grup Başkanvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit, İYİ Parti’de Grup Başkanvekili Turhan Çömez, Saadet- Gelecek Partisi Grubunun araştırma önergesinin ilk imzacısı Grup Başkanvekili Bülent Kaya oldu. Genel Kurul’da önergeler üzerinde kadın milletvekilleri konuştu. MHP ise, Grup Başkanvekilliğinde kadın- erkek temsilini ilk imzacıları olarak sundu. Meclis araştırması; siyasi parti grupları veya en az 20 milletvekili tarafından yazılı bir önergeyle isteniyor. Siyasi parti grubu adına verilen önergede, grup başkanı ve/ veya başkanvekilinin adı, soyadı, seçim çevresi ve imzası, 20 milletvekili tarafından verilen önergede milletvekillerinin adı, soyadı, seçim çevresi ve imzaları bulunuyor.

Hülya Özmen - Muhalif Özel

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu'nda AKP, CHP, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), MHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi grupları tarafından kadına yönelik şiddetle mücadeleye ilişkin verilen önergeler birleştirilerek araştırma komisyonu  kurulması kabul edildi.  22 üyeden oluşacak komisyonun çalışma süresi 3 ay olarak belirlendi. Komisyon gerekli gördüğü takdirde süre uzatımına gidebiliyor. Araştırma komisyonu, katliama dönüşen şiddet ve cinayet olaylarını bunun topluma yansımaları ile  alınması  gereken acil tedbirler  konusunda çalışma yapacak.  Çalışmaların sonunda hazırlanacak rapor Meclis Genel Kuruluna sunacak.

Partilerin araştırma önergeleri ve ilk imzacıları

Önergenin Özeti: Kadınların maruz kaldıkları şiddet ve ayrımcılık davranışlarına yönelik ek tedbirler alınması ve çözüm önerilerinin belirlenebilmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi

Önerge Sahibi: Sivas Milletvekili Abdullah Güler ve 98 Milletvekili

Son Durumu  Meclis Araştırması Açılması Kabul Edildi

Abdullah GÜLER: Adalet Ve Kalkınma Partisi Sivas İlk İmza Sahibi

--

Başkanlığa Geliş Tarihi 28/11/2023

Önergenin Özeti: Kadına yönelik şiddetin ve ayrımcılığın araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi

Önerge Sahibi: Ankara Milletvekili Aliye Timisi Ersever ve 20 Milletvekili

Aliye TİMİSİ ERSEVER: Cumhuriyet Halk Partisi-Ankara -İlk İmza Sahibi

--

Önergenin Özeti: Kadın cinayetleri başta olmak üzere kadına yönelik her türlü şiddetin önlenmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliği politikalarının uygulanabilmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi

Gülüstan KILIÇ KOÇYİĞİT: Halkların Eşitlik Ve Demokrasi Partisi-Kars-İlk İmza Sahibi

--

Önergenin Özeti: Kadına yönelik şiddetin nedenlerinin tüm yönleriyle incelenerek uygulamadaki eksikliklerin tespit edilmesi ve gerekli çözüm önerilerinin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi

Önerge Sahibi: Milliyetçi Hareket Partisi

Erkan AKÇAY Milliyetçi Hareket Partisi - Manisa-İlk İmza Sahibi

Filiz KILIÇ Milliyetçi Hareket Partisi-Nevşehir-İlk İmza Sahibi

---

Önergenin Özeti: Kadına yönelik şiddetin ve cinsiyet ayrımcılığının önlenmesi için yapılması gerekenlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi

Turhan ÇÖMEZ: İYİ Parti Balıkesir- İlk İmza Sahibi

 Genel Kurul’da kim ne dedi:

 Araştırma önergeleri üzerinde konuşmalar şöyle:

MHP GRUBU ADINA AYŞE SİBEL ERSOY (Adana) –Kadına şiddetin önlenmesi sağlıklı bir toplumun varlığı için şarttır; çocukluk çağından itibaren şiddete maruz kalmak ve şiddete tanıklık etmek bir çocuğun tüm gelişimini olumsuz etkilemektedir. İleri yaşlarda kişilik bozukluğu, depresyon, uyuşturucu kullanımı ve kaygı bozukluğu gibi sorunlar yaşanırken aynı zamanda yetişkinlik döneminde şiddet eğilimiyle karşı karşıya kalınabiliyor. Toplum olarak kadına yönelik şiddetle mücadelemizi sıfır tolerans ilkesiyle hassasiyetle sürdürerek kadına yönelik şiddetin son bulmasını sağlamalıyız.

