Yarı yıl tatilinde, ailelerin çocukları için önerilebilecek ve birlikte keyif alarak izlenebilecek filmi vizyona girdi.
Galasında başrol oyuncusu ve “Gibi”dizisinden âşina olduğumuz, Ahmet Kürşat Öçalan’n yine güzel performansı, gala öncesinde gerçekleştirdiğimiz sıcak ve samimi sohbeti ile günümüz popülaritesinden uzak son derece yalın bir tasviri çizerek, gönlümüzü yeniden kazandığını belirtmekte fayda var.
Giderek yozlaşan hayatlar içerisinde bilhassa kendisi ile teşrik-î mesâî yapan çocuklar için filmden öte ön bir kazanç olduğunu düşünüyorum.
1 saat 45 dk süren filmde, konu Baba, Oğul ve evlat üzerinden çözümlenilmeye çalışılıyor.
Ailelerin çocuklarını yetiştirirken ki yaklaşımları, bilerek yahut bilmeyerek oluşturdukları tutumlar bireylerin zamanla kendi olmaktan uzağa ve buna bağlı olarak çeşitli davranış modellerinin kendi üzerinde tezahür etmesine sebep olduğunu hiç göz sokmadan tasarlanmış bir filmde, senaryo Dinar Kahveci’ye ait. Yapımcı ile sohbet ettik, gayet iyi niyetle yola çıkılmış. Polonezköy’deki çekimlerde oldukça keyif aldıklarını aynı şekilde Ahmet Kürşat Öçalan’da bahsetti. Kendisine dizi ile çakıştı yahut herhangi bir zorlanma yaşandı mı? Soruma verdiği cevapta, zamanlamanın tam yerinde gerçekleştiğini. Bununla birlikte çalışırken çok keyif aldıklarını belirtti. Zaten galada çocuk oyuncuların sevinci, filmi izlerken de yansıdı. Yapım şirketinin sadece çocuklara yönelik olarak düşünmüş oldukları su ve mısır da ayrı bir incelik konusuydu. Tabii yanımda oturan oyuncuların ben gülerken bana bakmaları, filmi izlerken doğal olarak sanki o an duyuyormuşçasına, oyunculara beyaz perdeden aşan cevaplamaları. İnsanların günümüzde kaybettiği o saflık perdesini doğal olarak kaçınılmaz şekilde açmasıydı.
Bununla birlikte yılların başarılı sanatçısı artık daha da olgun rollerde karakterize ederek sunumu ile Levent Özçelik’te yine alkışı hak ediyor. Çok bildik tabi canlandırdığı otoriter baba figürleri. Evladını sevmekle birlikte otoritesi ve geçmişteki aile basamağını hep yukarıda tutsun diye oysa ne kadar kırılgan bir canı bilmeden kırdığını. İşte bu kırılmalar insan hayatında büyümüş gibi sansak bile ruha işlenince, o kuzu bir yerlerde uyuyor ve en ufacık bir haksızlıkta ya da kendisine gösterilen saygısızlıkta, filmde olduğu gibi sakarlıkla tezahür edebiliyor.
BABA Beni Güldürsene; Gülmeyi ve Eğlenmeyi bekleyen, her çocuğun cevher olduğu ama bizim gibi ataerkil toplumlarda ise savaşa savaşa var oluş kazanılmasından dolayı yüzleşmemiz gereken bir filmi sunmakta.
Bu filmde çocuklar eğlenirken özünde anne-babalarda ders alacak.
Emrah Aguş’un yönetmenliğinde; Baba Beni Güldürsene, birbirlerini çok sevseler de birlikte vakit geçirmekte zorlanan bir baba ve kızının hikâyesini, üstün yetenekli bir kız olan Ayşenaz ile sakarlıklarıyla başına iş açan babası Murat (Ahmet Kürşat Öçalan), birbirlerini çok sevse de birlikte eğlenmekte zorlanır, zaman yaratmaz. Ama baba her zaman evladı için en iyisini istediğinden tüm çabanın ve hayatı boyunca başta kendisini ifade edebilmek, varlığını gösterebilmek için nelerin savaşını verdiğini baba figürü üzerinden tanımlar. Yeteneği ölçüsünde haliyle okulda sorunlar yaşayan kızının diğer arkadaşları tarafından ötekileştirildiğine tanıklık ederken sahip oldukları zenginlik ile büyük baba devreye girer ancak esas zenginlik sadece maddiyatta mıdır?Bunu da senarist ve yönetmen filmin sonuna saklamış. Bu da çocuklarımızın ve bilhassa ilkokul yaş grupları için son derece öğretici bir deneyim sunmakta.
Gişesi bol olsun.
Yorum Yazın