Konukları arasında; Dursun Akçam’ın eşi Perihan Akçam( 1948 Cilavuz Mezunu), Hasanoğlan Köy Enstitüsünden mezun Ali Kınacı, Nihat Yeşil CHP Ankara Milletvekili, Elmadağ Belediye Başkanı Âdem Barış Aşkın ve de, Elmadağ’lılar başta olmak üzere, Türkiye’nin farklı illerinden pek çok izleyici, yıldönümünde orada bahçedeydik. Hem de Ruhi Su’ yun, Âşık Veysel’in Öğretmenlik yaptığı, ayaklarının tozunun, alın terlerinin döküldüğü yerlerde.
CHP Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, tam bir yıl önce bu yerleşkeyi iyileştirmek için Milli Eğitim Bakanlığından izin istemiş, önce onaylanmış sonra reddedilmişti. Öğrendik ki sadece bina hasarı yok, tarihi yerde, içerdeki eserler de çalınmış! Bu talan son bulmalı! Bizim, kendimizi bildiğimizden beri hassas noktamız, onun için bu onurlu günde HalkTv Görkemli Hatıralar programının hazırlamış olduğu mekândayız. Orada öğretmenlik yapmış içlerinde, her ne olursa olsun o ruhu söndürmeyen büyüklerimiz, öğretmen dostlarımızdan öğreniyoruz zaten durmaksızın. Elimde, yere düşmüş, bahçesinden bir minik kozalak, hazinenin değeri, anlayacağınız. İnsan basmaya, bakmaya doyamıyorken; bu yalnızlık niye? Düşman mı, burada bu eşsiz bahçede olanlar, doğanlar, büyüyenler? Vatanına özgürleşmenin tacını taşıyanlar?
Yayın için Valilikten izin alınamayan alanın, arka kısmında yer almakta olan alanda program gerçekleştirildi. Oradaydık. Önü, yanı, arkası, ortası o ilk Köy Enstitülü öğrenciler tam buralarda koşturdu, ekti, biçti, hasret çekti, sabah jimnastiğini yaptı, hepsinden öte her şeyi sevmeyi öğrendi.
Altı yüz dönüm arazi, lojmanlar, çevrili çitler..
Sahne, on tane ve ilk kurulmuş olan lojmanların hemen önünde yer alıyordu. Muazzam bir çam kokusunun arasında doğa ile iç içe ama hepsinden öte o ayağında ayakkabısı, üstünde kıyafeti olmayan köy çocuklarının emekleri ile kurulu, büyülü bir alandayız. Ali Kınacı öğretmenimiz, Macar Sili Ustayı, on adet bulunan ilk lojmanların içinde yer alan kuyuyu, üç buçuk km uzakta Hasandere’den, Kepirtepe’nin ilk öğrencileri tarafından, adeta bir ağacın ile suyu olan “Can Suyu” gibi burayı yaşatabilmek için ilk getirdikleri taşıma suları anlatıyor.
AĞACIN CANI VAR
Yıllardır sıkı takip eder ve yazarım. Aydın Ortaklar Öğretmen Okulundan mezun bir büyüğüm kendi öğretmenlerinden bir anekdotu paylaşmıştı. Çocuk işte, bir şekilde öğrenci ağaca zarar vermeye kalkınca, öğretmen son derece naif ve öğrencisini de rencide etmeden, ağacı bir canı olduğunu anlatıyor. Yaşayarak öğrenmenin en doğru öğrenme şeklinin olduğunun kanıtı, Köy Enstitüleri ve dünyanın gerçekten bizi kıskandığı ve örnek aldığı altın dönem. Birlik, beraberlik ve uyum. Her işi severek yapmak, çok kitap okumak şimdinin doktora tezleri gibi her yıl dönem sonu ödevi gibi hazırlık, hazırlık. Münazaralar, medeniyet.
İNSAN EVRİMİ
Perihan Akçam: Zorunlu değildik, mandolin çalmak için ama muazzam bir müzik salonumuz vardı. Benim dönemimde, iki tane piyano, vardı. Sarı Selim, isminde müzik öğretmenimiz vardı. Her şeyi öğretti ve biz arkadaşımız çalarken, ben niye çalamıyorum, derdik. Ve bir enstrümanı almak için herhangi bir resmiyet yoktu, orası bizim evimizdi. Hiçbirimiz doğru dürüst bir müzik aleti görmediğimiz halde hepimiz keman, akordeon, mandolin çalabilir duruma gelmiştik.
