Bu aralar hem muhalefetin hem de biraz enteresan olmak üzere iş adamlarının gündeminde Merkez Bankası Başkanı Sayın Şahap Kavcıoğlu var.
Kavcıoğlu ilk olarak TL'nin dolar karşısındaki durumu hakkında bilgi verirken gündem oldu. Kavcıoğlu Ekonominin ne kadar iyi gittiğini cari fazla istihdam gibi veriler üzerinden anlattığı enflasyon raporu toplantısında önce, yıl sonu enflasyon beklentilerinin arttığını açıkladı. Beklenti rakamlarındaki artış ise 18 puan civarı oldu.
Toplantının sonunda ise çok ilginç bir ölçme biçimi kullandı Kavcıoğlu ve "Tüm dünya resesyondan etkilenecektir, ancak buna en az tepki verecek ülke Türkiye'dir. Dünyadaki gelişmeler bizi etkiliyor, son 10 günü çıkardığımızda son bir ayda en az değer kaybeden para birimi Türk lirası" dedi.
Cümlenin Türkiye'de resesyon yaşanmayacağını söylediği bölüm önemli oraya birazdan geri döneceğiz, ancak sonrasında yaptığı değerlendirme daha çok enteresan.
Türk lirasının en az değer kaybeden para olduğunu söylediği bölüm. Hem de 2 açıdan ilginç. Birincisi bahsi geçen değer kaybının neye karşı olduğu, ve bu değerlendirmelerin hangi paralar cinsleri arasında yapıldığı bölümü. Yani mesela dolara veya euro karşı değer mi, yoksa doların ve euronun da içinde bulunduğu birimler arasında başka bir şeye göre mu mesela altına göre mi?
Yani dolar da değer kaybetti euro da kaybetti ve Türk Lirası onlardan daha mı az kaybetti? Hayır ligimizi bilelim.
İkinci ölçme enteresanlığı ise sosyal medyanın da gündemine oturdu "Son 10 günü çıkardığımızda son bir ayda" Yani aslında toplantı 10 gün önce yapılmış olsa Sayın Kavcıoğlu böyle zorlanmayacak ama zamansız yapılan toplantı literatüre yeni bir ölçme biçimi katmış oldu.
Keşke Sayın Kavcıoğlu'nun da dile getirdiği gibi hayatımızdan bazı zaman dilimlerini çıkarabilmek, ama olmuyor işte.
Bu tartışmaların üzerinden çok kısa bir süre geçmişken Sayın Kavcıoğlu ile İSO Başkanı arasında stokçuluk ve ucuz kredi ile döviz alma konularında tartışmalar yaşandı. O tartışmalarda medyaya yansıdı her kes biliyor uzun uzun üzerine yazmaya gerek yok.
Ancak 'Yeni ekonomik model' de en son karşı karşıya gelmesini beklediğimiz isimler karşı karşıya gelmiş oldu. TCMB Başkanı ile İSO Başkanı arasında böyle şeylerin yaşanması Sayın Bakan Nebati'nin 'Çarklar dönüyor, sanayici, üretici, ihracatçı memnun' ifadesine uymuyor mesela.
Hatta biraz önce bahsettiğimiz Kavcıoğlu'nun resesyona girmeyecek tek ülke Türkiye ifadesini de riske atıyor.
Geniş halk kitlelerini sıkıntıya sokmak pahasına büyüme hedefiyle ortaya konmuş bir modelde böyle şeyler yaşamamak lazım sanki. Düşünün sabit gelirliler bile bu kadar sert tepkiler veremiyor.
Oysaki 19 Mart 2021 tarihli Yeni Şafak gazetesi faiz artıran zamanın Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal'ı "Bu operasyonu kim adına çektiniz" manşetiyle çok ağır suçlamış. Spotda da "Dünya, ekonomideki faiz etkisini azaltmaya çalışırken Türkiye’de Merkez Bankası, 83 milyonun sesine kulak tıkayarak faizi yüzde 17’den yüzde 19’a çıkardı. Piyasa beklentisinin bile üzerinde yapılan 200 baz puanlık müdahale, ekonomik gerekçelerle izah edilemeyen bir faiz artışı oldu. Merkez Bankası’nın Türkiye’nin büyümesini frenleyecek bu operasyonu kim veya kimler adına ve hangi amaçla çektiği merak ediliyor" ifadeleri ile büyümeye karşı bir dış mihrak operasyonu imasinda bulunmuştu. Sahi o aralar Sayın Kavcıoğlu hangi gazetede köşe yazıyordu ve Sayın Kavcıoğlu bu manşet atıldıktan kaç gün sonra Merkez Bankası Başkanı olmuştu ki?
Yorum Yazın