Gerçekten çok konu var insan hangisine değinse diğeri alınır diye hayıflanıyor. Ama her zaman söylediğim gibi konuların çoğu uzmanlık gerektiriyor. Biz de habercilikte bağımsız şekilde oluşmuş bir köşe yazarlığı ve veya yorumculuk mesleği olduğu için bu konuların hepsini bihakkın analiz edip doğruyu gösterebilen bir zümre var hamdolsun. Konudan bağımsız uzman diye tanımlanabilecek bu ekip ülkenin gündeminde neyin önemli olup olmadığına da karar verme yetkisine sahip.
Haksızlık etmeyeyim, istisnalar var. Egemen zümrenin zorlamalarının dışında çok önemli başka konulara değinmeye çalışan, konuya özel uzmanlara fikrini soran istisnalar.
O bakımdan benim gibi gazetecilik dışında mahareti olmayan köşe işgalcilerinin ya aktif olarak gazetecilik yaparak yaptıkları haberler üzerinden bu yazıları yazmaları, ya da haberleri gazeteci gözüyle ayrıntılarından yakalamaları gerekir. İşte bu bilinçle ben de uzmanı olmadığım dayatılan gündemden fellik fellik kaçıyorum.
Yine bu bilinçle epey bir zaman önce gözüme ilişen bir haber üzerinden belli saptamalar yapmamın daha faydalı olabileceğini düşündüm.
Haberin başlığı şöyleydi, "Umudun adı Sinan abi". Haberin konusu Türkiye'ye gelip bir süreliğine konaklamak için Bitlis'in Tatvan ilçesini seçen göçmenlere yardım eden 47 yaşındaki bir öğretmen 'Sinan abi'.
Haberin içeriğinde bahsi geçen öğretmenimiz Sinan Kiranşal ile röportaj da var elbette. Sinan Kiranşal bu röportajda göçmenlerin içinde bulundukları zor durumu anlatıyor ve yardımlarını kendi cebinden değil destek olan iş adamlarından gelen paralarla yaptığını söylüyor. Sinan Abi gerçekten büyük iş yapıyor. Göçmenlere en azından asgari ihtiyaçları konusunda destek oluyor. Belki de bu çabasıyla göçmenler arasında bir umudun ismi oluyor.
Ama elbette bu haberin benim dikkatimi çekip bir aydan fazla bir süre sonra buraya taşımama neden olan ayrıntılar başka, şimdi haberden bir parçayı birlikte okuyalım:
"Günlerce süren yolculukta hayatını kaybedenler de var, kol-bacağı kırılan da. Birçoğu yürümekten ayaklarının yarıldığını söylüyor. Umut yolculuğuna çıkan bu göçmenlerin yürüyerek geldikleri ara nokta; genelde Bitlis’in Tatvan İlçesi oluyor. Burada toplanan göçmenler, birkaç gün Tatvan’da kaldıktan sonra araçlarla gitmek istedikleri şehirlere kaçakçılar aracılığıyla gönderiliyor. Göçmenlerin Tatvan’da kaldığı sürede ise en büyük destekçileri 47 yaşındaki matematik öğretmeni Sinan Kiranşal. Öğretmen Kiranşal, yaklaşık 4 yıldır bu güzergahı kullanan göçmenler için her gün 200 kişilik yemek yaptırıyor."
Şimdi bu cümlelerdeki 2 ayrıntıya dikkatinizi çekerim, ilki 4 yıldır her gün 200 kişilik yemek. Sadece Tatvan'da yani bu kişiler ortalama 3 gün Tatvan'da kalsa 4 yıldır sadece Tatvandan geçen 10 bin civarı mülteci var demektir. İlginç olan bu kaçak olduğu söylenen göçmenler Tatvan'da bir sivil inisiyatif derneği ve onun gönüllüsü tarafından ağırlanırken, bunun bir iyilik hareketi şeklinde haberi yapılırken, kaçak oldukları söylenen göçmenler konusunda devletin yaptığı herhangi bir şeyden söz edilmemesi.
İkinci ayrıntı ise yine haber metninde geçen 'Burada toplanan göçmenler, birkaç gün Tatvan’da kaldıktan sonra araçlarla gitmek istedikleri şehirlere kaçakçılar aracılığıyla gönderiliyor' cümlesi. Bu cümlenin de etrafında yine devletin yaptığı herhangi bir şeyden bahsediliyor. Haber metninde açıkça 'Kaçakçılar tarafından ve kamyonlarla' ifadeleri kullanılıyor. Bahsedilen kaçakçılar ise insan kaçakçıları oluyor doğal olarak.
İşte bu iki ayrıntı, Türkiye'de yaşanan düzensiz göç neticesinde halkın önemli bir kısmının verdiği tepkilerin ipuçlarını veriyor bize. Çünkü bazı aşırı tepkileri saymazsak, ağırlıklı tepkiler göçmenlere verilmiyor. Göçmenlerin kayıt altına alınıp kontrol edilmedikleri, baştan itibaren suç olan bir eylemle ülkeye girmelerine rağmen görmezden gelindikleri gibi iddialarla artıyor tepkiler. Bu insanların mağduriyetleri sonrası gördükleri ayrıcalıklı muameleleri istismar ettikleri iddialarından kaynaklanıyor.
Elbette ekonomi, güvenlik gibi günübirlik sebepler ve sosyolojik yapıda oluşabilecek olan ileriye dönük sıkıntılar da itirazların sebepleri arasında yer alıyor. Asıl olan her türlü endişenin altında Devletin özellikle kaçak göçmenler ve genelde bütün göçmenler konusunda yeterli kontrolü sağlamadığı şeklinde oluşan kanaat. İşte yukarıdaki haberde geçen cümleler gibi ayrıntılar da doğal olarak bu kanaatleri besliyor. En azından eşit muamele görmeyi talep etmek vatandaşlık hakkı ya o bakımdan.
Yorum Yazın