"Erkeklerin bir oyunudur"

Yeniden Refah Partili Ali Yüksel'den tek eşlilik hakkında tartışma yaratacak sözler

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
Yeniden Refah Partili Ali Yüksel'den tek eşlilik hakkında tartışma yaratacak sözler
Abone ol

Yeniden Refah Partisi (YRP), Konya Milletvekili ve MYK üyesi Ali Yüksel, "Tek eşlilik ve kadın özgürlüğü erkeklerin bir oyunudur." ifadelerini kullandı.

Gazete Duvar'dan Can Bursalı'ya konuşan Ali Yüksel, evlilikle ilgili, "Evlenmek sadece cinsel zevk için değildir. Aynı zamanda çocukların anası babası belli meşru bir şekilde çoğalmasını sağlamak içindir. Adam da kadın da evlenmedi. Birincisi cinsel ihtiyacını nasıl giderecek? İkincisi; piyasayı piçler ile mi dolduralım?" ifadelerini kullandı. 

Yüksel'in açıklamaları şöyle:

Özel hayatınızı kişisel olarak hiç merak etmiyorum. Ancak seçimden sonra isminiz, “Üç eşli milletvekili” şeklinde gündeme geldi. Bir açıklama yaptınız ama o açıklamada net bir ifade kullanmadınız. Üç eşiniz var mı ya da hayatınızın bir döneminde üç eşiniz oldu mu?

Hayatımın bir döneminde üç tane eşim oldu. Allah rahmet eylesin ilk eşim vefat etti. Daha sonra iki eş ile kaldım. Ama benim niyetim dörde kadar gitmekti. Allah müsaade etmiş. Kanunları kim yapıyor, insanlar yapıyor. Ama ben Allah’a hesap vereceğim. Öldüğüm zaman beni Türkiye Cumhuriyeti mahkemeleri yargılamayacak, hesabı onlara vermeyeceğim. Ben Allah’a hesap vereceğim. Allah’ın müsaadesine göre hayatımı tanzim ederim. Daha sonra iki eşim oldu. Bunlardan benim çocuklarım oldu. Elhamdülillah üç eşten sekiz tane yavrum var. Hepsi birbirinden kıymetli. Ayrıca şunu ifade edeyim, Allah bana üç eş nasip etti. Hepsi birbirinden kıymetli hepsi birbirinden değerli idi.

Şu anda iki eşiniz mi var?

Onlardan birisi ile de bazı birikimler sebebi ile ayrıldım. Şimdi öbürü ile de olan evliliğimiz pamuk ipliğine bağlı. Ondan da ayrılabilirim. Allah nikâhlanmayı nasıl meşru kılmış ise ayrılmaya da müsaade etmiş. Öyle diyelim. Yani bu ayrıca bu özel bir şeydir, herkese açmak mecburiyetinde değilim.

Şunu da söyleyeyim, benim üç evliliğimi dile getirip bunu kınayanlar, yadırgayanların kaç tanesi acaba sadece kendi eşi ile yetiniyor? O nikâhlı oldukları eşlerinin dışında hiçbir kadın ile yatıp kalkmadılar mı? Kadın ise erkek ile yatıp kalkmadılar mı? Herkes biliyor ki Türkiye’de nikâhlısının dışında gayrı meşru olarak yatıp kalkan ve sınır tanımayan bir sürü insan var. İmkânı olanlar bunu yaşıyorlar. Onlarla uğraşmıyorlar da niye benim Allah’ın emrine uygun olarak yaptığım evlilik ile uğraşıyorlar? Burada bunun temelinde kesinlikle İslam düşmanlığı var, din düşmanlığı var. Bunu kesinlikle söylüyorum. Ben buna isyan ediyorum.

Ayrıca bir de tek evliliğe kadınları mecbur etme oyunu var. Kadın hürriyeti denen şey, temelinde erkeklerin oyunu. Ne kadar büyük bir kurnazlık. Ama bu işi öyle yapıyorlar, öyle perdeliyorlar ki sanki kadınlara hizmet ediyorlar. Kadınlar çok büyük bir oyun içinde.