Kadına şiddetle mücadelede kanun ve yasalarla uygulanan yaptırımların yanında toplumsal bilincin arttırılması gerektiğini de vurgulamak istiyorum. Büyük ve güçlü Türkiye olma yolunda kadınlarımızın önemini Büyük Önder Atatürk şöyle ifade etmiştir: “Milletimiz güçlü bir millet olmaya azmetmiştir. Bunun gereklerinden biri de kadınlarımızın her konuda yükselmelerini sağlamaktır. Bundan dolayı kadınlarımız ilim ve fen sahibi olacaklar ve erkeklerin geçtikleri bütün öğretim basamaklarından geçeceklerdir.” Bu hedefe doğru giden yolda 21'inci yüzyılda kadına şiddet gündemimizde olmamalıdır.

 

SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA SERAP YAZICI ÖZBUDUN (Antalya) : Tabii, bütün bu problemlerin pek çok alanda yürütülen politikalarla ilişkisi var. Bu on dakika içinde ben bunlardan sadece bir kısmına değinebileceğim. Bildiğiniz gibi, 20 Mart 2021'de Cumhurbaşkanının Anayasa’ya aykırı bir kararıyla İstanbul Sözleşmesi’nden Türkiye çekildi. Bizler, Anayasa’nın üstünlüğüne, hukukun üstünlüğüne ve kadın haklarının korunmasına değer veren kişiler olarak bunu yargıya taşıdık ama yargı üzerinde kullanılan siyasi baskılar maalesef, sonuç almamızı engelledi. Peki, neden bu sözleşmeden geri çekildik? Aslında İstanbul Sözleşmesi Türkiye'nin kurucusu olduğu Avrupa Konseyinin bir sözleşmesi ve bu sözleşmenin hazırlanmasında bizzat Türkiye öncü bir rol oynadığı için sözleşme, İstanbul Sözleşmesi adıyla anılıyor. Peki, bu neye kurban edildi? Maalesef, Hükûmet üyelerinin kısa yoldan oy devşirmeyi amaçlayan popülist politikalarına kurban edildi. Çünkü sözleşme, aslında aile içi şiddeti önlemeye matuf düzenlemeler içerdiği hâlde kamuoyu yanlış bilgilendirildi, sözleşmenin içeriği tahrif edildi ve böyle bir sonuç ortaya çıktı.

Diğer problem, Türkiye'de uzun bir süreden beri yürütülen cezasızlık kültürüdür. Bildiğiniz gibi, her gün pek çok kadın cinayete kurban gidiyor. Şimdi, odamda yeni okudum gazetede, saat 15.00’te girilmiş haber, Bakırköy’de Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinin bahçesinde bir erkek önce karısını öldürüyor ve ardından kendisini öldürüyor. Peki, niçin bu, bu kadar yaygın bir uygulama? Çünkü karılarını, nişanlılarını, kız arkadaşlarını öldüren erkekler duruşmada kravat takıyor, tıraş oluyor, masum bir görüntüye bürünüyor ve hakkında derhâl indirim uygulanıyor. Böylece ceza hukukunun caydırıcılığı ortadan kalkmış durumda; bu ise konuşmakta olduğumuz problemi derinleştiren sebeplerden biri. Dahası, bir kadın herhangi bir şekilde şiddete maruz kaldığında -geliştirilen tuhaf bir söylem var- o kadın ya da o genç kız için “O saatte ne işi vardı orada?” “Falanca yerde ne işi vardı?” gibi söylemler öyle tuhaf bir manzara yaratıyor ki mağdur âdeta fail hâline getiriliyor, fail ise masumlaştırılıyor. Bu söylem elbette ki bu tür fiillerin yaygınlaşmasına sebep oluyor.

