DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları Oruç, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda konuştu.
TBMM Grup Toplantısı'nda konuşan Tülay Hatimoğulları Oruç'un satır başları şöyle:
"Geçtiğimiz perşembe günü Kobani kumpas davasında 24 arkadaşımıza siyaset yaptıkları için IŞİD katliamlarına karşı çıktıkları, bu rejime biat etmedikleri için AKP'ye Erdoğan'a "Kral çıplak" dedikleri için 407 sene 7 ay hapis cezası verildi. 16 Mayısta yargılanan siyasetçiler değildi toplumsal itiraz hakkıdır yargılanan, bu karar toplumsal itiraz hakkında verilmiş olan bir karardır. Kürtlere kan kusturulurken ülkede özgürlüklükler katledilirken işçiler emekçiler yoksullar ölüme terk edilmişken biz sosyalistler olarak bunlara sessiz kalmayız, kalamayız dedikleri için mücadele eden arkadaşlarımıza şu an yüzlerce sene ceza verilmiştir. Bunlar hukuk düşmanıdır. Bakın hatırlayın geçmiş dönemi Diyarbakır HDP mitinginde IŞİD'in bombaları patladı. Suruç'ta 33 düş yolcusu IŞİD tarafından katledildi. Antep'te düğün katliamı, Reyhanlı'da onlarca yurttaşımızın yaşamını kaybettiği katliam ve Ankara'da barış güvercinlerini hedef alan gar katliamı. İşte bütün bu katliamlara mevcut olan iktidarın kolluk kuvvetlerinin -dosyalarda da, belgelerde de mevcuttur- sağladıkları destek ortadadır. İşte bizim Kobani kumpas davasında ceza verilen arkadaşlarımız IŞİD'e hayır bu katliamlara hayır, onların Türkiye'deki işbirlikçilerine, destek olan kolluk kuvvetlerine destek veren anlayışa hayır dedikleri için yargılandılar. Bunlar IŞİD ve uzantılarının gerçekleştirmiş olduğu tarihi katliamlardır. Bizler bu katliamları asla unutmadık unutmayacağız
Bu IŞİD katliamlarını gerçekleştirenler şayet yakalandılırsa adliyenin ön kapılarından girip arka kapılarından çıktılar. Oysa ki hakkında bilgi ve belge olduğu halde yakalanmayan onlarca insan var. Ne yaptılar, asıl katilleri yakalamayıp HDP hakkında açılmış olan kumpas davasında tam da "katiller yakalansın bu katliamlar dursun" dedikleri için arkadaşlarımıza ceza verildi. Yargılananlar karanlığa karşı aydınlığı savunanlardır. Ölüme tecavüze soykırıma karşı topraklarını ve yaşamları savunanlardır.
"Yasin Börü'nün öldürüldüğü üzerinden halka aldatmaya devam ediyor"
"Bu kumpas davasıyla Türkiye halklarını birleştiren gücünü sosyalistler ile Kürtlerin ortak mücadelesi barış eşitlik özgürlük fikri mahkum edilmek istendi. Arkadaşlarımız Kürt sorunun barışçıl çözümünde ve demokratik siyasette ısrar ettikleri için HDP'yi iktidar karşısındaki en güçlü muhalefet odağı haline getirdikleri için yargılandılar .Bu kumpas davasıdır ve tamamen siyasi bir davadır. Kobani düştü düşecek diyenlerin hayalleri sükuta uğradığı için intikam davası açılmıştır. Bu intikam için yıllardır Yasin Börü'yü arkadaşlarımızın öldürdüğünü iddia ettiler. Bir çocuğun ölümü üzerinden bir siyasi intikam senaryosu çıkaracak kadar yürekleri kurumuş vicdanları köhnemiş olan bir anlayış var karşımızda. Erdoğan daha dünkü konuşmasında karara rağmen Yasin Börü'nün öldürüldüğü üzerinden halka aldatmaya devam ediyor. Bu kararda yargılanan hiçbir arkadaşımız bir tek kişinin ölümünden sorumlu değildir. Bu kararı bütün kamuoyu öyle bilsin
Yıllarca arkadaşlarımızı utanmadan cinayetle suçlayanlar meydanlarda hayasızca ve düzmeceler üzerinden yargıya talimat verenler tarihin kara sayfalarında yerlerini çoktan aldı. Arkadaşlarımız onlara isnat edilen suçlardan beraat etmiştir. Aldıkları cezalar tamamen yaptıkları siyasi konuşmalar üzerinden verilmiş cezalardır. İftira ve kumpas kampanyası çökmüştür. Bu iktidarın ortağı çöken senaryonun kumpas davasının altında kalmıştır. Dün Erdoğan Kobani kumpas davası hakkında yorum yapıyor. Verilen bu karar bu davanın savcısı ve hakimi olan Erdoğan ve Bahçeli'nin yüreğine su serpmiş olabilir. Sizin yüreklerinize su serpmiş olabilir ama Türkiye'deki demokrasi güçlerinin Türkiye ve dünya halklarının içindeki öfkeyi daha artırmıştır. Ve halklar nezdinde bu karar yok hükmündedir."
