Yerel basın için ‘hak yolu’ yasalara takılıyor

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
Yerel basın için ‘hak yolu’ yasalara takılıyor
Abone ol

Gazetecilere hak ve hukuk mücadelesinde yol arkadaşı olan Bursa Barosu, sesini yükseltmekten geri durmadı. Yerel basın davalarına bakan Bursa Barosu Avukatı Özgür Özcan’a göre, halkın haber alma özgürlüğü, muğlak ifadelerle dolu yasaların, reklam alma yarışının ve kendini bağımsız hissetmeyen yargı organlarının kurbanı olmaktan sıyrılamıyor. Gazeteciler Cemiyeti'nin katkılarıyla...

Haber: Dilek Atlı – Bursa

Sansür yasası olarak anılan yeni yasanın şekillendirdiği zor sürecin mağdurlarından biri de Bursa’daki yerel basın. Bu süreçte Bursalı gazetecilerin kimi haberleri sansüre takılırken, bu engeli aşan pek çok haber yargılama konusu yapılıyor, basın kuruluşları ise son dönemde ilan kıskacına sıkışmış durumda. 

Bursa Barosu yerel basın mensuplarına sansür yasası ve ifade özgürlüğü kısıtlamalarına karşı kamuoyunu da harekete geçirecek ortak sesi oluşturmada önemli destek sağlıyor.  

Özgür Özcan

Yerel basın davalarına bakan Bursa Barosu Avukatı Özgür Özcan ile Bursa’da gazeteciliğin durumunu birlikte değerlendirirken, gazetecilerin hak mücadelesine ilişkin yakınmaları ve sorularına yanıt aradık;  

Nefesimiz kesiliyor

SORU: Özgür Bey, yerel basında ifade özgürlüğü ve gazetecilik haklarının ihlali konusunda davalarda avukat olarak yer aldınız. Sizce basın özgürlüğünün kişisel özgürlerdeki yeri nedir?

ÖZCAN: Kişisel hak ve özgürlükler dediğimizde hemen herkesin aklına ilk olarak ifade özgürlüğü gelir. Bu özgürlüğü kullanamadığımızda, söyleme ihtiyacı duyduğumuz düşüncemizi ifade edemediğimizde, sesimiz kesildiğinde nefesimiz de kesilmiş gibi hissederiz. İfade özgürlüğü yaşanılan durumun haber verilmesini de kapsar. Haber verme hakkının kamu önünde kullanımı da basın özgürlüğü içinde ifade edilir. Yine haber alma hakkı da ifade özgürlüğünün kullanımı açısından zorunludur. Kamusal bir durumla ilgili düşüncemizi ifade etmemiz için öncelikle bundan haberimiz olması gereklidir. Bu da haber alma hakkı olarak yine basın özgürlüğü kapsamındadır. Yani basın özgürlüğü esasında ifade özgürlüğünün bir görünüm şeklidir. Kamusal bir hak gibi görünse de kişisel olarak ifade özgürlüğümüz ne kadar önemliyse basın özgürlüğü de aslında aynı derecede önemlidir.

Dava dosyalarından

SORU: Sosyal medyada ve yerel basın mecralarında ifade özgürlüğüyle ilgili ilginç sayılabilecek dava dosyaları sizin veya meslektaşlarınızın önüne geliyor mu? Tanık olduğunuz ne gibi örnekler var?

ÖZCAN: İfade ve basın özgürlüğünü aynı yer ve önemde düşündüğümüzde sosyal medyada yapılan paylaşımlar nedeniyle tutuklu yargılamalar yapıldığını ve davalar sonucunda da ceza hükümleri kurulduğunu maalesef biliyoruz. Bu paylaşımları yapan hesap sahipleri ifade özgürlüklerini kullanırken, haber ve görüş alma ve verme haklarını yani basın özgürlüklerini kullanmış oluyorlar. Mahkemeler de karar verirken bunu teyit edip, suçun (!) basın yayın organı aracılığıyla işlenmiş olması nedeniyle diye belirterek ceza artırımına gidiyor. Kamusal bir faaliyet olarak basın özgürlüğü kullanımı nedeniyle değilse de bireysel olarak sosyal medyada ifade özgürlüklerini kullanmaları gerekçesiyle yargılanan maalesef çok kişi var. Cumhurbaşkanına yönelik olanları ayrı tutarsak, örneğin Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı’nın -30 Ağustos zafer değil yas günüdür- sözleri üzerine yapılan paylaşımlar, Niğde Cumhuriyet Savcısının Kayseri’de bir özel hastanede doktoru tehdit ettiğine ilişkin iddialar sonrası yapılan paylaşımlar, Tavşanlı’da bir üniversite rektörünün 10 Kasım törenine sivil kıyafetle katılımı sonrası yapılan paylaşımlar… Şu anda aklıma gelen dava dosyaları.

Reklam alma kaygısı

SORU: Sizce yerel basın hak ihlallerine uğruyor mu? Bu, size göre yerel basının gelişimi için nasıl engel oluşturuyor?

ÖZCAN: Çoğu yerel basın kuruluşu dışarıdan, ilk görünüş itibarıyla, haber alma ve haber vermeden ziyade reklam alma ve reklam verme kısmı ile daha çok ilgili izlenimi uyandırıyor maalesef. Yapılan işin niteliği ikinci planda kalıyor gibi görünüyor. Yazılı yerel basın için de, internet medyası için de ilk etapta böyle görünüyor. İşin niteliğine önem veren kişi ve kuruluşları hariç tutarak söylüyorum tabii ki bunları. Dirsek temasım üzerinden gidersek; bursamuhalif.com haber sitesinin hukuk danışmanıyım. Kaldı ki basılı yayın olarak da tekrar faaliyete başladılar yakın zamanda. Yaptıkları haberler nedeniyle Büyükşehir Belediyesi tarafından çalışanlarından birkaçının seyahat kartları iptal edilmişti. Kaldı ki internet sitesinde ya da basılı yayınlarında reklam almayan bir basın kuruluşu bu. Ancak basın ilan kurumu geliri gibi bir gelirlerinin olmaması, neredeyse sadece reklam gelirleriyle ayakta kalmaya çalışan basın kurumlarının olması ne yazık ki yerel basının gelişimine engel oluyor.

