DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları Oruç, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda konuştu.
TBMM Grup Toplantısı'nda konuşan Tülay Hatimoğulları Oruç'un satır başları şöyle:
Kadın cinayetleri
Tülay Hatimoğulları, Türkiye'nin kadın cinayetleri gerçeğiyle her gün yüzleştiğini belirtti. Hatimoğulları, son sekiz ayda 261, sadece Eylül ayında ise 34 kadının erkekler tarafından öldürüldüğünü vurgulayarak, "Erkekler, bu cesareti kadınlar için işletilmeyen ve her davayı neredeyse cezasızlıkla sonuçlandıran yargıdan alıyor," dedi.
Hatimoğulları, İstanbul'da Ayşenur Halil ve İkbal Uzuner isimli iki kadının canice, IŞİDvari yöntemlerle katledilmesine dikkat çekti ve bu tür olayların erkek egemen devlet yapısı ve toplumdan cesaret aldığını söyledi. İktidarın ve yandaş medyanın kadın cinayetlerini sıradan olaylar olarak gösterdiğini eleştiren Hatimoğulları, "Artık yeter! Bir kadının dahi öldürülmesine tahammülümüz yok," ifadelerini kullandı.
DEM Parti Eş Genel Başkanı, erkek şiddetine karşı önleyici politikaların derhal hayata geçirilmesi, yargının "erkek yargı" olmaktan çıkması, İstanbul Sözleşmesi'ne acilen dönülmesi ve 6284 sayılı kanunun tartışma konusu yapılmadan uygulanması gerektiğini belirtti. Hatimoğulları, "Çekin kanlı ellerinizi bedenimizden, emeğimizden ve kimliğimizden," diyerek, kadına yönelik şiddetin her bir vakasının Türkiye'nin onuru ve isyanı olduğunu vurguladı.
Ekonomi
Hatimoğulları, iktidarın İş Kanunu'nda yapmayı planladığı değişikliklerle kıdem tazminatını ve esnek çalışma biçimlerini değiştirme niyetini eleştirdi. Ayrıca, "Sosyal Güvenlik Sisteminde Reform" adı altında 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nda yapılacak değişikliklere dikkat çekti. Hatimoğulları, 12 bin 500 TL maaşla geçinemediği için çalışmak zorunda kalan emeklilerden yeniden sigorta primi alınmasının planlandığını vurguladı.
Konya'da 79 yaşında bir işçinin çalışma zorunluluğu nedeniyle inşaattan düşerek hayatını kaybetmesini örnek gösteren Hatimoğulları, "İşte AKP ve ortağının ülkeyi getirdiği hal bu," diyerek durumu eleştirdi. Ekmek ve Adalet buluşmalarıyla yaz boyunca her kesimden işçi, çiftçi, üretici, ve adalet mağdurlarıyla buluştuklarını belirten Hatimoğulları, "Sizlerin gözlerindeki öfkeyi, isyanı ve umudu gördük. Mücadeleyi birleştirelim," çağrısında bulundu.
Hatimoğulları, domates, fıstık, çay üreticilerinin ve ev emekçisi kadınların protesto ettiğini, işçi ve özel sektör öğretmenlerinin direndiğini aktardı. "Yurttaş aç, yurttaş yoksul," diyerek, Türkiye'nin milyonlarca insanının geçinemediğini, sadece İstanbul'da 1 milyon insanın aç yattığını belirtti. Okulların açılmasıyla ailelerin servis ve simit parası ödeyemediğini de ekleyerek, AKP iktidarının politikalarını ve sistemi şiddetle kınadı.
Ortadoğu
DEM Parti Eş Genel Başkanı, Ortadoğu'da süregelen çatışmaların arka planını ve Türkiye'nin bu çerçevedeki duruşunu eleştirel bir bakışla değerlendirdi. Hatimoğulları, yüz yıl önce çizilen haritaların bugün de İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırıları ile yeniden şekillendirilmeye çalışıldığını belirtti. Bu süreçte, Filistin'de bir yıl içinde 40 bini aşkın insanın yaşamını yitirdiğini ve bölgede sürekli bir kaos ortamının hüküm sürdüğünü vurguladı.
Bu çatışmaların çok kutuplu bir dünyada emperyalist güçlerin ve bölgesel ortaklarının yeni bir dünya düzeni oluşturma çabası olduğunu ifade etti. Çin'in artan ticari hegemonyasının durdurulmaya çalışıldığı, enerji kaynakları ve Doğu Akdeniz'deki hidrokarbon rezervleri üzerinden yeni bir düzenin dayatıldığına dikkat çekti.
Türkiye'nin iç politika ve dış ilişkiler bağlamında AKP-MHP iktidarının Osmanlıcı-yayılmacı ve Kürt düşmanlığı üzerine kurulu politikalarının bölgedeki istikrarsızlığı daha da artırdığını eleştiren Hatimoğulları, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İsrail ile olan ilişkilere dair söylemlerinin gerçek dışı olduğunu ve bu söylemlerin iç siyaseti şekillendirme amacı taşıdığını söyledi. İsrail ile askeri ve ticari ilişkilerin kesilmemesini, bu durumun yalnızca iç politikada kullanılan bir araç olduğunu belirtti.
Hatimoğulları, bölgesel savaşların artık nükleer tehditler ve yapay zeka gibi teknolojilerle daha büyük bir tehlike arz ettiğini, Hiroşima ve Nagasaki'den daha kötü sonuçlar doğurabileceğini vurgulayarak, global çapta barış hareketine ihtiyaç duyulduğunu ve dünyanın bu savaşlara seyirci kalamayacağını dile getirdi.
Anayasa ve toplumsal barış
Tülay Hatimoğulları, toplumsal barışın sağlanması konusundaki önceliklerini ve bu yöndeki mücadelelerini vurguladı. "Kim nerede durursa dursun, bizim pusulamız toplumsal barışı sağlamaktır. Biz, toplumsal barışı ezilenlerle, kadınlarla, emekçilerle birlikte sağlamaya hazırız," dedi ve toplumsal barışın siyasetin yol haritası olması gerektiğinin altını çizdi.
Toplumun taleplerinin anayasal bir sözleşme ile güvence altına alınması gerektiğini belirten Hatimoğulları, "Öncelikle herkesin gönülden inandığı ve herkesin 'bu benim anayasam' dediği yeni bir toplumsal sözleşmeye ihtiyaç var. Demokratik Anayasaya giden yolda dikenler temizlenmeli," dedi. Ayrıca, merkezi adaletli ve yerelin güçlü olduğu bir idari sistemin kurulmasının önemine değindi.
Toplumsal barış için iktidar ve devlet aklının Gezi ve Kobani sendromundan kurtulması gerektiğini söyleyen Hatimoğulları, Gezi ve Kobani tutsaklarının serbest bırakılması ve onarıcı adaletin sağlanması gerektiğini vurguladı. 20 Temmuz OHAL darbesinin ve sonrasında çıkarılan KHK'ler ile yapılan ihraçların toplumda yarattığı tahribatın giderilmesi gerektiğini belirterek, "Bu ülkeye en büyük kötülükleri getiren 20 Temmuz OHAL darbesinin yarattığı tüm tahribatlar giderilmelidir," ifadelerini kullandı. Hatimoğulları, KHK'lerle açlık ve yoksulluğa boyun eğdirilme çabalarına karşı çıktığını ve bu konuda ısrarcı bir duruş sergilediğini ekledi.
Ayrıntılar geliyor...
Yorum Yazın