Daha vahim olanı, ülkemizi yöneten, çok önemli mevkilerde yer alan bir Hükûmet aktörü geçmişte kadınların kahkaha atmasının doğru olmadığını söylemişti. Bu ne gösteriyor bize, biliyor musunuz? Ülkeyi yönetenler, kadının mutlu olma hakkına savaş açmış durumdalar. Gene  bir başka aktör, hamile kadının sokakta dolaşmaması gerektiğini ifade ederek, kadınlar için en uygun yerin dört duvar arası olduğunu ifade etmişti. İşte, bu söylemlere göz yumuldukça bu manzara daha da derinleşerek devam edecek.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ŞENOL SUNAT (Manisa) –Kadın cinayetleri, çocuk cinayetleri, taciz, tecavüz, çocuk istismarları… Ayşenur’lar, İkbal’ler, Emine’ler, Gülfer’ler, Özgecan’lar, Narin’ler ve Sıla’lar, binlercesi… Hunharca katledilen kadınlarımız ve çocuklarımız, her biri vicdanımızda yanan kor ateşleri gibi. Bu ateşleri ruhumuzu yakıyor, insanlığımızdan hepimizi utandırıyor. Suçlular mevcut düzenin sunduğu müsamahadan dolayı sonuna kadar bundan yararlanıyor. Hukukun katledildiği ülkemizde ceza sistemimizdeki hafifletici sebepler, iyi hâl indirimleri, yetersiz denetimler ve ülkeyi yönetenlerin söylemleri suça davetiye çıkarıyor sayın milletvekilleri. Kadına, çocuğa ve kendinden güçsüz olanlara yönelik şiddet, istismar acziyetin, aşağılık kompleksinin, bozuk ruh sağlığının ve çarpık ahlak anlayışının bir tezahürüdür diyorum. Ne hâle geldiğimizi, toplumsal bir çözülme yaşadığımızı görmek için gündüz kadın programlarında reyting almak uğruna iştahlı sunucuların programlarına bakın yeter. Tabii ki bir sözleşme, raporlar ve kanunlar, Anayasa’da yazılanlar tek başına kadına şiddeti önleyemez ama İstanbul Sözleşmesi kadına şiddeti önleyici politikalar için ülkelere yol haritası çiziyordu, kaldırdınız. Zihniyet dönüşümüne ihtiyacımız var sayın milletvekilleri. İnsan kavramının değersizleştirildiği günümüzde insanı merkeze alan bir anlayışa ihtiyacımız var. Tüm hukuki, ekonomik, sosyal tedbir ve uygulamaların yanı sıra eğitime ihtiyacımız var ve kadına yönelik şiddete -beyefendiler, sayın vekiller, sizlere sesleniyorum- karşı olan samimi erkeklerin kadınlardan çok daha seslerinin gür çıkmasına ihtiyacımız var. Şiddetle mücadelede tavizsiz tutum kamu ve tüm toplum için vazgeçilmez olmalı. Şiddetin önlenmesi için zihniyetin değişmesi gerekiyor. Kanunlardaki eksikliklerin ve uygulamadaki aksaklıkların giderilmesi için kararlılık gerekiyor. Asla bu konuda taviz verilmemesi gerekiyor. Demokrasi kültürünün gelişmesi ve güçlendirilmiş parlamenter sistemin hayat bulması gerekiyor. Demokrasinin olmadığı yerde kadın haklarını, dahası insan haklarını savunamazsınız. Toplumun ve yaşamın her alanında, tüm karar alma mekanizmalarında kadın-erkek eşitliğini sağlamak ve korumak için öncelikli bir devlet politikası gerekiyor.

DEM PARTİ GRUBU ADINA SEVİLAY ÇELENK (Diyarbakır) –Artık, gerçekten de buna böyle kadın cinayetleri politiktir diyoruz. Elbette her parti, her perspektif kendi siyaseti içinden kadın katlini anlamlandırmaya çalışıyor, onunla mücadele yollarını örgütlemeye çalışıyor ama burada siyasetüstü bir yerden ele alınması gereken bir noktaya geldik çünkü gerçekten belki de bu çatı altında söylenmeyen hiçbir söz kalmadı fakat şunu biraz daha net ifade etmemiz gerekiyor: Kadın katli vakaları çok yakınımıza geldi, gerçekten çok yakınımıza geldi, bir el uzatımı mesafede, bir kurşun atımı mesafede çok yakınımızda. Bunlara örnek gerekmiyor aslında ama ben yine de vermek istiyorum. Yaz başları, sanırım temmuz ayıydı, burada biz hayvan hakları yasasını görüşürken -temmuzun ortalarıydı- bir gece yarısı çıktım, evime gittim ve site girişinde bir apartman sakinini böyle dehşet içinde geç saatte beklerken gördüm. “Araç bekliyorum.” dedi fakat bir aksilik olduğunu hissettim. “Nedir mesele?” dedim. Kadın olan yeğeni boşanma arifesindeymiş ve bu olayı Ankara'da hepiniz biliyorsunuzdur. Temmuz ayındaydı, inşaat mühendisi, eğitimli, hâli vakti yerinde bir baba önce eşini eve çağırıyor, gelmeyince çocuklarını, kendi öz çocuklarını rehin alınıyor; 11-14 yaşlarındaki iki çocuğunu öldürüp intihar ediyor. Çünkü böyle dizginlenmeyen bir şiddet var, derinleşiyor ve giderek gerçekten neresinden yaklaşacağımızı bilmediğimiz bir hâl alıyor.