Sansür yasası

SORU: Sansür yasasının kapsamına ilişkin Bursa Barosu da diğer Barolar gibi ses yükselmiş ve bunun kabul edilemez taraflarını dile getirmişti. Siz, Bursa Barosu’na üye bir avukat olarak yasayı ve o süreci nasıl özetlersiniz?

ÖZCAN: Yasanın içeriğinde o kadar muğlak ifadeler var ki herhangi bir sosyal medya paylaşımının gerçeğe aykırı olduğu ileri sürülerek ve paylaşımın niyetinin endişe, korku ve panik yaratmak olduğu değerlendirilerek hem paylaşımın yapıldığı mecranın sorumlusu, hem de paylaşımı yapan kişi hakkında ceza kovuşturmasına başlanma olasılığı her an gündeme gelebilir. Oysa ceza hükmü, somut delillerle, suçun işlendiği ortaya konmadan verilemez. Niyet okumayla ceza hükmü verilmesi tehdidi ile karşı karşıya kaldığımız bir yasa yürürlükte maalesef. Bu yasayla basın özgürlüğü ve dolayısıyla ifade özgürlüğünün ortadan kaldırıldığını söyleyebiliriz. 

Gelinen süreçte son güncel örnek olarak ekşi sözlük’e erişimin engellenmesi yasanın ne zaman, nasıl kullanılabileceğinin ne kadar keyfi olabildiğinin somut bir örneği. Hiçbir hukuki gerekçeye ihtiyaç duyulmaksızın hatta içeriğin ne olduğu da belirtilmeksizin bir internet sitesine erişimin engellenmesi bu yasa kapsamında dahi mümkün değilse de ekşi sözlük örneğinde hukuki gerekçe ve -yasaya aykırı içerik- belirtilmeden de sansürün uygulandığını görüyoruz. Hukukçu olarak gönlümüz razı olmasa da güncel bir paylaşım olarak, oyuncu Feyyaz Yiğit’in -Duygularımı hapse girmeyecek şekilde ifade edemiyorum- paylaşımına bu yasanın özeti diyebiliriz. 

Yas bayramı

SORU: Basın özgürlüğünde örnek kararlar yerelde yaşandı mı? Bugün veya geçmişte örnekleri var mı? 

ÖZCAN: Buna verilebilecek olumlu örnek yargının geldiği son durumda ne yazık ki yok denebilir. Yargı organında görev yapanların kendilerini bağımsız ve tarafsız hissetmediği bir ortamda bağımsız ve tarafsız karar vermelerini beklemek de çok güç. Kendilerinden beklenen kararı vermemeleri halinde görev yerlerinin değiştirilebileceği ihtimali akıllarında iken adil karar veremeyecekleri kestirilemez bir durum değil.

SORU: Bursa’da yaşanan bir örnek olay olarak Belediye Başkanının “yas bayramı” lafları sonrasına atılan tweetler dava açıldı mı?

Alinur Aktaş

ÖZCAN: Bursa Büyükşehir Başkanı Alinur Aktaş hakkında kaç dava açılmış?- diye sorgulamaya gittiğimde TC kimlik numarasını söyledikten sonra yetkililer, ekranda çıkan ismi görünce -vekâletiniz var mı?- diye sordular. Olmadığı için de -bilgi veremiyoruz- dediler. Ama bizim davada müvekkil ceza aldı. Dosya itiraz aşamasında şu an. İtiraz incelemesinden sonuç, 1 hafta 10 gün içinde gelir. Hem dava aşamasında, hem de itiraz aşamasında görevi nedeniyle hakaret olmadığını dile getirdik. Görevinin dışında genel bir konuda yaptığı yorum nedeniyle kendisi hakkında ileti paylaşıldığını ifade ettik. Ayrıca görevi ve konumu nedeniyle Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş’ın hakkında ileri sürülen görüşlere, yapılan yorumlara tahammül göstermesi gerektiğini ve toplum önünde bir kişi olarak eleştiriye daha açık olması gerektiğini, küfür olmadığı sürece kaba sözün cezalandırılamayacağını, Yargıtay, Anayasa Mahkemesi ve AİHM içtihatlarının bu yönde olduğunu belirttik. İtiraz metnimiz ise şöyle:

“Bursa Büyükşehir Belediye Başkanının ulusal basına yansıyan -30 Ağustos zafer değil yas günüdür- şeklinde bir yorumu olmuştur. Bunun üzerine sanık kendisi aleyhine ‘Fetöcü Başkan’ şeklinde yorumda bulunmuştur. Başkanın Twitter hesabında Fethullah Gülen’i övücü mahiyette birçok paylaşımı bulunmuş ve gündem olmuştur. Sanığın kendisine yönelik sözlerinin olgusal dayanağı bulunmaktadır. Sanığın iddianameye ve karara yansıyan diğer paylaşımı -Kanı bozuk vatan hainlerinin… Emperyalist uşak dölleri için 30 Ağustos zafer değil yas günüdür- paylaşımı, başkana yönelik olmayıp genel bir yorumdur. ‘Fetöcü başkan’ sözü de siyasette hemen hemen herkesin birbirini açıkça aynı şekilde suçladığı bir hitaptır.”


Yorum Yazın