"Normalleşme" tepkisi
"Normalleşme dediğiniz Kürtsüz bir normalleşmedir. Devrimcilerin sosyalistlerin kadınların biat etmeyenlerin olmadığı yani aslında toplumun tamamının olmadığı bir normalleşmeden AKP'nin normunu kendisinin yarattığı bir normalleşmeden bahsediyor. Bu anormalliktir. Bunu Türkiye'nin önüne normalleşme gibi sunmaya kalkmayın Kobane kumpas davasında aldığınız karar bunun en açık göstergelerinden birisidir. Bu normalleşme değil darbedir.
Hatimoğulları, Kobani davasında yargılanan siyasilerin isimlerini tek tek okudu
Günay Kubilay yoldaşımız, siyasi hayatını Türkiye Sosyalist hareketinin mücadele birliğine ve Kürt özgürlük mücadelesiyle dayanışmaya adamıştır. Birleşik süreçlerimizin tümünde her zaman en önde olmuş bir enternasyonallisttir.
Alp Altınörs öğrenciliğinden bugüne sosyalizm mücadelesinden bir gün bile kopmadan, tüm cezalara, hapislere rağmen ne sokaktan ne de yazmaktan, üretmekten vazgeçmiştir.
Bülent Parmaksız sosyalist hareketin, Kürt özgürlük mücadelesi ile kesiştiği her yerde olmak, her fırsatta bu ittifak zeminin oluşması için fedakârca çalışarak geçmiştir. Büyük Ortadoğu Projesine karşı Halkların Ortadoğu Projesi perspektifiyle Filistin ve Kürt halkının hakları için mücadele etmiştir.
İsmail Şengül içinden geldiği sosyalist geleneğin Kürt halkıyla buluşmasında emek verdi. Bugün İsmail yoldaşımız şahsında ortak mücadeleden intikam alınmak isteniyor.
Nazmi Gür HDP ve öncesinde kurulan siyasi partilerin tüm kademelerinde görev almış, ömrünü barış ve insan hakları mücadelesine adamıştır.
Dilek Yağlı “Bugün nasıl ki Filistin için insanlar çağrı yapıyorsa o gün de Kobanî için çağrılar yapılıyordu” diyerek iktidarın iki yüzlülüğünü mahkeme boyunca yüzlerine vurmuştur.
Ali Ürküt HADEP’ten bugüne il başkanlığından, MYK üyeliğine, RTÜK üyeliğine kadar verilen her görevi layıkıyla yapan yoldaşımızdır.
Zeynep Karaman yıllarını Kürt halkının özgürlük mücadelesine ve kadınların özgürleşmesine vermiş, zulmün karşısında bir adım bile geri atmamıştır.
Özgürlük mücadelesi ve kadın mücadelesi savunucusu Pervin Oduncu 'Tecrit kırılırsa barış olur' diyerek düşman hukukuna rağmen iktidara ve devlet aklına doğru yolu göstermiştir.
Zeynep Ölbeci 'Şimdiye kadar elde ettiğimiz kazanımlar erkek zihniyetine karşı verdiğimiz mücadelenin sonucudur' diyerek siyasal mücadelesini kadın özgürleşmesine adadığını ifade etmiştir. Aynur Aşan Mersin il başkanlığı görevini yürütmüş, kadın özgürlüğü, sosyalizm ve Kürt özgürlük mücadelesinin yılmaz bir emekçisi olmuştur.
Sevgili Figen Yüksekdağ’a 32 yıl ceza verdiler. Ömrünü devrimci, sosyalist mücadele içerisinde, Kürt halkının yanında, açlığa ve yoksulluğa karşı mücadeleye, kadınların kurtuluş mücadelesine adamış bir siyasetçidir. 'Kimsenin yüzü düşmesin. Yüreği kararmasın. Bugüne kadar yıkamadılar. Diz çöktüremediler. Ağır bedellerle, cefalarla beslenen yolumuzdan döndüremediler. Bundan sonra da başaramayacaklar. Direne direne var olduk. Direne direne kazanacağız…' sözleriyle karşıladı kararı.
Selahattin Demirtaş. 90’lı yıllarda bugünkü iktidarın ortağı karanlık güçlerin uyguladığı insanlığa karşı suçlarla ilgili insan hakları mücadelesi vermiş. Aktif siyasete katılarak ülkenin barışının sembol isimlerinden biri olmuştur. Onun şahsında insan haklarından, barış mücadelesinden, Kürt siyasetinden intikam alınmak istenmiştir. Ve onun sözleri; 'Bin ömrüm olsa hepsini halkım için feda ederim. Moralli olun. Dik durun. Direnin. Umudumuzu, hayallerimizi geleceğimizi zorbalara teslim etmeyeceğiz. Biz bir insanlık hareketiyiz. Biz yenilmezler hareketiyiz.' Evet Selahattin Başkan siz cezaevinde dimdik duruyorsanız emin olun ki biz dışarıdaki arkadaşlarınız olarak mücadelenizde bize devrettiğiniz bayrağı asla düşürmeyecek ve zafere ulaşana dek mücadelemiz devam edecek sizlere ve tüm halklara sözümüz olsun."
Yorum Yazın