Nasıl yani, biraz açar mısınız? Tek eşlilik erkeklerin kadınlara bir oyunu mu?

Tabii ki. Tek eşlilik ve kadın özgürlüğü erkeklerin bir oyunudur. Müslümanların hayatına bakarak ‘Yahu kadını kocasına mahkûm ediyor, dört duvar arasına hapsediyor, kadın çalışabilmeli, kocasına hizmetçilikten kurtulmalı’ diyorlar. Peki, kocasına hizmet etmeyi yadırgayan, doğru görmeyen kişiler kadına özgürlük vererek kadına çalışma hayatı açıyorlar değil mi? Kadın ya hostes oluyor ya bir lokantada garson oluyor ya bir pavyonda efendim vücudunu sergileyerek parasını kazanıyor veyahut bir fabrikada, işyerinde çalışıyor. Peki, bunlar kocasının dışındaki insanlara hizmet etmiyor mu? Sevdiği hayat arkadaşına bir çay yapmak, yemek yapmak yadırganırken gidip pavyonda gözünden şehvet akan insanlara hizmet ediyor. Bir restoranda çalışan bir kadın müşteriye surat asmak veya tavır koymak hakkına sahip mi? Yaparsa kapı dışarı değil mi?

Buraya indirgemek yanlış değil mi?

Siz yanlış görebilirsiniz.

"Piyasayı piçlerle mi dolduralım?"
Ben sizin söylediklerinize karşı kendi fikrimi beyan etmiyorum. Ancak bahsettiğiniz yaşam biçiminde illa ki kadınla erkeğin evlenmesi ve erkeğin kadına bakması gerekiyor. Belki hayat evlilik imkanı vermemiş olabilir. Ayrıca evlenmek zorunda da değil. Bu durumda nasıl hayata tutunacak kadın?

Peki evlenmek mecburiyetinde değil dediniz. Peki, erkek ve kadın evlenmediği takdirde cinsel ihtiyacını nasıl giderecek? Gayrı meşru giderecek değil mi?

Elhamdülillah ben Müslümanım. Benim dinim var, kitabım var, önderim peygamberim var, onun uygulaması var. Ben bunları esas alırım. Neden esas alırım? O Allahtan gelmiş bir dindir. Beni de yaratan Allah'tır. Benim yapımı en iyi bilen Allah'tır. Hem fiziki yapımı hem de psikolojik yapımı ruh halimi en iyi bilen odur. Benim için neyin faydalı neyin zararlı olduğunu ben değil o bilir. İnsanlar değil o bilir. Peygamberimiz ‘Evleniniz, çoğalınız’ diyor. Evlenmek sadece cinsel zevk için değildir. Aynı zamanda çocukların anası babası belli meşru bir şekilde çoğalmasını sağlamak içindir. Adam da kadın da evlenmedi. Birincisi cinsel ihtiyacını nasıl giderecek? İkincisi; piyasayı piçler ile mi dolduralım? Batı bizi cephede yenemeyince aile yapımızı bozmak için çabaladı. Biz, ekonomik zaruretler içerisinde kıvranırken her istediklerini yapar hale getirdiler. Onun için buna isyan ediyoruz. Ve buna dur diyeceğiz. Bütün gücümüzle dur diyeceğiz. Zannediyorlar ki köpeksiz köy buldular değneksiz geziyorlar. Yok, öyle yok. Bu işlerin bir hâkimi var, Allah var. Bu bir imtihandır. Elbette zorluklarımız olacaktır. Zayiatsız savaş kazanılmaz. Şehitler vereceğiz. Zayiat olacak ama neticede kazanacağız Allahın izni ile.

Kanunda birden fazla kişiyle evli olmak yasak. Siz üç kadınla evlenerek kanuna aykırı davranmış oluyorsunuz. Kanununa aykırı davrandığınız devletin uzun yıllar bürokrasisinde görev yaptınız. Şimdi de milletvekili olarak görev yapıyorsunuz. Burada tezat bir durum yok mu?