Ve İstanbul Sözleşmesi kapsamında özellikle aile içi şiddet sadece hane içinde olanı değil, hane dışındaki bu ısrarlı takip vesaireyi de aile içi şiddet kapsamına alan çok değerli bir sözleşmeydi ve onlar da elimizden gitti.

CHP GRUBU ADINA ALİYE TİMİSİ ERSEVER (Ankara) - Sizi rakamlara boğmak istemiyorum ama sadece eylül ayında 34 kadın katledildi, 20 kadının ölümü şüpheli. 2010 yılından bu yana 5.696 kadın hayattan koparıldı. Ne acıdır ki 2023 yılında 28 kadın koruma altındayken öldürüldü. Bu cinayetlerin altında yatan sosyal, ekonomik nedenler hiç araştırılmadı. Öldürüleceğini haykıran, güvenlik güçlerinden yardım isteyen kadınların çığlığı duyulmadı, failler takip edilmedi. Önlem almış olsaydınız bu cinayetler yaşanır mıydı? Görmediniz, duymadınız, umursamadınız. İstanbul Sözleşmesi’ne imza attığımız 2011 yılı en az kadın cinayeti yaşanan yıl olarak tarihe geçti. Tarikat ve cemaatlerin baskısını insan hayatının önüne koydunuz. Bir yandan İstanbul Sözleşmesi’ni rafa kaldırdınız, diğer yandan 6284 sayılı Kanun’un gereklerini yerine getirmediniz. Cezasızlığı yaygın hâle getirip iyi hâl indiriminden canileri dışarı saldınız. 6284 sayılı Kanun etkin olarak uygulansaydı belki birçok kadın yaşıyor olacaktı.

Elimde 10 Mayıs 2024 tarihinde verdiğim bir soru önergem var. Sayın Adalet Bakanına net bir şekilde kadın cinayetlerine ilişkin verileri sordum, gelen yanıtta sadece mevzuat bilgisi var. Kadın cinayetlerine ilişkin verileri neden saklıyorsunuz? Bu anlayışla mı sorunları çözeceksiniz? AKP hükûmetleri söylem ve eylemleriyle kadınları sürekli hedefine koydu; sık sık dile getirilen bu söylemlere değinmeyeceğim. Yapılan düzenlemelerden en çok kadınlar etkilendi. Millî Eğitim Kanunu’nda bile yapılan değişiklikle 4+4+4 sistemine geçtiniz; sayenizde kız çocukları örgün eğitimden çekildi. Neler yapıyorlar? Şu anda çocuk evlilikleri devam ediyor.

Bir başka can alıcı temel sorun, kadın istihdamı. Üreten ve çalışan kadınların toplumu değiştireceğini biliyoruz. Bunun önündeki en büyük engel de yine AKP iktidarıdır. Zamanında, 2010 yılında dönemin Başbakanı, kadınların istihdamının artırılması için kamuya bir genelge yayınladı, bakanlıklardan bir eylem planı hazırlamasını istedi. Peki, sonuç alındı mı? Hayır, genelge ortada duruyor. Soruyorum: Kaç kadın valimiz var? Ülke bilimine yön veren TÜBİTAK’ın yönetiminde kadın üye niye yok? Çünkü ülke yönetiminde kadının adı yok. Ülkemizde kamuda çalışan kadın istihdamı yüzde 25; neredeyse OECD ülkelerinin yarısı kadar. Demek ki iş genelge yayınlamakla olmuyormuş.

