T24 yazarı Yalçın Doğan'ın, "Uçaktakilere küpe: Pınar Türenç bombaladı, Vali özür diledi" başlıklı yazısı...
İşte Yalçın Doğan'ın o yazısı…
Vali Gül: "Sayın Bakanımız oradaydı, ben oradaydım, emniyet müdürümüz oradaydı, hiç kimse 'süpürün' diye talimat vermedi. Oldu mu böyle bir şey, bilmiyorum ama, olmuşsa maksadı aşmıştır, ben sizlerden özür diliyorum. Benim kapım sizlere 7 - 24 açıktır, ne zaman isterseniz görüşebiliriz"
"1 Mayıs günü Saraçhane'de gazeteciler için 'süpürün bunları' diyen polis müdürüne hangi ceza verilmiştir?..
Demokrasi adına yaşananlar Türkiye için utanç karnesidir, Vali Bey, cevap hakkınızı kullanmak isterseniz, kürsüye buyurun."
Basın Konseyi'nin "Dünya Basın Özgürlüğü" nedeniyle önceki gün düzenlediği toplantıya ben de gidiyorum. İlginç olan daveti kabul ederek, İstanbul Valisi Davut Gül de toplantıya katılıyor.
Açılışta Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç gerçek gazetecilikten örnekler vererek, iktidarı temsil edenlerin önünde düşüncelerini hiç çekinmeden sıralıyor:
- 2023'te 563 gazeteci yargılandı, 72 gazeteci gözaltına alındı.
- Basın özgürlüğü sıralamasında Türkiye180 ülke arasında 165. sıraya düştü.
- Anayasa Mahkemesi kararları hiçe sayıldı.
- İşçilerin hak arayışı engellendi.
- Bir meydandan korkup, başka öcü meydanlar yaratma gayretkeşliği yaşandı.
- En demokratki haklar çiğnendi.
- Demokrasi adına, basın özgürlüğü adına bunlar Türkiye'nin utanç karnesidir."
Vali Gül'ü izliyorum, Türenç'in tam karşısında oturuyor, dikkatle dinliyor, hiç tepki vermiyor.
"Talimat kimden?"
Pınar Türenç sürdürüyor:
"Roma İmparatoru Valens tarafından dördüncü yüzyılda tamamlanan, bugün Bozdoğan Su Kemeri diye anılan yerde TOMA, biber gazı ve polisin bir araya geldiği yüz yılllardır vaki olmamıştı. 1 Mayıs'ta bunu da gördük.
Basına baskı devam ederken, el etek öpmeden mesleklerini icra eden gazeteciler var bu ülkede.
1 Mayıs günü halkın haber alma özgürlüğü doğrultusunda görevlerini yapan o gazeteciler için "süpürün onları" talimatı verenlerden kaçının cezalandırıldığını merak ediyoruz."
Konuşmasının sonunda Türenç sadece gazetecilerin değil, halkın isteğini vurguluyor:
"Demokratik iklimde özgürce yaşamayı dilerken, hak ve yasaları içine sindiremeyen rejimin bir an önce normalleşmesini diliyoruz.
Vali Bey, cevap vermek istiyorsanız, kürsüye buyurun!.."
Gazeteciler, akademisyenler, farklı meslek üyeleri ile otoriter rejimin sillesini yemiş olan insanların yakınlarının da bulunduğu salon alkış patlamasına sahne oluyor.
Geçen yıl ve bu yıl katılım
Sözüne "iyi ki gelmişim, birbirimizi anlamak çok kıymetli" diye başlayan Vali Gül:
"Dün neler olduğunu anlatacağım ama, önce gördüm ki, Pınar Hanım çok gergin."
Salondan sesler yükseliyor:
"Otoriter rejim nedeniyle hepimiz gerginiz."
Vali 1 Mayıs için sendikalara 42 ayrı meydan gösterdiklerini, hangisini isterseniz verelim dediklerini, Taksim için üç sayfalık hukuk metni ilettiklerini söyledikten sonra:
"Geçen sene 1 Mayıs'a 38 bin kişi katılmıştı. Bu sene bazı partilerin, üç konfederasyon ve bazı sendikaların çağrılarına rağmen, 10 bin kişi katıldı."
Sivil toplum örgütlerinin, sendikaların üzerinde mutlaka düşünmeleri gereken bir tespit.
Örgüte rağmen, katılmadan, hakkını nasıl koruyacak ve alacaksın?..
Vali Gül az katılımın güveniyle devam ediyor:
"Bu ne demek?.. Kimse çatışma istemiyor. Öyle olsa, 10 bin değil, 200 bin, 300 bin kişi gelirdi."
Eylemci sayısı artarsa, çatışma çıkabilir bağlantısına katılmıyorum. Ama, eylemci sayısı artarsa, polisin o kadar kolay davranamayacağını düşünüyorum.
“Eski müdahale olsa”
Katılım çok ayrı tartışma konusu, Vali'yi dinleyelim:
"Taksim'e çıkmak isteyenlere karşı, polis su kemerinin önünde durdu, kimseye saldırmadı. Gazetecilerin, polisin ve göstericilerin nerede duracağı belirlendi.
Bu arada polise taşla, bayrak sopasıyla saldıranlar oldu. Polis olabildiğince az gaz kullanarak, göstericileri oradan uzaklaştırdı. Polis eski müdahaleleri yapsa, binlerce kişiyi döverek gözaltına alabilirdi."
Bu cümlenin de altını çiziyorum.
“Özür dilerim”
Ve "süpürmek" hakaretine ilişkin Vali Gül:
"Sayın Bakanımız oradaydı, ben oradaydım, emniyet müdürümüz oradaydı, hiç kimse "süpürün" diye talimat vermedi. Oldu mu böyle bir şey, bilmiyorum ama, olmuşsa maksadı aşmıştır, ben sizlerden özür diliyorum. Benim kapım sizlere 7 - 24 açıktır, ne zaman isterseniz görüşebiliriz."
Bir yetkiliden uzun yıllar sonra ilk kez bir özür cümlesi duyuyoruz.
Yorum Yazın