Kıyıları, hasretlikleri, dağları, taşları ve de ovaları yürek acısı ile dümdüz eden hasretlikler ve derin ıstıraplar yazgısının sahipleri sadece bir ülkenin insanı değildi elbette. Hasretllik, içinde bulundurduğu hazinesi yani ruhunda tuttuğu ve temsil ettiği kadar yaşanır ve yaşandı da.
Aradan geçen koskoca yüzyıl geçti, dünyada savaşlar devam etmeye insanlar bir oradan bir buraya yanlış politikalar ve bitmeyen hırslar yüzünden sürüklendirilmeye devam ederken yazarlar, düşünürler, elbette boş durmadı. “İnsan” olanım, diyenin durabileceği, kolay kolay kabullenebileceği olgular olmayan yaşananlar herkesin yüreği kadar yaşıyor.
LOZAN MÜBADİLLERİ VAKFI, ilkini düzenlediği ve yüzüncü yılımıza atfedilen ödül törenini üç kişi üzerinden değerlendirdi. Hepsinin gerekçesini tek tek okuyarak ödüllerini teslim ettiler. Yakın dostum, Dr.Tuncay Özverim, Almanya’dan “ATATÜRK” filmini (Madam Corinne akrabası) ve bilhassa hiç kaçırmadığı, kitap fuarını gezebilmek, her yıl yaptığı gibi dostları ile sohbet edebilmek için geldi. Kendisi yine o güzel yüreğine harmanladığı, Armutlu’daki yazlığından dostları, Murat Hocaoğlu, Polonya’lı eşi Monica ve çocukları ile desteklediler. Evet, bu her birimizi derinden bağlayan gayet insanî bir durum olsa da esasen ortak dostumuz ve nihayet benimde iki, üç derken bir türlü zamansal ortamın oluşamadığı, Kemal Yalçın beyde, Edebiyat dünyasını aşıp gerçek yoksunluğun derinliğinin ülkeler arası sınırlarla olmadığını ispat etmiş ve öncü olmuş olan gerçek bir hikâyeyi anlattığı, “Emanet Çeyiz” adlı romanı, 100.yıl Mübadele Ödü Töreninde (2023),Roman Ödülüne, değer görüldü. Kendisi ile birlikte, Bilim Ödülünü- Kemal Arı, Gazetecilik Ödülünü ise İskender Özsoy aldı.
Bu çok anlamlı günde bilhassa Makedonya, Selanik mübadilleri, sohbet sırasında tanıştığım Benek Yücekök Hocam ve arkadaşı, herkes bir kelime ile ülkesi, toprakları anlatıldığında o gözlerindeki yaşam ışığının geceleri gökte parlayan yıldızlardan hiç farklı olmadığını fark ettim. Yürekli insanların yazgısını tebessüm ettiren ise sadece ATATÜRK kelimesinin olması, yüzüncü yılımızda gerçek mübadil, göç yaşamış, kendi topraklarından sürüldüğü, topraklarının göz göre göre gitmesi, yanan, yıkılan ve tarumar edilen bir kader diye dayatılana yaslanmayıp, kendi kaderini bir ulusun kaderi üzerine büyütün o yüce şahsiyetin huzurunda ne kadar şükranlarımızı sunsak az kalır.
Emanet Çeyiz, aşk hikâyesi, yarım kalan şeyler kelimeler bile olsa zamanda yok olmuyor, sadece savruluyor ve ne kadar sona gelinse, ömür bitse hep seninle gittiğin her yere taşınıyor. Aslında kendi babasının hikâyesinin, annesinin de müsaadesi ile kaleme alan, Felsefe ve öğretmen kimliği ile bütünlediği yaşamının zor geçen zamanlarını, Fakir Baykurt ile oluşan dostluğunu ve Almanya’da ki vatan hasretinin kokusunu, Yunanistan’a gittiği zaman o kokunun daha büyük olduğunu hissedebilenlerden, Kemal Yalçın. Öyle ki kendisinin yüreği sadece Yunanistan ile sınırlı değil zaten insan ve dostluklar sınırları aşan bir yürek tılsımıdır.