AK PARTİ GRUBU ADINA ÇİĞDEM ERDOĞAN (Sakarya) – Son günlerde art arda yaşanan çocuklara ve kadınlara yönelik şiddet ve cinayet olayları hepimizi derinden sarstı. Caniler tarafından katledilen çocukların ve kadınların yasını hep birlikte tutarken bu tür olayların son bulması adına Türkiye Büyük Millet Meclisi mensupları olarak canla başla çalışıyoruz.

Ne yazık ki kadına yönelik şiddet coğrafi sınırları aşan, canımızı yakan evrensel bir sorun, dünyanın her yerinde insanlığın en büyük problemi çünkü şiddetin yönü her ne kadar sadece kadınlar gibi gözükse de zararlı etkileri çocukları, erkekleri yani toplumun tamamını âdeta bir ur gibi sarmakta. Son zamanlarda yaşanan kadın cinayetleriyse doğrudan yaşam hakkını hedef almakta ve telafisi imkânsız sonuçlara yol açmaktadır. Ölen her kadınla birlikte dünya biraz daha karanlığa gömülmektedir

Değerli milletvekilleri, bir milletvekili olarak bu Genel Kurul Salonu’nda birçok konuda önemli tartışmalar yaptık, farklı fikirlerimizi savunduk ama biliyorum ki konu şiddet olunca istisnasız tüm milletvekillerimizle hemfikiriz. Kadına yönelik şiddeti, çocuğa yönelik şiddeti aması, fakatı, lakini olmadan çözmek zorundayız; bu işin affı yoktur. Bir kadını öldüren bütün insanlığı öldürmüş gibidir. On sekiz yıldır AK PARTİ’de aktif siyaset yapan, Kadın Kolları Başkanlığı, Merkez Karar Yönetim Kurulu Üyeliği, Bakan Yardımcılığı yapmış ve hep bu konularla çok yakından ilgilenmiş, 2 kız çocuğuna annelik yapan bir kadın olarak size şunu net bir şekilde söylemek isterim ki partimizin iktidarları döneminde kadın konusu her zaman öncelikli konuların başındadır. Kadınlar için her zaman en iyisini hedefledik ve bu konuya her zaman siyasetüstü bir tutumla yaklaştık. Destek mekanizmaları kurarak, devrim niteliğinde reformlar yaparak kadının ekonomik ve sosyal statüsünü güçlendirmek için durmadan çalıştık. Kadına şiddetle mücadele noktasında ülkemize çağ atlatan yasal düzenlemeleri yürürlüğe koyduk. Genç kızların kılık kıyafetlerinden dolayı istediği mesleği seçememesine ve hatta üniversite kapılarından geri çevrilmesine bir son verdik. Halk tarafından seçildikleri hâlde sırf başındaki örtüden dolayı kendisine milletin verdiği görev yaptırılmayarak ağır bir şiddet uygulanan kadın siyasetçilerimizin mağduriyetine bir son verdik. Sizlere bir kez daha, sırasıyla yaptığımız düzenlemeleri anlatmak isterim: 2004'te yapılan Anayasa değişikliğiyle, kadınların ve erkeklerin eşit haklara sahip olduğu Anayasa metnine ilk defa AK PARTİ iktidarları döneminde konulmuştur. 2005'te yapılan köklü Ceza Kanunu değişikliğiyle, aile içi ve kadına yönelik şiddet ilk defa suç olarak tanımlanmıştır. Töre ve namus saikiyle işlenen cinayetler ağırlaştırılmış suç kapsamına alınmıştır. Yine, cinsel saldırı fiili ilk kez 2005 yılındaki bu düzenlemelerle suç olarak formüle edilmiştir. Aile içinde işlenen şiddet suçları şikâyete tabi suçlar kapsamından çıkarılmıştır. 2023 yılında yapılan bir düzenlemeyle, boşanmış eşe karşı işlenen şiddet suçlarına verilen ceza, nikâhlı eşe karşı işlenen suçlara verilenle aynı olacak şekilde artırılmıştır. 2012 yılında şiddete karşı uluslararası standartlarda son derece ileri koruma ve önleme mekanizmaları getiren 6284 sayılı Kanun yürürlüğe konularak tarihî bir reforma imza attık. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın da vurguladığı gibi, Türkiye'de kadına yönelik şiddetin çelikten kalkanı 6284 sayılı Kanun’dur.


Yorum Yazın