EĞİTİM EKSİLERDE ÜŞÜMEKTE
İlk eğitim yeri Ardahan olan Perihan Akçam, şimdinin yapboza dönen eğitim sistemi için:
“Beslenmenin tost, eğitimin test ile yapıldığı dönem” deyip kendi zamanına o efsane yıllara tarihe not düşerek anlatıyor.
“Atandığımda, bir başöğretmen, bir eğitmen vardı, ben sonra geliyordum. Gittim, yıllar sonra ziyaret ettim. Kaldığım lojmanın kapısı, yok! Okulun pencere, çerçevesi yok! İçerde kazlar ve koyunlar geziyor. Ama okulun kapısında kocaman bir zincir var ve adeta Nasreddin Hoca’nın türbesi gibi durum var. 1948 yılından baktığımda, iki öğretmenli bir eğitmenli, birleştirilmiş sınıflar olarak toplamda, beş sınıfımız vardı. İçim parçalandı ve sordum, bu köyün çocukları nerede okuyor? Taşımalı eğitim, yapılıyor cevabını aldım. Eşim Dursun Akçam’ın köyünde evimiz var, Cılavuz’dan geçerken ilk yıllar gözlerimi kapayarak geçiyordum şimdi ise hiç bakmıyorum. Ne diktiğimiz ağaçlar, yemek hanemiz, hamamımız, o güzelim spor salonlarımızın hepsi birebir öğrencilerin elleri ile yapılmıştır. Müzik sesi ile uyanır ve müzik devam ederdi. Her sabah sporla güne başlardık. Müzikle, sporla büyüdük, birlikte üretmeyi ve kardeş olmayı öğrendik. Her sabah altı da kalkar, altı buçuk yedi arası sabah temizliğimizi yapar, yatağımızı toplar güne sporla başlardık. Spor yaz, kış fark etmezdi. Yatılı ve karma eğitim olarak önce insan olmayı öğrendik. Zamanlama, dakiklik, kimseyi bekletmeme, doğaya saygı, okuma ve okumak.
Çocuklarımızın servis arabaları ile yolculuk edip, ne müzik ne spor yaparak güne başladıkları, istisnasız en yeteneksizinin bile bir enstrüman çalabildiği, kardeş olmayı başarmış, yatılı okulun öğrencileri…
Peki, bunlar nasıl oldu? Elbette kolay olmadı. Kurtuluş Savaşımızın sonrasında planlanmış ama akıl birliktelikleri ile ortaya çıkmış ancak ne anlatımlarda, ne çekilen belgesellerde yer verilmeyen, unutulan kişinin faktörü büyük. Onu en başta anmamız gerekir.
O kişi Mustafa Necati’dir. Gencecik yaşında tam hayalini kurduğu eğitim düşünün açılış gününde, 1 Ocak’da kaybederiz. Atatürk’ün hüngür hüngür ağladığı kişi ki, danışmanı Nafi Atıf Kansu’ya verdiği taleple Hasan Ali Yücel ve Saffet Arıkan bulunmuştur. Biz, bilindik söylendik üzerinde dönüp duruyoruz genelde. Oysa perde arkası iyi incelense, anlatmaya çalışanlara değer verip dinlenilse, ne çok şey ve gerçeklik yeniden filizleniverir, öyle değil mi?
Tabii amacımız topluma doğru amaç, bilgi ve paylaşım ise.. bu vesile ile emekleri için tekrar HalkTv, Görkemli Hatıralar, Serhan Asker ve görev alan ekibine, emeklerine teşekkür etmek isterim. Nasıl geçtiği anlaşılmayan zamanın içinde bahçeye koştuk, yayın finalinde.
Bahçede en güzel ne verilir, kitap
Ne alınır, başarılı bir karne!
Sistem sınıfta kalmış olabilir ama bizler Köy Enstitülü zihniyetin mirasçıları olarak her dem tıpkı o gün, onların ruhları ile birlikte bahçede halay çektiğimiz gibi son nefesimize kadar yaşatacağız.
Tek bir öğrenci olarak kalsak bile!
Yaşatacağız!
Marşımız öyle der:
“Alnımızda bilgilerden bir çelenk,
Nura doğru yol olan Türk genciyiz!”
Görkemli Hatıralar, 16 Nisan 2022 Ankara, Elmadağ Hasanoğlan Köy Enstitüsü ve Köy Enstitüleri 82.yılında anma programı, Çankaya Belediyesi Hoytur Halk Oyunları Ekibinin dans gösterisi ile son buldu. Muazzam dansları ile bahçenin ayrık otları temizlendi, 17 Nisan ruhunun bayramı için derlendi, toplandı.
Ne mutlu bize aydınlık günleri miras bırakanlara,
Ruhları şad, mekânları cennet olsun!
Yorum Yazın