“Son zamanlarda AB için en büyük tehlike, topraklarını ve değerlerini tehdit eden yabancı güç Türkiye’dir.” Bu satırlar İngiliz Independent gazetesinde Denis MacShane imzalı yazıdan. Yazıda, Türkiye, AB topraklarını ve değerlerini tehdit eden yabancı güç olarak nitelenmekle kalmıyor, Ankara’yla Atina arasındaki gerilime de gönderme yapılarak Fransa’nın eski Cumhurbaşkanlarından François Hollande’ın ağzından,“Yunanistan’ın yardımımıza ihtiyacı var,”deniliyor.
Independent’in yazısı şu çarpıcı cümlelerle sürüyor:
“ Atina’da düzenlenen bir konferansta François Hollande konuşmacılardan birisiydi. François Hollande’a göre, Avrupa’daki diplomatik çevrelerde artık ‘Sultan’ olarak anılmaya başlanan Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan Avrupa için bir tehdit. Ülkesini ekonomik yıkıma sürükledikten sonra şimdi milliyetçilik söylemine sarıldı. Osmanlı’nın görkemli dönemlerini yeniden canlandırmaya çalışıyor.Bundan amacı kamuoyunun dikkatini artan ekonomik sorunlardan uzaklaştırmak .” Yani, cambaza bak, misali.
Hollande’ın konferansta Türkiye’ye çok fena yüklendiğine dikkat çekilen yazıda şu ifadeler kullanılıyor:
“Hollande Ankara’ya bir dizi ağır suçlamalarda bulundu. Bunları şöyle sıralayabiliriz:
1.Erdoğan Doğu Akdeniz’i tamamıyla askerleştirmek istiyor.
2.Rusya’dan füze savunma sistemlerini satın alarak NATO’ya olan yükümlülüklerini tamamıyla ihlal etti.
3. Kendisine muhalefet eden yüzlerce gazeteci ve politikacıyı hapse attırdı.
4. Ciddi biçimde İslam takıntısı var. Avrupa’da İslamiyeti yaymaya çalışıyor. Bir süre önce İstanbul’da Hıristiyanlığın en önemli iki ibadethanesini camiye dönüştürdü.
5. Fransa ve Almanya başta olmak üzere Avrupa ülkelerinin iç siyasetine müdahale ediyor, bu ülkelerde geniş çaplı siyasi mitingler düzenliyor ve Avrupa’da yaşayan Türklere sadece Türkiye’ye bağlısınız, başka bir ülkeye değil, mesajı veriyor.
6.Suriye’de izlediği maceraperest siyaset ve Kürt halkına açtığı savaş son derece tehlikeli.
7. Libya’yla ittifakı saldırganlıktan başka bir şey değil. “
Yazıda Hollande’ın Atina’da verdiği konferansı izleyen Yunan siyasetçi ve bakanların pek memnun kaldıklarına işaret edilerek Dışişleri Bakanı Nikos Dendias’ın şu sözlerine dikkatçekiliyor.
“Türkiye Ege adalarını tehdit etmekten vaz geçtiği takdirde Erdoğan’la çalışmaktan memnunluk duyarız.”
Independent’tan bir sonraki cümleleri birlikte okuyalım:
“Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi AB’den daha fazla yardım ve destek istiyor. Ancak İngiltere malum. Bir kere Brexit’le AB’den çıktı. Artı, İngiltere Başbakanı Boris Johnson’ın Türkiye’ye sempatiyle baktığı biliniyor. Bu da İngiltere’deki Yunan sempatizanlarını fena halde düş kırıklığına uğratıyor.
“Yunanistan Almanya’nın net bir tavır takınmamasından da rahatsız. Konferansta Hollanda’dan sonra kürsüye çıkan Almanya’nın önceki Dışişleri Bakanlarından Sigmar Gabriel Yunan tarafını açıkça rahatsız eden şu cümleleri telaffuz etti: ‘Rusya’dan S 400 füze savunma sistemini aldı diye yaptırım uygulanır ya da NATO üyeliğinden çıkarılırsa Türkiye çok kısa zamanda nükleer güç haline gelir.
“AB Yunanistan’a açık destek verir ve Erdoğan’a yaptırım uygulama kararı alırsa o zaman Erdoğan da AB’ye bir milyondan fazla mülteci yollayarak bizi hatta Orta Avrupa’da bile duvarları yükseltmek zorunda bırakabilir. Esas sorun ABD’nin NATO içindeki gücü ve Türkiye’ye yaptırım uygulamaktaki isteksizliği. Kanımca Erdoğan ve Putin’e ‘stratejik sabır’ göstermemiz gerekiyor.
“Öte yandan Yunanistan’ın önde gelen gazetelerinden Kathimerini’ye bir demeç veren Alman Dışilişkiler Konseyi Başkanı ve AB Dışişleri ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Joseph Borrell’in özel danışmanı Daniela Schwarzer şöyle konuştu:
“’Erdoğan’a baskı ya da yaptırım uygulamak pek çok açıdan karmaşık sorunlar yaratacaktır. Hangi koşullarda ve nasıl bunu yapacağız ya da ne gibi koşullar oluşursa bu yaptırımları kaldırabiliriz? Bizler henüz o noktada değiliz.’”
Independent’ın yazısı şu cümlelerle son buluyor:
“Şimdilerde AB içinde tartışılan başlıca konu Yunanistan. Esas cevaplanması gereken soru da, AB’nin dış politikacı otoburlarının Erdoğan gibi bir etobura Ege’nin bir bölümünü teslim edip etmeyecekleri.”
Yazıda bana göre verilmek istenen mesaj şu:
“AB halihazırdaki durumda ne yapacağını bilemiyor. Belki de yaparmış gibi görünüp hiç bir şey yapmak istemiyor. Başının fazla ağrımasından yana değil. Testiler birbirini kırarsa nasılsa kırıklarını birileri toplar, havasındalar. İngiltere ise AB’den çıkış yüzünden zaten kendi dertleriyle boğuşuyor. Almanya desen Merkel’in yıllardır izlediği tavşan gölgesi politikasını benimsemiş. Aman Suriyeli ya da başka ülkelerden mülteci topraklarımıza girmesin de ne olursa olsun, mantığıyla işi idare ediyorlar”
Vaziyet bu, sayın okur. O zaman da bizlere, sonsuza kadar iyi idare etmeler, demekten başka bir şey kalmıyor.
Yorum Yazın