Muhalif gazetesindeki son makalemde ‘Savaş mı dediniz siz?’ diye sormuştum. ’Evet, savaş!’ diyen tek bir kişi çıkmadı . Peki, nasıl oluyor da yerel, bölgesel, nasyonal, ulusal ve uluslararası savaşlar hiç bitmiyor ? Peki, nasıl oluyor da bir avuç silah üreticisi milyarlarca insana savaşları dayatabiliyor ?
Bu savaşların kaymağını kim ya da kimler yiyor dersiniz? Bunu görmek için her sene yayınlanan SIPRI Rapor’ larına göz atmanızı tavsiye ederim.
***
BARIŞ dururken savaş niye ? Açlıktan ölen yüzlerce milyon insana gıda yetiştirmek dururken silah üretmek niye? Dünya’daki yaklaşık yüz elli milyon mülteciye sığınacak bir yurt-yuva sunmak dururken milyarları silah fabrikalarına gömmek niye ?
***
Küba’ya füze başlıkları yerleştirilmesine karşı çıkılırken, Ukrayna’ya neden silahlar su gibi akıtılır? Hem de bunu medeni Batı yapıyor… Ve hem de dünün pasifistleri , başışçı yeşil çocukların ortağı olduğu hükümetler yapıyor bunları… Hani Yeşiller partisi savaşa karşıydı? Hani Yeşiller kriz bölgelerine silah ihracına karşıydı? Ne oldu sizlere ey Yeşiller?
***
Ortadoğu ’dan , Asya’dan veya Uzakdoğu’dan gelen sığınmacılara ve /veya mültecilere Avrupa’ya giremesin diye tel duvarlar örülürken, sınırı geçmeye çalışan bir çocuğa bir kadın gazeteci çelme takarken; sarı saçlı, mavi gözlü Ukraynalılara evindeki boş odayı misafirhaneye çevirmek çifte standart , Euromerkezcilik ve biraz da Hristiyan dinciliği /mezhepçiliği değil mi ?
Nerede kaldı o meşhur hümanist Avrupa kültürü , o hümanist Hristiyanlık? Tam bir çifte standart…
***
Peki, çözüm ne?
Çözüm barış. Her zaman, her yerde barış… Global barış. Bütün Dünya’yı kapsayacak barış ve bütünsel bir güvenlik.
Hava gibi, su gibi ve ekmek gibi insanoğlunun ihtiyaç duyduğu barış. Nedir bu hepimizin ihtiyaç duyduğu barış ? Barış , bebek için anne sütüdür. Barış olmadan o süt olmuyor; olsa da yeterli olmuyor. Savaş esnasında , çoğu annelerin sütten kesildiğini bilmek için tıp doktoru olmaya gerek yok.
Barış, genç kızın sevgilisine duyduğu sıcaklıktır. Yoğun sevgidir… Barış olmayınca sevgili de olmuyor. Çünkü delikanlı kart politikacıların verdiği kararlar gereği cephede savaşıyor. Aslında, savaş esnasında , savaş kararı alan kart politikacıları da hiç değilse cephe gerisinde hizmet için göndermek gerek savaş bölgesine .Ve de bu vicdansızların çocuklarını da askere alarak cepheye sürmek yerinde olur.
Barış, ders çalışmak isteyen öğrencinin kalemi, defteri, masası ve çocuk odasıdır. Barış olmayınca bunlar da olmuyor.
Barış, İzmir’e gelen Yunan turistlerin sirtaki müziği çalan Türk gençlerin müziğine uyarak İzmir’ lilerle sirtaki oynamasıdır, dans etmesidir.
Barış, yaklaşan 1 Mayıs İşçi ve Emek Bayramı’nda Kürt gençlerinin Diyarbakır’da Türk kökenli genç yurttaşlarla halay çekmesidir…
Barış, Rize ‘de Lazların, Gürcülerin, Türklerin ve çay toplamaya gelen Kürt kökenli mevsimlik işçilerin hep beraber horon tepmesidir…
Barış, Tokat’ta Türkmen-Alevi kökenli yurttaşların, Sulusokak ’ ta Sünni yurttaşlarımızı evlerine davet ederek Ramazan Orucu iftarını birlikte açmalarıdır.
Barış, İstanbul Gaziosmanpaşa’da Sünni yurttaşlarımızın Alevi kökenli yurttaşlarımızı Muharrem Ayı’nda evlerine davet ederek Yas-ı Matem Orucu’nun açılışını, geleneklere uygun olarak birlikte açmalarıdır…
(Bu satırların yazarı, yukarıdaki tarif etmeye çalıştığı barış ortamlarını yaşamıştır Anadolu ‘da 1950 li ve 1960 lı yıllarda …)
Barış, savaş kışkırtıcılarının ve silah tüccarlarının geri çekilmesi durumunda Ukraynalıların ve Rusların Kiev’de ve Moskova’da birlikte Borç çorbası içip kucaklaşmalarıdır…
***
Hepimiz şahidiz ki, savaşlar birilerini, bir avuç azınlığı ihya ederken ; milyonlarca ve hatta milyarlarca insan için ölüm, sakatlık ,açlık, kıtlık, yıkım, geri kalmışlık, göç demek
***
Bu durumda tekrar da olsa , Mustafa Kemal ATATÜRK ‘ün o güzel sözünü dile getirmek durumundayım :Yurtta Sulh, Cihanda SULH!
***
Evet; BARIŞ, BARIŞ ve gene BARIŞ .
BARIŞ, hemen şimdi!
Atamizin dedigi gibi,yurtta baris,dunyada baris.Avrupanin barisi ve savasi ,demokrasiyi ,insan haklarini kendi inanc ve ekonomik cikarlarina uygun yorumlamalarini basarili vurgulamassin.