“Asparagas” sözcüğü bizim gazetecilik jargonuna nereden bakarsanız bakın yarım yüzyıldan fazladır yerleşti. Gazeteci olmayanlarınız doğal olarak “asparagas” sözcüğünün anlamını bilmezler. O zaman anlatayım. Asparagas, yalan düzmece haber demek. Bizim basın ve medyada çok sıklıkla baş vurulan bir yöntem. Buna hastalık da diyebilirsiniz. Zamanında, gazeteler tiraj arttırmak için asparagas haber yayınlamayı pek severlerdi. Hatta kimi tabloid gazeteler, yabancı fotoğraf ajanslarından aldıkları yarı çıplak kadınları gösteren “slide”ları (renkli negatif) manşete çeker, altına da “Zeytinburnu’nda çıplak gezen Mualla kocasından feci bir dayak yedi” türünden başlıklar atarlardı.
Belleğimde yer etmiş bir başka asparagas haber, ben Türk Haberler Ajansı (THA) Dış Haberlerler şefiyken yaşanmıştı. Ajansa dışardan çeviri haber yapan Tuğrul Tuna isimli bir ağabeyimiz vardı. Arada haber uydurmakla ünlüydü. Bir gün elinde bir dosyayla geldi. Tam da Polonya’da Lech Walesa önderliğinde Solidarnosc örgütünün yaptığı devrim günlerine rastlıyordu.
Tuğrul Tuna heyecanla dosyayı önüme bıraktı. “Leyla bak, sana bomba bir haber getirdim” dedi. Dosyayı açtım, haberin başlığı: “Walesa’nın Büyükannesinin Gençliğinde Abanoz Sokağı’nda Çalıştığı Ortaya Çıktı”. Abanoz Sokağı çok eskilerde İstanbul-Parmakkapı’da ünlü bir genelev semtiydi. Beni bir gülme aldı. Tuğrul Tuna ise fena bozuldu. Tabii haberi servise koymadık.
Bunun gibi örnekler uzar gider. Şimdi ben size esas “asparagas”ın hikayesini anlatayım. Tarih Nisan 1963. Hürriyet’in birinci sayfasında, o zamanki tabirle “şimşir harflerle” (extra bold) bir haber yayımlanıyor. “Amerikalı Kız Türk Genciyle Gecekonduda Yaşıyor.”
Olay, Hürriyet’in bir dönem istihbarat şefliğini de yapan tanınmış yurt dışı muhabirlerinden Doğan Uluç’un “Olaylar İçinde Olaylar: Kupa Ası” kitabında şöyle anlatılıyor:
“O gün istihbarat (İstanbul haberleri) salonuna foto muhabiri Yurdaer Acar telaşla giriyor. Elindeki büyük fotoğrafları masamın üstüne koyuyor: ‘Bomba bir haber yakaladık. Bak şunlara...’ Resimlerde ağaç altında bir kulübe var. Önünde kovboy şapkalı bir erkek, parmakları kucağındaki gitarın tellerinde. Yanında genç bir kız. Diğer resimlerde kızla erkek ocak başında yemek pişiriyor.
“Yurdaer, ‘Amerikalı bir sanayicinin kızı bu. Tanıştığı Türk gencine sırılsıklam âşık olmuş. Bebek sırtlarında bir kulübede yaşıyorlar. Hikayeleri çok ilginç’ diyor. Yurdaer’i dinlerken fotoğrafta gözüm kulübe kapısının üzerinde iri harflerle yazılmış ‘Azparagaz’ sözcüğüne takılıyor. ‘Ne demek azparagaz?’ Yurdaer, ’Bunlarda para az gerisi gaz,’ diyor.
“Bu atlatma haberi yakalayan da muhabir Yener Tuğrul. O anda haberi yazmakla meşgul. Ertesi gün de Hürriyet’in birinci sayfasında koca koca harfli başlıkla haber patlatılıyor: ‘Amerikalı Kız Türk Sevgilisiyle Gecekonduda Yaşıyor…’
Muhabirlere göre hikâye şöyle: Yaşar Sönmez isimli 21 yaşındaki Türk genci New York’ta Betty Asbade’le tanışıyor. Amerikalı çok zengin bir sanayicinin kızı olan Betty, öğrenci Yaşar’a âşık oluyor. Yaşar’ın New York’ta okulu bitiyor, gemiyle İstanbul’a dönerken Betty de arkasından göz yaşları döküyor. Yaşar babasına Betty’yle evlenmek istediğini söyleyince baba çok kızıyor ve karşı çıkıyor.
Betty ise ülkesinde bütün köprüleri yakıp uçağa atladığı gibi soluğu İstanbul’da alıyor. İki aşık Bebek sırtlarında bir gecekonduya yerleşiyorlar. Nikah gününü beklerken Yaşar geceleri sevgilisine gitar çalıp aşk şarkıları söylüyor. Tam Yeşilçamlık bir senaryo.
Muhabir Yener Tuğrul ve foto muhabiri Yurdaer Acar bu bomba haberi patlattıkları için gazete yönetiminden yüklü bir para ödülüne layık görülüyorlar. Ne var ki iki gün sonra işin aslı ortaya çıkıyor. Rakip bir gazete haberin uydurma olduğunu şöyle ilan ediyor:
“Amerikalı kızla Türk sevgilisi haberi tamamen yalan. Kız Amerikalı değil Türk. Gitarlı genç ise erkek kardeşi. İki kardeş bir deniz subayının çocukları…”
Bu haber üstüne büyük bir gürültü kopuyor. Hürriyet’in o zamanki genel yayın müdürü Necati Zincirkıran öfkeden patlamak üzere. Olay iki muhabirin meslek hayatlarının sonu oluyor. O günden sonra Yener Tuğrul bir daha ortalığa çıkmıyor. Foto muhabiri Yurdaer Acar ise çalışmak için İngiltere’ye gidiyor.
İşte böyle. Bizim Babıali’de (Babıali de kalmadı ya) uydurma, düzmece haberleri tarif için 58 yıldır “asparagas” sözcüğü kullanılıyor. Ama dediğim gibi, bizim basın ve medyada asparagasçılık merakı hiç bitmez ve bitmedi de. Bugün bizim “Necip” yazılı ve görsel medyayı izleyenler sektörün asparagasın doruğuna ulaştığını herhalde fark ediyorlardır. Bugün sektör asparagasın doruğuna ulaşmakla kalmıyor, asparagas haber ya da yazı yazan bırakın cezalandırılmayı, rezil olmayı, aksine birilerinin çıkarlarına hizmet ettikleri için ödüllendirilip baş tacı edilebiliyorlar. Artık, şirazesi mi kaydı, çivisi mi çıktı, ne desem?
Zaten bundan üç yıl önce, Oxford Üniversitesi Oxford Enstitüsünün 2018’de yayımladığı Dijital Haberler Raporu’nda Türkiye, araştırmaya konu olan 37 ülke arasında dezenformasyon ve yalan haberin en çok görüldüğü ülke olduğu belirtildi. Raporda medyaya güven duyduğunu belirtenlerin oranı yüzde 38, güven duymadığını belirtenlerin oranı ise yüzde 40 olarak açıklandı. Aradan geçen üç yıl içinde acaba bu oranlarda nasıl değişiklikler oldu? Yeni bir rapor yayımlasalar da düşen takkelerin altında kimlerin kel kafaları (bu bir özdeyişten alıntıdır, saçsızları tenzih ederim) olduğunu bir anlasak!
Yorum Yazın