Sevgili okur demode gibi görünmek istemem ama dün akşam yayınlanan Pantene Altın Kelebek ödül törenini izledikten sonra ister istemez 90’ların efsane törenleri nerede, bu sönük çabasız törenler nerede diye düşünmeden edemedim.
Aslına bakarsan Türk izleyici seviyor böyle geceleri. Bütün ünlüleri kırmızı halıda görmek, kim ödül aldı kime haksızlık edildi diye kritik yapmak, mikrofon konuşmalarına gülmek aslında baya keyifli olabilirdi. Ancak sürekli göze batan aksaklıklar bence gecenin güzelliğine gölge düşürdü.
Öncelikle seyircileri gördüğümüz genel planda göze çarpan ilk detay boş koltuklar oldu. Elbette bu tür organizyonlarda ünlü isimlere ayrılan koltukların boş kalması çok olası ancak televizyon yayını başlamadan önce bu boş koltuklara misafirleri alarak müdahale edilmesi gerekmekteydi.
Yine ne yazık ki gecenin güzelliğine gölge düşüren başka bir detay da ünlü isimlerin geceyi çok hızlı terk etmesi ve finalde ödül alanların sahneye çıktığı an beklenen kalabalığın yakalanmaması oldu. Bu da gecenin prestiji açısından bence hoş olmadı.
Gelelim ödüllere…
Yargı güzel dizi tamam sözüm yok. Yargı’yı çok seviyoruz, her bölümünü soluksuz izliyoruz, Yargı muhteşem, Yargı harika tamam da kardeşim başkasına da ödül bırakın yahu. Hangi kategoride ödül varsa hepsini Yargı’ya yağdırdılar. Mesela Gökçe Bahadır’ın Kulüp dizisi de bence tartışmasız ödülü hak etmişti. Salih Bademci’de burada göz dolduran bir oyunculuk sergilemişti. Başka bir projede iki ayrı karakteri canlandıran İsmail Hacıoğlu’nun da performansı bence çok iyiydi. Ama Yargı’dan kimseciklere ödül kalmadı.
Peki kim şıktı, kim rüküştü?
Öncelikle “ben güzelden anlarım” diyerek Tülin Şahin’in kusursuz güzelliği bence gecenin en şık ismiydi.
Zarif uzun siyah straplez bir tuvalet, ardından zarifçe omuzlarını örten apoletli bir pelerin ve toplu saçları ile zarafet timsaliydi.
Demet Özdemir’in ev sahibi olarak seçtiği kumaş Kim Kardashian’ın lateks tulumlarını hatırlattı bana ne yazık ki. Bir de ev sahibi olmasına rağmen geceyi erkenden terk etmesi hoş olmadı.
Şimdi bu satırları bir modacı olarak değil, bir kadın gözüyle yazıyorum diyerek bu yazıdan sonra “sen modacı mısın ki eleştiri yapıyorsun” yorumlarının önüne geçmiş olayım. Ayrıca iki satır yorum yapmak için ille de sektör değiştirmenin gerek olmadığını düşünüyorum sevgili okur, haksız mıyım?
Mesela Ebru Yaşar çok abartmış bana göre. Çağla Şikel gibi su gibi güzel bir kadının elbisesi eleştirmenlerden tam not olsa da benim gönül tahtıma oturamadı maalesef. Çünkü o saçma dekolte bana biraz zoraki, biraz göz yorucu geldi.
Bir de Petek Dinçöz var ki, neredeyse hiçbir mecrada stili paylaşılmamış olsa da bence şarap rengi derin V yaka elbisesi ile çok zarif ve elegant bir stile bürünmüş.
Pınar Deniz’in maskülen seçimini ben çok beğendim ama sanki yas kombini gibi olmuş. Kombini asla kötü değil ama yakasındaki beyaz broş dışında başka bir ışıltı, başka bir detay istedi gözler.
Durun yazıyı bitirmeden bir de Ezgi Mola konuşalım. Sempati ve tatlılık bir yarışma konusu olsa, bu kız bütün ödülleri toplardı. Yani Ezgi Mola demek can demek ya, gülmek demek, pozitif demek, ağzından bal damlayan gülünce gözleri gülen bir kadın demek. Yani bu satırlardan sonra Ezgi Mola umarım instagramdan beni takip edersin :) (@tugce.tb)
Masumlar Apartmanı’nın Safiş’i bence çuval bile giyse, o beden dilindeki pozitiflik hep üstüne başına bulaşıyor bu nedenle gönül tahtımızın en baş köşesine oturuyor.
Gecede bir de İzel – Çelik – Ercan performası vardı ki, bu bence apayrı bir başarı hikayesi. 31 sene önce sadece tek bir albüm yapıp dağılan bir grup yeniden bir araya gelince sanki o şarkılar ilk günkü gibi yeniden dinlenir mi? Yemin ederim ülkece endorfin salgılamak için hızır gibi yetişti İzel – Çelik – Ercan üçlüsü.
Bir başka ödül töreninde görüşmek üzere sevgili okur, ben evden çalışma mesaime geri döner…
Yorum Yazın