Son derece güzel ve özgün bir dille kaleme aldığı, Emanet Çeyiz, adlı romanı; adeta dünyada bir kutup yıldızı olarak ilk kez Müslüman ve Ortodoks mübadillerin, evlatlarının başına gelenleri tarafsız bir dille kaleme aldı. 1923 mübadelesini yaşamış olanlar ile birebir görüşmeler yaparak, bugün hem kendi ülkesinde hem Yunanistan’da en çok okunan roman olmasına sebep oldu. Ayrıca Almanca ve Farsça dillerine çevrildi. Otuz yılı bulan çalışmaları neticesinde Almanya, Duisburg-Essen Üniversitesi Turkistik Bölümünde, 2016 yılında, “Kemal Yalçın Arşivi” kuruldu.
Savaşın kötülüğünü tıpkı köklerinden aldığı, “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” ilkesi aldığı güç ile 1996 yılında Türkiye Yunanistan arasında Kardak Kayalıkları yüzünden savaşın eşiğine doğru sürüklenirken elinde silah ile değil iki valiz çeyiz ile Yunan sokaklarını arşınlamış, çeyizler vesilesi ile dostluğu ve barışı götürmüştür.
Denizli’nin Honoz ilçesini terk etmek zorunda kalan Rum komşuları Minioğlu’nun kızlarını bulabilmek ve emaneti teslim edebilmek için adım adım gezdiği ve romana temel oluşturan gerçekler kendisine;
1998 yılında Abdi İpekçi Dostluk ve Barış Özel Ödülü, Kültür Bakanlığı Roman Başarı Ödülü, 1999 yılında Türkiye ve Yunanistan Dostluk ve Barış Ödülü, 2001 yılında Denizli Şeref Ödülünü getirdi.
Lozan Mübadilleri Vakfı 100.yıl MÜBADELE ROMAN ÖDÜLÜ’ne İstanbul’da 20 Eylül 2023 tarihinde oy birliği ile karar verilen ve ödülün tesliminin gerçekleştirildiği, 4 Kasım 2023 tarihinde bizde şahtilik ettik. Güzel dostlar ve yine güzel yürekli insanlarla sonrasında tertipledikleri ve her şeyin başladığı İstanbul, İstiklal Caddesinin büyülü atmosferinde birlikte bir yemek yedik.
Yemeğin sonu, uzun zamandır türkü söylemeyen Kemal Yalçın’ın sesi ile taçlanırken dostların Yunanca şarkıları da bu anlamlı geceye başka bir güzellik kattı.
Kemal Yalçın’ın yolculuğu burada bitmiyor, İstanbul’dan memleketi Denizli’ye geçiyor ve orada kendisini mübadil akrabaları ve kendi öğrencileri özel bir organizasyon için bekliyorlar. Sağ olsunlar bu ayın sekizinde gerçekleşecek organizasyona ve hatta hikâyenin geçtiği bölgeyi tanıtma tur teklifine rağmen buradaki işlerimin yoğunluğundan katılamayacağım. Katılamasak da yürekte hissetmek, yaşatmak ve yazmak zaten yaşanılır kılmaktadır olguları her daim.
Birleştirmeye, sevgiye evet diyenlerin çoğaldığı doğrunun ve hakkaniyetin olduğu gibi yansıdığı günleri sanatla taçlandırdığımız, insan olabilmenin onurunu, her yerde her manada yansıtabildiğimiz nice güzel günlere…
EMEL SEÇEN
Sevgili Emel Hanım, kaleminize, aklınıza, fikrinize sağlık. Yazınızı okudum. Çok begendim. Sadece bir düzeltme rica edeceğim. Benim köyümün adı HONAZ Honoz degil. Düzeltirseniz memnun olurum. Iyi ki varsınız. Kemal Yalçın
Kemal Yalçın'ı, Emanet Çeyiz'i ve Mübadele'yi çok güzel değerlendirmişsibiz. Tebrikler ve teşekkürlerimle....