Yaklaşık iki hafta önce Batı Afrika’daki Gine’de 80 yaşındaki Cumhurbaşkanı Alpha Conde askeri bir darbeyle devrilerek tutuklandı. Conde’nin kabinesindeki bakanların hepsi de darbeci askerler tarafından hapse atıldı. Darbeyi Gine Özel Kuvvetler Komutanlığı’na bağlı askerlerin yaptıkları, liderlerinin de Fransa eğitimli Yarbay Mamady Doumbouya olduğu açıklandı.
Darbenin Lideri Yarbay Doumbouya “sabık ve sakıt cumhurbaşkanı” Conde’nin halk arasında desteğini yitirmiş olduğunu, ilerlemiş yaşına rağmen iktidar hırsından vazgeçmediğini, kendisini üçüncü kez cumhurbaşkanı seçtirmek için Anayasa’yı değiştirdiğini, buna tepki gösteren halkın üzerine güvenlik kuvvetlerine ateş açtırdığını ve onlarca insanı öldürttüğünü söyledi.
Zamanında Fransız Ordusu’nun Yabancı Lejyonu’nda subay olarak görev yapmış olan Doumbouya’nın Gine Devlet Televizyonu’ndaki şu sözleri son derece dikkat çekiciydi:
“Conde Hükümeti ülkeyi çok kötü yönetti. Bu kötü yönetim darbe yapmamızı tetikledi. Bundan sonra siyaseti kesinlikle tek bir adama teslim etmeyeceğiz. Siyaseti halkımıza tevdi edeceğiz. Artık Gine’nin ırzına geçmeyeceğiz. İhtiyacımız olan Gine’yle sevişmektir.”
Darbeyi haber veren El Cezire haber sitesinde başkent Conakry’de çalışan Yusuf Bah isimli gazetecinin şu sözleri yer alıyor:
“Bu bir askeri darbe değil. Biz halkı özgürleştirmek için buradayız.” Bir gazeteci bu sözleri söylüyor. Çok ilginç doğrusu.
Aslında Afrika’nın bir ucunda bulunan Gine’deki darbe çok da ilgimi çekmeyecekti. Üstelik askeri darbelerden ve darbe sevicilerden de hiç hoşlanmam. Ama internette dolaşırken Nordic Monitor isimli internet haber sitesinde bir haber-analize rastladım. Askeri darbe öncesi yayımlandığı anlaşılan yazıda Conakry’nin karıştığı, sokaklarda hükümet aleyhinde sert protesto gösterileri yapıldığı belirtiliyor, bu gösterilerin bir hedefinin de Türkiye’de inşaat ve turizm sektörlerine yatırımlarıyla bilinen Albayrak Grubu’nun olduğuna dikkat çekiliyordu.
Merakım iyice artmıştı. Albayrak Grubu’nun Gine Hükümeti’yle ne işi olabilirdi? Neden Gine halkı Albayraklar’ı protesto etsindi? Okudukça anlamaya başladım. Yazının ilgili bölümü şöyle:
“Albayrak Grubu Türkiye’deki siyasi İslamcı hükümet ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı desteklemekle tanınıyor. Albayrak Grubu Gine’deki karışıklıkların tam merkezine oturdu. Grubun bu ülkedeki bazı iş bağlantıları, özellikle de ülkenin en stratejik limanıyla (Conakry limanı) ilgili kazandığı ihale Gine çapında protesto gösterilerine yol açtı.
“Gine’nin özerk Conakry Limanı’nın işletmesinin yasal olmayan yollardan Albayrak Grubu’na verilmiş olması, zaten Anayasa’yı ihlal ederek kendine üçüncü dönem için seçilme yolunu açan Cumhurbaşkanı Conde’ye halkın duyduğu öfkenin artmasına yol açtı.
