AKP, seçime aylar kala, ekonomik krizle mücadele yerine, yeni bir DSP olmamak için mücadele vermeyi tercih etmiş görünüyor.
2001 Ağustos ayında kurulduktan yaklaşık bir yıl sonra 3 Kasım 2002’de yapılan seçimlerde, tek başına iktidara gelmiş ve muhalefet partisi olmanın ne demek olduğunu henüz öğrenmemiş olan AKP, tüm gücüyle DSP’nin kaderini paylaşmamak için çalışıyor.
Ekonomik krizlerin iktidarları, hatta partileri bitirdiği iddiasında olan muhalefet, “AKP, krizle geldi, krizle gidecek” dediği için, AKP bunun aksini ispatlamak için ekonomik krizle mücadeleyi bırakmış görünüyor.
1999 seçiminde yüzde 22 ile birinci parti olan DSP, ANAP ve MHP ile birlikte koalisyon hükümeti kurmuştu. Ancak ekonomik kriz ve arkasından Mayıs 2002’de merhum Ecevit’in hastalanmasından sonra, MHP lideri Bahçeli’nin erken seçim çağırısıyla, seçime bir yıl kala erken seçime gidildi.
Ekonomik kriz ile ilgili Kemal Derviş’in öncülük ettiği ve halka olumsuz olarak yansıyan ekonomik kararlar, koalisyon ortağı partileri parlamento dışında bıraktı.
AKP’yi tek başına iktidara taşıyan seçim öncesinde, 2002 Eylül ayından itibaren bazı anketlerde, kuruluşundan daha bir yıl geçmiş AKP’nin oylarının yüzde 30’ları bulacağı, parlamentoya ikinci parti olarak sadece CHP’nin gireceği ve diğer partilerin dışarıda kalacağı tahminlerine inanmayan çok kişi vardı.
Hele DSP’nin oylarının yüzde 1’lere kadar ineceğine yönelik tahminler karşısında, “Bu kadar da olmaz” diye düşünen çoktu.
Ancak 3 Kasım seçiminde AKP, ilk girdiği seçimde sürpriz bir şekilde, yüzde 34.29 oyla, 363 sandalye ile tek başına iktidar oldu. CHP, yüzde 19.38 oyla 178 sandalye ile ana muhalefet partisi oldu. DSP, yüzde 1.22, MHP yüzde 8.36 oyla, DYP yüzde 9.54 oyla, ANAP yüzde 5.12 oyla parlamento dışında kaldı.
AKP ise, ekonomik kriz için “acı reçete” uygulayan DSP’nin “hatalarından” ders almış görünüyor. AKP, DSP ve ortağı partilerin durumuna düşmemek için, enflasyonu düşürücü, ekonomik krizi hafifletici önlemleri sürekli erteleyerek, ekonomi tarihinde örneği az bulunur modeller deniyor. İktidar, ekonomik krizle ve enflasyonla mücadele programını seçim sonrasına bırakmış görünüyor.
2023 seçiminden sonra iktidara, muhalefet de, AKP de gelse, faturası her geçen gün artan ağır bir ekonomik tablo ile karşılaşılacağı ve yeni iktidarın işinin zor olacağı yorumları yapılıyor.
Ekonomik krizin faturasını üstelenen DSP’nin aldığı ekonomik kararların olumlu sonuçları, AKP’nin iktidarda uzun yıllar kalmasının da yolunu açmıştı.
Şimdi ise, ekonomik kriz yokmuş, var gibi görünse de, bunun nedeninin hükümetin aldığı kararlar değil, dünyadaki siyasi gelişmeler olduğu ve bütün ülkelerde aynı sıkıntıların yaşandığı, aslında hükümetin ekonomide başarılı olduğuna yönelik bir kampanya yürütülüyor.
Buna rağmen, AKP’nin, Haziran 2018 seçimlerinde yüzde 49.50 olan oyları, 2019 yerel seçimlerinde yüzde 44.33’e inerken, şimdilerde kamuoyu araştırmalarında genelde yüzde 30’larda.
AKP, hem yüzde 30’un altına da inmemek hem de oylarını artırabileceği şartları sağlayamadığı için seçim tarihini sürekli ertelemiş görünüyor. Önümüzdeki yıl içinde de maaş, asgari ücret artışları ve seçmeni birkaç ay ikna edebilecek şekilde atılacak adımlarla en uygun seçim tarihi belirlenmeye çalışılacak.
AKP’nin, DSP olmama mücadelesi, bugüne kadar kısmen de olsa başarılı görünse de, ekonomik kriz ve hayat pahalılığını görmezden gelmesinin ve bunlar yokmuş gibi davranmasının seçimde ne kadar etkili olacağını, DSP’lileşmeden seçimi bitirip bitiremeyeceğini göreceğiz.
Yorum Yazın