Şimdi burada bir tezat var. Ama bu tezatta kabahat benim değil bu kanunu koyanlarındır. Lafa gelince yüzde 99’u Müslüman diyorlar. Ama kanunları yaparken o Müslümanların inancına aykırı kanun yapıyorlar. Avrupa’da böyle bir şey yok. Ben 45 yılımı Avrupa'da geçirdim. Bütün Avrupa ülkelerini biliyorum. Amerika’yı Kanada'yı biliyorum. Gitmediğim bir yer Avustralya kaldı. Orada kanunları yaparlarken papazların görüşünü alıyorlar. Ama burada Müslümanların haramlarına, müsaadelerine dikkat edilmiyor. Dinin söylediği yasaklanıyor. Dinin haram kıldığı serbest bırakılıyor. İşte bu tezatlarda kabahat bizim değil. Bu kanunları koyanların. Anlatabildim mi? Bu durum apaçık İslam düşmanlığıdır.

Bak biz iktidar olsak, tarihte bir örneği de var, Fatih Sultan Mehmet İstanbul'u fethettiği zaman Ermenileri, Rumları, Yahudileri çağırıp ‘Bizim adil mahkemelerimizde mi mahkûm olmak istersiniz yoksa kendi inancınıza göre kuracağınız mahkemelerde mi mahkûm olmak istersiniz?’ demiş. Bizim inancımızda bu var. Şimdi biz Türkiye'de iktidar olsak adalet sistemimizde tutup da illa İslam hükümlerini dayatacak değiliz. Müslüman olanlar ona uyacak. Ama Hıristiyanlar, Yahudiler kendi şeriatına uyacak.

İktidar olduğunuzda Şer-i hukuk uygulamayı mı vaat ediyorsunuz?

Ben yapabilsem onu canla başla yapmak isterim.

Müslüman da Hristiyan da Yahudi de eşit olarak aynı kanunlar önünde aynı şekilde sorumlu olsa daha eşitlikçi bir uygulama olmaz mı?

Yanlış bir şey. Eşitlik olur mu hiç? Şimdi bir de eşitlik deyince kadın erkek eşitliği diyorlar. Hiç eşit olabilir mi? Kadınla erkek eşit olabilir mi?

Yakın zamanda Menzil şeyhi vefat etti. Binlerce insan cenaze törenindeydi. İnsanlar sevdiği, kıymet verdiği, önder olarak gördüğü birinin cenazesine elbette gider. Ancak Türkiye’de geçmişte Fethullah Gülen Cemaati örneğinde de gördüğümüz gibi bu tip yapılar kariyer hedefleri için de bir araç haline geldi. Bugün Gülen Cemaati’nin yerini Menzil’in doldurduğuna yönelik tespitler de var. Sizin mevcut tarikat yapılarına yönelik düşünceniz nedir?

Ben belirli bir cemaat üzerine indirgemeden genel bir şey söyleyeceğim. İslam’da kişilerin ahlaken ve nefis olarak terbiye edilmesi yönünde bir usul, gelenek oluşmuş. Buna tarikat diyorlar, tasavvuf diyorlar. Bunları yürütülen yerlere de tekkeler, zaviyeler diyorlar. Osmanlı döneminde bu tekkeler, zaviyeler ve tarikatlar insanların nefis terbiyesini ve ahlaki terbiyesini üstlenmişti ve devletten bağımsızdı. Çok büyük bir görev görüyorlardı. Cumhuriyet döneminde tuttular, yanlış örnekleri göz önüne alarak hepsini kapattılar. Çok büyük bir hata oldu. Çünkü su-i emsal, emsal teşkil etmez. Siz o müesseselerin yaptığı görevi yapacak yeni müesseseler kurup aynı işlevi görebilecek duruma getirmezseniz bir boşluk doğar. Bu boşluk neticesinde her şey altüst olur. Bak Türkiye’de insanlar cinnet geçiriyor. Bir park yeri kavgasından cinayet işleniyor. Bunlar neden oluyor? Toplumda çoğunlukla bozulma var. Neden? O müesseselerin yerini dolduracak bir şey yapılmadı. Aslında bu, çok kıymetli bir hizmet idi.


Yorum Yazın