“Gine Hükümeti’nin, 10 Ağustos’ta Conakry Limanı’nın konteynerler bölümü hariç geri kalan kargo bölümü işletmesinin 25 yıllığına Albayrak Grubu’na devredildiğini açıklaması ortalığı karıştırdı. Albayraklar anlaşmanın başlamasından sonra ilk iki yıl limana 200 milyon dolar, geri kalan 23 yılda da 500 milyon dolar yatırım yapmayı taahhüt ediyordu.
“Gine halkının feveranı milli bir varlığın bir Türk şirketine yasal olmayan yollardan devredilmiş olması şüphesinden kaynaklanıyordu. Halka göre Conde sanki Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan’a jest yapmak için limanın işletmesini bu şekilde Albayrak Grubu’na vermişti. Hatta Gine Ulusal İşçi Konfederasyonu (CNTG) hükümeti bu kararından vazgeçirmek için ülke çapında grev ilan etti. “
Jeune Afrique dergisinde çıkan bir yazıda da Conde’nin Cumhurbaşkanlığı görev süresi boyunca yılda en az iki-üç kez Ankara’yı ziyaret ettiğine, Gine Cumhurbaşkanı’nın bu Türkiye ilgisinin ciddi merak konusu olduğuna dikkat çekiliyordu.
Merkezi Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Abu Dabi’de bulunan Emirates Policy Center adlı düşünce kuruluşunun internet yayın organı epc.ae’de “Türkiye’nin Sahel bölgesi, Sahra ve Batı Afrika’daki Yayılmacılığı” başlıklı bir yazı yayımlandı. Türkiye’nin bölgedeki hükümetler ve örgütlerle her alanda işbirliği olanaklarını araştırdığı ve anlaşmalar imzalamayı hedeflediğine işaret edilen yazıda şu ifade kullanıldı:
“Bu çalışmalar özellikle Türkiye’nin askeri sanayiinin önünü açmak için yapılıyor. Bu da bölgedeki ulusal ve uluslararası güçlerin stratejik çıkarlarını tehdit ediyor. “
İlginç. Bugüne kadar Türkiye hakkında pek çok görüş bildirildi, yazıldı, çiizildi ama ilk kez Türkiye’nin Afrika’da bu derece ağır ifadelerle yayılmacılıkla suçlandığına tanık oluyorum.
FAS’IN AMPULÜ PATLADI
Bütün bunları okurken başka bir Afrika ülkesinden, bu sefer kıtanın kuzey batı ucundaki Fas’tan bir haber geldi. Fas’ın AKP’si olarak bilinen siyasi İslamcı Adalet ve Kalkınma Partisi (Parti de la Justice et du Developpement-PJD) 8 Eylül’de yapılan genel seçimlerde tam bir hezimete uğramış, parlamentodaki milletvekilliklerinin yüzde 90’ından fazlasını kaybetmişti.
Amblemi ampul olan PJD, genel seçimlerin sonuçlarına göre 395 üyeli Fas Temsilciler Meclisi’nde yeni dönemde ancak 13 milletvekiliyle temsil edilebilecekti. Oysa PJD beş yıl önce yapılan genel seçimlerde 125 milletvekili çıkarmış ve iktidarın en büyük ortağı olmuştu.
Geçtiğimiz temmuzda da Tunus’ta ilginç bir gelişme olmuş, Arap Baharı’nın başlamasıyla birlikte İslamcı El Nahda’nın eline düşen ülkede siyasi İslam hareketinin bayraktarlığını yapan İhvan ya da Müslüman Kardeşler örgütüne karşı geniş protesto gösterileri düzenlenmişti. Nahda lideri ve Tunus Meclis Başkanı Gannuşi Cumhurbaşkanı Said tarafından Meclis başkanlığından devrilmişti. Gannuşi’nin destekçisi Başbakan Meşuşi de gene Cumhurbaşkanı Said tarafından görevinden azledilmişti.
Afrika ilginç bir kıta. Önümüzdeki zamanlarda oradaki gelişmeleri izlemeye devam edeceğim. Bakalım yeni neler olacak?
Yorum Yazın